Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Mark Johnson

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mark Johnson
Seherbaz
Seherbaz
Mark Johnson


Mesaj Sayısı : 13
Sihirsel Soy : Melez
En Belirgin Özellik : Dışavurumculuğu
Rpg Puanı :
Mark Johnson Left_bar_bleue97 / 10097 / 100Mark Johnson Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Mark Johnson Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Mark Johnson Right_bar_bleue

Mark Johnson Empty
MesajKonu: Mark Johnson   Mark Johnson Icon_minitimeSalı Haz. 08, 2010 9:27 pm

Benliğini saran düşünceler, yarattıkları bulanık örtünün açık kırmızı tonundaki bir noktasında toplanmışken, teninden içeri giren, ruhunun merkezinde özümsenip ona ait bir kavrama dönüşen huzuru hissediyordu büyücü. Sahip miydi huzura, yoksa parmakuçlarını dokundurmaya cesaret edemeden, havada asılı kalmışçasına avuçlarını üstüne kapayabildiği bu kavram ona mı bahşedilmişti, bilmiyordu. Düşüncelerinin veya hayal gücünün ötesindeki bir keyifti o an hissettiği, bu yüzden sorgulayarak lekelemek istemiyordu ruhundaki dinginliği. Yıllarca çatışarak, öldürerek, kaybederek kendisini dizginlemeye çalışan benliği, bunu başardığı zaman kendisine yeni bir hedef olarak seçmişti huzuru. Yıllar süren kovalamacasının bir sonraki adımıydı huzura ulaşmak. Hiçbir zaman ruhundaki ateşi kontrol altına aldığında, ölümü bir dost gibi kucaklayabileceğini düşünmemişti, ancak bu durum huzur için geçerli değildi. Huzura ulaştığı zaman, gözlerini kabullenmişlikten ziyade çocuksu bir sevinçle kapatarak adım atabilirdi sonsuzluğun kollarına. Yaşamak için ona sebep veren tek istek, dindirildiğinde ölümü bile bir dost olarak görecek kadar rahatlatacaktı onu. Huzurum, diye seslendi kollarındaki kadına içten içe.

Bedeni onu saran kolların etkisiyle istemsizce kasılı vaziyetteyken, ruhu kendisini saran bütün zincirlerden kurtulmuş vaziyetteydi. Ona karşı hissettikleri, daha doğrusu, kollarındaki kadının ona hissettirdikleri öylesine masum ve korumacı idi ki, böyle hissedebilmesine şaşırdı bar sahibi. Onunla olmak, onun olmak, bir anda dünyadaki en doğal şey gibi gözüktü gözüne. Öylesine doğru hissettiriyordu ki bu, düşünme gereği bile duymadı bu konu hakkında. Ait olduğu kadar sahiplenmenin hissettirdiği tuhaflık teninde gezerken, kelimelerin önünde diz çöktüğü duygulara esir etti ruhunu. Bedenine dolanan kolların sahiplenmesini hissetti ruhunda. Sahipleri o anda kendisini teslim ederken, onların kendisini böyle sarmasına karşılık şefkatle karışık bir aidiyet hissetti. Kendisine daha önce böyle hissettiren hiçbir şeyin olmamış olması gerçeği ruhuna işlerken, farklı olduğunu biliyordu o anın. Kollarındaki kadın onundu, en az kendisinin kollarındakine ait olduğu kadar. Belki bir bağdı o anda aralarında oluşan, belki de çok önceleri oluşan bir bağın kuvvetlenmesi idi. Her ne olursa olsun, bar sahibi, ruhunu saran bağı kabullenerek özümsedi. Eski halinin bunu bir mahkumiyet olarak göreceğini fark ederek gülümsedi. Neydi acaba onu bu kadar değiştiren de eskiden zaptedilmeye eşdeğer olan bir şey şimdi kurtuluşuna dönüşmüştü?

Saçlarını toplamasını ilgiyle izlediği genç kadın neredeyse çocuksu sayılabilecek bir tatlılıkla nasıl göründüğünü sorunca şefkatle gülümsedi. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Onu baştan aşağıya hayranlıkla süzerek, ne kadar beğendiğini belli etti. Gözlerine baktığı zaman, içlerindeki ışıltının kendisine hissettiği mutluluğun bedeninin kaldıramayacağı boyutlara ulaştığını göstermek istercesine gülümseyerek gözlerini yumdu. Bir süre sonra açtığında, genç cadının kendisine yaklaştığını gördü. Dudakları kendininkileri örterken, ellerinin istemsizce onunkilere doğru ilerlediğini hissetti. Parmakları birbirine kenetlenmişken, dudaklarından ayrılan öpücüklerin yanağına, kulağının altına, oradan da boynuna indiğini hissettiğini fark etti. Boynunun alt kısımlarına indikçe, yara izine doğru yaklaşıyordu. Biraz önce dudakları oraya değdiğinde, ruhunun baştan aşağı nasıl titrediğini hatırladı. Nihayetinde, genç kadının dudaklarının yumuşak dokunuşu oraya vardı. Sonrasında kaldırdığı başını büyücününkine yaslayan cadı, o izin nasıl oluştuğunu sordu.

Cevap vermeden önce bir süre düşündü büyücü. Birkaç saniyeliğine o ana gitti. Yaşadığı dehşetin kanını nasıl kavurduğunu hatırladı. Yaşadığı tek kötü şeyin vurulmak olmasını diledi o an yapmış olduğu gibi. Dileğinin gerçekleşmediğini yüzüne vuran düşünceler karşısında hafifçe titredi bir kez daha. Alnı kendisine yaslanmış olan cadı da bunu hissetmiş olmalıydı, zira bar sahibi, parmaklarını saran parmakların kasıldığını hissetti. Ona her şeyi anlatabiliyordu, bunu biliyordu. Kendi parmaklarını hafifçe kasarak gösterdi ona karşı hissettiği güveni ve anlatmaya başladı.

"Bir baskın sırasında oldu. Bölgedeki direnişçilerin bulunduğumuz karakola düzenlediği bir baskın sırasında. Vasiliyev ve ben nöbetteydik. Muhtemelen son nöbetim olacaktı o akşam. Vasiliyev'in bana o votkayı hediye etmesinden birkaç gün sonra gerçekleşti bu olay. Açılan ilk ateşte vuruldu. Düşman yaklaşıyordu ve iki yanımızdaki nöbetçi kulübelerinde de bombalar patlamıştı. Onu orada bırakıp bedeninin parçalanmasına izin veremezdim. Üniformasından tutup sürükleyerek geriye doğru çekmeye başladım. Bedenim öne doğru eğilmiş olduğu için, bana isabet eden kurşun etime bacağıma saplanmadan önce, boynumun altından göğsüme kadar inen bu çizgiyi sıyırarak geçti. Yere düştüğümü hatırlıyorum, etrafımda çatışmanın devam ettiğini. Şanslıydım ki, bizimkiler yardımımıza çabuk yetişti ve kurtuldum. Ama Vasiliyev vurulduğu anda ölmüştü." Bunları söyledikten sonra derin bir nefes aldı. Havasızlığın hissettiklerini biraz olsun yatıştıracağını umarak nefesini vermek için bekledi bir süre. Nefesi verdikten sonra devam etti. "Her şeyi bırakıp donanmadan ayrılmamın nedeni buydu."

Bir süre hiçbir şey söylemeden öylece kaldı. Bunları düşünmek bile ruhunun en sert köşelerindeki çelik zırhları eritmeye yetiyordu. En sert köşeleri oralardı, çünkü en derin çatlaklar o zırhların arasında gizliydi. Bu çatlakları kollarındaki kadına açmaktan çekinmiyordu, ona bu kadar güvenmenin, sahip olduğu en mahrem olarak gördüğü zayıf noktalarını sunmanın yanlış olduğunu haykıran bir önsezi yoktu içinde. Çekilip gözlerine bakınca, o gözlerde anlayışı ve şefkati gördü. Başını hafifçe öne eğdiği zaman, çenesinde hissettiği el başını yukarı kaldırdı. Dudaklarına yumuşak bir öpücük bırakan cadının gözlerine tekrar baktığı zaman, kendi gözleri biraz önceki gibi titreşmiyordu. O yüzden biraz daha inceledi onun yüzünü ve yorgunluğun izlerini gördü. Uzanarak yüzünü iki elinin arasına aldı ve alnını onunkine dayadı. "Nerede kalıyorsun? Seni oraya götüreyim." Onu götürmek istemesinin nedeni, içkili olduğunu düşünmesi değildi. Genç cadının içkili gibi bir hali yoktu sonuçta. Sadece mümkün olduğunca onunla olmak istiyordu. Çatlak Kazan cevabını alınca bir an şaşırsa da, üstünde durmadı. Genç kadının bir handa kalması hoş bir düşünce değildi elbette. Bir şekilde onun hayatını, tıpkı onun kendisininkine yaptığı gibi, iyileştirmek istiyordu. Pelerinini giymesine yardım ettikten sonra, kendi pelerinini koluna alarak dışarı çıktı. Dükkanın güvenliğini sağlayan büyüyü asasını savurarak yaptıktan sonra, kolunu genç kadının beline dolayarak yürümeye başladı.

Birkaç dakika sonra barının önüne geri geldiği zaman, kendini bir rüyada gibi hissediyordu. Sanki ayaklarının altındaki zemin yeterince sert değilmiş, ya da bedeni yeterince ağır değilmiş gibi. Zihninin bu gerçekliği kabullenmemek için bahaneler aradığını kabul edince gülümsedi. Gerçek olamayacak kadar güzeldi o akşam. "Gerçekti." dedi kendi kendine kısık sesle. Her anı gerçekti. Dudaklarının yumuşaklığını hatırladı. Teninde gezmesinin neden olduğu ürpertiyi. İnce bedenini kollarına almanın verdiği keyfi anımsadı bedenini somut dünyadan biraz daha uzaklaştırarak. Görüntüsünü, gülümseyişini gözlerinin önüne getirerek gülümsedi. "Benimsin sen." Bu düşüncenin etkisiyle hafiflemiş halde barın kapısına ulaşmak için köşeyi dönünce, orada gördüğü manzara onu gerçek hayata döndürdü. Lilian kapının hemen yanındaki pencereye tünemiş, kendisini bekliyordu.

Onun bu saatte verdiği görevi yaptığını bilen bar sahibi alışılageldik bir hareketle kolunu kaldırdı. Genç atmaca havalanarak pençelerini bar sahibinin koluna sardı, geldiği zaman onu barında bulamamanın verdiği sinirle fazlaca sıktı. Onun sinirini anlayan bar sahibi hafifçe yüzünü buruştursa da, atmacasının sinirine anlayış gösterdi. "Sadece birkaç dakikalığına çıkmıştım. Onu buldun mu?"

Bulmasaydım burada olur muydum, dercesine huysuzca gagasını sahibinin koluna vuran atmaca, küçük bir çığlık attı. Onu sakinleştirmek için tüylerini okşayan bar sahibi olanları hatırladı. Yaklaşık bir hafta kadar önce, Aislin onu sorgulamak için barına geldiğinde, bir cinayet gerçekleşmişti. Cinayetin faili, Darius'un bir süredir peşinde olduğu, Simyacı olarak bilinen bir seri katildi. Bu cinayetin sonrasında, Simyacı'nın bir metamorfomagus olduğu öğrenilmişti. Bar sahibi, onun görüntüsünü tesadüf eseri gören atmacasını, her gece etrafta dolaşarak Simyacı'yı araması için görevlendirmişti. Onu bulmak istemesinin cinayetlerle bir ilgisi yoktu. Bar sahibinin sahip olduğu tek bilgiydi Simyacı'nın adı. Onu bulursa, onunla konuşursa, belki rüyaları hakkında daha fazlasını öğrenebilir, belki de onlardan kurtulabilirdi. Ancak tüm bunlar için onu bulması gerekiyordu. O an atmacası Lilian'ın söylediği şey ise tam olarak buydu. Elini çabuk tutması gereken bar sahibi, atmacasına, kendisini oraya götürmesini söyledikten sonra, kolunu savurarak genç kuşu kendisinden daha çok ait olduğu yere, gökyüzüne saldı.


Başka bir sitede yaptığım karşılıklı bir rpnin bir bölümüdür. İstek doğrultusunda bana ait olduğunu kanıtlayabilirim. Metin boyunca sadece tek bir kişinin konuşmaları bulunduğundan, renklendirme biraz kısıtlı oldu. Bunun bir sorun teşkil etmeyeceğini umuyorum. ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Diana Swennie Rosenbaum
Cadı
Cadı
Diana Swennie Rosenbaum


Mesaj Sayısı : 2028
Gerçek İsim : Ayşin.
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Duyguları ile hareket etmesi.
Rpg Puanı :
Mark Johnson Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Mark Johnson Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Mark Johnson Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Mark Johnson Right_bar_bleue

Mark Johnson Empty
MesajKonu: Geri: Mark Johnson   Mark Johnson Icon_minitimeÇarş. Haz. 09, 2010 2:04 pm

Betimleme: 30/30
Renk ve Paragraf Düzeni: 10/10
Uzunluk: 10/10
İmla Düzeni: 18/20
Anlatım: 29/30
Toplam: 97
Renk düzeni konusunda endişe etmenize gerek yoktu, ne gerekiyorsa, onu yapmıştınız.^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://godricshollow.yetkin-forum.com
 
Mark Johnson
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Mark Croom-Carter
» Damien Johnson
» Leonard Johnson
» Leonard Johnson
» Leonard Johnson 2

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: