Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Pixie Paris Xidor

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir
avatar



Pixie Paris Xidor Empty
MesajKonu: Pixie Paris Xidor   Pixie Paris Xidor Icon_minitimePtsi Mart 29, 2010 12:46 pm

Tik tak, tik tak…
Saatten gelen tik tak sesleri Pixie’nin kalp atışlarıyla ritmik ve bir o kadar da uyumlu bir biçimde hareket ediyordu. Sosyeteye ilk kez takdim edileceği bu sezonun ilk balosu için saatler kalmıştı ve bu düşünce aklında belirdikçe midesine kramplar giriyor ve kalbi göğüs kafesinden dışarı çıkmak istermişçesine deli gibi çarpıyordu. Artık 17 yaşına gelmişti. Sosyeteye takdim edilmeli, kendine ve ailesine yakışır soylu bir lord ile evlenmeli ve lorduna bir oğul vermeliydi. Bunun bilincinde tam bir leydi adabıyla yetiştirilmiş, son derece kültürlü bir leydi den küçüklüğünden beri ders almıştı. Bunları düşünürken ahşap zeminde topuklu ayakkabısının çıkardığı ses yay gibi gerilen bedenini bir nebze de olsa rahatlatıyordu. Kapıdan gelecek en ufak bir sese kulak kesilmiş, her an uşağın onun için özel olarak diktirilmiş şeftali rengi tuvaleti getirmesini bekliyordu. Dışarıdan gelen atların toynaklarının sesini duyduğunda bir o yana bir bu yana volta atmayı kesip cama doğru koştu. Nihayet beklenen an gelmiş, balo için giyeceği ve geceleri nasıl bir şey olduğunu düşünmekten başına ağrılar girmesine sebep olan elbisesi gelmişti. Hızla kapıya koştu ve ahşap merdivenleri uçarmışçasına inerek dış kapıya doğru ilerledi. Hızlı hızlı nefesler alarak ses tonunun farkında bile olmadan konuştu:

"Bay Philips! Elbisemi getirdiniz mi?"

Evin baş uşağı Bay Philips başını evet anlamında salladıktan sonra şeftali rengi ipek elbiseyi kocaman bir gülümseme ile Pixie'ye doğru uzattı. Sevinç içinde dolgun dudaklarından kopan bir çığlık tüm çalışanların gözlerini bir an için hole kaydırsa da ne olduğunu anladıklarında hepsinin dudaklarında oluşan tebessüm Pixie'nin kalbini sıcacık bir sevgi ile dolduruyordu. Elbiseyi sıkıca kavrayarak üst kata, odasına doğru koştu ve kapıyı ardından nasıl bir ses çıkacağını bile umursamayarak sertçe kapattı. Hızla üstündekileri çıkarıp bir kenara fırlattı ve narin beli ile küçük yuvarlak kalçalarına tam oturan şeftali rengi elbiseyi özenle üstüne geçirdi. Nasıl olduğuna bakmak için kendi etrafında küçük bir tur döndü ve uçuşan eteklerine hayretle bakakaldı. Elbise hayal ettiğinden çok daha güzel ve çok daha zarifti. Hızla aynanın karşısına geçti ve karşısında gördüğü bu aşina güzele dili tutulmuş bir biçimde bakakaldı. Alev rengi saçları ve düzgün bukleleri bildik bir tarzda omuzlarına dökülüyor, çıkık elmacık kemikleri, düzgün burnu ve dolgun dudakları son derece kendi yüz hatlarına benziyordu. Ona benzemeyen tek yanı bu narin elbise içerisindeki zarif bedeni ve hiçbir zaman bu derece büyümemiş safir rengi gözleriydi. Elbisenin birçok yerinde -yakalarında, eteklerinde ve kollarında- inciler kullanılmıştı ve takacağı inci kolye ile mükemmel bir biçimde uyumlu olacaktı. Aynada kendine uzunca bir süre baktıktan sonra bugün sürekli dudaklarında belirecek olan çekici gülümseme ile kendine şöyle bir gülümsedi ve buklelerini özenle tarayarak, küçük çiçekli tokalarla başının üstünde topladı. Eteklerine dikkat ederek özenle yatağına oturdu ve mor renk uzun topuklu çizmelerini çıkararak annesi ile beğendiği zarif yuvarlak burun ve yine şeftali rengi topuklu ayakkabılarını giydi. Heyecandan başı dönerken sendeleyerek ayağa kalktı ve yatağın ahşap başlığına tutunarak doğruldu. Artık hazırdı. Bu sefer üzerinde taşıdığı elbisenin narinliğinin bilincinde yavaş ve ahenkli adımlarla merdivenlerden indi ve aşağıda onu bekleyen şaperonu Bayan Victoria’ya kusursuz bir gülümseme ile gülümsedi. Bayan Victoria son derece memnun bir bakışla onu süzdükten sonra katedral çanı gibi çınlayan tanıdık sesi ve Fransız aksanı ile konuştu:

“Harika görünüyorsun tatlım! Bu gece bütün genç lordlar peşinden ayrılmayacak!”

Pixie Bayan Victoria’nın bu güzel iltifatına hafifçe başını eğerek teşekkür ettikten sonra, koluna girerek at arabasına doğru tam bir zarafet timsali olan adımlarla ilerledi. Arabaya bindiğinde ise içindeki endişe yerini anlamadığı bir biçimde huzura ve mutluluğa bırakıyordu… Davet sahibi Kontes Leydi Anne’nin malikânesinin önüne geldiklerinde bütün duygu ifadelerini suratından silerek ciddi ama bir o kadar da sevimli bakışlarla etrafa göz gezdirdi ve yavaş adımlarla merdivenlerden çıkarak büyük salona doğru ilerledi. Belli etmeden şöyle bir etrafa baktığında kimilerinin şaşkın, kimilerinin ise hayran bakışları istemeden de olsa gülümsemesine neden oluyordu. Salona girip Leydi Victoria sayesinde birkaç soylu aileye takdim edildikten sonra bir bardak şarap alarak bir köşeye geçti ve sessizce oturup şarabını yudumlamaya koyuldu. Tam o anda yanına oturacak kişinin birden hayatının merkezi haline geleceğini asla tahmin edemezdi…

Uzun boylu yakışıklı bir çocuk yorgunluktan ve dans etmekten-ellerini dizlerine koymasından öyle tahmin ediyordu- yorgun ve bitkin düşmüş bir halde yanında oturmuş etrafı süzüyordu. Pixie çocuğun özenle bakışlarını kaçırdığı yerlere merakını bastıramayarak kaçamak bir bakış attı ve o taraftaki kızların alev alev olmuş gözlerini gördüğünde istemeden de olsa kıkırdamasına engel olamadı. Çocuk nihayet yanında bir kız olduğunu fark ederek irkildi ve Pixie'den biraz uzaklaşarak onu süzmeye başladı. Çocuğun ciddi anlamda üzerinde gezinen bakışlarından rahatsız olarak kıkırdamayı kesti ve aynı bakışlarla kendisi de çocuğu süzmeye başladığında ağzını kapalı tutmak için dişlerini birbirine kenetlemek zorunda kaldı. Yeşil gözleri ve açık kahverengi saçı… Çıkık elmacık kemikleri ve soyu çenesi… Pixie kalbinin dizginlerini eline almaya çalışırken bir yandan da yüzünü ifadesiz bir biçimde tutmaya çalışıyordu. Çocuğun onu süzmeyi nihayet bitirmiş ve şuan hayretler içinde kalmış bakışları tekrar kıkırdamasına neden oldu. Dolgun ve erkeksi dudakları aralandığında Pixie kalbinin duracağına yemin edebilirdi.

“Size kendimi takdim edeyim Leydim. Ben Lord Harry. Harry Dunston.”

Pixie başını hafifçe sallayınca az önce adının Harry olduğunu öğrendiği çocuk konuşmayı sürdürdü:

“Güzelliğiniz bu gece dolunaydan daha parlak Leydim. Bana kendinizi tanıtma şerefini lütfeder misiniz?” Pixie tekrar kıkırdamaktan kendini alamadı. Anlaşılan ağzı laf da yapıyor diye düşündü ve yumuşak, baştan çıkarıcı bir tonla konuşmaya başladı:

“Nazik tavırlarınız için teşekkür ederim Lordum. Ben Pixie. Pixie Paris Xidor.”
Sözlerini bitirdiğinde Harry’nin gözlerinin alev alev olduğunu görünce ses tonunun karşısındaki kişide bıraktığı tesir karşısında afallamıştı.

“Acaba gecemi aydınlatan bu melek bana bir dans bahşeder mi?” Pixie karşısındaki yemyeşil gözler ve kusursuz bir gülümseme ile ona bakan çocuğun az sonra kendisini kollarının arasına alıp döne döne dans pistine sürüklemesine izin verdi…

Pixie birden nerde ve kim olduğunu unutmuş, sadece şu an kolları arasında olduğu meleğe odaklanmıştı. Kendini tamamen Harry’e bıraksa, buradaki birçok çiftten çok daha iyi bir biçimde dans edeceklerinden emindi. Göz ucuyla baktığında, birçok çiftin hayretler içinde bakakaldığını ve Harry’i elde etmeye çalışan kızların gözlerinden ateş çıkmakta olduğunu gördü. Çocuk onun eldivenli elini kendi avucuna alıp diğer eliyle de narince belinden kavrayarak ne kadar istemese de –Pixie anlaşılmaz bir biçimde bunu kendisine bakan yemyeşil gözlerinde görmüştü- adet olduğu üzere kendisinden birkaç santim uzakta tutmuştu. Pixie bu hareketi bir erkeğe göre bir hayli beyefendice bulmuş ancak kendisinin onun yeşil gözlerinin büyüsüne kapıldıkça hanımefendiliğini açıkça unuttuğunu fark ederek o birkaç santimi çabucak kapatıvermişti. Harry şaşkınlıktan hayretle açılmış gözleriyle Pixie'ye bakarken Pixie de safir rengi gözlerini Harry’nin yeşil gözlerine kilitledi. O an yüreklerinde yeni filizlenen o aşk tohumlarının birden bütün bedenlerini sardığını hisseden iki genç omuriliklerinden aşağı inen tarif edilemez ürpertinin dürtüsü ile çevredeki insanları tamamıyla unutmuş bir biçimde birbirlerine sokuldu. Sessiz geçen birkaç koca dakikanın ardından Pixie kendini bile ikna edemeyecek isteksiz bir ses tonu ile konuştu:

"Seni tam olarak tanımıyorum bile. Bu yanlış! Etraftaki herkes bize bakarken bu derece yakın olmamız ikimizin de geleceğini etkileyecek bir karar verilmesi ile sonuçlanabilir!" Harry Pixie’nin alnına yumuşak ve sıcacık bir öpücük kondurarak fısıldadı:

"Hayatıma girmiş en güzel meleğin bir anda uçup gitmesine izin mi vereceğim sanıyorsun? Kimin ne düşüneceği umurumda değil!"
Pixie gözünden yanağına doğru süzülen sıcak bir damla gözyaşının akmasına izin vererek başını Harry’nin göğsüne yasladı. Müziğin ahenkli ritmine göre fazlasıyla yavaş adımlarla Harry’nin onu usulca döndürmesine izin verdi ve hemen ardından Harry’nin çakmak çakmak olmuş gözlerindeki ifadeyi çözebilmek için nelerini feda edebileceğini fark etti.

"Seni bir yere götüreceğim! Gel benimle!" Harry aniden Pixie’nin bileğinden kavradığı gibi onu dışarı doğru çekiştirmeye başladı.

"Nereye gidiyor-" Harry parmağını tüm ömrü boyunca bekli de sergilediği en zarif hareket ile Pixie'nin sıcak dudaklarının üstüne yerleştirerek onu susturdu. Pixie’yi çok çekiştirmemeye çalışıyor ancak içinde kopan fırtınaları dışa yansıtmama konusunda kendini tutamıyordu. Henüz tanıştığı yanı başındaki bu güzele bir anda tüm ömrünü onunla geçirmek isteyecek kadar tutkulu bir biçimde âşık olmuş olabilir miydi? Onu bir anda canını verebilecek kadar sevebilir miydi? Evet, sevebilirdi ve şu an Pixie'yi tüm kalbi ve ruhuyla seviyordu…

"İşte geldik!"
Burası Kontes Leydi Anne’nin arka bahçesiydi. Dolunay bulutsuz bu gecede tüm görkemi ile bahçedeki küçük gölete yansıyor ve yıldızlar sanki kol kola girmiş onları selamlıyorlardı. Pixie ortamın büyüsüne kapılarak neşeyle kendi etrafında döndü ve usulca gölede doğru yaklaştı. Göledin içinde kırmızılı, mavili birçok küçük balık ve kurbağa geceye kucak açmış neşeyle yüzüyorlar; ağaçlar hafif esen meltem ile bir o yana bir bu yana sallanıyorlardı. Pixie sıcak bir meltemin suratını yalayıp geçmesine izin verdi ve tamamen on yedi yaşında olduğunu unutmuş bir halde tekrar çocukluğuna dönmüştü. İnci işlemeli şeftali rengi elbisesinin eteklerini elleri ile topladı ve zıplayarak hafif bir ninni mırıldanmaya başladı. Birkaç dakika sonra Harry’i bulmak için etrafa bakındığında onu büyük beyaz bir sütuna yaslanmış bir halde kendisini seyrederken buldu. Onu şöyle bir süzdüğünde ilk kez dış görünüşüne bu kadar ayrıntılı bir biçimde dikkat ettiğini fark etti. Geniş ve kaslı omuzları ve kaslı bacakları giydiği her kıyafeti kendisine yakıştıracak şekilde bir sanatçının özenle oyduğu bir heykele benziyordu. Şimdi dudaklarında onun çocukça tavırlarına karşı oluşmuş tatlı bir gülümseme ve gözlerinde anlayışlı bakışlarla onu seyrediyordu. Pixie göğüs kafesinin içinde çırpınan kalbini görmezden gelmeye çalışarak onu yanına çağırdı. Harry yavaş adımlarla Pixie'ye yaklaştığında boğazını temizledi ve bir genç kızın dünyada duyabileceği en güzel ses tonuyla konuşmaya başladı. Sesi müzikal bir tondaydı. Belki de Harry’nin ses tonu Pixie'nin dinlediği en güzel şarkıydı.

"Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına dökeceğim. Hayatımı değiştiren kadın, benim karım olur musun?"
Pixie diz çökmüş bir halde Harry’nin kendisine söylediği bu sözler kafasına dank ettiğinde dolgun dudaklarından kocaman bir çığlık koptu ve sevinçle haykırdı:

"Evet, olurum Harry! Seni seviyorum!"
Pixie hızla Harry’nin kollarının arasına girdi ve ona sokularak teninden yayılan leylak kokusunu doyasıya içine çekti. O an aklından sadece şu satırlar geçiyordu:

"Gül benimle, gülümse daima
Aşk seninle anlamlı kalmış bu hayatta
Sevdiğini dünyaya haykır duysun yaşamayanlar da
Varlığını bilsin herkes bir nedenleri olsun şu dünyada..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Diana Swennie Rosenbaum
Cadı
Cadı
Diana Swennie Rosenbaum


Mesaj Sayısı : 2028
Gerçek İsim : Ayşin.
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Duyguları ile hareket etmesi.
Rpg Puanı :
Pixie Paris Xidor Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Pixie Paris Xidor Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Pixie Paris Xidor Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Pixie Paris Xidor Right_bar_bleue

Pixie Paris Xidor Empty
MesajKonu: Geri: Pixie Paris Xidor   Pixie Paris Xidor Icon_minitimePtsi Mart 29, 2010 4:32 pm

Betimleme: 23/30
Renk ve Paragraf Düzeni: 8/10
Uzunluk: 10/10
İmla Düzeni: 18/20
Anlatım: 26/30
Toplam: 85

Bir cümlede, birden fazla kez ‘ve’ kullanmak cümleyi çok uzatır ve zaten, bir kelimeyi birden fazla kullanmak anlatımı olumsuz etkiliyor. (“Sosyeteye ilk kez takdim edileceği bu sezonun ilk balosu için saatler kalmıştı ve bu düşünce aklında belirdikçe midesine kramplar giriyor ve kalbi göğüs kafesinden dışarı çıkmak istermişçesine deli gibi çarpıyordu.”) Aynı ve benzer kelimeleri, aynı cümle içinde kullanmamalısın. (“Bu sefer üzerinde taşıdığı elbisenin narinliğinin bilincinde yavaş ve ahenkli adımlarla merdivenlerden indi ve aşağıda onu bekleyen şaperonu Bayan Victoria’ya kusursuz bir gülümseme ile gülümsedi.”) Anlatımın oldukça hoştu ama uyarılarıma dikkat etmelisin. Betimlemelerin hoştu, beğendim.
Fazla imla hatan yoktu.
Her ne kadar bazı olaylar saçma gelse de –bakış açısına bağlı olduğunu düşünerek- görmezden geliyorum. Konuyu çok beğendim. Değişik bir konuydu.
Renklendirmen fena değildi, paragraf düzenin idealdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://godricshollow.yetkin-forum.com
 
Pixie Paris Xidor
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Pixie Lott.
» Pixie Pentleon
» Pixie Pentleon
» & paris ve iş

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: