O gitti gideli, günler ayları, aylar yılları takip etmişti. Zaman geçiyordu, anılar geçiyordu, hatıralar geçiyordu, hepsi tarihe gömülüyordu yavaş yavaş. Ama bir tek o yaşıyordu hala. Aklımda. Kalbim de... Hiç çıkmmaıştı ki, hiç çıkamamıştı ki, hiç çıkarmamıştım ki. Ama hırslı bir yapım vardı benim. Onu arıyordum, pes etmiyordum. Ülke, ülke tüm dünyayı gezmiştim. Sadece tek bir insanı bulabilmek adına, hayata yeniden başlayabilmek adına. Her gittiğim yer de sanki onun izi vardı, sanki notalar kulaklarıma ilişiyordu, sanki bana şarkı söylüyordu, içimden;
"Ah sesim yetebilse,
Geçmişe,
Kulağına fısıldardım,
Ah Sevgilim, keşke burada olsaydın."
Sanki her seferinde gittiğim yerlere vardığımda, tam ben geldiğim sırada oradan ayrılmış gibiydi. Sanki her seferinde ucundan kaçırıyordum, hayatımın yeni başlangıcını. Bende ki hırs hiç tükenmeyecek sanıyordum, yanılmışım. Her ne kadar büyücü olsam da, ben de insanım, benim de bir yerden sonra ümidim kesiliyormuş. Kendimi son durak olarak, Büyük Aşkların şehri olan Paris'e verdim. Yorgun aşkların şehri, Paris.
Ümidim yoktu artık, hırsım yoktu artık, inancım kalmamıştı. Gözlerinin içindeki o aşk, o sevgi, o hayat dolu bakışlar. Avuçlarının içinde tuttuğun hayatım, senin ellerinde. Gözlerin bile anlatamadığı şeyleri, dudakların birleşerek hissettiği o anlar. Tüm bu düşünceler beni bir barda kurcalayıp duruyordu. Yavaş, ama sarhoş olmadan içiyordum. Nerede durmam gerektiğini biliyordum. Bar'ı taramak istedim, belki son bir ümit. Bir bayan vardı, garsonla flört ediyor gibiydi ya da sarhoş olduğu için böyleydi. Arkadan bakınca kimseye benzetemedim ama o saçları. Onun saçlarıda aynıydı, uzun ve dalgalı. Bana sarıldığı anlarda nasıl da gıdıklardı beni o saçları, ama ben hiç aldırış etmezdim, tek hissettiğim kalbinin atışlarını hızlanışıydı. O zamanlar da. Garsonla tartışıyor gibiydiler, o daha fazla içki istiyor, garson ise çok fazla içiyorsunuz gibilerinden endişeli bakışlarla bayana bakıyordu. Bayan içtikçe içiyordu, "Pariste'ki herkes aşktan çürüyor demek ha?" diye düşündüm. Bir ara bayan, garsondan makas aldı, etrafa bakındı biraz, ama kafası olduğu yerde sallanıp duruyordu. Gerçekten sarhoşdu. Bir ara ayağa kalktı ve sendeledi, sendeledi ve az daha yere düşerken, iki yanında oturan kişiler onu tuttu. Sonra bir an gözleri bana dikildi. Heyecan oluşmuştu içim de, ama niye? Belki de saçlarından dolayı onu Rose'a benzettim. Bilmiyorum ama içimdeki kalp, küçücük, onun küçücük kalbi bir anda pır pır olmaya başladı. Onu izlerken, yediği içtiği şeyleir dayanamayıp, güçsüz bir halde dışarı attığını gördüm. Buna dayanamazdım. Beni bu kadar heyecanlandıran ve Rose'a bu kadar benzeyen bir insana böyle şeyler olduğunu görmeye dayanamazdım. Biramın son yududmunu da alıp ayağa kalktım ve yanına gitmeye başladım. Yolu yarıladığım da bir anda uykuya dalıp gitmişti. Yaklaştıkça yüzünü çıkartabildim. Gittikçe heyecanlanıyordum istemsiz bir şekilde. Işığın altına geldiğimde...
"Aman tanrım! Rose!"
Bu oydu. Bu Rose'du. İnanılmazdı. Dizlerimin üstüne, Rose'un önüne çöküvermiştim. Ona sanki ölmüş gibi bakıyordum ama ölmemişti, sadece uyumuştu. Etraftakilerin bana bakan merak dolu gözlerine teker teker bakarak başımı sallayarak, teşekkür ettim. Rose'u kucakladım ve sandalyeye oturttum. Garsondan bir peçete rica edip yüzünü sildim. Şu an öpmeye, koklaşmaya zaman yoktu. Uyuyordu, eski zamanlarda koynuma yatıp, uyuduğu gibi, kıyamazdım o zamanlar. Şu anda olduğu gibi kıyamadım gene. Kucakladım onu ve dışarı çıkıp bir taksi durdurdum.
"Coeur Oteli lütfen."
10 dakika sonra oteldeydik. Taksiciye parasını ödedikten sonra, otele odama doğru giderken lobby'de herkesin gözü üzerimdeydi. Normaldi, Terden ölüyordum ve kucağımda ölü gibi uyuyan bir güzel vardı, sevdiceğim vardı. Otel odama çıktım ve kapıyı aceleyle açarak Rose'umu yatağa yavaşça uzattım. Kapıyı kapattım ve baş ucuna oturdum. O kadar güzeldi ki, o kadar inanılmazdı ki, o hayattı resmen benim, o başlangıçtı benim için. Bir tek benim başlangıcım. Otelin bir camından Eyfel kulesi görünüyordu, ışıklandırılmıştı. Çok güzel bir manzaraydı. Elimle Rose'umun saçını okşamaya başladım. Okşadım, okşadım ve okşadım. Sabah olana kadar okşadım.
Not: Devamı Coeur Otelin'de