Karanlık evrende seçebildiği tek şey Blair'di şimdi. Korkusuzca aydınlığıa yürümekten hep korkmuştu, şimdinin aksine. Bir an kuyuya düşmüş bir hayvan gibi, diğer an ise düşüren avcı misali bir öykünün, artık net bir sonuç verdiği geceydi. Ellerini çok seviyordu, evet ellerini çok seviyordu. Elleri samimiyet ve sevgi kokuyordu, aşk gibi sızlıyordu damarları. En çok da damarının attığını hissetmek eğlenceliydi belki de. Çünkü çok gerçekçiydi, ne bir rüya ne de bir büyü bu kadar gerçek tat veremezdi.
Artık bir evde yaşayacağı gerçeği bile bir devrimdi Tommy için. Tek başına güzel değildi, tek başına çekilmezdi. Ama bu kadar şanslı olabileceğini hiç düşünmemişti. Çok savaşmıştı, ama galip gelebilmişti sonunda galiba...
Kapının kilidini çevirdi ve parmak ucuyla açtı. Önlerinde kocaman bir gece vardı. Blair bakışlarını evin içerisine çevirdiği anda, Tommy kucağına aldı. Blair şaşkın ama mutluydu, en azından Tommy'e göre. Nefesini boynunda hissediyordu. Dayanılmaz derece ilginçti bu duygu. Hiç hissetmediği bir şeydi, yada bu kadar yoğun hissetmemişti.
Odanın kapısını ayağıyla kapatıp, Blair'i yere indirdi. Şimdi perdenin arasından yansıyan dolunay ışığı dışında görebildiği tek şey Blair'in eşsiz tatlılıkta ki yüzüydü. Karanlıkta bir meleği andırıyordu. Atalarını bile gölgede bırakacak derecede ilahi bir güzelliği vardı. En azından Afrodit yada Hera için bir tehlike arz ediyordu, bu güzellik ile. Sessiz geçen bir kaç dakikanın ardından Tommy, var gücüyle Blaire sarıldı. Saçlarının kokusunu içine çekiyordu, idam mahkumu birinin sigara içişini andırıyordu.