Yelkovanın ilerlemeye niyeti yok gibiydi.Her salise kalbime Hançer gibi saplanıyordu.İçimden:'Hadi ama. " diye yalvardım.Tam üç sene beklemiştim, daha fazla beklemeye hiç niyetim yoktu.Kristen 'nın işleri ve benim işlerim yüzünden üç sene boyunca görüşememiştik.Ne zaman buluşmaya kalkışsak araya birşeyler giriyordu.İkimizde ne kadar istemesekte programımızı iptal ediyorduk.Ama bu sefer ne olursa olsun iptal edemezdik.Çünkü; çok önemli birşey vardı: Benim düğünüm ...
Tommy'i teklifi aldığımdan beri yalnız bırakmak istemiyordum.Her bir ellerimin arasından kayıp gidebileceğini düşünüyordum.Bunu öğrenince cevabı: 'Ahh ... Blair'in saçmalıyorsun.Sensiz hiçbir yere gitmem ben. Oluyordu.Gitmeyeceğini biliyordum aslında, ama tedirgindim.
Düşüncelere DALIP gitmişken, telefonumun melodisiyle irkildim.Koyu yeşil çantamdan, aceleyle çıkardım telefonumu.Arayan Tommy'idi. Olağanüstü bir hızla telefonu açtım:
"Tatlim."
"Hayatım" dedi çok tatlı bir ses tonuyla. "Kristen uçaktan indi mi?"
Sıkıntıyla:"Hayır daha inmedi.Onu çok özledim Tommy."dedim
"Biliyorum hayatım.Birazdan iner uçak, çok az zaten kalmış.Uçak indiğinde beni haberdar et."dedi.
"Tamam." dedim en tatlı ses tonumla.
Ve Tommy'le konuşmamız burda sonlandı.Vücudumdaki onu hücre özlem doluydu.Kristen 'nın uçaktan olduðundan daha erken inmesi için herşeyi verebilirdim.
Kendimi, kolumdaki saate odakladım.On, dokuz, sekiz, yedi, aldı, beş, dört, üç, iki, bir, tamam.İnmesi lazımdı artık.Havaalanı kalabalıklaşmıştı.Mükemmel.Kesin uçak inmişti.Kalabalık arasından Kristen'nın yüzünü secmeye çalışıyordum. ardından sarı saçları beline kadar uzanan, zarif adımlarla ilerleyen, herkesin dikkatini güzelliğle üstüne çeken bir kişi gördüm.Kristen.Kalabalığın arasından hızlıca sıyrılarak ona doğru koşdum ve sarıldım elimde olmadan ağlmaya başlamıştım.