Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Kesha Lune Euryale
Hayalet
Hayalet
Kesha Lune Euryale


Mesaj Sayısı : 836
Gerçek İsim : İrem.
Sihirsel Soy : Tanrıça olan ama kanını dahi değiştirip bir büyücüyle birlikte olan annesi sayesinde hem Safkandır. Hem Tanrıça. Ahh bir de hayalet!
Özel Yetenek : Metamorfmagus.
En Belirgin Özellik : Tanrıça'ydı. Şimdi bir hayalet-tanrıça.
Rpg Puanı :
Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz. Left_bar_bleue80 / 10080 / 100Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz. Left_bar_bleue40 / 10040 / 100Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz. Right_bar_bleue

Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz. Empty
MesajKonu: Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz.   Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz. Icon_minitimeSalı Tem. 12, 2011 9:32 am

Güneş batmak üzereydi. Ve gökyüzüne milyonlarca renk yayıyordu. Güzel bir gündü diye geçirdi içinden genç cadı. Ve şimdi gün bitiyordu. Güneş batıyordu başka bir yerde doğmak için. Onun yerini yıldızlar ve ay alıyordu, başka bir yerde batıp, orada doğuyordu onlarda.

Genç cadı Ay'ın belirmesini bekledi. Bu gece dolunay olacaktı. Ve havada hafif bir meltem vardı. Genç cadı gölün kıyısındaki kalın ağacın gövdesinin kenarına oturdu. Kolunun altına sıkıştırdığı parşömeni ve tüy kalemi çimenlerin üzerine bıraktı. Derin bir nefes aldı. Nedense bu akşam yazma gereği duymuştu. Sanki olacakları hissedecekmiş gibi düşüncelerini yazmak istemişti. Tüy kalemi ince parmaklarının arasına aldı. Ve çimlerin üzerinde duran parşömen parçasına baktı. Hafif sarımsı bir renkteydi. Sayfanın kenarlarında yırtıklar vardı ve lekeler... Parşömeni eline aldı ve ters çevirdi. Arkasında güzel bir yazıyla Kesha Lune Euryale yazıyordu. Yazıyı burnuna götürdü ve kokladı. Bunu yazan güzel bir mürekkep seçmişti. Mürekkep, çiçek kokuyordu. Ve yaz mevsimini andırıyordu... Hafif bir meltem genç cadıyı kucakladı ve onun gülümsemesine neden oldu. Genç cadı parşömeni çevirdi ve diğer elindeki tüy kalemi parşömene doğru tuttu. Cadının bir şey yapmasına gerek yoktu, tüy kalem kendiliğinden hareket ediyordu. Sanki onun aklını okuyor ve yazıyordu...

    * Ben Hogwarts, Slytherin öğrencisi ve bir tanrıça olan Kesha Lune Euryale. Şimdi yazacaklarımdan hiçbirinin yalan olmadığına , nefret ya da düşmanlık hislerinin bu satırları yazarken beni yönlendirmediğine yemin ederim.


Başlığı yazınca kötü yazısına lanet etti. Ancak yazmalıydı. Yazmaya devam etmeliydi. Ama ne? Ne yazmalıydı? Kişiler hakkındaki düşüncelerini mi? Çok basit olurdu... Hogwarts'da ki yerini mi? Bu olabilirdi...

    * Öncelikle bunu okuyan kişi, senden özür dilerim. Seni tanıyıp tanımamamın bir önemi yok. Muhtemelen tanısaydım sana bir pislikmişsin gib davranırdım. O yüzden özür dilerim. Yaptığım ve yapabileceğim şeyler için özür dilerim.

    Davranışlarım belki çocukluğuma dayanıyor. Ya da çocukluğumun olmamasına... Evet, ben hiçbir zaman çocukluğumu yaşayamadım. Doğum yerim bilinmiyor. Annemin bir tanrıça olduğunu öğrendim. Ama babam hala kayıplarda. Belki öldü. Bu yüksek bir ihtimal. Çünkü yaşasaydı onu mutlaka bulurdum. Ve ona hesap sorardım, hiç merak etmedi mi bir çocuğunun olup olmadığını diye. Ama bunlar için çok geç olduğunu hissediyorum. Her şeye geç başladım. Ve her şeye geride... Hayat benden hep bir puan öndeydi. Kaldığım yetim yurdunda da aynı şey oldu. Hayat benden öndeydi ve benimle alay ediyordu. Beni neredeyse öldürüyordu. Şimdi de aynı şey olmayacak mı? Hayat beni yine öldürmeyecek mi? Belkide biraz sonra olacak bu söylediklerim ya da bir kaç yıl sonra. Bilemem. Ama şimdi veda etmek istedim. Hoşçakalın, elveda ve milyonlarca kelime daha.

    Doğduğumda aydınlığın kucağındaymışım. Ben aydınlık için yaratılmışım. Ancak aydınlık beni kabul etmemiş beni kırma bir velet gibi görüp güvenli kucağından yere atmış. Ve işte o an karanlık beni yanına almış. Sonra anladım ben gerçekten kırma bir veletim. Aydınlığın rahminde doğum karanlığın ellerinden beslenmişim.

    Tekrar herkese özür dilerim. Bunu okumak zorunda olduğunuz için. Sizi sıktım belki bilmiyorum. Ama bir şeyi çok merak ediyorum. Delicesine merak ediyorum. Ben ölsem bu okulda arkamdan kaç kişi ağlar? Yani gerçekten kim ağlar? Aklıma birkaç isim geliyor... Ama onlar bende saklı kalsın.

    Elveda dostlarım, sizi özleyeceğim... Hoşçakalın düşmanlarım, sonunda savaş sahasından çekiliyorum, meydan sizin...


Yazısını bitirdiğinde ellerinin titrediğini fark etti.Ve yanaklarında bir ıslaklık hissetti, ağlıyordu. Sonunda ağladığını kabul ediyordu. Cadı ağlıyordu. Ancak dudakları yukarı kıvrılmıştı. Mutluluk göz yaşıydı bu. Nihayet güneş batmıştı. Gölün üzerinde yıldızların yansımaları vardı.

"Bir gün... Bende onların arasına katılacağım."

Dedi cadı. O gün belkide... Çok yakındaydı. Çok çok yakında. Üzerinde bir yorgunluk hissetti. Kafasında bir basınç. Ağzından hafif bir inilti çıktı.

"Ah..."


Bacaklarının hissizleştiğini sandı bir an. Sonra kolları... Bedeni uyuşuyordu. Cadının nefesi düzensizleşiyordu. Kansız bir vedaydı bu. Çığlıksız, feryatsız... Genç cadı son bir hamleyle parşömeni karnının üzerine yerleştirdi. Ve kendisini yeşil çimenlerin üzerine düştü. Dudaklarında hafif bir gülümseme vardı. Bu sefer gerçekten kurtuluyordu. Ama sonun bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordu. Onun yarattığı bu sersemlik vardı üzerinde... Kafası allak bullaktı. Ancak sonra dank etti kafasına. Daha veda etmedikleri ne olacaktı? Dudaklarındaki gülümseme kayboldu. Bu sefer göğsünde bir yumruk hissetti. Nefesi tıkandı. Hayır! Hazır değildi! Şimdi gidemezdi! Birçok kişinin kalbini kırmıştı. Dudaklarından hıçkırıklar yükseldi. Asla cesur olamayacaktı. Ama ölüm bir kez onun kapısını çalmıştı, açmamak olmazdı. Ve cadı o kapıyı açtığında geri dönüşü olmadığını biliyordu. En azından... diye geçirdi, Güzel bir havada ölüyorum. Sonra o uyuşukluk beynini sardı. Hiçbir şey hissedemiyordu. Bedenindeki kontrolünü kaybetmişti. En sonunda düzensiz nefes alışları durdu. Hıçkırıkları da kesilmişti artık. O... Ölmüştü. Ve geride bıraktığı tek şey parşömen parçasıydı. Birde yanağından akan tek bir damla gözyaşı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ölüm Kapıyı Çalınca, Açmamak Olmaz.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ölüm İyidir, Bizi Ölüm Düşüncesinden Kurtarır.
» ''Hep Var Olsun'' Olsa Olmaz Mı?
» Ölüm.
» Ölüm Yiyen Alımları
» Harry Potter ve Ölüm Yadigarları [Ölümcül Takdis]

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: Düşünseli :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: