Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Alexandra Rhea Galibina.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Alexandra Rhea Galibina
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Alexandra Rhea Galibina


Mesaj Sayısı : 258
Gerçek İsim : aslısu l
Patronus : Ejderha. Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Yeşil gözleri onu çekici kılıyor. Ayrıca fazla zeki.
Rpg Puanı :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue92 / 10092 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue46 / 10046 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue

Alexandra Rhea Galibina.  Empty
MesajKonu: Alexandra Rhea Galibina.    Alexandra Rhea Galibina.  Icon_minitimePaz Nis. 17, 2011 4:46 pm

Sıkıntılı geçen gecelerden birisiydi yine.İçime oturan yalnızlık,beni
benden alıyordu.Sinirlerime dokunuyor,gün geçtikçe hatırlamamam gereken
anıları hatırlatarak psikolojimin alt üst olmasını sağlıyordu.Bu gece de
sıkıntılarımın başıma dert olmasını önlemek için kafa dağıtmaya karar
vermiştim.Bunun için Godric’s Hollow’daki bar işime yarayabilirdi.Orada
rahatlıkla kafamı dağatabilirdim.Yatağımdan,kızları uyandırmamak için
yavaşça kalktım.Parmak uçlarımda yürüyerek uzun gardolabın yanına doğru
ilerledim.Gardolabın kahverengi topmağını tuttum ve kendime doğru
çekerek açılmasını sağladım.Gardolabın içinden,dar kot pantolonumu
çıkardım.Üzerime giymek içinse straplez olan siyah bulüzümü
çıkardım.Dolabı yavaşça kapatarak kıyafetleri yatağa doğru
fırlattım.Yatağımın kenarına parmak uçlarımda giderek üstümdekileri
çıkardım.Hızlıca kıyafetleri üstüme geçirdim.Ayağıma ise topuklu,siyah
ayakkabılarımı giyecektim.Fakat takırtı yaparak Hogwarts’tan gecelik
kaçacağımın belli olmaması için ayakkabıları kenara koydum.Aynanın
karşısına geçtim.Küçük kenar lambalarından birini açtım ve saçımı
yapmaya başladım.Dalgalı olan saçlarımla uğraşmama gerek yoktu.Çünkü
saçlarım her zaman oldukça güzel görünüyordu.Saçımı kırmızı ucu olan
tarağımla taradım.Tarağı aynanın kenarına koydum ve makyajımı yapmak
için makyaj çantamı açtım.Makyaj çantamı açtığımda içinden hızlıca siyah
kalem,siyah eyeliner ve siyah rimeli almıştım.Bu üç şeyi aldıktan sonra
çantayı hızlıca kapattım ve makyajımı yapmaya başladım.Göz kalemini her
iki tarafa da sürdükten sonra,gözlerimin üstüme tamamlanması için
eyeliner sürdüm.Kirpiklerime de rimel sürmem yeterli olurdu zaten.Her
zaman abartısız makyajı sevmişimdir ben.Dudaklarıma ruj sürmem
gerekmiyordu.Çünkü dudaklarım gerçek rengiyle daha çekici ve güzel
oluyorlardı.Bunu biliyordum.Tam tamına hazırlandıktan sonra
ayakkabılarımı koyduğum elime aldım.Odada açtığım küçük kenar lambasını
kapattım ve odadan çıkarak ayağıma giydim.Şimdi Hogwarts’tan kaçış
macerama tekrardan başlamış olacaktım…

#Barda#

Sonunda
sorunsuz bir şekilde bara varmıştım.Hızlıca bardan içeriye girdim.İlk
olarak gözüme çarpan kişi bakanlıktan Elanoura olmuştu.Onunbu saatte
burada ne aradığını bilmiyordum.Ayrıca yanında da bir kadın vardı.Kadın
oldukça güzel,bakımlı idi. Elanoura ile aralarında fısır fısır
konuşuyorlardı.Aralarındaki konuşmayı merak ettiğim için hızlı adımlarla
ve topuklarımın çıkardığı seslerle yanlarındaki masaya oturdum.Başımı
öne eğdim.Birkaç dakika soluklandıktan sonra kendime gelmeyi
planladım.Aralarında konuştuklarını dinleyecektim.Evet.Yaptığım belki
yanlış bir şeydi.Ama Elanoura gibi birisiyle böyle bir kadının nasıl
konuştuğunu halen çözememiştim.Yüksek sesin yanında onların dediklerini
duymaya çalışıyordum.Fakat tek duyduğum Elanoura’nın “Lady’m.”
demesiydi.Ne yani? Bu kadın Karanlık Lady miydi?Düşüncelerime inanamayan
ben öylesine kalmıştım.Biraz duraksadım.Başımı öne eğdim ve biraz daha
düşünmeye başladım…

Konuşmalarına devam eden Elanoura ve kadını
dinliyordum halen.Müziğin boğuk ama şevket verici sesinin yanında onları
duymak imkansız diyebilirim.Onları dinlemeye devam ederken önümden
sihir bakanı Hana’nın geçtiğini fark ettim.Onun bu saatte burada ne gibi
bir işi olabilirdi ki? Yani Hana buraya neden gelmişti ki? Bu sorular
aklımı kurcalarken,bir taraftan konuşmaları,bir taraftan da Hana’yı
gözlerimle takip ediyordum.Daha doğrusu hepsini birden yapmaya
çalışıyordum.Hepsini birden yapamayacağımı düşündüm birden.Şimdilik
sadece konuşmaları dinliyordum.Oturduğum yere daha da yerleşerek kulak
verdim.Bir şeyler duydum.

“Biliyorsundur,
Elanoura. Salazar Slytherin'in hançerini Bakanlık'ta saklıyorlar.
Gryffindor kılıcından bile kat kat güçlü. İçinde Slytherin'in gücü,
adeta bir parçası yatıyor. Hana'nın nasıl olduğunu bilirim. İşini riske
atmaz. En güvendikleri yanında olacaktır. Eğer o hançeri bununla
değiştirebilirsek, inan bana, tüm büyücü dünyası ayaklarımızın altında
olacak. Tabi muggle lar da... Ve sen Elanoura, memnun olduğumda ne
yaptığımı bilirsin... "

Bunları duyduktan sonra daha büyük
bir şok geçirmiş gibiydim.Şimdi,hepsiyle bağlantı kurmam
gerekiyordu.Şimdi,Salazar Slytherin’in hançeri ve Gryffindor
kılıcı.Salazar Slytherin’in hançerinden durup dururken bahseden birisi
neden iyi görünümlü olsun ki? Bu işin içerisinde kesinlikle bir iş
vardı.Elanoura ve kadının konuşmalarını değerlendirmeye devam ederken
,Hana’ya bakıyordum.Bir solukla Hana’nın da bana bakışıyla ona başımla
selam verdim.Başımı öne eğdim.Değerlendirmeye devam ettim.Büyü
dünyasının ayaklar altında olma kelimesi insana cazip geliyordu
elbette.Ama büyü ile hiçbir ilgisi olmayan Muggle’ların işin içinde
olması oldukça kafamı karıştırmıştı.Belki Muggle Doğumlu’lardan
bahsediliyordu.Fakat bu imkansızdı.Zaten Muggle Doğumlu
öğrenciler,kişiler vs. sihir bakanlığı ve Hogwarts’ın gözü
önündeydi.Kafam gittikçe karışıyordu.Bu kişilerin akıllarında ki plan
neydi? Bacaklarımı,üst üste atarak Elanoura ve kadını dinlemeye devam
ettim.

"...Ve sen Elanoura, memnun olduğumda ne yaptığımı bilirsin... "

Bu
kadının arkasında kesinlikle bir gizem,sır yatıyor olmalıydı.Bu kadar
gizli konuşmaların,daha doğrusu fısıltıların ardından başka bir şey
çıkarılması mümkün değildi.Bunu duyduktan sonra dikkat çekmem bile
umurumda değildi.Sandalyenin kenarlarından tutarak yavaşça
kalktım.Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı seslerden rahatsız olarak
Hana’nın yanına gittim ve oturdum.İkimizin gözü de yan olarak Elanoura
ve o kadındaydı.İkimizde ondan bir şeyler seziyorduk.Hana ile çok haşır
neşir olduğum için ona şimdilik “BAYAN” ünvanını takmama gerek yoktu
sanırım.Direk konuya girdim.

“Elanoura bir şeyler karıştırıyor olmalı Hana..."

Hana
,başını birden bana çevirdi.Yavaşça başını salladı.Bu kabul ediyor
anlamına geliyordu.Belliydi ki oda anlamıştı.Bakışlarını tekrar kadına
çeviren Hana,oldukça dikkatli görünüyordu.Ben ise bakışlarımı
Elanoura’ya çevirdim.Ardından saçlarımı ellerimle düzelttim ve ayağa
kalktım.Masama doğru ilerlemeye başladım.İlerlerken etrafa bakmak yerine
fark edilmeden Elanoura’ya bakıyordum.Ardından başımı önüme eğdim ve
oturduğum yerime geri döndüm.Rahatça oturdum ve kısa bir şekilde
öksürdüm.Biraz sonra Hana’nın karşıdan kadına bakarak ilerlediğini
gördüm.Kadın ve Elanoura ayağa kalkmıştı.Kadın ortalığı karanlığa
bürmüştü,bürüyordu sanki.Ardından asasını havaya kaldıran kadın hızlıca
karanlığın simgesi için büyü yaptı.

" Morsmordre! "

Bu
büyü bedenimi donduruyordu sanki.Nefret ettiğim kusurluluktan
biri.Karanlık… Kadının artık karanlık taraftan,kötülük besleyen birisi
olduğuna dair emindim.Büyü yüzünden etrafta uçuşan çığlıklar oldukça
sinirimi bozmaya başlamıştı.Kulaklarım çınlıyordu.Ardından
Elanoura.Hiçbir işin içerisinde onu görmesem şaşacakmışım gibi geliyordu
bana.Çıkan ince sesiyle Hana’ya mırıldandı.Dalga geçmek istercesine ya
da eğlence neticesiyle.

"Ah, Hana. Oradan
bakınca nasıl göründüğümü bilmiyorum ama buradan bakınca: Önünde ki her
paraziti gözünü kırpmadan ortadan kaldırabilecek kadar gözü dönmüş bir
Ölümyiyen görüyorum..."

Bunu söyledi.Hana’nın yerine ben
sinirlenmiştim sanki.O kim oluyordu da koskaca sihir bakanına böyle bir
şey diyebiliyordu.Ellerini havaya doğru açtı Elanoura.Neredeyse orada
olan bütün büyücü alemi çığrışmaları bırakarak Elanoura’ya odaklanmıştı
sanki.Elanoura ince ve bana göre olan çırtlak sesini kullanmıştı.

"Önünde ki her paraziti gözünü kırpmadan ortadan kaldırabilecek kadar gözü dönmüş bir Ölümyiyen! ..."

Elanoura’nın
dedikleri sanki artık sinirime dokunuyordu.Kanımdaki ve içimdeki onu
büyüleme şevketi daha da artıyordu sanki.Sakin oldum.Derin bir nefes
aldım ve ayağa kalktım yavaşça.Ardından Hana’nın yanına geçtim ve arka
cebimde duran asamı hızlıca çıkarttım.Asamı Elanoura’ya doğru yönelttim
ve normal bir ses tonuyla bağırdım.

“Silencio.”

Onu
dilsiz bırakmak belki şimdilik iyi bir fikirdi aklımca.Bu sözleri
söylerken neyi kullandığını bilmesi gerekiyordu kendisi.Söylememesi
içinde pişman olması.Büyüyü yaptıktan sonra gözlerimde kızgınlık ifadesi
oluşmuştu.Nefretim sanki birkaç kat daha artmıştı.Elanoura’ya büyü
yaptıkça hırsım birkaç kat daha artıyordu.Nefretim de…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tierra Squidna
Durmstrang V. Sınıf
Durmstrang V. Sınıf
Tierra Squidna


Mesaj Sayısı : 755
Gerçek İsim : Şeyma.
Sihirsel Soy : Safkan
Özel Yetenek : Görücü.
Meta.
En Belirgin Özellik : Kendinden emin.
Rpg Puanı :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue

Alexandra Rhea Galibina.  Empty
MesajKonu: Geri: Alexandra Rhea Galibina.    Alexandra Rhea Galibina.  Icon_minitimePaz Nis. 17, 2011 6:00 pm

Betimleme: 30 / 20
Renk ve Paragraf Düzeni: 10 / 8
Uzunluk: 5 / 5
İmla Düzeni: 10 / 8
Anlatım: 30 /20
Kurgu: 15 / 12

Toplam: 73.
Godric's Hollow Rpg'ye hoşgeldiniz.

Noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakırsan daha iyi olur. Birinci tekili kullanmana rağmen karakterin iç dünyasını pek yansıtamamışsın. Betimlemere ağırlık vermeni öneririm. Cümleler kısaydı, tasviri arttırırsan nasıl uzadığını farkediceksin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Rhea Galibina
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Alexandra Rhea Galibina


Mesaj Sayısı : 258
Gerçek İsim : aslısu l
Patronus : Ejderha. Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Yeşil gözleri onu çekici kılıyor. Ayrıca fazla zeki.
Rpg Puanı :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue92 / 10092 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue46 / 10046 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue

Alexandra Rhea Galibina.  Empty
MesajKonu: Geri: Alexandra Rhea Galibina.    Alexandra Rhea Galibina.  Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 1:11 pm

    Ellerini yumruk yapmış sıkıyor, kendisini bu defa daha da zorluyordu. Solukları birbirine karışmış, göz kapakları bu defa her zamankinden de sıkıydı. Rüyada yaşanan bir şeyi görmek çoğu zaman acıyı ve özlemi beraberinde getirse de bazı zaman kendisini tam bir kabus haline aldırmaya yetiyordu. Rüyasında gördüklerini hissediyordu belki de kız. Bir daha yaşamak istemediklerini görüyor, kabus olarak algılıyordu gördüğü bu şeyi. Rüzgar esmiyordu ve kendisini sadece Alexandra'nın soluklarına bırakmıştı kendisini. Öyle basık bir hava etraftaki atmosferi eline geçirmişti ki nefesler kesiliyor ve almak güçlükle oluyordu.Karanlık tüm ormanın gücünü bir yüce gibi ele geçirmişti. Karşıdan yeşil bir çift yeşil gözün kendisine doğru gelen kız kim olduğunu tahmin ettiği için ürkmüyordu. Ellerine ona uzatmış ve bir şeyler isteyen zavallı bir dilenci gibi ağabeyi Chuck, acımasız, asil ve karanlık sesiyle bütünleşircesine istedi. "Bu tarafa geç Alexandra. Ağabeyini dinle." Chuck, genç kızın üzerine geldikçe korkular ve endişeler artıyor, nefretler ardı ardına gelmekle beraber kendisini isteksiz bir düelloya bırakmak istiyordu. Hızlıca bağırarak söylendi. "Sen benim ağabeyim olduğunumu sanıyorsun? Bunu beş yıl önce bir ölüm yiyen olmadan önce düşünecektin. Sen ailemize ihanet ettin." Genç kızın sesinde ve gözlerindeki parlaklıkta küçümseyen bir ifade doluydu. Hızlıca pelerinini geriye doğru savurtan Chuck, ilerlemeye başladı ve ardından da rüzgarı getirdi. Toz toprak birbirine karışıyor, vahşi canavarların sesleri ardı ardına geliyor ve az önce söylenen sözler ormanda yankılanıyordu. Genç kız arkadan yankılanan seslerin birden bire karıştığının farkındaydı. Ve kulaklarını çınlatan bir ses daha. Gür, etkileyici ama acımasız bir ses. "Annemin sonunu biliyorsun Alexandra. Seninde sonun öyle olacak." Sıktığı göz kapaklarını birden bire açarak ellerini serbest bıraktı ve yataktan doğruldu. Derin soluklar içinde yaşadığı kabus gibi rüyanın etkisinden bir türlü kurtulmak istiyordu. Başını yavaşça beyaz çarşafla örtülmüş olan sevgilisine çevirdi ve ona doğru baktı. Endişeli gözlerle ona bakan sevgilisi Joshua meraklı ve korkulu gözlerle ona baktı. Sağ elini yataktan çekeren titrememeye çalıştı ve derin bir nefes aldı genç kız. Başını sevgilisinden çevirdi ve onu gösteren aynaya baktı. Yüzü fazlasıyla soluktu. Soğuk terleri bedeninden akıyor, kalbi hiç atmadığı kadar korkuyla atıyordu. Bembeyaz teniyle bezenmiş olan sağ elini hızlıca göğsüne doğru götürdü ve kabusu gözlerinde anımsattı. Ağabeyine karşı nefret duyuyor, onu gördüğü yerde öldürme hissini ve tutkusunu bedeninde yaşatıyordu. Bir taraftan ise kalbine koyduğu eliyle ona duyduğu sevgi ve saygıyla tüm herşeyi yok ediyordu resmen. Kendisine hakaret etmediği halde içinden birkaç cümle hakaret savuran Alexandra kendisini rahatça bıraktı. İleriye doğru ittirdiği çarşafına doğru ilerledi ve boğazına kadar çektikten sonra başını sevgilisinin koluna yaslayacak şekilde koydu ve derin bir soluk aldı. Joshua ona endişeli gözlerle bakarak, çilek kokan saçlarına doğru dudaklarını uzattı ve birkaç defa öptükten sonra şaçlarının kokusunu içine çekti. Alexandra'yı sıkmak istemiyordu ama sorduğu zaman içinin rahatlayacağını düşündü. "Bir şey mi oldu sevgilim? Bir şey mi gördün?" Hızlıca iç çeken Alexandra, birden yalancılık duygusuyla yaşamaya başlamıştı. Sevgilisine, bir ağabeyi olduğunu söylememişti. Çünkü eğer ölüm yiyen bir ağabeyi olduğu öğrenilirse, ne kadar gereksiz ve iki yüzlü bir aileden geldiği düşünülecekti. Hatta canından çok sevdiği sevgilisi onu bir dakikada bile terkedebilirdi. Derin bir iç çektikten sonra nasıl bir yalan uydurup bu meseleyi geçiştirebileceğini düşündü ve masum bir şekilde davranmaya çalışarak cevapladı. "Sadece kabus gördüm hepsi bu kadar." Sesi titriyordu, yalan söylediğinin her an anlaşılmasından korkuyordu ve bu yüzden de kekeleyerek söylemişti. Hızlıca ellerini yorganın altından çıkartan genç kız, sevgilisinin yanaklarına doğru ellerini uzattı ve dudaklarına doğru ilerledi. Joshua'nın pürüzsüz dudaklarına öpücük kondurduktan sonra tatlı bir çocuk gibi gülümsedi ve geriye doğru döndü ve elektronik saate baktı. Saat tam tamına 07:59 idi. Hızlıca elini saate doğru uzatan genç kız arkasını dönerek sevgilisine saati gösterdi. Yatakhan fırlayan Joshua, yerde duran kıyafetlerini giymeye başlamıştı. Ayağına takılan topuklu ayakkabıları bir kenara ittiriyor, genç kızın iç çamaşırlarını yerden yatağın üzerine atıyordu. Çarşafı hızlıca koltuk altına sıkıştıran Alexandra masumca onu izliyordu. İç çamaşırları, ayakkabıları ve diğer kıyafetleri hiçbir zaman yerde olmazdı aslında genç kızın. Ama dün gece iki yıllık ilişkilerinin yanında harika bir gecenin ardından ateşli bir şekilde sevişmişlerdi ve eşyaların hepsi bu yüzden yerdeydi. Hazırlandıktan hemen sonra asasını cebine sıkıştıran genç adam, sevgilisine doğru ilerledi ve yanağına bir öpücük kondurduktan sonra bakanlığın yolunu tuttu.

    Üzerine dar siyah renk kot pantolonunu, ayağına topuklu ayakkabılarını ve üzerine yarım kollu badisini giydikten sonra aynaya doğru ilerledi. Uzun kumral saçlarını bir kaç defa fırçaladıktan sonra dolgun dudaklarına sürdüğü parlatıcıyı birkaç defa daha gezdirdi. Hızlıca evden çıktıktan sonra bakanlıktan önce bağıran barakanın oralara doğru gitmeyi geçirdi aklından. Aslında pek bir sebebi yoktu, tek şey geçen gün oralarda bir yerde dolanırken küçük bilekliğini kaybetmişti. Bakanlığa pek geç kalmayacağını düşünerek hızlıca ilerlemeye koyuldu. Ayakkabıları ilerlediği tabanda ses yaptığı için etraftan geçen birkaç kişi sinirli sinirli genç kıza bakıyor, o ise başını öne eğip utanmak ve gururla ilerlemekle yetiniyordu. Bağıran barakanın oraya geldiğinde havanın birden bire kendisini karanlık bulutlara ve çarpan şimşeklere bırakmıştı. Kargaların tiz sesleri kulaklarını dolduruyordu. Gözlerini birden gökyüzüne diktikten sonra neredeyse yanında bulunan barakadan çığlık ve gür erkek sesleri çıkmıştı. Kulaklarında da yankılanıyordu. "Expelliarmus." Hızlıca bağıran barakaya doğru koştuktan sonra gıcırdayan tahta kapıyı içeriye doğru ittirdi ve duraksadı. Kırık cam seslerinin ve büyü seslerinin geldiği yönü dinlemeye çalışıyordu. "Joshua Least. Seni aptal." Birkaç cam kırığının ardından yeni bir büyü daha. "Avada Kedavra." Hızlıca merdivenlerin olduğu yere doğru koşmaya çalışırken topuklu ayakkabılarını ayağında hissetmiyordu bile. Kolunda duran çantayı yere fırlatmış, Joshua Least denen kişinin sevgilisi olmaması için düşünerken, tahta ve çıtırdayan merdivenlerden topuklu ayakkabılarıyla çıkıyordu. Hızlıca yukarıya çıktığında öne gelen saçlarını düzeltti ve hızlıca başını kaldırdı. Önce yanına baktı. Orada olan kişi Joshua, başı kanıyor ama halen mücadele içerisindeydi. Karşısına baktığında ise sırıtan ve zarar vermeyi kendisine adet edinmiş olan ağabeyini gördü. Hızlıca geriye doğru atıldı. "Ağabey." Joshua'nın çarpıcı, şaşırıcı gözlerine mağrus kaldıktan sonra, ağabey Chuck'ın kahkalı ve alaycı sözleri tüm barakayı sarmıştı. Alexandra ise ortaya doğru ilerliyordu. "Ne oldu benim küçük kardeşim Alexandra? Yoksa sevdiğin adama ağabeyinin bir ölüm yiyen olduğunu söylemedin mi? Yazık çok yazık." Kahkaları, genç kızın gururunu yer altına alıyor, küçük düşmesini birkaç plan daha öne çıkartıyordu. Joshua'nın bir açıklama bekleyen ifadesine baktıktan sonra titreyerek açıklamaya çalıştı. "Ba-bak Joshua." Derin bir nefes aldıktan sonra zorlukla da olsa sözlerine devam etmeye çalıştı. "Eğer sana ağabeyim olduğunu ve ağabeyimin bir ölüm yiyen olduğunu söyleseydim beni terketmenden korktum. Benim gibi iki yüzlü bir aile kızını terketmenden." Genç kızın sesi titrediği kadar gözleri de dolmuş, kalbi hiç acımadığı kadar acıyor, soğuk terleri bedeninden boşalıyordu. Hızlıca söylenen Chuck, elindeki asayı birden bire Joshua'ya doğrulttu ve sadece iki kelimeyi söyledi. Bundan böyle herşey bitmişti genç kızın aşkı için. "Avada Kedavra."

    Sevgilisinin yere yığılmasından sonra dolan gözlerine hakim olamadan direk koştu genç kız. İçindeki nefret ve intikam alma duygusu birden bire büyümüş, ve ağabeyine içerisinden geçen her küfrü sağlayabilirdi. Sevgilisinin yanına düştükten sonra dudaklarını tuttu ve kendi dudaklarıyla birleştirdi. "Beni bırakma sevgilim. Beni bırakma." Arka arkaya dudaklarını öpüp duruyor, hayata geri dönmesi için tanrıdan dilekler diliyordu. Kahkalar içinde gülen Chuck, hiçbir şeyi önemsemeyip acımsayan ve ezen gözlerle kız kardeşine baktı. Hızlıca ayağa kalkan Alexandra arka cebinden asasını çıkardı ve koluyla göz yaşlarını silerek hızlıca bağırmaya başladı. Daha nişan bile almamış, büyü yapmaya başlamamıştı. "Seni gerizekalı. Ağabeyim olduğunu mu sanıyorsun? Yoksa çok büyük olduğunu mu? Şerefsizin birisin sen. Hayatımda gördüğüm en ezik, en acımasız ve en aptal ölüm yiyen sensin Chuck Galibina. Soy adından utanmalısın. Babamdan utanmalısın. Ölme vaktin geldi seni aptal." Hızlıca asasını kaldırarak ağabeyine doğru nişan aldı ve intikam almak isteyen sesiyle hızlıca çığırdı "Avada Kedavra." Sonucunda ağabeyinin öleceğini ya da ölmeyceğini düşünmüyordu bile. Tek isteği ondan intikam almak ve onun eskisi gibi birisi olmadığını görmesini istemeseydi. Yeşil gözlerinden akan gözyaşlarına kendisini bırakarak bir taraftan ağlıyor, bir taraftan ağabeyinin somurtmaya başlayan suratına bakıyordu. Kendisini koruyup kollamaya çalışan Chuck, hızlıca asasını kaldırmaya yöneldi. Fakat Alexandra ondan daha da hızlı davranıp asasını tekrar ona dikti ve zorlanarak "Sersemlet." diye bağırdı. Çığlıklar içinde yere yığılan ağabeyi, kendisini sersemlemiş bir biçimde yerde bulmuştu. Kalmakta güçlük çekiyor, fazlasıyla zorlanıyordu. Hızlıca yanına ilerleyerek durumuna bakmaya çalışan Alexandra, bir taraftan zafer kahkaları atıyordu. Terleyen ve kanayan eliyle yerde duran ağabeyi ona zorlukla söylendi. "Öldürsene haydi." Umutsuzca arkasında ölü yatan sevgilisinin bedenine baktıktan sonra ağabeyine yukarıdan baktı ve söylenmesine devam etti. Sesini ona göre ayarlıyor, ağabeyi Chuck'ın gururunu ayakları altına alıyordu. "Keşke ağabeyim olmasaydın." Hızlıca arkasına dönerek titreyen elinin işaret parmağıyla yerde yatan sevgilisini gösterdi. Bağırdı. "Onu görüyor musun? İki yıldır delicesine aşık olduğum adam senin yüzünden ne hale geldi. Artık öldü o. Ve sen bir hiçsin. Senin için ter dökmeye bile değmez be." Asasını beline toplayarak geriye doğru atıldıktan burktuğu ayağıyla sendeleyerek yerde yatan Joshua'ya doğru ilerledi ve yerde duran koluna doğru uzandı. Ağabeyinin arkadan pişmanlık içinde onlara baktığını hisseden genç kız, gözyaşları ve hıçkırıklarına hakim olamadan, ağabeyinden son bir şey dilemişti. "Git ağabey. Lütfen git."


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Beatricia Gallagher
Yönetim
Yönetim
Beatricia Gallagher


Mesaj Sayısı : 584
Gerçek İsim : Yağmur
Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez.
Özel Yetenek : Görücü.
En Belirgin Özellik : Ayşinsever
Rpg Puanı :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Alexandra Rhea Galibina.  Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Alexandra Rhea Galibina.  Right_bar_bleue

Alexandra Rhea Galibina.  Empty
MesajKonu: Geri: Alexandra Rhea Galibina.    Alexandra Rhea Galibina.  Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 1:47 pm

Betimleme; 30/28
Renk ve Paragraf Düzeni; 10/9
Uzunluk; 5/5
İmla; 10/9
Anlatım; 30/29
Kurgu; 15/14



Toplam:92
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twitter.com/#!/yagmurayyildiz
 
Alexandra Rhea Galibina.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Alexandra Rhea Galibina
» Alexandra Rhea Galibina.
» Rhea l
» Alexandra R. G.
» Alexandra.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: