Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İlk Ders

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
William Farnell Torque
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
William Farnell Torque


Mesaj Sayısı : 33
Gerçek İsim : Begüm3
Sihirsel Soy : Safkan...
En Belirgin Özellik : midesi bulandığında kusabiliyor..ne bilim ne?
Rpg Puanı :
İlk Ders Left_bar_bleue92 / 10092 / 100İlk Ders Right_bar_bleue
Düello Gücü :
İlk Ders Left_bar_bleue0 / 1000 / 100İlk Ders Right_bar_bleue

İlk Ders Empty
MesajKonu: İlk Ders   İlk Ders Icon_minitimeC.tesi Mayıs 28, 2011 6:50 pm

Ayakkabısını yere vura vura hızlı sayılabilecek bir biçimde ilerliyordu kulesine. Sahi ona ait bir sınıfı vardı, ne garip. Ne alışılmadık. Kayda değer hiç bir malın sahibi değilken birden bir sınıfınız ve öğrencileriniz oluyor; tuhaf.

Kahve taşlara bürünmüş bu bina ona alışılması kolay ama anlaşılması güç geliyordu. Aslında güç gelen sabit olarak bir yerde olmayı kabul etmesiydi. İtiraf etmek gerek ki Robert'ın ikna kabiliyeti takdir etmeye değerdi. Düşünceleri eşliğinde kapıya varmıştı bile. Derin bir nefes alıp asasına kaydı eli. Hafifçe yapılan narin bir salınış eşliğinde söylenen sihir dolu kelimeler kapıyı açtı ve ilerledi William.

Ona ait masa ve sandalyesine dokundu hafifçe. Suratı buruşmuş ve ciddileşmişti. İlk dersinde ne anlatacaktı? Ne, nasıl olacaktı? Elini alnına götürerek ovuştudu. Bu konu düşünmeye değerken neden kendi kavramlarının çatışmasında kalmıştı ki. Saldalyesine oturdu ve başını ellerinin arasına alarak düşünmeye koyuldu.
------------------------

Sanırım bir süredir aynı şekilde duruyordu,tarifi belirsiz bir süredir. İçeriye girmiş olar bir kaç öğrenci ona bakıyordu merakla. Yeni olmak hiç bir zaman hoşuna gitmemişti, öğretmen olsa dahi. Ayağa kalkıp sınıfa sırtını dönerek kuleden aşağı baktı. Uçuş dersinde olan bir sınıf derse başlıyordu. Hızla arkasını dönüp sınıfa bir göz attı, dolu gözüküyordu; daha doğrusu dolmuş gibi.

Asasını hızlıca kapıya doğru yöneltti ve bir kaç kelime... Bir "pat" sesinini ardından kapanan kapı sınıfta oluşmuş hafif uğultuyu kesiyor. "Pekala, pardon." dedi büyücü ve asasını pelerinine yerdeştirirken. "Ben Wulliam Farnell Torque. Yeni mitoloji öğretmeniniz. " Tatminkar görünmeyen bakışlar karşısında ne yapmalıydı? Daha çok şey mi bilmek istiyorlardı? "Sanırım bu kadarı yeterli." diyerek yerine oturdu. Umduğundan biraz sert çıkmıştı sesi. Masasına doğru ilerlerken bir kaç fısıltıya gülümsedi, o da öğrenci olmuştu.

Masasının önüne geldiğinde pelerinin düzeltti ve başladı "Mitoloji... Çoğu insana uçuk geliyor, oyna hissettiğiniz kadar gerçek. Belirteyim ki sadece evrenin düzenine inanırım. Düzeni yaratan bir hiyerarşiye. Bu düzenin sahibi neden mitolojinin yıllardır söylenen Tanrı'larından biri olmasın?" Fazla mı açık söylü olmuştu? Uçuk karşılanmak hep karşılaştığı bir durumdu. Gülümseyerek devam etti. "Bir ya da daha çok Tanrı var. Buna karşı çıkan ateizm dışında bir şey yok bildiğim kadarıyla. O halde istediğim yaratıcıya inanabilirim değil mi? Neden mitoloji benim Tanrımı açıklamasın? " Boş bakan gözler karşısında elleri arkadaki masaya gitti ve kollarından destek alarak masaya oturdu. "Yunancada Mithos ve logos kelimelerinin birleşimi ile oluşan kelime. Geçmişte söylenenin tekrar edilmesi anlamına gelir eski yunanda. Batı medeniyeti bunu efsane yapmakla kalmamış bir bilim haline de getirmiş. Onlara çok şey borçluyuz, her kimseler(!).Belirtmek isterdim ki ilk der olduğu için tanımlamalar yapmalıyım ve zevkli bir ders olacağını sanmıyorum. Derste not alın ki ödevinizi yapabilin." Asasını çıkarıp elini arkaya doğru kırdı. Arkasındaki tahtada kelimeler belirginleşti:
μυθολογία(mithos) “söylenen ya da duyulan söz”
λογος (logos) "konuşma"
"Mitolojiyi bölgelere göre sınıflarsak ortaya şu çıkar: Asya mitolojisi, avrupa mitolojisi, Orta doğu mitolojisi, avusturalya ve okyanusya mitolojisi, kuzel amerika yerlileri mitolojisi, güney amerika ve mezoamerike yerlileri mitolojisi. Lütfen çağdaş mitolojiyi bu terimlerin içine almayın. Çağdaş mitoloji star wars ve yüzüklerin efendisi gibi zaman zaman güçlü mitleri barındaran eserlere verilen genel bir addır. " Elini saatine götürdü ve karşısındaki öğrenci profiline baktı. Ne içaçıcı ama! Elini tekrar arkasına doğru savurdu ve mırıldandı. Bölgelere göre mitoloji yazılmıştı tahtaya.

"Pekala sanırım bu kadar yeter. Hangi çeşit mitolojiden başlamak istediğinizi belirten ve bir parşömen uzunluğunda mitoloji ve din arasındaki ilişkiyi belirten bir yazı yazın. Parşömeni teslim ettiğinizde çıkabilirsiniz." Masadan inip etrafında döndükten sonra sandalyesine oturdu ve oflayan öğrencilere baktı; öğretmenlik kolay olmayantı.

İstenen;
ödev rpsi istemiyorum :D sadece rpnizde parşömeni yazdığınızı ve hangi mitolojiden başlamamızı istediğinizi belirtin. Sihirli günler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Veronica K. Folchart
Beauxbatons V. Sınıf
 Beauxbatons V. Sınıf
Veronica K. Folchart


Mesaj Sayısı : 507
Gerçek İsim : Esin.
Patronus : Eltorn Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Bina arkadaşlarından bayağı farklı.
Rpg Puanı :
İlk Ders Left_bar_bleue0 / 1000 / 100İlk Ders Right_bar_bleue
Düello Gücü :
İlk Ders Left_bar_bleue0 / 1000 / 100İlk Ders Right_bar_bleue

İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: İlk Ders   İlk Ders Icon_minitimeC.tesi Mayıs 28, 2011 8:23 pm

Günün ilk dersi mitolojiye denk gelmişti Veronica'nın programına göre. Dönem neredeyse bitmek üzereydi ancak mitoloji profesörü daha yeni bulunmuştu. Şimdiye kadar sadece akşam yemeklerinde görebildikleri Profesör Torque, kısaca tanımlamak gerekirse, sabit bir insandı. Yani dersine daha önce hiç girmemişti ama şimdiye kadarki fikirlerinden bunu ortaya çıkarmıştı. Her gün aynı şeyleri yapıyordu sanki adam, genel olarak aynı cüppeyi giyiyordu, yüzünde hep sabit ve belirtisiz bir bakış vardı -belki biraz mutsuz gibi, ama Veronica bunu sadece kendi hayal ettiğini düşünmüştü- ve kesinlikle çok fazla konuşmuyordu. Yeni ortama uyum sağlamaya çalışıyor gibiydi, ki ister öğrenci ister profesör olsun ilk günler herkes için garip geçerdi zaten. Peeves'in Hoşgeldin Şakası'na yakalanmamış olmasını umdu sadece cadı, sonra dikkatini tekrar sınıfın kapısına doğru çevirdi. Sınıfın duyuru panosunun yanında duvara yaslanmış Mich'i bekliyordu ve geleceği falanda yok gibi görünüyordu. Biraz daha bekledikten sonra zilin çalmasıyla sınıfa girdi, ilk günden geç kalmak istemiyordu. Profesörün pencerenin birinden aşağı doğru baktığını görünce ufak bir şaşkınlık geçirdi. Yapmayın ama, bütün sınıf yerleşmeye çalışırken neden bahçedekileri izler ki insan? Veronica için ilk izlenim çok önemliydi ve işte, birkaç puan düşmüştü bile. Bunun dışında sınıfta ilginç bir şey yoktu, sıralar vardı, tahta vardı bir tane, ha bir de öğrenciler. Çantasından kitabını çıkartmaya çalışırken sınıfın kapısının aniden çarpması üzerine yerinden sıçradı. Profesör onlara doğru dönmüştü ve konuşmaya hazırlanıyor gibiydi. Özür dilercesine bir şeyler mırıldanırken Veronica kitabını hızlıca çıkardı ve diğer eşyalarının yanına masaya koyuverdi. "Ben William Farnell Torque, yeni mitoloji öğretmeniniz." dedi aynı sabit bakışlarla. Bu adam aslında insanı biraz ürkütüyordu. Yani, kötü tipte bir görünüşü yoktu ama o kadar sessiz ve açıklanamaz biriydi ki insanlar bilinmeyenden korkuyordu sanki. "Sanırım bu kadar yeterli." dedi masasına doğru ilerlerken. Birkaç adım kala durdu ve öğrencilere doğru döndü. "Mitoloji... Çoğu insana uçuk geliyor, oysa hissettiğiniz kadar gerçek. Belirteyim ki sadece evrenin düzenine inanırım. Düzeni yaratan bir hiyerarşiye. Bu düzenin sahibi neden mitolojinin yıllardır söylenen Tanrılarından biri olmasın?" Pekala, bilinmeyen bir gerçek öğrenilmişti: Adam kaçık, bir yere not et. Basbaya dersini anlattığı şeye inanıyordu yani. Dersine bağlı öğretmen görmüştü ama bu kadarı da kaçık konumuna girmez miydi? O sırada dersin ucunu kaçırdığını farketti, dünyaya geri döndüğünde tahtada bir yığın mitoloji ismi yazıyordu. "Pekala sanırım bu kadar yeter. Hangi çeşit mitolojiden başlamak istediğinizi belirten ve bir parşömen uzunluğunda mitoloji ve din arasındaki ilişkiyi belirten bir yazı yazın. Parşömeni teslim ettiğinizde çıkabilirsiniz." dedi profesör, topuklarının üzerinde dönüp masasına gitti ve oturup öğrencilerin parşömenleri çıkartmasını izledi.

Veronica nereden başlayacağını bilemiyordu. Aslında bu ilk ders olduğu için profesörün sadece isimlerini söyledikten sonra hiçbir açıklama yapmadan böyle bir şey istemesi yanlış bulmuştu. Belki de kitaba bakmamızı istiyordu, olabilir yani. Masanın üzerinde duran sert kapaklı kitabı açtı, hızlıca sayfaları çevirdi ve mitoloji çeşitlerini buldu. Kısa bir süre tüy kalemlerin hışırtısı eşliğinde okuduktan sonra bildiği tek mitolojinin Avrupa Mitolojisi olduğunu fark etti, o da Yunan Mitolojisi'ydi zaten. Cezaya kaldığında kitabı tekrar tekrar okumaktan canını çıkardığı seri vardı, neydi adı, Percy Jackson*. Yunan mitolojisini anlatıyordu ve anlayabildiği tek mitoloji oydu. Ondan bahsedebileceğine karar verdi, en azından hem Tanrı ve Tanrıçaları biliyordu hem de efsanelerini. Kitabı kapatıp sıranın bir ucuna iterken tüy kalemini eline aldı ve mürekkebe bandırdı. Kısa bir an elini havada tuttu, ne yazması gerektiğine karar vermesi gerekiyordu. Din ile Mitoloji arasındaki ilişkiden bahsetmesi gerekiyordu, bu kolaydı ama çok kısa olurdu. Kısa bir ödev falan yazmak istemiyordu, onun gibi bir Ravenclaw'a yakışmazdı kesinlikle. Dişlerini alt dudağına geçirirken ne yazması gerektiğini düşünmeye çalıştı. Tüy kalemdeki mürekkep çoktan masanın üstüne akmıştı. En sonunda işi bittikten sonra kendi çapında biraz daha mitolojiden saçmalamaya karar verdi, ne kaybederdi ki?

On dakika sonra yazması gereken bölümü bitirmiş, üstüne Yunan Mitolojisi'nden bile bahsetmişti ama sınıfta hala yazması gerekenlerle boğuşan öğrenciler vardı. Tüy kalemlerini ve kitaplarını hızlıca çantasına tıkarken parşömendeki mürekkebin kuruması için biraz bekledi. Bütün mürekkebin parşömen tarafından emildiğine emin olunca ayağa kalktı ve parşömeni alıp profesörün masasına doğru ilerledi. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu, aslında bir şey deyip dememesi gerektiği konusunda bile kararsızdı. Parşömeni masaya bıraktı ve profesöre baktı. Profesör Torgue kısa bir an kağıda baktıktan sonra "Çıkabilirsin." deyince rahatladı, eğer daha uzun bir şey söyleseydi büyük ihtimalle bön bön bakmakla yetinecekti. Sırasına doğru gidip çantasını kaptı ve kapıya doğru yöneldi. İlk ders sandığından daha kolay bitmişti sanki.

* Aslında daha senin ders RPG'ni okumadan önce de mitoloji falan diyince Percy Jackson'dan bahsetmeyi planlıyodum. Sorun olmaz umarım tipi bişi yazmayı planlıyordum buraya ama baktım sende Yüzüklerin Efendisi falan girişmişsin, bir şey olmaz o zaman. :D Zaten bu Veronica muggleların oralarda falan yaşıyor, normal yani öyle kitaplar görmesi. :P
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kesha Lune Euryale
Hayalet
Hayalet
Kesha Lune Euryale


Mesaj Sayısı : 836
Gerçek İsim : İrem.
Sihirsel Soy : Tanrıça olan ama kanını dahi değiştirip bir büyücüyle birlikte olan annesi sayesinde hem Safkandır. Hem Tanrıça. Ahh bir de hayalet!
Özel Yetenek : Metamorfmagus.
En Belirgin Özellik : Tanrıça'ydı. Şimdi bir hayalet-tanrıça.
Rpg Puanı :
İlk Ders Left_bar_bleue80 / 10080 / 100İlk Ders Right_bar_bleue
Düello Gücü :
İlk Ders Left_bar_bleue40 / 10040 / 100İlk Ders Right_bar_bleue

İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: İlk Ders   İlk Ders Icon_minitimeÇarş. Haz. 01, 2011 10:59 am

Oturduğum sırada başını yere çevirmişti genç kız. Bu alışkanlık halini almıştı, sürekli yere bakıyordu. Onu dışarıdan gören içine kapanık, pasif biri olduğunu düşünecekti. Aneckha olsa ne derdi: Kızım kendine gel! Dünyanın sonu değil ya! Sonrada keyifli bir kahkaha atardı. Oturduğu yerde gülümsedi Kesha. Bu aralar Aneckha'dan uzak olunca kendini kötü hissediyordu. Sanki başına bir şey gelecekmiş gibi... Ancak Kesha böyle bir şey olmayacağını ümit ediyordu sadece. Bir arkadaşını daha kaybedemezdi. Kaybetmek istemiyordu.

Kesha başını kaldırdı ve sınıfta daha hiç kimsenin olmadığını gördü. Ancak birisi hemen sınıfa girdi. Şimdi üç kişiydiler. Profesör, Kesha ve yeni giren Hufflepuff'lı. Dirseklerini sıraya dayadı ve elleriyle başını kavradı. İşte yine o korkunç düşünceler hücum ediyordu bilinçaltına. Kendisini ağlamamak için zor tuttu. Daha güzel bir şey düşünmeye zorladı kendini. Mesela... Sonunda Mitoloji dersine girebilmişlerdi. Sonunda ders işlenecekti. Şimdi bir Ravenclaw gibi düşünüyordu. Elini masaya sertçe vurdu. Profesör dahil diğer çocuk da ona baktı. Hiçbir şey söylemedi Kesha tam masadan kalkacaktı ki kapıdan giren Kevin'ı gördü. Elini başında dolaştırdı, ve Kesha'nın yanına oturdu. Genç kız ona bakmıyordu bile. "Sanada merhaba, Kesh." Kesha onu bir hı-hı ile geçiştirdi. Hiç konuşacak hali yoktu. "Binaları değiştirelim mi?" Dedi birden Kevin. Kesha bir anda başını Kevin'a çevirdi ve dudaklarından şu sözcük çıktı "Ne?" Kevin gayet doğal bir şekilde konuşmaya başladı "Yani ben Slytherin olsam daha iyi olurdu. Baksana sen her derse giriyorsun. Zaten bu dersede sırf sana destek için girdim. Yoksa yatakhaneye gidip uyumayı planlıyordum." Kızın aklı bir sözcüğe takılı kalmıştı: destek. Bu kadar aciz mi olmuştu böyle? Eskiden o başkalarına destek verir ve kendisinin ne kadar güçlü olduğunu düşünür diğerlerinin haline gülerdi. Şimdi işler değişmişti. Onun desteğe ihtiyacı vardı. Ancak bunu kendine yediremiyordu. Kevin'a döndü ""Benim desteğe ihtiyacım yok. Şimdi yatakhanene gidebilirsin." Dedi ve Kevin'ın ayak seslerini işitti. Gerçekten de gitmişti. Bunu Kesha istemişti ancak için için gitmemesini istiyordu. Yan gözle yanındaki boş sandalyeye baktı ve Kevin'ın arkada bıraktığı parfümü çekti içine.

Sonunda sınıf dolmuştu. Profesör ayağa kalktı ve birkaç büyülü söyleyip kapıyı kuvvetle kapattı. Çıkan ses kızın kulaklarında bir uğultuya dönmüştü. Profesör'de rahatsız olmuşa benziyordu "Pekala, pardon." Dedi çabucak. Kesha bundan sonra anlatılacakları dinlemek için sandalyesine iyice yerleşti. "Ben William Farnell Torque. Yeni mitoloji öğretmeniniz. " William Farnell Torque... Bu ismi kafasında defalarca tekrarladı genç cadı. Bir gün bu isme ihtiyaç duyacağını düşünüyordu. Gözlerini profesöre odakladı ve dinlemeye devam etti "Sanırım bu kadarı yeterli." Dedi gayet sert bir ses tonuyla. Profesörün davranışları genç cadının ilgisini çekmeye başlamıştı. Tedirgindi ve... Açıklayamayacağı bir şeyler vardı.

"Mitoloji... Çoğu insana uçuk geliyor, oyna hissettiğiniz kadar gerçek. Belirteyim ki sadece evrenin düzenine inanırım. Düzeni yaratan bir hiyerarşiye. Bu düzenin sahibi neden mitolojinin yıllardır söylenen Tanrı'larından biri olmasın?" Kesha bu sözlerin üzerine gülümsedi. O da inanıyordu... Yani bu demek oluyordu ki profesör Kesha'ya yardım edebilirdi. Kesha durumunu anlattıktan sonra belki ona gerçek anlamda yardımcı olurdu... Birden dersten koptuğunu hissetti. Dinleyemeyecek kadar başı uğulduyordu. Sanki birden herkes konuşmaya başlamıştı. Kahkahalar duyuyordu ve çığlıklar... Cadı elindeki kalemi hızla sıraya bıraktı. Ve eliyle başını ovdu. Delirmeye mi başlamıştı? Olabilirdi. Her şey bu kadar fazlayken delirmemesi bir sorundu. Cadı bu sesleri zihninden kovmaya çalıştı ama yaptığı her şey boşunaydı... Şenlik devam ediyordu. Gözlerini bir kez kapatıp açtı ve profesörün son sözlerine odaklanmaya çalıştı ve sadece şunları duydu: "Hangi çeşit mitolojiden başlamak istediğinizi belirten ve bir parşömen uzunluğunda mitoloji ve din arasındaki ilişkiyi belirten bir yazı yazın. Parşömeni teslim ettiğinizde çıkabilirsiniz." Ah harika diye düşündü Kesha. En iyi bildiği mitolojiyi yazmalıydı belki de... Kendini zorlamadan. Yunan Mitolojisi. Kendisi de bir mitolojinin parçası değil miydi zaten? Nyx'in kayıp kızı Kesha Lune... Tüy kalemlerin gürültüsü eşiliğinde boş parşömene bir şeyler yazdı. Ve yazmaya devam etti. Sürekli Nyx'ten ve Zeus'tan bahsediyordu. Ve bahsetmeye devam edecekti.

Kısa süre içinde yazmayı bitirdi. Ve parşömenin altına not düştü: Profesör, yardımınıza ihtiyacım var. Bana bazı şeyleri anlatmak zorundasınız. Sonrada eşyalarını topladı ve parşömeni teslim etmek üzere profesör'ün yanına gitti. Benden önce parşömenini veren bir öğrencinin yazısını okuyordu. Cadı parşömenini bıraktı. Profesör ilk önce cadıya baktı. Ve cadı profesörün bakışlarında koca bir boşluk gördü... Profesör parşömeni eline aldı ve sonda yazılan notu okudu. Cadıya baktı ve başını salladı "Pekala, çıkabilirsin." Dedi. Kesha yine hiçbir tepki vermeden sınıftan çıktı. Kapıyı kapattı ve pencerelerden giren hafif bir meltem onu kucakladı. Tam bahçeye çıkacaktı ki buna ihtiyacı olmadığını hissetti. Yönünü yatakhaneye çevirdi. Kevin gibi yapıp o da uyumaya gidecekti.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rudesser T.M. Werop
Karanlık Lord
Karanlık Lord
Rudesser T.M. Werop


Mesaj Sayısı : 218
Gerçek İsim : Arman
Patronus : İsveç Kısaburnu Ejdarhası. Sihirsel Soy : safkan
En Belirgin Özellik : Lord
Rpg Puanı :
İlk Ders Left_bar_bleue88 / 10088 / 100İlk Ders Right_bar_bleue
Düello Gücü :
İlk Ders Left_bar_bleue100 / 100100 / 100İlk Ders Right_bar_bleue

İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: İlk Ders   İlk Ders Icon_minitimeC.tesi Haz. 11, 2011 10:48 pm

Siyah önde birleştirip topak saçlarını yürürken bilerek sallandırırken mitoloji kulesinin yolunu tutmuştu bir elindede kahverengi Londra'dan aldığı son model çantası vardı.Yüzünde sebebini bilmediği bir sırıtış.Hatta arada kendi kendine kahkaha ile atıyordu.Ara ara ıslık çalıyor sanki bir şeyleri kutluyordu.Kulelere çıkan merdivenlerin başına geldiğinde duraksamadan merdivenleri üçer beşer çıkmaya başladı.Ayağı hiçbir yere takılmıyordu hızlı bir şekilde dersliğinin yolunu tutuyordu.Hızlı bir hareketle saate baktı.Dersin başlamasına henüz vardı ancak hızını kesmedi ve tırmanmaya devam etti.Bir kaç dakika içinde kapının önüne gelmiştı.Kapı açık, Rudd'un içeri girmesi için aralık bırakılmıştı.Rudd kapıyı geçince duraklıyıp kapıya selam verdi ve gözlerini çevirip profesör dışında boş olan sınıfa bir göz attı.Kendine bir yer seçti.Oturduktan sonra çantasını altı ve içinden kitabını çıkarttı.Rudd'un peşinden bir kaç öğrenci daha gelmişti.Rudd kitaplarını çıkarttıktan sonra profesörü süzmeye başladı.Erkekti,dağınık saçlı genç biriydi.Belki en fazla 25 yaşındaydı.Rudd dersin başlamasına kadar profesörü inceledi.
Profesör asasını kaldırdı ve kıvrak bilek hareketiyle salladı asasını, kapının kapatmasını sağlayacak kelimeleri fısıldadıktan sonra.Ardından profesör kendini tanıtıcı bir bilgiler verdikten sonra derse tam anlamıyla başladı.Hızlı bir başlangıç yaptı hemen konuya geçti, mitolojinin tanımına.Rudd'un aklına muggle okuluna giderken ki ilk tarih dersi aklına geldi.Öğretmeni sınıfa tek tek
"Tarih nedir?" diye sorduğunda, sıra Rudd'a gelince koskoca tarihin tanımını bir kelimeye "Geçmiş" sıkıştırması öğretmenin kafasını allak bullak etmişti.Tabi gülmek için yer arayan muggle öğrenciler bu cevapla kendilerinden geçmişti, hatta sıralarından düşenler olmuştu.Profesör uzunca bir şeyler anlattıktan sonra asasını ortaya tekrar çıkarttı ve tahtada çeşitli semboller belirdi "μυθολογία(mithos) 'söylenen ya da duyulan söz'" ve "λογος (logos) 'konuşma'" Rudd bunları kitabının en arkasına geçirdi.Rudd bugüne kadar hiç iyi bir not alıcı olmamıştı, Hala bu kötü yeteneği devam ediyordu.Ardından dersi dinlemeye devam etti.Profesör dersle ilgili son notları veriyordu.Ama Rudesser'in kafasını karıştırdı profesör aniden."Star Wars ve Yüzüklerin Efendisi'de neyin nesiydi?"bu soru Rudd'un zihninde oluştu ve kendisine bir çözüm yarattı " Daha çok okuması gerekiyor!"

Biranda Rudd'a esneme geldi ve esnemeye başladı, elini ağzına götürdü ancak yorgunluğunu hissetti bir yandan da gözleri yaşlandı.Boş olan eliyle göz yaşlarını silerken profesörüyle göz göze geldi.Rudd için kötü bir durumda esnerken profesörüyle göze göze gelmesi.Profesörü, Rudd'un dersi dinlemediğini kendisinden sıkıldığını düşünebilirdi ancak Rudd sıkılmamıştı sadece kötü bir zamanlama yaşamıştı esnemek için.Bakışmadan sonra profesör öğrencilere ders içinde yazmaları için bir ödev vermişti ardından da çıkmalarına izin verecekti.Rudd önce derste duyduğu mitoloji bölgelerini kafasından geçirdi ve düşündü hangi bölgenin kendisine daha çok haz vereceğini.Ardından aklına Yunanlılar geldi, onlar hakkında tonlarca şey duymuştu.
Kalemini aldı ve parşömenine
"Avrupa mitolojisi" yazarak başladı ve devamında "mitoloji ve din arasındaki ilişki" konulu yazısıyla parşömenini doldurdu.Yazdıklarını bir kez daha okuduktan sonra ayağa kalkıp profesöre verdikten sonra çantasını toparlayıp dersliği terk etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eöl Ancalimë
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
avatar


Mesaj Sayısı : 12
Patronus : Maral Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Cesaret ve Bilgelik
Rpg Puanı :
İlk Ders Left_bar_bleue87 / 10087 / 100İlk Ders Right_bar_bleue
Düello Gücü :
İlk Ders Left_bar_bleue0 / 1000 / 100İlk Ders Right_bar_bleue

İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: İlk Ders   İlk Ders Icon_minitimePaz Haz. 12, 2011 7:38 am

"Sabahın köründe mitoloji! Çok hoş. Hem de yeni bir profesörle harika!" sesleriyle uyanmıştı Eöl. Her zamanın aksine bu sefer güneş Eöl'ün üstüne doğmuştu. Eöl yeni profesörün nasıl biri olacağını düşünerek yatağından doğruldu. Kaburgaları Profesör Mois kadar yaşlıymışçasına çatırdıyordu.

Yedi akrepli ve sekiz yelkovanlı saati sehpasının üzerinde güneşin altından ışıklarının yardımıyla geceyi süsleyen yıldızlar misali parıldıyordu. Eöl yatağından sert zemine doğru yavaşça kaydı. Geceyarısı yapılan partiden kalmaydı ve üzerinde her nedense okul cüppesi vardı. Gecenin karanlığında oluşan kırışıklıkları ve kaymakbirası lekelerini maun asasının birkaç kıvrak hareketiyle yok etti ve kahvaltı dahi etmeden geç kalmakta olduğu mitoloji kulesine doğru ilerlemeye başladı...

Kuledeki sınıfa geldiğinde profesör oldukça sıkıntılı görünüyordu ama en az Profesör Robert kadar yakışıklıydı. Aslında mesleğiyle oldukça örtüşüyordu, Antik Yunandan kaçmış bir havası vardı sadece uzun, beyaz ve işlemeli cüppesi eksikti. Eöl bu düşünceler içindeyken kendine engel olamayarak: "Kızlar profesör Albusan' dan başka aşık olacak birini bulacak nihayet!" dedi ve ve sınıfta kalmış olan son boş yere doğru ilerledi. Bir Slytherin'in yanına oturmuştu. Olabildiğince cırtlak sarışın olan kız hışımla Eöl'e baktı her an bir lanet savurabilir görünüyordu; ancak Eöl de ondan korkacak gibi değildi. Tam ona sataşacakken bir "pat!" sesiyle irkildi, profesör derse başlamaya karar vermişti.

"Ben Wulliam Farnell Torque. Yeni mitoloji öğretmeniniz. " dedi bir peri kızı kadar sihirden dokunmuş kadife ses tonuyla. Ses tonu Eöl'ün derse konsantre olmasını engelleyeceğe benziyordu.

Ardından gelen birkaç kelimeyi kaçırdı ve: "Mitoloji... Çoğu insana uçuk geliyor... Belirteyim ki sadece ... İnanırım. Düzeni yaratan bir hiyerarşiye. Bu düzenin sahibi neden mitolojinin yıllardır söylenen... Olmasın?" Kesik kesik anlayabiliyordu, gerçekten de mitoloji dersi hem insanı cennet bahçelerinde, bulutların üzerinde uçuran ve toz pembe hayallerden bile daha tatlı olan bu ses tınısıyla vazgeçilmez hem de bu tınının getirdiği odaklanma bozukluğuyla çekilmez bir hal alıyordu. Dinlemeliydi ama beceremiyordu.

Ve kelimeler tekrar akmaya başladı: "Yunancada Mithos ve logos kelimelerinin ... Geçmişte söylenenin tekrar edilmesi... Batı medeniyeti bunu efsane yapmakla kalmamış bir bilim haline de getirmiş. Onlara çok şey borçluyuz... Derste not alın..." Duyduğu birkaç kelimeden hiçbir şey anlamayan Eöl kendini kendini sesin götürdüğü yere bıraktı ve bir çeşit gündüzdüşüne daldı...

Düşünde profesörün sesi aynıydı belki ama görünüşü tamamıyla farklıydı. Beyazdan kanatları vardı adeta devasa boyutlardaydı. Uçları bulutların ötesine uzanan kanatlar Kostantinopolisteki dikili taş misali dimdikti. Elbiseleri yoktu, onun yerine vücudunu bir kuzununki kadar yumuşak ve saflık ışığını taşıyan tüyler kaplıyordu. Gökyüzü karanlıktı ve bir yıldız misali bu tüyler aydınlatıyordu üzerlerinde bulundukları ve Eöl'ün her nedense adına Pelennor demek istediği çayırı. Eöl yine okul cüppesinin içindeydi ve profesörünü ya da o sandığı şeyi. Hayranlıkla izliyordu...

Bir süre sessizlik oldu ardından saflık ışığını taşıyan ve gecenin kem karanlığını mehtaptan çok daha iyi bir şekilde dağıtan profesörün düşler alemindeki bedeni onun sesiyle bir şarkı tutturdu. Bu şarkı yüzyıllar öncesinden gelen ve yüzyıllar sonrasına gidecek tüm güzel ezgilerin bir derlemesiydi adeta. Pan' ın kırlarda söylediği şarkıya, Elflerin Elenor için, Elendil için söylediklerine, Zümrüdüankaların matem şarkılarına ve daha birçok kadim, kutsal ve sihrin ötesinde yaşayan ezgiye ev sahipliği yapıyordu adeta...

Şarkı bittiğinde Eöl'ün gözleri yavaş yavaş aralanmış ve somut dünya topraklarına varmıştı; ancak Pelennor demek istediği yere tekrar gitmek istiyordu. Öte yandan artık profesör'ün sesine karşı iradesini koruyabiliyordu. Ses oldukça net bir biçimde: "Pekala sanırım bu kadar yeter. Hangi çeşit mitolojiden başlamak istediğinizi belirten ve bir parşömen uzunluğunda mitoloji ve din arasındaki ilişkiyi belirten bir yazı yazın. Parşömeni teslim ettiğinizde çıkabilirsiniz." diyordu. Ders bitmişti ve Eöl' ün bu dersten kazanımı harika bir ezgi olmuştu, hayatı boyunca unutamayacağı türden. Parşömene aceleyle Avrupa Mitolojisi yazıp dinle alakalı bir şeyler karaladıktan sonra hızla derslikten dışarıya koştu. Pelennor çayırları diye bir yer var mıydı acaba? Aklında bu soru vardı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İlk Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Eski Yazılar İkinci Ders - Çivi Yazısı - Ortak Ders
» Eski Yazılar İlk Ders - Hiyeroglif -Ortak Ders
» Kehanet, I. Ders.
» Ders Seçimleri.
» İkinci Ders

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: Düşünseli :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: