Caroline , dört kişilik ailesinin tek sihirli kana sahip olanıydı ve ailesini geri kalanının hiç bir zaman ziyaret etmedikleri amcası Orlando' nun evine Noel tatilini geçirmek üzere gelmişti...
Kar; bembeyaz bir yorgan gibi yeryüzünü kaplamaya devam ediyordu. Caroline, amcası Orlando ve yengesi Miranda hindiyle taçlanmış noel yemeklerini yemiş ,şöminedeki ateşin turuncularına sarılarına bakarak sohbetin koyuluğuna koyuluk katıyorlardı.
Güncel bir olay hakkında yaptıkları sohbeti kısa bir sessizlik izledi.Yengesi Miranda asasını dalgınlıkla yanındaki çam ağacının yapraklarına dokundurup radyoda çalan noel şarkılarına tempo tutuyor fakat farkında olmadan ağacın sarıdan mora,mordan kırmızıya,bazende maviye dönüştürüyordu.Orlando amca konu açmak istediği her halinden belli bir şekilde:
"Thomas'ın geçen doğum günüydü değil mi?"
"Öyleydi evet." dedi carol.Konuyu kısa kesmek istediği her halinden belliydi.
"Hala sana küs değil, değil mi carol? bunu söyleyen Miranda yengeydi.
"Bilmiyorum.Ama ne yapar ne eder benimle haberleşirdi.bu sene hiç mektup atmadı.Geçen yaz eve gittiğimde kimlerle arkadaşlık kurduğunu gördüm.Hepsi serseri tipli çocuklar.anlaşılan o arkadaşlar mektup yazmayı çocukça buluyorlar..." dedi carol inatla akmaya başlayan gözyaşlarını elleriyle gerisin geri gözlerine sokmaya çalışıyordu ama nafile amcası çoktan farketmişti.
"Carol kendini boşuna tüketme, bu senin elinde olan birşey değildiki.Ama şunu belirtmeliyim ki hemen barışırız diyede üitlenme.Baban Steve'e babamdan önyargı miras kaldı.korkarım aynı şey Thomas ile senin aranda olmaz.Bu arada hayatım asanı noel ağacından uzak tutsan iyi olur.Ağacımız orman yangınından çıkmış gibi görünüyor."
noel ağacı gerçektende duman grisi bir renge bürünmüştü.Üzerindeki parlak süslemelerle gerçekten ilginç görünüyordu.Bunu farkeden Miranda yenge :
"Ha? aa! evet pardon" asasının kıvrak bir hareketiyle ağaç eski yeşil haline geri dönmüştü.
"Amca babamdan miras kalan önyargı dedin.Dedem senin bir büyücü olduğunu öğrendiğinde nasıl karşıladı bunu? Ya büykannem sizi babamla barıştırmak için hiç çaba sarfetmedi mi?"
"Elbette çaba gösterdi.Annem bizi birleştirmek için çok uğraştı ama babam, Steve de yanına çekti.Annemin ölümünün nedenini belkide bu ayrılık olduğunu düşünürüm bazen.Dedem ne tepki verdi dedin, anlatayım o hikayeyi:
Benim 11 yaşıma basalı bir hafta olmuştu sanırım.Steve ile şakalaşıyorduk.daha sonra kapının çalındığını duyduk.Gece yarısına az bir vakit kalmıştı.Ben ve Steve ellerimizde yastık yatakta öylece kaldık.Babamın holü arşınladığını annemin sık adımlarla onu peşinden gittiğini anladık.Kapının kilitlerinin şıkırtılarını duyduğumuzda bizde merdivenin başına oturarak küçük bir boşluktan gelen yabancıya baktık.Babam zamansız gelmesine kızmış gibiydi.Ama adamın giyinişini görünce kızgınlığı şaşkınlığa dönüştü.Adamın görebildiğimiz kadarıyla süt mavisi bir pelerini vardı omuzlarında.Babam "Buyrun" dedi.Adam "Efendim gelişimin bu kadar geç olmasından ötürü beni affedin.Amacım size önemli bir mektubu iletmek ve bilgi vermek." dedi adam.Adamın fazlaca sigara içenler gibi sesi vardı fakat güven vericiydi."Ne mektubu?" dedi annem."Sen karışma Helen" dedi babam.Davetsiz yabancı ona oturun demeden oturmuştu ve pelerinin ceplerinde bir şeyler aranıyordu."İşte bu mektup mrs. Karnelblood." Adam kalınca bir mektubu babama uzattı babam okumaya başladı...okudukça alnındaki kırışıklıklar daha da derinleşiyordu, dudakları ise daha bir bükülüyordu."Bayım neler saçmalıyorsunuz? biz bir okula Orlando için başvuruda bulunmadık!Onun zaten gideceği okul belli." "Mr.Karnelblood, rica ederim açıklamama izin verin.hogwarts cadılık ve büyücülük okulu sadece özel çocukları yetiştirir.Oğlunuz Orlando bir büyücü..." dedi adam."Daha fazla saçmalık istemiyorum evimde bayım.Gece yarısı gelip oğlumun bir büyücü olduğunu söylüyorsunuz ve onu size emanet etmem gerktiğini.Bu nasıl bir düzen? Ha, anladım siz çetesiniz değilmi? insanların evlatlarını böyle saçma yalanlarla alıp başkalarına satıyorsunuz yada organlarını..." "Bayım lütfen ben dolandırıcı değilim.Bn hogwarts profesörlerinden biriyim.Bu kararı vermek size kalmış ama merdivenlerde şu anda bizi dinlemekte olan oğlunuzunda bir fikrini alalım isterseniz." dedi adam.Beni oradan nasıl görebildiğini bilmiyordum.İlk önce abim Steve'e baktım afallamıştı.Sonra titreyen bacaklarımla merdivenlerden indim.Babam sinirden morarmıştı.Komşunun salonunun camlarını indirdiğimde bile bu kadar sinirlenmemişti.Hemde camları kırmak için hiçbir çaba harcamadığım halde.Evet buydu! Ben birşeyler yapabiliyordum istemsizce.Büyüydü demek onlar.Babam yeşil gözlerini bana dikmişti.Annemin bütün bu olan bitenler konusunda nutku tutulmuştu.O anın verdiği cesaretle konuştum."baba ben birşeyler yapabiliyorum o komşunun camını kırdığım zamanı hatırlasana hiçbirşey yapmamaıştım ben aslında.ama beni dinlemedin.Baba bu adam haklı olmalı." demiştim babamın bana karşı siniri adama kıyasla hiç sayılırdı."Git o zaman git! Madem onu haklı buluyorsun git! Sana yıllardır hiç birşey öğretememişim yazık! git o saçmalıklar okuluna.Eğer yapabildiğin bu gibi ucubeliklerse zaten bir halta yaramazsın.ŞU nu bil sen artık bu evde ucubeden farksızsın ve bu evde bir yabancını evi kadarda uzak sana.Git dedim!" Babam o adama hak vermemle beni evlatlıktan reddetti.Bir dahada hiç görüşmedik.demem o ki Carol onlara biraz anlayışla yaklaş.En azından senin yaz tatillerinde en azından gidebildiğin bir evin var..."