Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Pixie Pentleon

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Sloanne Holmes
Beauxbatons IV. Sınıf
 Beauxbatons IV. Sınıf
Sloanne Holmes


Mesaj Sayısı : 17
Gerçek İsim : Yaren.
Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Bazılarına değersiz gelen önemli detayları fark eder.
Rpg Puanı :
Pixie Pentleon Left_bar_bleue85 / 10085 / 100Pixie Pentleon Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Pixie Pentleon Left_bar_bleue43 / 10043 / 100Pixie Pentleon Right_bar_bleue

Pixie Pentleon Empty
MesajKonu: Pixie Pentleon   Pixie Pentleon Icon_minitimePaz Tem. 24, 2011 6:41 pm

Bir arkadaşımın doğum gününe gidecektim birazdan. Üzerime en güzel elbisemi çekmiş, çoktan hazırlanmıştım. Aynaya son kez baktım, kestane rengindeki bukle bukle saçlarımı düzelttim ve evden çıktım. Hava en sevdiğim renge, laciverte, dönmüştü. Hafif hafif rüzgar esiyordu, dalgalanan eteğim de rüzgara eşlik ediyordu. Ayın ışığı tüm yolu aydınlatıyordu. Ağır adımlarla kasaba meydanına doğru yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra, telefonum çaldı. Arayan büyük ihtimalle arkadaşım Erica’ydı ve tahminimde yanılmamıştım. Telefonu açtım. Onun sorusuna karşılık olarak cevap verdim. “Vişne olabilir mesela, evet.” Dedim. O da bana katıldı. Ve telefonu kapattı.

Kasaba meydanına yaklaştığımı, kalabalıkla fark ettim. İnsanlar bir araya toplanmışlardı. “Orada neler oluyor acaba?” diye söylendim. Adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve kalabalığa yaklaştım. İnsanlar birbirlerine bir şeyler diyorlardı. Fısıltılar halinde geliyordu sesleri. “Yazık!” diye inledi bir kadın. "Gerçekten ölmüş mü? Kurt mu parçalamış?" dedi biri. Ben iyice meraklanmıştım. Fısıltılar bir süreliğine durdu ve yeniden başladı. Kalabalıktan fırsat bularak yerde yatana doğru kafamı uzattım. ‘Kurt mu?’ Diye iç geçirdim. Kurt böyle yapamazdı. Görebildiğim kadarıyla zavallının tüm kanı çekilmişti. Vampirlerden haberim vardı. Bu adamı öldüren başka bir şeydi. Kurt olamazdı. Cesetin suratını görmem ise, bende bir şok etkisi yaratmıştı. Yerde yatan kişiyi, son birkaç gündür görüyordum. Ben ona gülüp geçerken, o benim kalbimi kazanmakla meşguldü. Yolun ortasında parçalanmış ceset görmekten daha kötüsü; o cesedin sahibini tanıyor olmanızdır. Ellerim titremeye başladı ve kendi sessizliğimde boğulmaya başladım. “Aman Tanrım!” dememle bir adam bana dönerek, “Tanıyor musunuz?” dedi. Kafamı yukarı aşağıya sallayarak yanıt verdim. “Polise haber verdiniz mi?” dedim. “Evet, birazdan burada olurlar.” Ayağım geri geri gidiyordu. Bu cevapla yetinmiştim ve eve geri dönmeye karar verdim. Sersemleşmiş bir şekilde yürüyor olacağım ki ayağım yalpaladı.

Bir anda ağaçlık taraftan gelen sesle irkildim. Kendimi toparladım. Göz ucuyla sesin geldiği tarafı inceledim. “Clementine…Clementine!” diyordu biri. Ses tanıdık geliyordu fakat bir o kadar da uzak. “Kimsin?” dedim, tüm soğukkanlılığımı toplayarak. Havanın soğukluğuna, birde buz gibi seste eklenmişti. Korktuğumu belli etmek istemiyordum. Karşımdaki her kimse bana zarar verebilirdi. Bir gölgenin tam karşımda fakat biraz geride duruğunu fark edebiliyordum. Bunun bir tuzak olduğunu düşünüyordum. O her kimse aydınlanmayan tarafta duruyordu. Sorumu tekrarlamayı düşündüm:

-Kimsin?

Karşı taraftaki bir adım atarak “Benim Alex.” Dedi. Alex mi? Diye düşündüm kendi kendime. İçimdeki kopan fırtınayı durdurmaya yetmişti bile. “Ne yapıyorsun orada?” dedim çabucak. “Benden tiksinme, lütfen!” Ne olduğunu anlayamamıştım bile. Canı oyun falan mı istiyordu yoksa bu bir vampir sendromu falan mıydı? Ben bunları düşünürken o da ayın ışığının vurduğu yere geçti. Bende tüm kuvvetimi topladım ve ona biraz daha yaklaştım. “Ne oldu?” der demez, gömleğinin üzerindeki kan midemi kaldırmaya yetmişti. “Sen ne yaptın?” Acı ve hayal kırıklığı tüm bedenimi kaplamıştı ve içim titriyordu. “O… sana asılıyordu.” Diye kestirip attı. O böyle bir şeyi asla, ve asla yapamazdı. Ona inanamazdım ama o bunu kabul ederken, ben nasıl inkar edebilirdim? O dost yüzü yok olmuş yerini bir haine bırakmıştı. “Sen böyle bir şeyi yapamazsın değil mi?” Dehşet. İşte o sesim öyle çıkmıştı. Şu saniyelerim ölüm gibi geliyordu. Ölümü yaşıyor muydum? O neydi hiçbir fikrim yoktu ama şuanı düşündükçe kötü bir olmalıydı. Evden ne ile çıkmıştım ama şimdi görüyorum ki her şey boş. Anlamsız. Aradığım kelime buydu belki. Ne saçmalıktı bu böyle? Alex’in yaptığı tam çocukçaydı.

“Dayanamadım, üzgünüm. Tüm duygularımı kapatmama rağmen onu görmezden gelemedim.”
Bakışlarında, anlamsız ifade oluşmuştu ve belki neler saklıyordu içinde? Benim anlamadığım ve anlayamayacağım, anlamsız gözüken anlamlı ifade… Onun düştüğü durum iç parçalayıcı olabilirdi ama onun parçaladıkları, ne olacaktı? Ona fazla sert davranmamalıyım. Onun nasıl hissettiğini bile doğru dürüst bilmiyorum. Tek bildiğim şey; tüm duyguları binlerce kat daha fazla hissedebildiğiydi. Belki onu rahatlatabilirdim. En iyi yol, onu evime götürmekti. İçimdeki harap olmuş duygulara aldırmayarak, “Bana gidelim ve sende şu yaptığını düşünme.” Dedim, onun koluna girerek. …

Evin ışıklarını açtığımda, ev o canlı halini almıştı. Onu odama çıkardım. Oda da biraz yürüdü ve sessizliği bozarak konuştu:
-Yaptığım kötü bir şeydi, farkındayım. Üzüldün değil mi?
Hem onun üzerine fazla gitmek istemiyordum hem bu konuyu açmakta istemiyordum Fakat kendimi cevap vermek zorunda hissettim. “Sence?” diyebildim, devam ettim. “Sırf bana ilgi gösterdiği için onu öldürdün değil mi?” diyebildim fısıltıyla. Gözleri bana bakmıyordu artık, başka yere çevirmişti gözlerini. Ağzını açtı ve bir süre öyle kalakaldı. “Gözüm döndüğünde kontrol edemiyorum. Ve o, bana gelip seninle ilgili şeyler söyledi. Bende dayanamadım ve işte olanı biliyorsun.” Gözleri, gözlerimle buluşmuştu. “Ne dedi?” dedim, sesimin tonu biraz yüksek çıkmıştı. Yüzüme, boş bir bakış fırlattı. Suç işlemiş çocuklar gibi bakıyordu adeta. Onu azarlıyor muydum? Hiç bilemiyordum, hiçbir şey düşünecek halde değildim. Odada hala sessizlik hakimdi. “Çünkü hiçbir şey söylemedi, bunları uyduruyorsun ve bir kerede ‘Böyle olmalıydı,’ desene.” Dedim. Sesim tam istediğim gibi çıkmıştı. Güçlü ve kendinden emin bir şekilde…

Birden sinirlendi ve masanın üzerindeki eşyaları yere dökmekle attı sinirini. Sakinleştiremezdim onu çünkü ben bile sakin olamıyordum. Yerde olan eşyalara göz attım. Ojelerim kırılmıştı ve parfüm şişem paramparça olmuştu. Bir şey söylemek isterdim. Yapamazdım, bir şey söyleyemezdim. Ağzımı açsam, hangi durumla karşı karşıya olacağımı bilemiyordum, sustum. O yüzden sustum. Her şey daha kötüye gitmesin diye, sustum. Başı öne eğilmişti ve yerden kaldırdı. Gözlerime bakmıyordu artık ya da bakamıyordu. Gözlerini boş duvara dikmişti. “Bir süreliğine yokum, kendine iyi bak!” demesiyle, odada aniden oluşan esinti, bir oldu. Odada artık bir tek ben kalmıştım.

Dağılmış eşyalarla, dağılmış beni yapayalnız bırakmıştı. Aniden öfkesi, sebepsizce gidişi bana bir şey kazandırmıştı. Vampirlere katiyen ve katiyen güvenemezdim. İçimdeki seslere kulak vermeyi dilerdim ama o acılarımı, saflığımı uyudukları uykularından uyandıramazdım. Onları uykuya hapsetmeliydim, sırf şu güven konusu yüzünden… Olduğum yere oturdum. Birden burnuma parçalanmış olan parfümümün kokusu geldi, genizlerime kadar yakıyordu beni. Belki, beni en son yakacak şey bu olurdu. Parfümü toplamak için eşyalara baktım. Dikkatimi çeken, Erica’nın davetiyesi oldu.

Elimde ne vardı? Kaçırdığım doğum günü partisi, kaybettiğim bir platonik, beni yapayalnız bırakan dostum ve paramparça olmuş ben. Ne harika(!)

Sıfırdan başlamak derler ya, işte bende öyle yapacağım. Yeniden düzen oluşturacağım. Oturduğum yerden kalkarak parfümün parçalarını elime aldım ve masaya bıraktım. Bırakırken, aynada kendimi gördüm. Bu ben miydim? Çikolata rengindeki bedenimde, parlayan cam gözlerimden akan yaşları gördüm. Bu ben miydim? Göz kalemi akan kız... Evet, ta kendisiydim. Aynada olan bana ya da bana benzeyen her kimse ona doğru “Hata bende mi? Bendeyse, nerede hata yaptım?” diye mırıldandım. Artık ağlamak yoktu, ben böyle biri değildim. Gözyaşlarımı sildim, aynaya doğru gülümsedim. Belki yeni bir hayat bekliyordur beni. Odayı toplarken, en sevdiğim şarkıyı mırıldanıyordum. Yaralarım hemen kapanmazdı. Bu yüzden ben onları çabuk iyileştirmeye çabalıyordum. Kabuğu deşmemeye çalışıyordum. Ve çalışacaktım da. İçimden susturmak istediğim ses, kulaklarımda yankılandı:
-Zayıfsın!

edit: Başka bir yerde yazdığım rpdir. Eğer sorun teşkil ederse yeni bir rp yazabilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Beatricia Gallagher
Yönetim
Yönetim
Beatricia Gallagher


Mesaj Sayısı : 584
Gerçek İsim : Yağmur
Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez.
Özel Yetenek : Görücü.
En Belirgin Özellik : Ayşinsever
Rpg Puanı :
Pixie Pentleon Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Pixie Pentleon Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Pixie Pentleon Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Pixie Pentleon Right_bar_bleue

Pixie Pentleon Empty
MesajKonu: Geri: Pixie Pentleon   Pixie Pentleon Icon_minitimePaz Tem. 24, 2011 8:13 pm

Betimleme: 30/25
Renk ve Paragraf Düzeni: 10/5
Uzunluk: 5/4
İmla Düzeni: 10/10
Anlatım: 30/27
Kurgu: 15/14
Toplam Rol Oyunu Puanı;
100/85

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twitter.com/#!/yagmurayyildiz
 
Pixie Pentleon
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Pixie Pentleon
» Pixie Lott.
» Pixie Paris Xidor

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: