Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Veda

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
J. Christopher Newell
Seherbaz
Seherbaz
J. Christopher Newell


Mesaj Sayısı : 1671
Gerçek İsim : iq T
Patronus : Smilodon Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Cesaret
Rpg Puanı :
Veda Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Veda Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Veda Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Veda Right_bar_bleue

Veda Empty
MesajKonu: Veda   Veda Icon_minitimeC.tesi Eyl. 17, 2011 4:28 pm


Defalarca aramasına rağmen hala bulamamıştı. Umudu tükenmek üzereydi; hem kardeşine hem de saç tokasına olan, Chris'i bu zamana kadar savaşmaya teşvik eden, sonucunda da mutlu bir son olduğunu düşlediği umudu bitmek üzereydi; sönmesin diye elinden gelini yapmasına rağmen küçülen, önemsendikçe daha çok küçülen bir mum gibi...

Çatlak Kazan'da üçüncü hortkuluğun neye benzediğini öğrendikten sonra onu aramaya çalışmasından iki gün sonra; kutsal perşembe gecesine bağlanan gün;

Sabahın ilk ışıklarıyla yüreğindeki heyecanla uyandı Christopher, Eva'yı öldürdüğü evin salonunda... Son derece parlak olan güneşin aydınlatamadığı, karanlığını aralayamadığı çıplak göğsünü gerdikten sonra sırf ayakta durması gerektiği için bir şeyler atıştırdı. Yeterince kendine geldiğinde dün gece karar verdiği (defalarca gitse bile yerinde bulamadığı) kardeşine gitmek için hazırlanmaya başladı. Pek az özen gösterişmiş bir giyinimin ardından alelacele Godric's Hollow'daki Dean Ormanı'nın yakınına cisimlendi.

Şehrin epey dışında, ormanın yamacındaki bu eve kardeşi tom ile tartışarak ayrıldıktan sonra defalarca kez gelmiş ancak Tom'u burada bulamamıştı. İletişim kurmak istemediğinden kaçmakta olduğunu beklemekten başka iyi düşüncesi yoktu. Şansını bir kez daha denemek ve belkide son hortkuluk hakkında bir bilgi bulabilmek amacıyla geldiği evin açık bırakılmış kapısından endişeli bir şekilde içine girdi. Ne ile karşılaşacağını bilmiyor, kendisi gibi Seherbaz olan kardeşine zarar gelmiş olabileceğine de inanmıyordu. Bu düşünüşün Eva'nın ona zarar vermiş olabileceğine dair olan aşırı korkunç fikrin oluşmasını engellemesini umuyordu. Aksi taktirde, gerçek anlamda, çıldırabilirdi.

İki katlı evin alt katında kimse ve yaşam belirtisini üzerinde taşıyan herhangi bir dağınıklık yoktu. Göğsünde delice atan kalbinin korkutucu etkisinden sıyrılmaya çalışarak, usulca ahşap merdivenlerden yukarı çıktı. Görmeyi umduğu dağınıklık, yaşama dair kanıt, burada mevcuttu. Ancak pek normal olmayan bir şekilde büyü kokusu alıyordu. Telaşlı kalbinin atışlarını durmak imkansızlaşmaya başlamıştı ki odaya bütünüyle girdiğinde gördüğü manzara onu daha da korkutmultu. Toka!

Saç tokası kahverengi tonlarının ağır bastığı, soft odanın ortasında duran ahşap sehpanın üzerinde parıldıyordu. Madam Caroline'nin anlattığı gibi som altından yapılma, üzerinde parlak taşlar olan anka kuşu. İki gün öncesine kadar görmeyi istediği tek şey şimdi adını bile duymak istemediği, görmeyi umduğu son şey olmuştu. Hortkuluğun buraya kadar gelmesini sağlayanın Tom olması onun ne derece korkutucu vadelerden geçeceğine dair düşünceler akıyordu Christopher'in aklından. Daha önce Diana'ya verilmiş bir hortkuluğu almak kadar temiz bir iş ve kardeşinin yaralanmamış olmasını umuyordu. Hortkulukları yok ettiği günkü hissizliğini vücuduna giymeye başladığını, umarsız, istemsiz hareket ederek saç tokasını alan elleri ispatlıyordu. Bedenine dair savunma mekanizması olan bu hal, Christopher'in mesleki ehilliğinden kaynaklanan, hata yapmayı azaltıcı bir davranış olmalıydı. Öyle ki eline iki kez aldığı hortkuluklardan bir tanesini daha alırken daha temkinli davranarak oluşabilecek aksiliği önlüyordu.

Altından yapılmış ve üzeri değerli taşlarla süslenmiş, aile yadigarı saç tokası üzerinde barındırdığı tüm geçmişiyle Christopher'in ellerindeydi; atıyordu. Diğer ikizlerini yara bere içinde yok ettikten sonra ellerindekine karşı bir sempati beslemek neredeyse imkansızdı. Ona dokundukça içi kararıyor, içinde kardeşi için yaktığı umut ışığını söndürüyordu. Chris daha fazla dayanamayarak onu derhal yok etmesi gerektiğine karar verdi; Eva bedenine kavuşamadan, kavuşması imkanını sonsuza kadar egale ederek...

Christopher pencerenin ötesindeki, civardaki tek bina olan evin arkasındaki ormana baktı. Saç tokasının yok edilebileceği, civardaki en yakın ev en ideal yerin burası olduğuna karar vermişti ki ormanın ortalarında bir yerde ulu ağaçların arasından çıkan göz kamaştırıcı sarı ışık hüzmesini gördü. Saç tokasını cebine koyup, aklına gelen tek kişi Tom olduğundan, çırpınan kalbinin sebep olduğu telaşla ormana doğru koşmaya başladı. Orada her ne oluyorsa kendini güvence altına almak için güçlü bir hayalbozan büyüsünü uylamıştı. Delicesine koştuktan sonra ışığın geldiği yere yaklaştığında bir çığlık duydu. Kardeşinin çığlığıydı.

Öylesine korku ve telaş hissediyordu ki yaptığı hayalbozan büyüsü etkisini yitirmeye başlamıştı. Yer yer ormanın çimeni, yer yer ise Christopher'in bedeni olan büyücü olay yerine yaklaştığında dehşet verici, kan dondurucu bir manzarayla karşılaştı. Kardeşi Tom bir yazanın başında durmuş sağ elinin parmaklarını kesiyordu. Perişan olan Chirstopher üzerine yaptığı büyünün etkisini tamamen yok edecek kadar telaş içinde, içine bir insanın sığabileceği kadar büyük olan kazanın yanındaki kardeşine doğru koşmaya başladı. Görünür bedeninin çıkardığı sesler sebebiyle farkedilen Christopher Tom'un delice bakan gözleriyle karşı karşıya geldi.

"SAKIN YAKLAŞMA!"

Tom sözlerine itaat edilmesini beklemeksizin sağlam eliyle tuttuğu hançeri ağabeyine doğru fırlattı. Kendisine gelen bıçaktan son anda kaçabilen Chris, Tom'un yaptığı gibi asasını eline aldı.

"Dur Tom. Bunu yapma. Eva hortkuluk yapacak kadar korkunç biri ve sana kötülük yaptırıyor. Sana her ne vaad ettiyse kanma, Lütfen."

"Senin bile hayal edemeyeceğin bir güç vaad etti, James. Eva muhteşem bir büyücü, bunu yapabilecek kadar güçlü. Senden de güçlü ve şimdi diriliyor! Kaybettin! Eşini öldürdüğün ortaya çıktığında Azkaban'ı boylayacaksın!" Delice gülüyor, asasını her an saldıracakmışcasına, sıkıca tutuyordu.

Tüm bu duyduklarına inanamayan ve kardeşinin yatıştırılması imkansızlaşan Chris, asasını tıkırdamaya başlayan kazanı yok etmek için doğrulttu. Kardeşi öylesine delirmişti, öylesine çıldırmıştı ki durmaksızın lanetler göndermeye başladı. Parmaklarını kestiği sağ elinden akan kanlar şiddetini arttırdıkça Tom da saldırısının, gönderdiği büyülerin şiddetini arttırıyordu. Kaçmak imkansız hale gelmişti ve bir lanet Christopher'in savunmasından sıyrılarak göğsüne isabet etti.

Yere düşen Chris kalkamayacak kadar ağrı çekiyordu. Olan biteni göremilmek pek zordu ancak inanılmaz bir olaya tanıklık edebilecek bir açıyı yakalayacilmişti. Kazanın içinden yeniden doğan Eva'nın çıplak bedeni tiz kahkahalarla sarsılıyordu. Uşağının takdim ettiği asasını alıp beyaz pelerini üzerine giyerken konuşmaya başladı. "Aferin Tom, beni geri getirdin. Ama artık sana ihtiyacım kalmadı" Az önceki şükran borçlu sesi şimdi nefret doluydu; "Avada Kedavra!"

Cansız beden yere yığılırken Christopher çağresizce, iç yakan bir feryat kopadı. İçi acıyordu. Yanıyordu. Hem kardeşine duyduğu hasretle hem de onu öldüren Eva'yı öldürme isteğiyle yanıyordu. Öfkesinin bedenindeki diriltici etkisiyle zar zor ayağı kalktı ve yerdeki asasını kapıp katile doğrulttu.

"Neden, neden bunu yapıyorsun?"

Eva tiz bir çığlığa benzeyen kahkaha attı. "Ben mi, bunu 'sen' yapıyorsun?" Bu sözler Christopher'in bir an için afallamasına neden olmuştu. "Bunu ben sana zorla yaptırdım. Seni büyüledim ve hasta olmanı düşünmeni sağladım; başından beri, okuldayken... Yaptığım iksirler seni tedavi değil hasta ediyordu. Beni öldürdüğün gün aptalca bir şey yapıp iksiri içmedin. Hatalık evresinden normale geçen beden sancılanır. Dengesizleşir. Ve senin tahmin bile edemeyeceğin hortuluklarımın üçüncüsünü yaptığım gece, güçsüzken, beni öldürdün."

"Bunu nasıl yapabildin. O insanları nasıl öldürebildin."

"Zor olmadı. Hak etmişerdi. Muggleler. Birisini çatlak kazandan çıktığımda öldürdüm. O gece sen de oradaydın; aptal Diana ile birlikte. Ne büyük tesadüf. Bense yan masada oturan okuldan arkadaşımın, sen de tanıyorsun; senden önceki sevgilim, bedenindeyken sizi dinledim. Hatta o gece hayal görmeni ben sağladım. Hasta olduğunu sanmana devam etmen için. Bir müddet daha oyalamalıydım seni. Hortkulukları bulmaya başlayabilirdin. Evdeki, son yaptığım hortkuluk olan kolye henüz gizlenmesi için birine emanet edilmemişti ve bu riskliydi. O kolyeyi bulsaydın diğerlerini de bulabilirdin. Diana'ya verdiğim broşu o açamamıştı ama sen açabilirdin; onu senin çatalağız yeteneğin ile, seni, işlerimi görmek için defalarca kez lanetlediğim günlerden birinde, kullanarak kilitlemiştim. Diana'nın, hogwarts professörünün, bir hortkuluğu anlasa bile açamadığından ilgilenmeyi bırakmasının sebebi de bu zaten. Yani anlayacağın çok yardımıcı oldun James."

Bu oldukça vurucu olmuştu. Defalarca kez onu aklayabilmeyi uman kalbine lanet ediyordu. Kardeşini kurtaramayan bedenine lanet ediyordu; ağlıyordu. "Cani! Seni sevmiştim."

Christopher Eva'yı gerçekten sevmişti. Deliler gibi. Cehennemin içindeyken ona ışık olan, su olan, hayat olan kadına tapmıştı. Geçirdikleri tüm o mutlu anların bitmesinden korkacak kadar aşık olmuştu. Şu anda karşısında olan bu habis bedenle iyi günler geçirmişti, mutlu günler...

Christopher'in yaşlı ve geçmişteki hayallerle dolu gözleri Eva'ya bakıyordu. Nedense kardeşini öldürdüğü gibi onu da öldürmek isteyen asa tutuşuyla durmayı bırakmış, etrafa nerede olduğunu anlamlandırmak istermişcesine bakınmaya başlamıştı. Gözleri Christopher'i bulduğunda ise duraksadı. "'James! Seni seviyorum.'"

"Eva?"

Bu sefer gözlerinden yaş akan kişi Eva'ydı. Yalvarırcasına bir sesle Christopherle konuşuyordu. "Canım, başım ağrıyor. Bana yardım et, iyileştir. Lütfen."

İlk konuşmasında rol yaptığını düşünen Christopher şimdi eşi Eva'nın söylediklerinin tamamıyle yürekten olduğuna koşulsuzca inanıyordu. Öylesine gerçekti ki bu an geçmişin aktığı gözlerinde parlarken içine huzur dolduruyordu. Sonrasında ise yerini endişeye, korkuya bırakan belirsiz bir gri renge bırakıyordu yerini. Eva'nın bu şekilde davranması normal olamazdı. Anlattıklarıyla şu an olanlar birleştirilince ortaya çıkan sonuçlar yaşananları bütünüyle, hiç bir kusura meal vermeksizin destekliyordu. Hasta olan Eva'nın ta kendisiydi. Yıllarca sevdiği kişinin sevgisini kazanabilmek için onu hasta yapıp bakan, öldüğünde kendisinden genç yaştaki aşkını bırakmamak adına geri dönmek için hortkuluklar yapan, çaresiz bir hasta.

"Eva, canım. Bana gel, elimi tut."

"James, beni bırakma." Kendisine uzanan, kurtuluşa çekilen bu umudu tutmak için elini uzattı.

"Eva! biricik seviglim. Seni seviyorum inan buna seni asla bırakmam. Elimi tut ve gidelim buradan. Sadece hastalandın, geçecek."

"Ben HASTA DEĞİLİM!" hasta zihninin ele geçirdiği bedeni yeniden deliye dönen Eva, irice açılmış gözlerinin deldiği kişiye asasını sallamaya başladı.

Üzerine gelen büyüleri geri püskürterek Eva'nın yavaşlamasını sağlamıştı Christopher. O yerde kıvranarak ayağı kalkmaya çalışırken aklında saptanamaz hızda akan düşünceler vardı. Eşinin hastalığı kesindi; bir daha iyileşemeyecek kadar ciddi olduğu da... Ya öldürmeliydi ya da onun tarafından öldürülmeyi beklemeliydi. Ağlamaya başladı. Bu kez canından çok sevdiği biricik eşi Eva için. Dudaklarını mühürleyen, boğazını dağlayan, yüreğini yaralayan vicdanını hiçe sayarak, tüm bu acı duyguları azaltır umuduyla feveran bir kükreyişle haykırdı; "Avada Kedavra!" İkinci kez öldürmüştü; ama bu sefer yaşanan herşeyi en ince detayına kadar her bir hücresinde yaşayarak...

Göz yaşları hem kardeşi hem de biricik eşi Eva için akarken güçsüz düşen Christpher yere diz çöktü. Ellerini kirli suratına kapamış hışkırarak ağlıyordu. Tam o sırada cebinde kıpırdayan bir şey hissetti; hortkuluk! Hemen cebinden çıkarıp yere attı. Açılması gereken bir haznesi olmadığından direk yok edilebilirdi. Bir an için kararsız kalsa da bundan önceki hortkukları yok etmek için kullandığı zebani ateşinin yırtcı hayvanlarını asasından bir kez daha çıkardı. Hortkuluğun son çığlığı ile asasını geri savurarak ateşi geldiği yere gönderdi. Bu seferki diğerlerinden kolay olmuştu ancak ruhsal olarak pek tabiki en yıpratıcı olanıydı. Öyle ki düşüncelerinin olamsı gerekenyerde yalnzıca hayalleri vardı; mutlu, güzel hayaller...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Veda
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Veda

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Büyücüler Bölgesi - İngiltere :: Godric's Hollow :: Dean Ormanı-
Buraya geçin: