Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karşılaşma

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
J. Christopher Newell
Seherbaz
Seherbaz
J. Christopher Newell


Mesaj Sayısı : 1671
Gerçek İsim : iq T
Patronus : Smilodon Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Cesaret
Rpg Puanı :
Karşılaşma Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Karşılaşma Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Karşılaşma Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Karşılaşma Right_bar_bleue

Karşılaşma Empty
MesajKonu: Karşılaşma   Karşılaşma Icon_minitimeC.tesi Eyl. 17, 2011 4:15 pm


"Bu işin bu şekilde ilerlemiş olmasına inanamıyorum, Tom" yanında pejmürde, siyah renk tonlarının ağır bastığı kıyafetiyle ve suratındaki bir şeyler gizliyor ifadesiyle yürüyen kardeşine anlatıyordu; hayret dolu, dehşetengiz yaşamının en vurucu noktalarını. Kardeşinin ise anlattıklarına pek bir ilgisi olduğu söylenemezdi. Daha çok kusmaya ramak kalmış gibi bakıyordu etrafındaki mezar taşlarına.

"Neden burası?"

"Ne?"

"Mezarlık olması mı gerekirdi; konuşmak için seçtiğin yer?"

James, Tom'un ani duruşu sonrası bir iki adım ileri gittikten sonra durabildi. Hızlı bir dönüşle hafif öne eğik bedeninden sarkan kafasını onun solgun yüzüne bakmak için kaldırdı. Kötü görünüyordu. Ten rengi hiç olmadığı kadar solgundu. Gözlerinin canlı ışıltısının yerinde cılız, yeşil renkli puslu halkalar duruyordu; minik bulanık halkalar.

"İyi misin?"

"Neden iyi olmamı bekliyorsun, James. Burası mezarlık." Etrafında ellerini iki yana açarak bir tam tur döndü ve son salınımında James'e doğru adım attı. Ekşimiş suratındaki nefret soluşları suratına vuruyordu. Yaladığı her bir hücresinden başlayarak ayak uçlarına kadar tedirginlik iniyordu. Tüm bedenini saran bu garip duygu James'i kriz eşiğine de getirebilirdi ancak temkinli olmayı son anda zihninde kabullenebildi.

"Daha önce bir çok kez buraya geldik. Neden şimdi sorun yaşıyorsun Tom."

"Sorun mu?"

Tom'un öfkesi giderek artıyor, bağırışlarının gırtlak yırtan çınlamaları James'in kulaklarına adi bir tokat gibi çarpıyordu. Kardeşinden nefret dolu cümleler. Bu cümleleri ilk duyduğunda görüşmeyeli dört yıl geçmesinin hemen akabindeydi. O gün haklıydı. Bağırması mantıklıydı. Haber bile vermeden dört yıl ortalıkta gözükmeyen, üstüne üstük geride pis bir cinayet ortakçısı olmasına sebep olacak bir miras bırakan abinin kaçak hayatında da her an düşlediği karşılama sözcüklerinin gayet te bunlar olması gerektğini biliyordu. O gün susmuştu. Ellerini bir cenazedeymişcesine önünde bağlamış ve dinlemişti. Sakinleştiğini görmek uzun sürsede sakinleşmişti artık; konuşmaya başlamışlardı. Sarılarak. Eskisi gibi. Tam 5 ay kadar sorun çıkmamıştı; karşılıklı anlayışlar içinde. Tom, James'e kaçışını, Eva'yı öldürüşünü; son konuşmalarından beri bir daha sormamış, James'de kardeşinin inceliğini ona karşı tavırlarını değiştirerek göstermişti.

Şimdi James'in kaçış günleri sonrasındaki birlikteliklerinin 6. ayındaydılar. Lanetli altıncı ay. İlk günlerinde Tom'un James'e karşı tavırları değişmeye başlamıştı. Uzun zaman dayanmasına rağmen artık Eva ve kaçış konularını sorgulamaktan çekinmiyordu. Yüzsüzleşmişti. James'in her küçük hatasını suratına vuruyor, kat ve katını ise ardından tekrar suratına vuruyordu. Bu olanlar James için dayanılmaz olsa da bir şekilde haklı olabileceğini düşünmüştü; ta ki evdeki kolyenin Eva'ya ait bir hortkuluk olduğunu anlayana kadar.

Bu esrarengiz gerçeği öğrendikten bir kaç gün sonrasında ise öldürdüğü eşi Eva'nın okuldan arkadaşı -Eva ile evliyken sık sık görüşürlerdi- Diana ile Çatlak Kazan'da karşılaşmışlardı. Karşılaştıkları gecenin karmaşıklığı konuşmalarına da yansımıştı ki sonucunda Diana'nın, Eva hakkında Hogwarts'ta çıkan dedikoduları söylemesiyle dehşetengiz olaylar anlam kazanmaya başlamıştı. Diana'nın anlattığına göre onun okulda karanlık büyü ile yakından ilgili olduğu biliniyordu. James, karanlık bir büyü olan Hortkuluğun ikincisiyle de onun sayesinde tanışmıştı zaten. Balodaki; karmaşık olayları anlamlandıran, sorunları açığa çıkaran konuşmalarının ardından Diana'nın Hogwarts'taki odasındaki Eva'nın ona emanet ettiği ve James'e bile söylememesi gerektiğini, zamanı geldiğinde öğreneceğini bildirdiği aile yadigarlarından biri olan broşun, hortkuluk olduğu kesindi. Diana'nın bunu farkedememesi broşla pek ilgilenmemesiydi elbet. Sonrasında James'in, broşun bir kopyasını yapabilecek kadar zamanı olmuştu zaten. Ama Diana bunu bilmiyor.

"Tabiki sorun! Mezarlıktan korkabilecek kadar acizleşmen müthiş bir sorun, Tom. Kendine gel."

"Sen, kendine gel Christopher! Eşimi ölürüp leşini öylece bırakan, dört yıl kimseye haber vermeden kaçan ACİZ SUÇLU BEN DEĞİLİM!"

Bir kez daha kardeşi Tom tarafından vurulmuştu James. Bu seferki her zamankinden ağır olmuştu. "Suçlu mu?"

"Evet, SUÇLU!" ağızından çıkan tükürükler konuşmanın şiddetini gayet iyi anlatıyor gibiydi. Sesin mezarlıktaki yankısı ise kan donduracak kadar dehşet vericiydi. "O LANET GECE SİZİ GÖRMEK İÇİN EVİNİZE GİTTİĞİMDE GÖRDÜĞÜM MANZARA AKLIMDAN SİLİNMİYOR CHRİSTOPHER! EVA'NIN MERDİVENİN PERVAZINDAKİ ÇARPIK, ÖLÜ BEDENİ NE DERECE NORMAL! SEN-N ONU ÖLDÜRDÜN CHRİSTOPHER! ACIMADAN!"

"Bunu anlatmıştım, Tom. Dinle, anlamadıysan tekrar anlat-"

"BEN ANLATTIĞIN O SAÇMALIKLARI GAYET İYİ HATIRLIYORUM. HANGİ HASTA KRİZ GEÇİREREK EŞİNİ ÖLDÜREBİLİR!"

"Ama DOĞRU!"

"DOĞRU MU? DOĞRU MU? EVA ÖYLE SÖYLEMİYOR AMA." Mezarlıktaki sırlarla dolu, ölü bedenlerin tanık oldukları bu gerçek onları dirilte bilecek canlılıktaydı.

"Ne dedin sen? Eva -mı?"

"Öyle değil." Söylememesi gereken bir mevzuyu ağızından kaçırdığı için suçlu psikolojisine girmişti. Buraya Eva'dan habersiz geldiği ve yine buranın, Eva'nın kemiğini almak için gittiği mezalıktaki kötü anısını anımsatması, ona oldukça sıkıntı yaşatıyordu zaten. Terlemeye başlamıştı; mezarlığa girdikleri ilk anlardan da çok. Teni sarı halinden beyaza sonra da yeşile dönüyordu.

"ÖYLE DEĞİL DE NE DEMEK, TOM!" Bağırmanın onu daha da sinirlendirmesinden başka işe yaramayacağını düşünüyordu. Ağızından laf alacaksa bunu yumuşak seslerle konuşmalıydı. "Bu istemeden söylediğin gerçek te neyin nesi? Dinle Tom-"

"Dinlemeyeceğim Christop-"

"DİNLE!" Mezarlığın içindeki ulu ağaçların üzerinde duran kargalar, James'in boğazını yırtarak çıkan sesin etkisiyle uçuşmaya başladılar. "Beni de bir düşün. Evliyim; deliler gibi sevdiğim bir cadıyla. Oda bana aşık! Ya da ben öyle sanmışım. Hastalığım gerçek. Bunu sen de biliyorsun. O gün krizimi engelleyen iksiri içmedim; unuttum! Ve eve döndüğüme kadarki kısmı hatırlıyorum. Sabah uyandığımda ölüydü." Ağlıyordu. Tom ise onu dinlerken daha fazla yeşile dönüyordu. "Kaçtım. Ne yapabilirdim ki? Azkaban, delisiye istediğim bir yer değil. Saba haber vermek istedim ama yapamazdım. Eğer haber verseydim yerimi bulabilirdiler."

Tom'un kendisini dinlediğini farkedince rahatladı. Anlamaya çalışması gerçekçi bir adım olabilrdi, ağızından kaçan sözcüklerin tamamını anlattırabilecek kadar samimi, sıcak, kardeşçe.

"Her gün haber almak için 'gelecek' çaltım. Düzenli olmasa da elime geçiyordu ve hakkımda yazılanları öğrenebiliştim. Dört yılın sonunda aklandığım yazılıydı. Sen yapmıştın, ağabeyini yetkini kullanarak aklamaya zorlatmıştın. Başardın." Çocuklar gibi gülücükler saçmaya başladığında Tom'un karşısındakine olan nefreti daha da artıyor, yüzü her zamankinden daha da pis bir hal alıyordu.

"Eve döndüğümde bir şey buldum. Senin bile şaşıracağın bir şey; hortkuluk."

"Neydi peki, yoksa bir kolye mi; aile yadigarı?"

"A-ama b-bunu nasıl biliyorsun? Söylememiştim. Kimseye!" Diana'ya söylediği gerçeği James'de gizliydi. Açıklayamazdı. O da bunu bilemezdi.

"Ya öyle mi?"

Sinirlerine hakim olmak için çok geçti artık. Bir hıçımla kardeşi Tom'un solgun bedenine atladı. Boğazını sıkıyordu. "BANA GERÇEĞİ SÖYLE TOM! YOKSA-"

"YOKSA BENİ DE Mİ ÖLDÜRÜRSÜN CHRİSTOPHER!"

Bu sözcükler James'in ellerinin gevşemesi için yeterliydi. Hatta sürünerek gerileyip, bir ağacın gövdesine yaslanıp, ellerini yüzüne kapatarak ağlamasına neden olabilecek kadar yeterliydi.

"Bu sefer sen dinle bakalım, kendini aklamaya çalışan katil!"

James ağlamasını zar zor durdurabilmişti. Bedeni sarsılıyordu. Bozguna uğramıştı. En yakını tafaından adice kanatılmıştı. Haklı mıydı?

"Eva' geçen aydan beri bana geliyor."

"Nasıl?"

"Başka bedenleri aracı olarak kullanıyor; benimle konuşmak için."

Oldukça şaşıran James ayağı kalkıp iri gözlerini cılız, yeşil gözlere dikti. Başından beri ihtimal vermediği düşünce yavaş yavaş filizleniyordu.

"Her şeyi anlattı. Hortkulukları sen ona yaptırtmışsın. Masum ayaklarına yatarken gerçeği asla öğrenemeyeceğimi düşündün değil mi? Nasıl olsa ben senin bir küçüğünüm, değersizim, fikirlerim ve sihrim seninkinin yanında kabul görmez!"

"Hortkulukları ben mi yap-"

"SUS! YETER! SAÇMALIKLARINI DİNLEMEK İSTEMİYORUM ARTIK. ÖLEN KİŞİ EVA' SEN DEĞİL. EVA KENDİ KENDİNİ ÖLDÜRMEDİ, SEN ÖLDÜRDÜN! HASTASIN! HASTALIĞININ ARKASINA SIĞINARAK KARANLIK BÜYÜLER HAKKINDA DENEYLER YAPIYORSUN. NASIL OLSA KİMSE SENİ SUÇLAYAMAZDI DEĞİL Mİ?"

Kendini aklamanın artık boşuna ve hortkuluğun Eva' ya ait olmadığını düşünmesinin ,başından beri herşey apaçık ortada olmasına rağmen, saçma olduğunu anlayan James, kardeşinin anlattıkları arasından işine yarar daha fazla bilgi koparmaya çalışıyordu. Özellile hortkuluk konusunda...

"Beni niye kurtardın o zaman. Bakanlık'ın beni aklamasını neden sağladın?"

"O senin için değildi. Ailemiz içindi. Annem öldüğünde yanında değildin! Yine har zaman ki gibi habersizce ortalıktan kaybolmuştun. Onun son sözleri; 'James'e dikkat et, ona zarar gelmesin.' oldu! BUNU BİLİYOR MUYDUN?" Sessizlik. James için ölüm, Tom içinse fırtına öncesi gibi. "Seni ANNEMİZ İÇİN KURTARDIM!"

James kardeşinin söylediklerine inanamıyordu. Her an gitmek için hamle yapacakmış gibi duran kardeşine daha fazla soru sorması gerektiğinden bu mevzuyu daha sonra düşünecekti. Biliyor du ki bu konuşma sonrasında onu bir daha görme şansı pek azdı.

"Eva. Benim için bir şey söyle di mi?"

"Duyarsızlığına İNANAMIYORUM! HAYIR SÖYLEMEDİ!"

"Bana kızgın mıymış?"

James'in sorusu Tom'u bir an için dinginleştirmeye yetmişti.

"Aslında kızgın görünmüyordu. Sadece- sadece benden bir şeyler istedi ve senden söz etti."

"Hıh! Anlamını bilmiyorsun değil mi?"

"Ne o yeni bir küçümseme girişimi mi, bunca yaptıklarından sonra? Ben ne yaptığımı iyi biliyorum!"

"Eva geri dönmek için seni uşak olarak kullanıcak."

"Hayır, onun öyle bir niyeti yok. Olamaz."

"Öyle mi? Onu gördüğünde söylemelisin; 'Hortkuluklar elimde!'"

"Üçü de mi?"

"Üç mü?"

Mezarlığın bu şekilde başka bir soysuz olay ile karşılaşacağını sanmıyordu. Tom ise ikinci şok dalgasının ana karakteri olduğunu anlayıp çoktan cisimlenmişti. James, kardeşi kaçarken ki söylediklerini duymasını umuyordu;
"Kendine dikkat et! Ona güvenme!"

Bunu çok iyi biliyordu artık. Eva, biricik eski eş. Neler peşindeydi? Neler planlıyor olabilirdi; hortkuluk olayını onun üstüne yıkarak ne amaçlıyordu? Ne ve nerede olduğu bilinmeyen üçüncü hortkuluk. Nesin sen Eva! İyi bir melek mi -öyle sandığım- yoksa cehennemden bir iblis mi -artık öyle olduğuna inandığım-?

Uzun bir düşünüşün ardından bildiği, tanıdığını sandığı Eva'nın artık kötü biri olduğuna karar verdi. Şüpheleri artıyordu, endişeleri de...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karşılaşma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Karşılaşma.
» Karşılaşma
» Karşılaşma 2.
» Karşılaşma
» Karşılaşma

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Büyücüler Bölgesi - İngiltere :: Godric's Hollow :: Büyücü Mezarlığı-
Buraya geçin: