|
|
| Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders | |
|
+3Rose Laquisha Aquilano Llythia Romolius Maria Phembarl 7 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Paz Ara. 26, 2010 3:08 pm | |
| Odasındaki kuşların nereden geldiğini merak ederek etrafına bakındı. Kafesin içerisindeki papağanların tüylerindeki renkleri bir bir inceledi. ‘’ Şimdi size isim de bulmak gerek.’’ Saçma sapan isimlerden ziyade, daha anlamlı, bu ikiliye yakışacak bir takım tercih edecekti. ‘’Nefertiti ve Ramses.’’ Geri çekilip kuşlara ve sevimliliklerine baktı. Minik gagalarını birbirleriyle buluşturduklarında şaşırıp gülümsedi. ‘’ Sizi küçük yaramazlar. Bir de kimin sizi buraya yolladığını öğrensek.’’ Her şeye rağmen keyifli bir ruh haliyle kitaplarını da kolunun altına alarak odasından çıktı. Eski yazılar dersliğinin kapısına ulaşmadan önce, Büyük Salon’da edeceği kahvaltının kısa sürmesini umuyordu. Biriyle sohbete daldığında kolay kolay çıkamayan Maria, dersle ilgili dokümanları ve büyüleri hazırlamak için herkesten önce sınıfta olmalıydı. Yemeği es geçmek, enerjisinden çok fazlasını götürür mü bilmediğinden, hızlı adımlarla Büyük Salon’a daldı. Bulutların üzerine gökkuşağından bir parça bulaşmış gibi görünen beyaz elbisesinin bileklerine uzanmasından ötürü, haylaz bir meleği andırarak profesörler masasına ilerledi. Yaşı genç olduğu için okuldaki diğer profesörlerin hoşgörü dolu bakışları ile karşılandı. Kendisi gibi genç profesörlerin ise merak dolu bakışlarıyla. ‘’ Çocuklar için sürpriz bir şeyler hazırlıyorum. Bu yüzden birkaç kurabiyeyi bir peçeteye sarıp dersliğe koşturmam gerek arkadaşlar.’’ Hogwarts’ın güzel profesörlerinden birinden yardım aldıktan sonra, teşekkür edip doğruca vanilyalı parfümünü yanından geçtiği herkesin burnuna salarak hızlı adımlarla ilerledi.
Dersliğe vardığında kapıyı açmak için kola uzanmakta zorlandı. Bir elinde kitaplar, diğerinde ise kurabiyeler vardı. Kurabiyelerden birini ısırarak dersliği önceden istediği gibi büyüleyip büyülemediklerine baktı. Hogwarts cinleri ambiyans yaratmakta ustaydılar. Yardımına koştuğu için bir ara ödüllendirmeyi unutmamalıydı küçük yaratıkları. Derin bir nefesten sonra parşömenleri hazırladı. Yazıyı yıldızlarla oluşturdukları gökyüzünü incelemek için bütün olayın yaşanacağı ufak çadıra girdi. İçine girildiğinde birden bire koca bir çöl ve uçsuz bucaksız bir gökyüzü ile karşılaşılan çadırın dört bir yanından rüzgar esiyormuş gibi saçları havalandı. Mısır’a özgü otların kokusu burnuna çalındığında derin bir nefes aldı. Herşey planlandığı gibiydi. Çadıra girdikten on adım sonrasında büyük bir vahaya rastlanıyordu. Bu su birikintisinin hemen yanındaki parşömen ve kalemi de kontrol ettikten sonra geri döndü. Kalan kısmın da hazır olduğunu biliyordu.
Çadırdan çıktıktan sonra derse gelmeye başlayan öğrencilerini sıralara kabul etmeye başladı. Herkes tamamlanana kadar ağzını açmadı. Sınıfın kapısı son kez açılıp kapandıktan sonra, kapıyı büyüyle kilitledi. Sınıfa döndü. ‘’ Bu kadar yeter. Yeterince bekledik. Gelemeyenler kaçırdıklarına üzülsün.’’ Öğrencilerin, eski yazılar dersiyle ilgili ne kaçırabileceklerini merak ettiğine emindi. Hatta birkaç küçümseyen homurtu duyduğunda, sırtını dikleştirip boğazını temizledi. ‘’ Sessizlik.’’ Bir nebze elde ettiği sessizliğin ardından anlatmaya başladı. ‘’ Bugün Mısır hiyerogliflerini öğreneceğiz arkadaşlar. Mısır yazısı, çoğu nesnelerin resimleri olduğundan, rahatlıkla ayırt edilebilen 700'den fazla işaretten oluşmuştur. Her bir işaret ,özel bir nesneyi, belli bir sesi temsil eder. Hiyeroglif yazısı soldan sağa ya da aşağıdan yukarıya yazılabilir. Hayvanların ya da insanların yüzleri sola dönükse soldan sağa,sağa dönükse sağdan sola okunur.’’ Derin bir nefes daha alıp devam etti. '' Yazıyla ilgili ilk olarak sıralarınıza bıraktığım parşömeni incelemenizi istiyorum. Orada her harfe karşılık gelen sembolleri göreceksiniz. Bu sembolleri, bu ders için hazırladığım bir oyunda kullanacağız.’’ Herkesin oyun sözcüğünü duyduğunda yüzlerinin güldüğünü görmesi Maria’yı eğlendirmişti.Parşömende yazanlar: - Spoiler:
‘’ Çadırın içerisinde sizler için temsili bir çöl var. İçeride zaman gece. İçeri girip, yaklaşık on adımdan sonra bir vaha, yani su birikintisi göreceksiniz. Su birikintisi üzerine hiyeroglifle isminizi yazmanızı istiyorum. Birikintinin kenarında parşömen ve kalemi bulacaksınız. Eğer adınızı doğru yazdıysanız birikinti birden bire kuruyacak ve merdivenler göreceksiniz. Merdivenlerden inip, bir mezarlığa ineceksiniz. Sizi eski bir dost karşılayacak. Korkmanız için hiçbir sebep yok. Çok rahatsız olursanız, onu sarılı olduğu bez parçalarını yakmakla tehdit edin.’’ Tatlı bir kahkahadan sonra öğrencilerin karşılarına bir mumya çıkacağını anlamış olmalarını umuyordu. ‘’ Eski dostumuzun size verdiği kumaş parçasına onun adını yazmanızı istiyorum. Kendisi tarihte bilinen ilk yazılı anlaşma olan Kadeş Antlaşmasını da yapmıştır. Sanırım onun kim olduğunu buradan çıkarabilirsiniz.’’ Çocukların akıllarını ciddi anlamda zorladığını bilse de, hepsine güveniyordu. ‘’ Onun adını bez parçasına doğru yazıp kendisine verirseniz, size tünelden çıkış yolunu gösterecektir. Tünelden çıktığınız zaman göreceğiniz berrak gökyüzündeki yıldızlarda yazanı okuyun. Ve yazıyı okurken, yuvanızı düşünün. O zaman, orada yazanları da kendi dilimizde bir kez söyleyip ve asanızı gökyüzüne kaldırın. Yıldızlardan avcunuza düşecek armağanı boynunuza takıp, sınıfa geri dönebileceksiniz. Şimdi… İlk kim içeri girmek istiyor?’’
Öğrencilerinin tedirgin yüzlerini gördükçe içi acıdı. ‘’ Korkmanıza gerek yok. Su birikintisindeki yazı yanlış olursa nefesinizi biraz tutup ıslanarak tünelin su altındaki giriş kapısını bulmak zorunda kalacaksınız. Eğer eski dostumuzla baş etmek zorunda kalırsanız, basit bir sersemletme büyüsü iş görür. Yıldızlarla ilgili hatanız olursa, sanırım güçlü bir protego sizi göktaşlarından korur. Ancak eninde sonunda biraz ıslak veya sarsılmış olarak sınıfa geri döneceksiniz.’’ Bir gönüllü istiyordu.Gökyüzünde yazan yazı:- Spoiler:
İlk adımda suya kendi adınızı yazmak için ve tünelden çıkmadan önce Kadeş Antlaşmasını araştırarak, eski dostumuzun adını yazmak için kullanacağınız site: http://www.hieroglyphs.net/000501/html/000-042.htmlSize verdiğim parşömeni de kullanabilirsiniz. İki türlüsü de kabulüm. ^^ Kolay gelsin.Uyarı: Rplerinizde benim konuşmalarımı asla alıntılamayın arkadaşlar. Benim konuşmalarımla uzatılmış rpler oldukça düşük puan alacaktır.
2. uyarı: Her aşamada DMlik yapmamı isteyen arkadaşlar, su birikintisine bırakacağı parşömene adını yazsın ve bana haber versin. Doğru olup olmadığıyla ilgili size bilgiyi rpnizi editleyerek vereceğim. Ardından ikinci adımla devam edeceksiniz. Diğer aşamaları da böyle götüreceğiz. Yok ben adımı doğru yazarım, DM istemiyorum derseniz, o zaman doğru yazdığınızı söyleyip suyu kurutup merdivenlerden inebilirsiniz. Hatta yanlış yazdığını ve yüzerek tünelin kapısından girmek zorunda kaldığını söyleyenler de olabilir. Nefesinizi daha çok tutmak için hangi büyü gerekli, biliyorsunuz. Ne kadar zorlukla karşılaştığınızı ve atlattığınızı yazarsanız, o kadar puan alacaksınız. En akıllıca ve bol büyülü atlatanlar olursa, burada mükemmel rpler okuruz. Kolay gelsiiin :)
| |
| | | Aquilano Llythia Romolius Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Mesaj Sayısı : 175 Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Hogwarts'ta sürtük olarak ün salması. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Çarş. Ara. 29, 2010 3:05 pm | |
| Eski yazılar dersi işlenemeyecek kadar güzel bir gün… Yine de huysuzluğu bir kenara bırakıp hazırlanması gerekiyordu. Sonuçta profesörleri eğlenceli biriydi ve dersi seçmesinin tek nedeni de onlara bir sürprizi olduğundan emin olmasıydı. Uzandığı yerden kalkarak ortak salonun ihtişamına veda ederek yatakhaneye doğru yol aldı. Canı hiçbir şey yapmak istemediği için kıyafetlerini değiştirmeyi es geçip parfümünün etkisinin geçmiş olabileceği düşüncesiyle onu yeniledi sadece. Kıyafetlerini değiştirmeyi düşünmese de, aynaya bakmakta fayda vardı. Aynada iki mavi gözün parıldadığını görünce gülümsedi. Gözlerinin dikkat çekici maviliğini hep sevmişti. Omuzlarına dökülen kıvırcık saçları yüzüne ayrı bir çekicilik katıyordu. Kıyafetleri sade ama genç cadıya yakışan şeylerdi. Aynadan ayrılıp ders gereçlerini almak için yatağının yanındaki dolaba eğilip gerekenleri aldı. Yere düşmüş battaniyesine takılıp düşme riski atlatmasına rağmen aşırı düzensizliğinden olacak ki, basit bir büyü yapmayı bile gerek görmeden yatakhaneden çıktı.
Dersliğin ikinci katta olduğuna binlerce kez şükrederek hantal hantal merdivenleri çıkıp koridoru geçerek dersliğe girdi. İç açıcı bir hava yaratılmıştı derslikte. Yine de derslikteki çadırı garipsemeden duramadı. Gelen ilk kişiydi ve derslik profesörün salınışlarında mükemmel bir şekilde vanilya kokuyor, parlak sarı saçları ise gözlerini alıyordu insanın. Profesörün elbisesinin şirinliği karşısında gülümseyişine engel olamayan Aquilano’ya aynı şekilde karşılık veren profesöre tekrar gülümseyerek selamlayıp arka sıralardan birine geçti. Ders gereçlerini de masasının üzerine koyarken daha önce masada olan, üzerinde tuhaf şekiller olan parşömeni kırıştırmamaya çalışarak onu da kendi eşyalarının yanına koydu. Diğerlerinin de gelmesiyle heyecanı gittikçe artarken, profesör de genç cadı ile aynı düşünce içinde olacak ki, kapıyı kilitleyip gelemeyenlere gönderme yaparcasına bir şeyler söyledi. Birkaç kişinin saçma tavırları üzerine sessizlik sağlamaya çalışan profesör biraz olsun başarmıştı isteğini. Profesör, bunun üzerine Mısır hiyerogliflerini inceleyeceklerini falan anlatmaya başladı. Bu bir dolu sıkıcılığı en başta dinlemeye çalıştıysa da sonrasında hayallere dalıp yarım yamalak dinleyebildi profesörünü. Ama profesör oyun dediğinde, “Ah, çok iyi.” diye düşünerek dersi seçme nedeninin haklı çıkmasına sevindi. Daha dikkatli dinlemeye başladı cadı. Profesör oyunu anlatırken çadırın gizemi de çözülmüştü. Profesör, çadırın içinde bir çöl bulunduğunu söylediğinde “Çadırın içinde bir çöl ha, vay canına!” Profesör oyunun adımlarını teker teker anlatırken, Aquilano da dikkatle dinliyor, bunun risklerini gözden geçiriyordu. “Sanki dünyada hiç kötülük yokmuş gibi…” diye düşünüp sinsice gülümsedi. Profesör oyunu anlatırken, Aquilano da bunları sindirmeye çalışırcasına tekrar ediyordu içinden. Evet; ilk önce çölde karşısına çıkacak olan vahanın üzerine hiyeroglifle ismini yazması gerekiyordu, bir dakika, suya yazı yazmak mı? Sihir dünyasında imkansız diye bir şey olmadığı bir kere daha anlaşılmıştı. Profesör adını doğru yazarsa, su birikintisinin kuruyup bir merdiveni açığa çıkartacağını söylediğinde, sırasının üzerindeki parşömene gömülüp isminin harflerini ezberlemeye çalıştı Aquilano. İlk önce bir kuş, hayır, hayır, şu kola benzer şey daha kolay, ardından armaya benzeyen şu şeyden… Bunları incelerken, bir kulağı da profesördeydi. Profesörün mezarlıktan bahsetmesiyle birkaç kişinin rahatsız kıpırdamalarına gülümsedi Aquilano. Genç cadı, orada bir mumya ile karşılaşacaklarını çıkardı profesörün sözlerinden. Ve bu, tanındık bir mumyaydı profesörün anlattıklarına göre. Kadeş Antlaşmasını imzalayanlardan biriymiş. Profesörün istediği gibi, mumyanın ismini yazmayı bırak, O’nun ismini kendi dillerinde bile bileceğinden emin değildi. Bu adımı geçtikten sonra yıldızları okumaları gerektiğini söylediğinde, profesöre şaşkınlıkla bakıp, parşömenin tümünü ezberlemeye çalıştı. Profesör, içeri ilk girenin kim olmak istediğini sorduğunda, kimse tepki vermedi. Tam elini kaldıracakken, profesör öğrencileri cesaretlendirmek için korkmaları gerekmediğini ve herhangi bir adımda başarılı olamadıkları zaman, ikinci plan olarak yapılabilecek şeyleri anlattı. Basit şeylerdi bunlar, bunları kolaylıkla yapabilirdi. Bunu ilk deneyen Aquilano olmalıydı, bu düşünceyle birden elini kaldırdı. Profesör gülümseyip yanına çağırdı genç cadıyı.
x
Çadıra girdiğinde, esen rüzgar yüzünden yerden pek yükseğe çıkmadan uçuşan kum tanelerinden rahatsız olup yüzünü buruşturdu cadı. Yürürken ayakkabısının içine kum girmesi de cabasıydı. Yine de sızlanmanın sırası olmadığını düşünerek yürümeye başladı. Zaten çok yürümesine gerek kalmadan vahaya varmıştı. Hemen kalemi alıp ismini yazmaya başladı. Bitirdiğinde, kalemi çekip merdivenlerin ortaya çıkması için dua ederek geri çekildi.
* Verilen siteden ismimi yazıp, Photoshopta arkaplanını siyah yaptım.^^ | |
| | | Rose Laquisha Hogwarts V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 551 Sihirsel Soy : safkan En Belirgin Özellik : akıllı,gzel ve cesur Rpg Puanı : Düello Gücü :
| | | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Perş. Ocak 27, 2011 5:20 pm | |
| Aquilano Llythia Romolius
Yazdığınız isim doğru, lütfen kaldığınız yerden devam edin. Bu süreçte olayların gelişimini düzenlemek için sizin adınıza atılan zarlar ve sonuçları:
DM YORUMU: Aquilano Llythia Romolius [13] (20lik zar üzerinden)
İsmini doğru yazdıktan sonra önünde kuruyan vahanın ortasında beliren merdivenlere doğru yolculuğuna başlar; ancak bu yolculukta ihtiyacı olan ışığı yalnızca kısa süreliğine asasından alabilecektir. Burası Mısır ne de olsa. Büyünün kadim yatağı. Bir koruma kalkanına denk gelmiş olmalısın. İlk birkaç saniyelik Lumos büyüsü sürecinde merdivenlerin genişliği ve sayısını ezberlemelisin. Aksi takdirde yuvarlanabilirsin. Bir sonraki rpde mumyanın adıyla birlikte hazırlanmış hiyeroglifi bekliyorum. Kolay gelsin.
Profesörün Notu: Şu ana kadar rol oyununda en ufak sıkıntı yok. Aynen bu şekilde yazmaya devam edebilirsiniz. Bundan sonraki rol oyunlarında satır sınırı yoktur. Online rp kuralları geçerlidir. Rol oyununuz için tam puan alacaksınız.
Cherie Joan Nixe
İlk resimdeki sorumla ilgili attığım özel mesaja cevap vermenizin ardından ikinci parşömende yazanları hemen yorumlayacağım.
EDIT: PM cevaplandığına göre sizi de yönlendirebiliriz. 19 (20'lik zar üzerinden.)
Verilen parşömeni böylesi iyi ezberlediği için yoluna çıkan her engeli rahatlıkla aşıyorsun. Mumya neredeyse saygı duyarak geçmene izin veriyor ve kendini tünelden sonra gökyüzünü görebileceğin açıklıkta buluyorsun. Şimdi yıldızların yazdığını doğru oku ve geri dönmek için gerekeni yaz.
Profesörün Notu: Rol oyununuzu kalın harflerle yazmışsınız; ancak bu yazının kaba görünmesini sağlamış. Bunun yerine yazıyı size koduyla 11 puntoyla boyutlandırmalısınız. Ve kalın seçeneğini kaldırmalısınız. Rol oyununuzdaki imla hataları ve yazım yanlışları konusunda dikkatli olmalısınız. Yazınızı ikinci kez okuyup koymalısınız bir dahaki sefere. İlk rpnizden rol oyunu puanının üçte birini alacaksınız. İkinci rol oyununuzda daha zengin bir anlatım bekliyorum. DM değerlendirmesi beklediğinizi varsayarak bundan sonraki rol oyununda satır sınırlaması yoktur, online rpg kuralları geçerlidir diyorum. Pm'e cevabınızın ardından DM yorumunu ekleyeceğim. ^^ | |
| | | Cassandra C. Tears Beauxbatons V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 231 Gerçek İsim : thepreciouslove* Sihirsel Soy : Melez. En Belirgin Özellik : Psikopat. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Paz Şub. 06, 2011 3:37 pm | |
| El aynasının karşısında, yatakhanede elimde fırçayla oturuyordum. Her zamanki gibi erken kalkmıştım, saatlerdir saçımı tarıyordum. Mırıldandım “Yumuşak ve açık saçlarla başlamak yeni bir güne.” Kendi kendime mırıldanmamın sebebi etrafın sessizliğinden sıkılmış olmamdı sanırım. Emin değilim ama o sebep olabilir, duyulan tek ses dış duvardan içeriye ulaşamayan fısıltılar sadece. Sıkılmıştım, fırçamı elimden bıraktım ve cüppemi üzerime geçirdim. Yatakhane kitap rafına doğru ilerleyip geçen yılların eski kitaplarından birini aldım. Kitap raflarının yanında bulunan birbiriyle karşılıklı olan iki koltuktan birine oturdum. Kollarımı kenar kısımlara koyduğumda yumuşaklığı hissettim. Mavi koltuğa yayılırken kitabın kapağına baktım. Eski bir kitaptı ve geçmişten kalma sembolleri anlatıyordu. O sırada Veronica uyandı. Her derse beraber katılırdık fakat eski yazılar işleri değiştirmişti. Selamlaşmamızın ardından o kahvaltıya indi bense kahvaltıyı etmemeye karar verdim. Tekrar kitaba döndüm. Sarı ve yıpranmış ilk sayfada sembollerin gösterimi ve kalan bölümlerde kurallar anlatılıyordu. En son 20 sayfasında ise kısaca bir tarihçe vardı. Tarihçeyi okurken ortak salon dolmaya başladı, herkes ilk derse hazırlanıyordu. Sandığımdan birkaç parşömen çıkarttım. Çantama tıkıştırıp yedek bir mürekkep koyduktan sonra kitabı yerine bırakıp dersliğe indim.
Ah Hogwarts koridorları! Birinci sınıfta ürkerek yürüdüğün bu koridorları her gün tekrar görmek hoş bir nostalji. 5 kat kadar aşağı indim, bir koridordan sola doğru dönmemin ardından ilk ders için hazır olan derslik karşımdaydı. Profesör herkesi teker teker dersliğe aldı. Sıralardan birine oturdum. Her daim ön sıralarda otururdum fakat bu gün o kadar da emin değildim. Sıramın bir ayağı sallanıyordu, asamı çıkarıp bir şeyler mırıldandım fakat işe yaramadı. Yan sıralara geçmek istiyordum fakat sıraların çoğu dolmuştu bile. Sandalyemin ayağına doğru eğildim, uç kısmında bir şey vardı anlaşılan. Asamı kullanarak bildiğim her büyüyü gözden geçirdim. Denemekten çekiniyordum. Sandalyemin bir yılan olmasını veya yanmasını falan istediğim yoktu. Rahatsız bir şekilde sırtımı dayadım. Kapıya baktım. Profesör ev sahibiymiş gibi kapıları açık tutuyordu. O sırada kendi dertlerimden sıyrılıp derslikteki garip kokunun kaynağını gördüm, bir çadır. Kendimi göremediğim için seviniyorum, eğer o andaki yüz ifademi görseydim ne kadar rezil bir halde olduğumu fark edip depresyona falan girerdim herhalde. Çadıra baktım. Bas baya bildiğin çadırdandı işte, kumaştan yapılmış içinde küçük bir oda olan yapı. Fakat düşününce içindekinin oda olması bana epey mantıksız geldi. Yani içindeki normalde çadırın Hogwarts’ta işi ne? Ürküyordum, profesörler dersi dinletmek için çeşitli şeyler yapar bunu öğrenmiştim. Ama çadır ve içinde bulunanların korkusu beni sarmıştı. O sırada profesör öğrenci alımını durdurup kapıyı basit bir büyüyle kilitledi. Dersi kaçıranlar üzülsün gibi bir şeyler söylemişti sanırım. Ah çadırın ne işe yaradığı belliydi! Dersi kaçıranlar çadıra üzülecekti. İçinde ne olduğunu o kadar merak ediyordum ki tek soluk profesörü dinlemeye koyuldum. Profesör dersin konusunu kısa kelimelerle anlattı; Mısır Hiyeroglifleri. Aklımdan birkaç sahne geçti. Mumyalar ,lanetler falan. Farkında olmadan kendimi ürküntüye teslim ettim. Eğer çadırdan Mısır’a çıkacaksak –ki bu mümkündü- benim için sorun vardı. Ve bu sorun cüppemin orda beni terleteceği değildi. Düşünceleri beynimde süzerken aynı zamanda profesörü dinliyordum. Sıramda bulunan parşömeni düzgün yüzüne çevirdim ve harfleri incelemeye koyuldum. Ezberi sevdiğim söylenmezdi ama bu sembollere içim ısınmıştı. Biz parşömenleri incelerken profesör çadırdan bahsetmeye başladı. Çadırın içinden Mısır’a gitmeyeceğimi duyunca içimdeki his anlatılamazdı. Fakat işin ucunda bir çöl ve vaha vardı. Vahaları hatırlamaya çalıştım. İnce kumların ortasında bulunan su birikintileri olmalıydı. Yada coğrafya demek olmalıydı. Konumuz çöl olduğu için su birikintisi daha mantıklı tabii. O sırada profesör vahanın ne olduğunu bilmeyenler için açıkladı ve kalanları anlatmaya koyuldu. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Vahanın üstüne adımızı falan yazacakmışız buralar ders olanlardan. Ama iş bu kadarla bitmeyecekmiş. Aslında korkmamın yanı sıra epey eğlenceli olacak diye iç geçirdim. Ardından bir mezarlığa inecekmişiz, bandaj mevzularından anladığım kadarıyla bir mumya bizi bekliyor olacak. Mumyaları sevmem. Kokuşmuş bandajları beni iğrendirir, sırf onlar yüzünden Mısır müzelerinin çoğuna gitmediğim oldu. Lanet krallar. Bu sırada profesör kahkaha attı. Sesi çok hoş çıkmıştı, gülünce insanların sesi neden hoş çıkar bilmem. Profesör maceramızı anlatmaya devam etti. Mumyanın bandajlarına onun adını yazacakmışız. Sonra gökyüzünü okuyup sınıfa geri dönerken boynumuzda gökyüzünden gelen hediyeyi takacağız. Tamam, söylemesi iyi hoşta ya parkuru tamamlayamazsak? Bunu düşünen tek kişi olmadığımı fark ettim, profesörde bunu düşündüğümüzü fark etti. Yanlış yazarsak ya gök taşı saldırısına uğrayacağız yada balıklar. “Balıklar daha hoş gibi.” diye mırıldandım. Pek gönüllü sayılmazdım o yüzden benden önce girenlerde vardı. Başarı çıkanlar her daim hevesimi kırmıştır. Bu yüzden profesör beni çağırdığında her zamanki takıntım baş göstermişti. Başarmalıydım.
Kumaş parçasını narin bir biçimde sola ittim. Geçebileceğim boyutta bir deliğin oluşmasının ardından içeri girdiğimde alışık olmadığım bir sıcaklıkla karşılaştım. İnce kum taneleri yellerle yerden yükselip hafif fakat rahatsız edici bir tavırla yüzüne çarpıp düşüyordu. Kumlara baktım, kırmızı çöl kumlarıydı. Bir lanet mırıldandım. Kırmızı Eski Mısır’daki kötü renktir. Bizim siyahımız gibi. Verimsiz topraklar, çöller kırmızı kum tanelerinden oluşur. Eski bir Mısır efsanesini hatırladım. İyiki şeytan günlerinde burada değildim. Fakat gene de mutlu olmamı gerektirecek bir durum yoktu. İrili ufaklı tümseklerle dolu çölde ufuk belirsizdi ve vaha görünürde yoktu. Yavaş adımlar atarken alnımdan minik ter damlaları süzülüyordu. Temsili çöllerde gerçekleri kadar sıcak ve kuraktı. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Vahayı derhal bulmak istiyordum çünkü bir serap görmekten korkuyordum. Aslında bir havuz serabı falan hiç fena olmazdı. Ah, sıcak kafama vurmuştu. Kendi kendime söylendim “Bul şu lanet suyu ve adını yaz!” o sırada sol tarafta irice bir su birikintisi vardı. Çöl kumlarıyla bir araya gelmiş dip kısımları çamur oluşturmuştu. Aslında vahanın ortasında bir nilüfer yaprağı falan bekliyordum fakat yalnızca ufak çakıl tanelerini gördüm. Kenardaki parşömene eğildim. Mürekkepli kalemi elime aldım ve yaklaşık beş dakika önce gördüğüm parşömeni hatırlamaya çalıştım. Kendi kendime mırıldanmaya başlamıştım “M şu uzun bacaklı kuş muydu?” dedim. Ah şu kuşlar! Mısırlılar kuşlara hayranmış anlaşılan. Üç farklı harfi temsilen üç farklı kuş. Aklımda kalan sembollerle parşömenleri doldurdum. Birkaç adım geri çekildim. Islanmaya hazırlıklı olmama karşın vahanın kurumasını diliyordum.
Sular yavaş yavaş kuruyordu. Tam olarak kurumamıştı fakat botlarıma güvenerek suları sıçrata sıçrata koşarcasına vahanın üstünden yürüdüm. Çok geçmeden bir merdiven belirmeye başladı. Ürkek adımlarla geri çekildim. Etraf kararıyordu. Merdiven basamaklarını ezberlemem gerektiğini biliyordum fakat ezberime güvenmiyordum. Yanlış olacağına emindim fakat şansımı deneyecektim. Derin bir soluk aldım, güçlü bir ışık büyüsü yollamalıydım. Tek hakkım vardı ve yanlış bir büyü yapmaya hakkım yoktu. Bütün büyüleri sırayla zihnimde saymaya başladım. Lumos, lumos maxima bunlar pek yeterli değildi. Öyle bir ışık çıkmalıydı ki resmen güneş doğmalıydı. Lumos Seldom, bu büyü işe yarayabilirdi. Asamı belimden çekerek havaya doğrulttum. Etraf kapkaranlıktı ve hiçbir şey göremiyordum. Eğer güneş etkisi yaratabilirsem etraf tamamen aydınlanırdı. Tükürüklerimi yutmaktan boğazım kurumuştu. Sesimin az veya cırtlak çıkmaması için boğazımı temizledim. “Öhm.” Vaktiydi, ağzımı açabildiğim kadar açtım ve sanki işe yararmış gibi bağırarak büyüyü haykırdım. “Lumos Seldom!” işe yaramıştı. Kusursuz bir güneş yaratmıştım fakat fazla uzun sürmeyeceğine emindim. Gözümü merdivenlere doğrulttum. Düzgündüler fakat içe doğru çokmuş kısımlar vardı. Merdivenleri incelemeyi bıraktım. Dikkatimi toplamazsam güneş gidecekti ve bende karanlığa gömülecektim. “Bir, iki üç… Yirmi beş” Güneş sönmüştü. Yirmi beşteydim sanırım ama yukarısı vardı. “Yirmi yedi sanırım. Hayır hayır, yirmi sekiz olabilir.” Tam olarak sayamamıştım. Aslında bitirmiştim fakat üstü var sanıyordum. “Lanet olsun.” diyerek mırıldandım. Yavaş adımlarla merdivenden tırmanmaya başladım. Adımlarımı korkarak ve tekinsizce atıyordum. O sırada ne olduğumu şaşırmış bir şekilde yuvarlanmaya başladım. Asamı tamamen unutmuştum ve acı içinde merdivenlerden yuvarlanıyordum. Düşüşüm bittiğinde yuvarlanmaya başlamıştım. Bunun bir sonu yok muydu? Sinirli bir şekilde ayağa kalkmaya çalıştığımda burada batmış olduğumu anladım. Bir havuzda gibiydim fakat kumla dolu bir havuzdu. Kollarımı yukarı doğrultup çırpınmaya başladım. Fakat düzeltmeye çalışırken daha fazla batıyordum. O sırada olayı kavradım, burada mahsur kalmıştım. Asamı bulamıyordum, bacağımın arkasında hissettiğim şeyin o olmasını umut ediyordum fakat emin değildim. Şükürler olsun ki burada kum yengeci falan yoktu. Nasıl kurulacağımı bilmiyordum ve debelendikçe battığımdan emindim. Genede zavallı bir tavırla bacaklarımı öne arkaya doğru iterek kum havuzundan yüzerek çıkmaya çalışıyordum. Cüppemin içi tamamen kum dolmuştu. Ayrıca kollarımın yarısı kuma gömülüydü ve çöl sıcağı beni bayıltmak üzereydi. Eğer asam elimde olsaydı fırlatma büyüsünü falan bırakır hemen bir su büyüsü yapardım. O sırada tahminen solumda bulunan piramitten gürültüler gelmeye başladı. Sanırım Mısır ruhlarından birinin havuzundaydım. Asam olmadığı için onu tehdit edemezdim de. Ağlayacak gibi oldum fakat gözlerim sıcaktan etkilendiği için o kadar hızlı kırpıyordumki gözyaşı dökme şansım yoktu. Piramitin içinden yavaşça çıkan birinin gölgesini fark ettim. Bu demek oluyorduki piramitin içi zifiri karanlık değildi. İçinden çıkan kişi büyük ihtimalle bir muhafızdır diye düşündüm. Fakat muhafız olarak etten kemikten biri gelmedi. Aslında kemik vardı fakat sırf kemikti. Karşıma kokuşmuş sargılı bir mumya çıkmıştı. Asam elimde olmadığından onu tehdit de edemezdim. Mumyanın yüzüne baktım. Çoğunlukla sargıyla dolu olmasına rağmen gözleri açıktı. Bu o adamdı, Kadeş’i imzalayan mumya. Mumya bana bakıp yaklaşmaya başlıyordu ki onun beklemediği bir şey yaptım. “Ramses! Ramses! Ramses!”
Ne yalan söyleyeyim o anda mumyanın tipinden korktum yani tama o bir mumya ama o çürümüş gözünün aldığı renk. Anlamadığım bir şeyler mırıldandı. Lanet olsun bücür falan diyordu herhalde. Tabi bu arada kum havuzuna gömülmüş bir şekilde kafamı salladım “Hey, ben burada kaldım fark ettiysen?” kokuşmuş gözlerini devirdi ama umrumda değil. Kumla dolu cüppem sayesinde kaşınan kollarıma erişemem ve bacağımdaki asanın hareket ettiğini fark etmem beni baya rahatsız etti. Yani o asam değil anladım bunu, sekiz minik ayaklı bir model değildir sanırım. Üç yıldır böyle kullandım sonuçta. Ben bacağımdakinden ürkerken kokuşmuş bir yardım sargısı uzattı. Daha doğrusu artık piramidin içindeydim ve vay canına! İlk defa buraları gördüm. İçi dışından farklı, epeyce. Şimdi garip hiyeroglifler var ve keşke onları okumasaydım. Yani Mısırlıları tanırım eski dönemlerde mumyaların Tanrı Ra yada bok böceği olacaklarını sanmışlardı. Gecenin her saati bir kapıdan geçmek üzre toplam on iki kapıdan geçecekti. Her kapıda da ne denir bir “iblis” var. İşte oturup ayrıntılı ayrıntılı bu döngüyü anlatmışlar. Gereksizdi, burada olmak zaten yeterince korkunç. Kokuşmuşta beni çıkara çıkara buraya çıkarttı. Mumya aksırdı ve bana bir tüneli işaret etti. Tünele adım attığımda çok korktum. Öncelikle tünelden ayrıca bir çadıra tüm bunlar nasıl sığdı? Tünel içinden tren çıkacakmış gibi duruyor. Taşlardan küf ve ölüm kokusu geliyor, üstünde dolaşanların yalnızca örümcek olduğunu varsayıyorum, daha burada işim var. Hızlı hızlı yürümeye başladım. Keşke başlamasaydım, tümseklerden biri sağ olsun yere düştüm. Bu gün bu çok oldu. Bir an için dudaklarımın altında hareket edenleri hissettim, rahatım ki onlarla sorunlarım yok. Sevimli canlılar, onları yalamak gibi bir niyetim yok ama. Kırmızı buklelerim artık o kadarda kırmızı değildi. Siyah kir her tarafıma bulaşmıştı cübbe ağırlıklı olarak siyah olduğu için pek sorun yoktu ama o güzel buklelerim için aynını söyleyemem. Dirseklerimden kuvvet alarak doğruldum ve engebeli yoluma devam ettim. Tünelin sonu yakındaydı öyle ki ışık gözlerimi alıyordu. Tünelin sonu şükredilesiydi, parlayan güneş içinde bir umut parlatıyordu. Özgürlüğün sembolü güvercinler etrafta uçuyordu, yaşasın özgürlük. Şimdi talimatlara göre gökyüzü not defterine altın yıldız kalemiyle yazılmış bir ev bulmalıydım. Şimdi düşünme vakti ama şanslıyım çok uzun olmadığına göre gök yüzünde Homaless Tales yazıyor olamaz. Şimdi garip düğümler hafızama ve kolumdaki karıştırılabilir harflere bakarsak ilk harf H olmalı. Olamaz, orası olamaz. Şimdi bardak gibi olan bu ya K ayada O “homaless” ilk harf zaten çıkmıştı, ikincide olsun niyetim yok açıkçası o zaman elde “HK” var. Şimdi altın kesesi, en ufak bir fikrim olmadığı için şekil olarak “U” yapıyorum. “HKU” Şimdi ard arda kuşlar geldi. Özgürlüğün bu kadarıda fazla, en azından benim için. Ama kuşları karıştırmayacağıma eminim, onları severim. “WA” şimdi birleştirelim “HKUWA” berbat gittiğim hissinin yanı sıra o harfi aklıma geldi. “HOUWA” sanırım bir biçime giriyor. Gözsüz göz R eminim, tekerleme gibi sonuçta. Gözsüz göz. “HOUGWAR” daha fazlaya gerek yok. Okulumu söyleyip ödülümü almalıyım “Hogwarts!” *İki adımıda -Michelle Lauren- yazdım. Sorun olur mu? Edit: Eğer doğru yazdıysam, merdivenleri yanlış sayarsam yuvarlandıktan sonra ne olur? Edit2: Rpnin kalan kısmı eklendi. Edit3: Rpnin kalan kalan kısmı eklendi.
En son Cassandra M. Arcanum tarafından Salı Mart 29, 2011 5:02 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Satellite Romolius Beauxbatons VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 572 Gerçek İsim : İlkin. Patronus : Sincap. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Metamorfmagus.
En Belirgin Özellik : Söylenilenlere göre atılganlığım. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Ptsi Şub. 07, 2011 10:54 am | |
| Hava güzeldi, güneş tam tepedeydi. Sızlanıyordum ama yine de, böyle bir günde eski yazılar dersini işlemek sıkıcı mı olacaktı bilemiyordum. Öğretmen, dışarıdan göründüğü kadarıyla iyi biriydi; hem kuzenim de eski yazılar dersini seçmişti, benim seçmemin nedenlerinden biri de buydu. Dolabımı açtım, içinden dökülen elbiseleri tıkıştırmaya çalıştım. Okul kıyafetim her zamanki gibi en üstte bumburuşuk bir şekilde duruyordu. Silkeleyerek kıyafetimi bulunduğu dolaptan çıkardım ve tuvalete doğru ilerledim. Herkesin içinde giyinemezdim. Duşların olduğu bölüme giderek giyindim, yatakhaneye geri dönmeden önce son bir kez kendime baktım aynada. Bukle bukle olan saçlarımı bu sefer örmeyecektim, her zaman süt olmama gerek yoktu; bir derste de kendim gibi davranmalıydım. Bu sefer kravatımı da gevşek bir şekilde taktım. Gözlerimin yeşilliğine bakarak kıkırdadıktan sonra yatakhaneye uğrayıp, elbiselerimi tekrar dolaba tıktım. Dersliğe doğru ilerlemeye başladım. Hogwarts koridorları, gözüme hiç bu kadar büyük görünmemişti. Belki de isteyerek seçtiğim bir ders olmadığı içindir, belki de sadece puana ihtiyacım olduğu için uğradığım bir dersliğe gitmek zorunda olduğum içindir. Bilemiyordum ama dersliğe gitmek bana zor geliyordu. Ayaklarım geri geri gitmek istiyordu delicesine. Ama aklım beni zorla götürüyordu, süründüre süründüre. Dersliğin kapısına vardığımda biraz nefeslenerek saate baktım, dersin başlamasına daha çok vardı. Boşu boşuna koşturmuştum o kadar. Hayıflanarak derse girdiğimde birkaç öğrencinin orada olduğunu gördüm. Öğretmene başımla selam verdiğimde, asıl bu öğretmene yalakalık yapmam gerektiğini düşündüm. O kadar sevecen gözüküyordu ki, görünüş olarak gördüğüm en ılımlı öğretmendi. Gülümseyerek kendime uygun bir yer aramaya başladım. Arka sıralarda oturan kuzenim Aquilano'ya el sallayarak onun bir ön sırasına oturdum. Öğretmen diğerlerini beklediği için ağzımı açamıyordum, kuzenimle beraber sadece bakışlarımızla anlaşıyorduk. Öğretmen dersliğin kapısını kilitleyip, bu dersi kaçıranların ne kadar üzülmesi gerektiğinden bahsedince ister istemez esnedim. Kabalık olmasın diye de ağzımı zorla kapattım. İlk kez eski yazılar dersine giriyordum, beni biraz mazur görmesi gerekirdi. Sesisini yükselterek sessizliği sağladı,ben ve benim gibi düşünen birkaç öğrenciye ithafen. Ardından derse başladı. Dinlemeyeceğimi düşündüğüm için direk arkaya yaslandım, kendimi hafif hissetmiştim. Gözlerimi kapatmaya hazırdım, belki öğretmenin farketmemesi için güneş gözlüğü kullanabilirdim. Kafamı sıraya vurduğum zaman öğretmen Mısır hiyerogliflerinden bahsetmeye başladı ilgilenebileceğimi sanmıyordum, hele birkaç karalamaya hayatını adamış bir bayandan bunları ve kafamı kaldırdım. Konu, hiç aklıma gelmeyecak şekilde ilgimi çekmişti, tarihle bu kadar yakından duyup da dinleyeceğimi asla. Fakat garibime gitmişti ki, dinliyordum. Parşömenden söz ettiği an yüzümde bir gülümseme oluştu. Hele oyun dediği an, öğretmenin şu ana kadar gördüklerimden en iyisi olduğuna kanaat getirerek parşömeni açtım. Ardından kulağım öğretmende parşömeni incelemeye başladım. Ezberlememiz gerekiyormuş, o zaman ben de ezberlerdim. Görsel zekam ileri düzeyde olmasa bile bu dersten özellikle geçmek istiyordum. Kulağım öğretmende, gözüm de parşömendeydi. Birkaç gönüllüden sonra gönüllü olmak istiyordum. İki üç kişi çadırdan çıkınca el kaldırdım. Gönüllüydüm. Öğretmenin gülümseyen bakışları arasında kalktım ve çadıra girdim. Çadır oldukça sıcaktı doğal olarak, bir çöl ortamı oluşturulmuştu. Kumlar ayakkabılarımın içine giriyordu, oldukça rahatsız olmuştum. İyice bunalmıştım, bayılmak üzereydim zaten. Kendi kendime hayıflanıyordum ama meraklanmıştım iyice. Gözümü dört açmıştım, açabildiğim kadar, bu yorgunlukla birlikte. Artık iyice yorulmuştum, hem de oyunun başında. Biraz sonra vahaya vardığımı görüp, sevindim. Mümkün olduğunca hoplayarak vahaya girdim ve kalemimin ucuyla suya adımı yazdım. Doğru yazdığımı umut etmekten başka yapabilecek bir şey yoktu, merdivenlerin oraya çıkmasını en içten dileklerimle istiyordum. | |
| | | Diana Milaras Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Mesaj Sayısı : 24 Gerçek İsim : Şevval. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Çıkarcılığı. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| | | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Ptsi Şub. 14, 2011 4:28 pm | |
| Michelle Lauren: [11]
Adını doğru yazdığın için vaha kuruyor Michelle. Şimdi burada sorunun cevabını vereyim. İniş karanlık ve senin asan var haksız mıyım? Yapman gerekeni biliyorsun. Şimdi, gelen zara göre senin akıbetini belirteyim.
Merdivenleri yanlış sayıyorsun ve inişte asanı kullanmayı unutup merdivenlerden düşüyorsun. Bu düşüş seni yokuş aşağı birkaç tur yuvarlıyor ve kendini doğruca çöl kumundan bir havuzda buluyorsun. Havuz git gide içine gömüleceğin kadar seyrek kumlarla dolu. Çırpındıkça batabilirsin. Bu sırada gürültüyle birlikte hareketlenen piramit muhafızı mumyamız sana doğru geliyor. Adını yazmak yerine söylemelisin. Tam üç kez. Ardından seni kurtatıp kurtaramayacağına zarlar karar verecek.
Gerekli betimlemeyi yap ve mumyanın adını söyleyip bırak rpyi. Gerisi benim ellerimde. :) Satır sınırı yok. Online rp kurallarına göre ilerleyebilirsin.
Profesörün Notu: Çölü betimlemen ve verdiğin ekstra ayrıntılar çok çok hoşuma gitti. Gördüğüm belli başlı yazım hataları var. Örneğin; ya da'nın ayrı yazılmaması gibi. Ancak umuyorum ki klavye hatasıdır. Yazdıklarını ikinci kez kontrol etmelisin. Ortam betimlemesi konusunda çok iyisin; ancak ben doyumsuzum. Daha fazla ruhsal portre yansıtmanı istiyorum bu yüzden. Rol oyunun puanlanacağı zaman, giriş kurgunun biraz sıradan oluşundan puan kıracağım hepsi bu. Lütfen devam et. ^^
Satellite: [12]
Adını doğru yazıyorsun Satellite, tebrikler. Kuruyan vahada bulunan merdivenlerden inerken yoluna dikkat etsen de, yaktığın ışığı konsantrasyon problemi yüzünden kaybediyorsun. Bu panik olmana sebep oluyor ve son birkaç merdiveni poponun üzerinde iniyorsun. İndiğin sırada piramitin içindeki tuzaklardan birine dokunuyorsun istemeden. Etrafını böcekler sarıyor. Dikkat et küçüğüm. Bunlar insan eti seven böcekler. Asana sımsıkı sarıl ve patlat böcekleri!
Doğru büyüyü yapmanın ardından yeniden zar atacağım ve seni mumyaya yönlendireceğim. ;) Büyüye kadar olan kısmı betimle ve büyüyü yapıp bırak. Satır sınırı yok. Online rpg kurallarına göre az satırlı yazabilirsin.
Profesörün Notu: Öncelikle, birinci tekil kişi yazımından pek haz etmesem de, seviyene göre daha iyi yazmanı bekliyorum senden. Biraz daha görsel betimleme rica ediyorum ve ruhsal betimlemelerde kelimelerini daha seçerek kullanmanı da isteyeceğim. Süt gibi olmamak sözcük grubunu, daha çok konuşmada ve hatta argo olarak kullanabileceğimizi düşünüyorum. Bunu biraz daha uygun şekilde yazıya yansıtmalıyız. Rol oyunlarımız elbette içten olmalı; ancak yazım kalitesi her okuyucuya hitap etmeli. Nacizane. Bunun dışında, derse geliş kısmındaki kurguda ilgimi çeken bir şey göremedim. Yazım hatası hemen hemen azdı. Biraz daha kontrolle çok daha güzel yazabileceğini düşünüyorum. Bu sebeplerden kırılacak puanın biraz. Kalan kısımla ilgili çıkış rpne bakacağım ders sonunda. Yazmaya devam.
Diana Milaras'ın DM ve profesör notu pmime cevap verdikten sonra eklenecektir. | |
| | | Adrasteia Quiwen Durmstrang V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 1865 Gerçek İsim : Ayşin. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Çataldil. En Belirgin Özellik : Kibri ve umursamaz tavırları. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders C.tesi Şub. 19, 2011 5:58 am | |
| Yatağında uzanmış, üzerine çöken ağırlıkla mücadele ediyordu. Uyanmalıydı ama canı istemiyordu. Gözlerini açmadan sağ koluyla yatağının yanındaki dolabın çekmecesini açıp el yordamıyla ders programını aradı. Gözlerini biraz açarak programa baktı. İlk ders eski yazılar idi. Maria Pembarl’ın dersi… Profesör eğlenceli olmasaydı dersi seçmezdi bile. Aslında yabancı dile merakı vardı ama hiyerogliflerin fazla karışık olduğunu düşünüyordu. Kalkıp hazırlanmaya başladı. İlk önce güzel bir duş aldı, saçlarını basit bir büyüyle kuruttu, saçlarını düzleyip üzerine cübbesini giydi. Aynadaki koyu renk saçlı kızın pembe renkteki dudakları hafifçe kıvrıldı. Eline gerekeceğini düşündüğü şeyleri –parşömen, tüy kalem, asa- aldıktan sonra koşarcasına yatakhaneden çıkıp büyük salona gitti. Slytherin masasına oturup kısa sürede kahvaltısını bitirdi.
Dersliğe giden merdivenleri aynı hızdaki adımlarla çıktı. Dersliğe girdiğinde sadece birkaç kişi vardı. Profesöre gülümseyerek selam verip arka sıralardan birine oturdu. Elindekileri masadaki parşömenin yanına koyduktan sonra daha önce görmediği bir şey olduğunu fark etti; dersliğin ortasında duran çadır. Anlaşılan profesörün bir sürprizi vardı; tam tahmin ettiği gibi. Daima eğlenceli geçerdi eski yazılar dersi. Ellerini sıranın üzerinde kenetleyip profesörü izlemeye başladı. Sarı saçları güneşin ışınlarından oluşuyormuşçasına parlaktı. Gökkuşağını andıran elbisesi ile profesör gökyüzü kadar sakin görünüyordu. Bir o kadar da ihtişamlı… Öğrencilerin büyük bir kısmı geldiğinde asasıyla kapıyı kilitledi profesör. Profesörün gelmeyenlerin kaçırdıklarını üzülmelerini söylemesiyle birkaç kişi homurdandı dersi küçümsercesine. “Küçümseyeceğiniz dersi seçmeyin arkadaşım.” diye düşündü Adrasteia. Gözlerini devirip profesörün sessizliği sağlamasını izledi. Bunu başardığında dersin konusunu söyledi; hiyeroglifler. Teorik birkaç bilgi verdi profesör. Genç yılan dudak bükerek dersin teorik olmamasını diliyordu içinden. Maria –öğrenciler profesörlere isimleriyle hitap ederlerdi kendi aralarında- önlerindeki parşömeni incelemelerini istediğinde Adrasteia daha önce bakmaya gerek duymadığı parşömeni açarak inceledi. Kuşların başları sola dönüktü. O zaman soldan sağa okunacaktı. Maria bir oyundan bahsettiğinde parşömeni inceleyen gözlerini ona çevirdi. Oyunu anlatmaya başladığında çadırın gizemi de gözülmüştü. Çadırın içinde ne olduğunu, orada ne gibi adımlar izleyeceklerini anlatmaya başladı. Çadırın içinde bir çöl olduğunu söylediğinde öğrencilerin şaşkın bakışlarından keyif aldığı gözle görünür biçimdeydi. İlk önce kimin girmek istediğini sorduğunda herkes tedirgindi. Gryffindorlular bile; onların cesur olduklarını söylerler bir de. Profesör zor durumda kaldıklarında yapabileceklerini saymaya başladı. ‘B planı’ denebilirdi bunlara.
Hufflepufftan bir kız gönüllü olmuştu; sonra birkaç öğrenci daha. Kendisinin de denemesinin zamanının geldiğini düşünüp elini kaldırdı. Profesörün gözlerinin kırpıştırması üzerine sırasından kalkıp çadırın yanına gitti.
“İyi şanslar, Adrasteia.”
Profesörün sözleri üzerine derin bir nefes alıp çadıra girdi. Esen rüzgar ürpermesine neden olmuştu. Burnunda birçok koku vardı parfümü dahil. Gözlerini kapatıp bir süre kokunun keyfini çıkardı. Birkaç saniye sonra gözlerini açıp yürümeye başladı. Çok fazla yürümesi gerekmeden ulaşmıştı vahaya. Hemen eğilip eline tüy kalemi aldı ve yazmaya başladı. Bir yandan da yazdıklarını içinden geçiriyordu. “Bir kol, eldiven, oval, yine kol…” Ardından geriye çekilip doğru yazdığını umarak ellerini kenetleyip gözlerini kapadı.
| |
| | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Çarş. Mart 09, 2011 5:13 pm | |
| Cassandra M. Arcanum
DM NOTU: Tarih bilgine hayran kaldım Cass. Mumya sana yardım elini uzatıyor ve ardından onun sargılara sarılı koluna tutunup battığın yerden çıkıyorsun. Kötü kokuyor olabilir; ama o güçlü bir kurtarıcı. Sana yolu gösteriyor ve tünelden çıkmayı başarıyorsun. Artık piramidin dışında, gökyüzüne bakabileceğin yerdesin. Sence de yıldızlar biraz garip görünmüyor mu? Şimdi gökyüzünde yazanları oku ve asanı kaldırıp okuduğun kelimeyi yıldıNot: Gökyüzünde yazan yazı, parşömende yazanlar adlı spoilerdaki resimden, harf harf seçilmiştir. ^^
PROFESÖRÜN NOTU: Eklediğin ayrıntılar gerçekten çok hoşuma gidiyor. Kum yengeci için endişelenmen vs... Rol oyunun için girişten kıracağım puan çok cüzi olacak. Bu arada, Lumos Solem büyünün doğru adıdır. Seldom, aldığın kaynakta değiştirilmiş olmalı tatlım.^^
Diana Milaras [7]
DM NOTU: Ah, sevgili Diana. Vaha kuruyor ve sen merdivenlerden başarıyla inip mumyamızla karşılaşıyorsun; ancak bir önceki turdan mekanını bozan Cassandra'ya o kadar sinirli ki, adını doğru yazdığında halde, seni gözüne kestirip sinirini senden çıkarıyor. Kolundan tuttuğu gibi sen kendi tabutuna kapatıyor ve oradan çıkmak için tek şansın minicik bir anahtar. Tabutun içinde bir anahtar deliği var evet, ama bu anahtar bu delik için çoook küçük. Anahtarı büyütmenin bir yolunu bul ve ardından oradan çık. Yoksa nefessiz kalıp boğulacaksın.
PROFESÖRÜN NOTU: Giriş kurgusunda bana değişik gelen bir ayrıntı olmadığından ufak bir puan kırıntısı götüreceğim. Onun dışında anlatımının hoş olduğunu düşünüyorum. Ortam betimlemelerin çok iyi, ancak bana biraz da Diana'nın neler hissettiğini anlatmanı istiyorum. Özellikle de tabutun içine sıkışmışken. ^^Hadi bakalım.
Adrasteia Quiwen[16]
DM NOTU: Çok şanslı bir cadısın sen. Vahaya adını bıraktığın anda kuruyan suyun ardından hemen aşağı iniyorsun. Mısır'ın sana armağanı mıdır bilinmez, tepedeki dolunay bütün ışığını merdivenlere veriyor ve neredeyse küçük bir meşale yakmışsın gibi önünü görüyorsun. Piramidin diğer ucundan gelen esinti yüzünü yalıyor. Ah, ne kadar da güzel öyle değil mi? Şimdi bu kadar güzelliğin arasında, sana doğru sargılarını sürüyerek gelen bir mumya görmek oldu mu? Elindeki bez parçasını onu sinirlendirmeden alıp, mumyamızın adını yazsan iyi olur. Bakalım geçmene izin verecek mi?
PROFESÖRÜN NOTU: Dersin hiyeroglifler olmasını o anda bildirmişim gibi düşünmüştüm; ama sonuçta profesörler müfredat belirtiyorlar. Bu sebepten oradan kurgusal hata göstermeyeceğim. O zaman neden yazdınız buraya diyeceksin? İş olsun işte. Ahaha. Herneyse, rol oyunun çok samimi ve okunaklıydı. İmla kurallarına gösterdiğin özen de çok hoşuma gitti. Girişte çok ilginç bir kurgu göremesem de, yine de enerji dolu bir rp olduğunu düşünerek puan kırıntısı götüreceğim. Son bir hata var. Beni konuşturmuşsun. Elbette, ben iyi şanslar diyebilirim; ancak yine de konuşturmak, bilgi dahilinde olmadığı sürece rol oyunlarında tercih edilmeyen bir durumdur. Bunun için puan kırmayacağım elbette, sadece bilgin olsun diye söylüyorum nacizane. ^^ Bazı betimlemelerini çok sevdim. Karakterinin içinden düşündükleri sırasında yüzüne yansıyan ifadeler çok hoştu açıkçası. DM'e göre devam et bakalım, ardından ikinci aşamayı değerlendirelim.
Arkadaşlar. Giriş rplerinizden puan kırıntısı götürecek olmamın sebebi şu:
Ben olay istiyorum. Elbette derse gelmeden önce tekdüze şeyler yaşıyoruz; ancak sizler böyle yapmayın. Burası Hogwarts. Her gün tekdüze olamaz. Bizler cadı ve büyücüleri oynatıyorsak, günün birinde de birileri dersime gelirken, evcil hayvanını son anda koridorda görüp, odaya gidemediğinden kazağının içinde sınıfa soksun. Derste bir vıraklama duyayım. Yahut dersten önce birileri düello etsin, yüzü gözü dağınık gelsin. O da olmadı kızlar muzurluk yapsın kendi aralarında başka bir arkadaşlarına. Dersin ortasında birden bir öğrenci sıkışsın. Her türlü anlaşmalı kurguya açığım, yeter ki örgütlenin. Bu yüzden bir sonraki ders online olacaktır. Bilginize. Biraz daha eğleniriz kısa kısa rplerle. ^^ | |
| | | Adrasteia Quiwen Durmstrang V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 1865 Gerçek İsim : Ayşin. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Çataldil. En Belirgin Özellik : Kibri ve umursamaz tavırları. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders C.tesi Mart 19, 2011 3:18 pm | |
| Birikintinin çok kısa bir sürede kuruması üzerine ortaya çıkan merdivenlere baktı cadı. Bir su birikintisinin altında olmasına rağmen ıslak görünmüyordu, ilginç. Yüzüne kocaman bir gülümsemenin hakim oluşunu hissetti ardından. Ay ışığının salınışıyla önünü aydınlatması üzerine genişledi gülümsemesi. Merdivenleri inerken yüzüne dokunan rüzgarı hissedip gözlerini kıstı. Basamakların sonuna geldiğinde kirli sargılarla kaplı mumyayı görünce yüzünü buruşturdu. Bu kadar güzelliğin içinde çok eğreti duruyordu. Elindeki bez parçasına kenetlendi gözü.
“Bak, ben sadece dersten geçmeye çalışıyorum. Bez parçasını ver de işimizi bitirelim. Lütfen.”
Son kelimesindeki nezaket, öteki cümlelerinin yanında soluk kalmış olacak ki mumya hala üzerine yürüyordu. Cadı ne yapması gerektiğini düşündü bir an. Daha sonra profesörün rahatsız olurlarsa bez parçalarını yakmakla tehdit etmelerini önerdiği cümleler geçti zihninden. Bunu geçen günkü karanlık sanatlara karşı savunma dersinden sonra rahatlıkla yapabilirdi.
“Üzerime yürümeyi kes. Yoksa kül olursun.”
Bu sözleri söylerken içindeki korkuyu sözlerine yansıtmadığı için şanslıydı. Duraklamayan mumyayı korkutmak amacıyla sağ kolunu büküp “İncendio.” dedi ve yan tarafından alevlerin geçmesini sağladı. Mumyanın bez parçalarını ona vermesini umuyordu. Amacına ulaşmış olacak ki duraksadı. Elindeki bez parçasını cadıya uzattı. Başka çaresi yoktu zaten. Biraz düşündükten sonra ‘Tutankhamun’ yazmaya karar verdi. Çocuk kral... Aklına başka bir şey gelmemişti, tarihi kötüydü. Bu onun suçu değildi. Kalemi sıkıntıdan terlemiş olan biçimli parmaklarının arasına alıp yazmaya başladı. Bazı harfleri yanlış yazdığını düşündü. Karıştırmış olabilirdi. Kararsızlıkla ve çatılmış kaşların yerleştiği kararsız bir yüz ifadesiyle bezi uzattı mumyaya.
| |
| | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Paz Mart 20, 2011 9:33 pm | |
| DM NOTU: Ah! İsmi yanlış yazıyorsun Andrestia. Oysa hırslı bir Slytherin olarak derslerini daha iyi dinlemenin ötesinde, rekabeti seven bir kişiliğin olduğunu düşünmüştüm. Demek ki sendeki zor durumlarda işe yarayan pratik bir zeka. Olsun, böylesi de güzel. Bu durumda sevgili mumyamızı korkutmanın işe yaramayacağını söylüyorum sana. Bakalım, sana cevabı ne oluyor.
'' Ben zaten yüzyıllardır ölüyüm. Beni bununla korkutabileceğini mi sanıyorsun? Ruhumun istediğim anda özgür kalması bana bağlıyken, bezden bir bedene hapsolan organlarıma gelecek zarar umurumda bile değil.'' Bez parçası ellerinde birden bire alev alıyor ve sen şansını kaybediyorsun. Öyleyse senin için tek bir şans var, o da mumyanın uzaklaşmasını sağlayıp oradan kaçmak. Dene bakalım, panik halinde büyülerin ne kadar güçlü olacak görelim güzel cadı. | |
| | | Adrasteia Quiwen Durmstrang V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 1865 Gerçek İsim : Ayşin. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Çataldil. En Belirgin Özellik : Kibri ve umursamaz tavırları. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders C.tesi Mart 26, 2011 6:38 am | |
| İsmi yanlış yazmış olmalıydı. Mumya korkmadığını belirten sözleri söylediğinde içinin ürperdiğini hissetti cadı. Kalp atışları hızlanmıştı. İşte şimdi kibrinin cezasını ödeyecekti. Ama korkmasına gerek yoktu. Profesör ölümcül bir düzenek hazırlamış olamazdı sonuçta. Yine de ellerinin titremesini durduramıyordu. İçinden kullanabileceği büyüleri geçirmeye başladı. Uygun bir büyü bulup vakit bulabilirse çıkabilirdi buradan belki. Çevresine bakınca kapıyı gördü. ”Büyüyü yap ve kapıya koş.” diye düşündü. Sözleri zihninde yankılanıp duruyordu. Aklına ilk gelen büyüyü yapacaktı. Beyni durmuştu sanki. Derin nefesler alıp kalp atışlarını düzenledi cadı. Ayaklarını zemine daha sağlam basıyordu şimdi.
“Sersemlet.”
| |
| | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders C.tesi Mart 26, 2011 11:40 am | |
| DM NOTU: [19] Muhteşem! Büyün o kadar güçlü ki, bundan sonra gelenlerin mumyayı görebileceğinden emin değilim. Yine de ismin doğrusunu senden duymak isteyecek profesörün çadırdan çıktığında. Düşünmeye devam etsen iyi olur.
Şimdi son aşama için gökyüzünü ve orada yazanları görene dek durmadan ilerle ve gökyüzünü gördüğünde, yıldızların yazdığını dışından bir kez söyle asanı havaya kaldırmışken. Bakalım, yıldızlar sana hak ettiğin armağanı verecek mi? | |
| | | Adrasteia Quiwen Durmstrang V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 1865 Gerçek İsim : Ayşin. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Çataldil. En Belirgin Özellik : Kibri ve umursamaz tavırları. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Paz Mart 27, 2011 8:15 am | |
| Bugün şans Adrasteia’nın yanındaydı. Büyünün etkisi ile havalanıp birkaç metre öteye hızla ve büyük bir gürültüyle düştü mumya. Genç cadının tedirgin ifadesinin yerini kibirli gülümsemesi aldı. Yine de acele etmek zorundaydı. Mumya uyanırsa olacakları tahmin bile edemiyordu. Koşarken havalanan saçlarını tutmak amacıyla parmaklarını ıslak saç diplerine geçirdi. İğrenti içeren bir ifade sahiplenmişti yüzü. Sırtından aşağı bir damla ter damlasının akıp yavaşça tenini gıdıkladığını hissetti. “Dersten çıkar çıkmaz duş almalıyım. Bir sonraki derse kaçırmak pahasına bile olsa.” diye geçirdi içinden. Mumyanın üzerinden atlayarak koşmaya devam etti ve tünelin çıkışına ulaştı.
Tünelden açık bir alana çıkmıştı. Başını yukarı kaldırıp baktı. Dudaklarından dökülen hayret nidasına engel olamamıştı. Bu kadar güzel olabileceğini düşünmemişti. Berrak gökyüzünün üzerinde parlaklıklarıyla hayrete düşüren yıldızlar vardı ve şekiller oluşturmuşlardı. Kuşlar gözüne çarptı ilk önce. Onların sırasını takip ettiğinde yazının başını bulabilmişti. Kendi kendine konuşmaya başladı:
“Baştaki O idi sanırım. İkinci harfi pas geçeceğim. Üçüncüyü de öyle. Dördüncü, yani küçük kuş ya W, ya da U. Diğerleri benim ismimde de vardı; A, R, T ve S. Buldum, evet.”]
Kelimenin ‘Hogwarts’ olabileceğini düşündü cadı. İlk harfte yanılmış olmalıydı, başka açıklaması yoktu. Bu fikirle ve kelimeyi bulmuş olmanın verdiği sarhoşlukla yüksek sesle kahkaha attı. Dışarıdan gören olsa deli sanırdı herhalde. Yuvasını düşünmeye çalıştı. Paris’teki evini… Dikkatini bunun üzerine toplaması oldukça zordu. Annesiz bir yuva; zor olan başka bir şey daha… Şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Kendini zorlasa da yapamıyordu. Babasını seviyordu ama annesinin intiharından sonra o da ıssızlaşmıştı. Alt dudağının istemsizce büzüldüğünü hissetti. Başını sallayarak düşünceleri zihninden atmaya çalıştı. Hogwarts’ı düşündü bu sefer. Burası yuvası sayılabilirdi. Sol elini açıp sağ elindeki asasını havaya kaldırmadan önce bulduğu kelimeyi söyledi.
“Hogwarts.”
| |
| | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Çarş. Mart 30, 2011 12:50 am | |
| Adrasteia Quiwen
DM NOTU: İşte bu! Boynuna düşen kolyenle birlikte sınıfa doğru akan bir rüzgar seni doğruca geldiğin çadırın girişine sürüklüyor. Piramitlerin yanından geçip, Nil Nehri'nin üzerinden uçuyorsun bu gezinin sonunda. Gözlerin karanlık gecede yıldızların saçtığı ışığın rehberliğiyle yolunu buluyor ve kendini sınıfta buluyorsun. Boynunda oldukça değerli bir armağanla.
PROFESÖRÜN NOTU: '' Tebrikler Adra. '' Karşısında gördüğü cadının boynundaki zümrüt yeşili kolyeye baktı. Üzerine bir yılanın kafası resmolmuş kolyenin kötü enerjiyi bedeninden uzak tutacağına emin olsa da, kızın boynuna uzanıp, göğsünün üzerine düşen kolyenin ucunu tuttu. İçini ısıtan sıcaklığın ardından geri bıraktı. '' Bu kolyeye sahip çık. Zor zamanlarında işine yarayabilir.'' Görevleri kısmen başarıyla tamamlamış olan cadının yüzüne bakıp gülümsedi. '' Dersten sonra Sihir Tarihi profesörünün odasına gitmeni istiyorum. Ona Mısır tarihiyle ilgili alabileceğin en faydalı kitabı sorup, bana bir parşömenlik bir ödev hazırlayacaksın sana verilen kitaptan. Dönem sonuna kadar süren var. Kalan kısımları geçtin. Dersten çıkabilirsin.''
Her şey yolunda gidiyordu. Diğerlerini bekledi.
Cassandra M. Arcanum
DM NOTU: Cassandra! Sen de sınıfa başarıyla dönüyorsun. Boynunda, üzerinde kökleri bile seçilebilecek kadar büyük bir çınar ağacı olan, lapis taşından kolyenle birlikte, çadırdan çıkıyorsun.
PROFESÖRÜN NOTU: '' Hoşgeldin Cassandra. Boynundaki kolyenin sana bahşedeceği engin kontrol mekanizmasının değerini bil. En tehlikeli anlarda, kolyen, doğru düşünmene yardımcı olabilir. Dersten çıkabilirsin. Notlarına daha sonra bakmak için buraya dönebilirsin.'' | |
| | | Maria Phembarl Hogwarts Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 145 Gerçek İsim : Pelin. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kapalı kutu. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders Cuma Nis. 01, 2011 2:25 pm | |
| Ders bitmiştir. Katılan herkese teşekkürler. Puanlamalar derslik içerisindeki başlıkta bildirilmiştir. | |
| | | | Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|