Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karanlıktan Öncesi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Vincent Slyfield
Seherbaz
Seherbaz
Vincent Slyfield


Mesaj Sayısı : 42
Gerçek İsim : Ozan.
Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Sakinliği.
Rpg Puanı :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue90 / 10090 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue45 / 10045 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue

Karanlıktan Öncesi Empty
MesajKonu: Karanlıktan Öncesi   Karanlıktan Öncesi Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 2:38 pm


    Kırık, dökük, dağınık… Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın Vincent’in hayatı her birinden bir farklı, her birinden bir azda olsa öyleydi. Kişiliğini evine mi yansıtmıştı bilemiyordu fakat küçük dairesinde yerinde duran sadece pencerenin önündeki tozlu saksıdan başka bir şey değildi. Adam kısa bir kahkaha atarken çoktan sesi yankılanıp tekrar kulaklarına dönmüştü. Yüzündeki sahte gülümseme silinip anıları etrafa dağılmış bir şekilde gözlerinin önünden geçmeye başlamıştı, ellerini yüzünün iki yanına koyup kendine gelmeye çalıştığı her saniye sanki hatıralar ikiye bölünüyordu. Tekrar sinik bir kahkaha… O saksı ve adını bile bilmediği güzel renkli çiçeği ilk aldığı günü hatırlıyordu. Küçük bir kızdan satın almıştı adam, belki de herhangi bir şeyi sevebilmeyi ümit etmişti. Çok değil, tek bir gün geçmeden kuruyup çürümeye yüz tutmuştu çiçek. Tüm gün ışığın altında durmasına rağmen… Adam ellerini eski koltuğun kenarlarından tabana değecek şekilde sarkıtmıştı. Cebinden kalitesiz sigarasını çıkarıp ateşe tutmuştu, ağzına götürüp derin bir nefes aldıktan sonra o çiçeğe insanlardan hatta kardeşlerinden daha çok benzediğini düşünerek ayağa kalkmıştı.

    Siyah cübbesini kaldırıp kollarını geçirmişti. Tam ortasından çatlayıp ikiye ayrılmış aynasından kendi yansımasına bakıyordu adam. Cübbenin siyahı kanına damla damla karışıyordu sanki, canını acıtacak şekilde başı ağrıyordu adamın. Kabullenmesi gereken şeylerin olduğunu biliyordu, geri dönüşü olmayan şeylere kalkıştığını da elbette... Çiçeğe benziyordu çünkü o da aydınlığın altına yetişip büyümüştü, çiçeğe benziyordu çünkü o da ışığın altında çürümüştü. Hiç bir zaman kalbine ulaşamamıştı iyilik dolu düşünceler, hiç bir zaman insanlara yardım etme fikri onu heyecanlandırmamıştı. Ailesinin yanında yaşadığı onca süre işkenceden farklı değildi. Bu gece cübbenin diğer parçasını da giyinecekti, belki de tamamlanacaktı içindeki dipsiz boşluk, ya da sonlanacaktı acınası şekilde, hayatı. Maskesini eline alıp yüzüne götürmüştü, son kez bir bakış atmıştı aynaya. Ortadan ikiye ayrılmış yüzü her zamankinden korkunç gözüküyordu, tek gözünde devrilemez bir kararlık, diğer gözünde derin bir bakış. Hayatına karşı durmuş, ihanetin pençelerinden nefes alıp verdiği karelere izleyici kalmıştı. Herkesten yukarda olduğunu hissediyordu, çünkü bu sefer emir alacak olan o değildi. Her şeyden öte hissettiği his, sertçe esen rüzgârın sesi... Evet, özgür hissediyordu. Gözlerini kapatıp maskesini yüzüne geçirmişti adam. Yansımasına bakmadan arkasına dönmüş ve tek hareketiyle sihirli sözlükleri tek nefeste karanlığa fısıldayıp cisimlenmişti.

    İlk hissettiği havanın ağırlığıydı. Hiç bir zaman hiç bir dine inanmayan biri olsa da bu yıkık dökük yerde kendini farklı hissettiğini kabul etmişti adam. Onun için somut şeyler her zaman önemli olmuştu fakat din hiç bir zaman onun gerçeklik anlayışıyla örtüşmemişti. Burada aldığı tek nefesten tüyleri diken diken olmasına yetmişti. Yıkık dökük taş parçaları, onun bir tarafında önem taşıyordu, diğer tarafında ise umrunun kıyılarından bile geçmiyordu. Her şeye rağmen burası dünyanın sahteliğinden sıyrılabilmeyi başarmıştı. Zifiri gecenin sisini yararak adımlarını sıklaştırmıştı seherbaz. Aklında ki kelimelerle gördüğü yerde rotasını belirlemeliydi, tek sorun burada ki ışık sadece tüten sigarasının ucundan başka bir şey değildi. Lumos'u deneyebilirdi, salak olsaydı. Hiç bir hataya göz yummamalıydı. Gözlerini kırpıştırıp karanlığa adapte olduğunda tarif edilmiş yıkıntılar arasında küçük bir boşluğun varlığını fark edebilmişti. Sakin ve emin adımlarla taşların arasından geçip karanlık koridorda ayak seslerinin eşliğinde ilerliyordu...



En son Vincent Slyfield tarafından Cuma Eyl. 09, 2011 8:28 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caleb J. Prophet
Uçuş Profesörü
Uçuş Profesörü
Caleb J. Prophet


Mesaj Sayısı : 108
Patronus : Fok. Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Düşüncelerini, asla hareketlerine yansıtmaz.
Rpg Puanı :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue97 / 10097 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue49 / 10049 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue

Karanlıktan Öncesi Empty
MesajKonu: Geri: Karanlıktan Öncesi   Karanlıktan Öncesi Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 3:44 pm

    Titreyen ışığın altına uzanan, aynadan görüyordu yansımasını. Ruhunu kaybetmiş, ilk günkü kadar ışık veremeyen bir lambaydı sadece. Nereden çıkıyoru buna yüklenebilecek bu kadar anlam. Neden, kendisine baktığında gözlerinde gördüğü tek parlaklık intikamın parıltıları oluyordu. Hayatı, rol yapmak ile geçiyordu. Peki aslında kimdi, nasıl birisiydi. Gerçeklikte kaybediyordu kendisini, rolüne kaptırıyordu ve hayatını yöneten o büyülü güç ile anlaşma yapmaya çalışıyordu. Zincirlerini kırıp, gökyüzüne yükselmek istiyordu; daha fazla yükseğe, en yükseğe. Kimsenin çıkmaya cesaret edemediği zirveye... Cesareti, aynanın üstünde ki lamba gibi kayboluyordu sanki. Günden güne cesaretini oluşturan hislerini kaybediyordu. Lanetlendiği günü hatırlıyordu, bir daha ağlamamaya yemin ettiği günü; intikam ateşinin içinde yandığı günü görüyordu gözleri. İntikamını herkese cesaret olarak gösterişini ve bu sayede her zaman onların yanında yer edinebilmeyi. Tanrının kendisine hediyesiydi, hislerini suratında ki ve tüm vücudunda ki donuk ifadeyke hiç kimseye aktarmaması. Kanatları kesilmiş gibi yaşıyordu. Uçmaktası ve zirveye çıkmaktası yasaklanmış bir kuş gibi. Dudaklarını yalayıp, boğazından içeri süzülen rüzgarın; göğsünü kabartmasıydı arzusu. İmkansız olsa da gözünde...

    Aynanın karşısında giydiği cübbe ve taktığı maskeden sonra, evden ayrılmaya hazırdı artık. Muggle’larla birlikte yaşıyordu, ailesini katleden o hainlerle. Onlara yardım amaçlı gelen, iyilik perilerini öldüren vahşi canavarlar ile... Ama bunu yapmalıydı, yoksa hiçbir zaman saklandığı gölgeden çıkıp birisini içeri çekemezdi. Aydınlıkta yaşayıp, gölgeyi hissetmeliydi. Sırtından vuran güneşin, önüne doğru uzattığı gölgeyi şahlandırmalıydı. Onun gücüyle harekete geçmeliydi. Asasını cübbesinin iç cebinden çıkartıp, kısa ve çapraz bir harektten sonra gökyüzünde siyah dumanlar içinde ilerlemeye başlamıştı. “Yolumuz uzun..” diye geçirirken içinden kendi hızının farkında değildi belli ki...

    “Arındır ruhumu günahlarımdan, intikam ile yanan gözlerimden... Daha fazla acı çekmeme izin verme, çünkü çektiğim acı onların çekeceği acının yanında hiçbir şeydir...”

    Sol omzu ağırdı, hemde çok. Günahları duaları ile sevişir bir halde alay ediyordu kendisiyle. Gölgede olmak böyle bir şeydi. Kimsenin onu anlamasını beklemiyordu, tanrının bile... Ama ölene kadar devam edecekti intikam mücadelesi. Gölgenin askeriydi çünkü, gölge ile başlamıştı hayatına bir güneş tutulmasında gölge ile bitecekti hayatı kendi elleriyle onurlu bir biçimde. Bir korkak gibi, kabuğunda ölmektense savaş meydanında ölümüne savaşıp gölgenin ruhunu yüceltmeliydi...

    Adımını atarken nemli toprağa, ileride harabeye dönmüş kiliseyi görebiliyordu. İnerken suratına vuran rüzgar ile açılan kapşonu tekrar başına geçirirken yürümeye başlamıştı Caleb. Gözleriyle etrafa bakmıştı, kimse yoktu. Harabe’ye vardığında, taşların arasından zorlukla görünen boşluğa doğru ilerlemişti. Karanlık koridora girmişti en sonunda, hiçbir şey gözükmemesine rağmen asasını herhangi bir şekilde kullanmayacaktı. Karanlığın varlığını seviyordu. Koridorun bitiminde, kilisenin varlığının son kalıntısı duruyordu. Çok büyük olmayan bir mahzeni duruyordu. İçeride ise, herşeyden daha karanlık olan ve Caleb’in buluşması gereken kişi. Aynı kendisi gibi, cübbe ve maskeyle tam karşısında duruyordu. “Benden önce gelmişsin... Hedefi belirledin mi? Hedef hakkında ki bilgileri öğrenebildin mi? İstenilen bilgiler bunlar... Eğer herşey hazırsa, bir hafta içinde amacımıza ulaşacağız demektir...”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vincent Slyfield
Seherbaz
Seherbaz
Vincent Slyfield


Mesaj Sayısı : 42
Gerçek İsim : Ozan.
Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Sakinliği.
Rpg Puanı :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue90 / 10090 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue45 / 10045 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue

Karanlıktan Öncesi Empty
MesajKonu: Geri: Karanlıktan Öncesi   Karanlıktan Öncesi Icon_minitimeCuma Eyl. 09, 2011 8:28 am

    Karanlık mahzende havayı titreştiren sadece Vincent’in karşısında duran adamın ağzından çıkan kelimelerdi. Bu gizli yerin varlığından haberdar olan kaç kişi var diye geçirmişti adam aklından, belki de endişelerinden, belki de sadece çocuksu bir meraktan. Fakat hatasızlıklarından kaynaklanan bir sonuca gitmek akla yatkın görünüyordu. Şu saatlerde bu iki kara cübbeli adamın bir kilisenin mahzeninde olduğunu bilen kimse yoktu, kendileri hariç… Hafifçe bir esinti adamın tüylerini okşayıp geçerken yüzüne hafifçe bir tebessüm yayılmıştı. Rahattı, bir adamın ölümünden bahsederken hiçbir endişe taşımamakla birlikte kendi hayatında hissettiği en özgür zamanlarını hissediyordu. Tüm endişeleri bedenini terk ederken havanın ilginç ağırlığı da adamın omuzlarını bırakmışa benziyordu. Kabullenmek ne kadar zor olursa olsun o bir haindi, bakanlığa ait değildi, hiçbir zaman gerçek bir hayata, gerçek bir kişiliğe sahip olmamasına karşısında özgür olabilme fikri Vincent’i baştan çıkarmaya yeterliydi.

    Tümüyle düşüncelerinden kurtulduğunda aklını plana vermişti adam, kısa saniyeler içinde belirlediği iki hedefin arasında bir seçim yapmalıydı, kimin yaşayacağı ve kimin öleceğini belirlemek sadece ağzından çıkacak birkaç kelimeye bağlıydı. Karanlık adamın ne kadar istekli olduğunu görmüştü, aceleci bir tavrı vardı, onu tanıyordu en azından öyle sanıyordu. İş ilişkisinde öğrenebileceği şeylerin kısıtlı olduğunu biliyordu fakat adamın ölüme susamış biri olduğunu anlamak için günlerce onu analiz etmesine gerek yoktu. Kesin kararlar verebilecek birilerine her zaman ihtiyaç duyulurdu. İstese tüm düşüncelerini ona açıklayabilir ve iki hedeften birini seçebilirlerdi, evcilik oynuyor olsalardı. Karar Vincent’ındı. İlk hedefi eskiden büyük bir pozisyonda olduğunu bildiği bir çalışandı, şuanda paradan başka bir şey düşünemeyen ayak pas pasından başka bir şey değildi, ellili yaşlarında çelimsiz bir adamdı. Kolay bir hedef olabilirdi, eski pozisyonunun verdiği popülerlik kendilerinin aleyhine işleyebilirdi. Lakin yaşlı bir bunağı öldürmenin hiçbir şeyi kanıtlamayacağını biliyordu. Yeni, genç daha çetin ceviz birileri olmalıydı. Bakanlığın gözünü korkutmak için iyi bir hedef seçmesi gerekiyordu, bu onu diğer hedefine sürüklemişti.

    25-30’lu yaşlarında bir adam. Esrar dairesinden olduğunu biliyordu ve adının bakanlıkta çok duyulduğundan emindi. Yakın zamanda terfi edilecek birinin adı her zaman dedikodulara konuk olmuştur, ne acı. Yaşından daha genç gözüküyordu, çetin ceviz bir herif. Dairenin hakkını verdiklerini düşünüyordu adam, tam olarak ne iş yaptığı hakkında çok az fikri vardı. Emin olduğu tek şey onun ölümü büyük bir kargaşa için yeterliydi ve bu kolay olmayacaktı. “Shaun. Shaun Davis.“. İsim dudaklarından karanlığa karışırken birkaç saniye duraklamıştı adam. Tekrar harekete geçtiğinde elini cübbesinin iç cebine götürmüştü. Kalitesiz bir fotoğrafı elinde tutuyordu adam. Diğer cübbeli adama vermek için ona doğru uzattı fotoğrafı. “Esrar dairesinde çalışan popüler birisi. Yakın zamanda terfi alacağını söyleyebilirim. Bağlantılarından haberdarım lakin hepsi korkak tipler. Kabuklarından çıkmaya cesaret edemeyecek yaşlılar.”. Daha fazla konuşmaya gerek var mıydı, emin değildi adam. Yeri belirlemeleri gerekecekti. Küçük bir bilgilendirme işe yarayabilirdi. “Belirli aralıklarla Godric’s Hollow’a uğradığını biliyoruz.”. Vincent düşüncelerini dile getirmişti, sıra diğer karanlık adamdaydı. İşe yarayabilecek başka bilgileri edinebilirdi elbette adam. Bakanlıkta konuşmalara dâhil olduktan bir saat sonra çalışanlar hakkında istemediği kadar bilgi edinebilirdi. Fakat bu aynı zamanda sizi bir numaralı şüpheli sırasına yükseltecektir. Herhangi bir ipucu vermeden bitirmek konusunda hemfikir olduklarını umuyordu Vincent. İki adamda bulundukları tehlikenin farkında olmalıydılar.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caleb J. Prophet
Uçuş Profesörü
Uçuş Profesörü
Caleb J. Prophet


Mesaj Sayısı : 108
Patronus : Fok. Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Düşüncelerini, asla hareketlerine yansıtmaz.
Rpg Puanı :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue97 / 10097 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Karanlıktan Öncesi Left_bar_bleue49 / 10049 / 100Karanlıktan Öncesi Right_bar_bleue

Karanlıktan Öncesi Empty
MesajKonu: Geri: Karanlıktan Öncesi   Karanlıktan Öncesi Icon_minitimeCuma Eyl. 09, 2011 1:15 pm

    Sorusunu sormuş bekliyordu Caleb, gelecek cevaba göre şekillencekti gelecek. Birileri ölecek ve birileri diri kalacaktı. Yaşamayı haketmeyen kişi, sadece birkaç kelimeye bakıyordu. Bu kadar kolaydı birisinin ruhunu bedenin ayırmak, birkaç cümle söylenir birisi emir verir. Havada uçuşan yeşil ışıklar ve yere yığılan ruhsuz bir beden...

    Ailesi öldürükten sonra ki hali geliyordu aklına... Yardım mıydı ihtiyacı olan tek şey, yoksa kendi şansını kendisi yaratıp hayatına devam etmesi miydi? Yalnızdı, güvenebileceği kimsesi kalmamıştı. Ne kadar büyük olduğunu hayal bile edemediği dünyada tek başına kalmıştı. O zamandan beri vardı içinde, yalnız kalmasını sağlayanlara duyduğu nefret. O zamandan beri hissediyordu acıyı. Karın boşluğuna yediği yumruk gibi, kesiliyordu nefesi... Tekrar nefes alabilmek için çabalıyordu ama ağzını açıp içeriye hava çekmeye çalıştığında karşılaştığı tek şey daha fazla acı oluyordu... Gözlerinin önünde kaybolmuş bir hayat, vücudunun önünde yükselen bir beden; suratına sıçrayan kanı, elinin tersiyle silmeye çalışan bir çocuk. Kaç büyücü böyle bir hayata sahipti ki. Kim anlayabilirdi ki, varlığın bir anda yokluğa dönüşmesini. Kim hissedebilirdi, Caleb’in içinde hissettiklerini.

    Caleb; sorusunu sorduktan sonra birkaç saniye içinde düşüncelere dalarken, adamın cevabıyla irkilmişti maskenin içinde. Gayet ciddi bir ortam vardı ve adamın cevabı da ortamla aynı ciddiliği taşıyordu. “Shaun. Shaun Davis. Esrar dairesinde çalışan popüler birisi. Yakın zamanda terfi alacağını söyleyebilirim. Bağlantılarından haberdarım lakin hepsi korkak tipler. Kabuklarından çıkmaya cesaret edemeyecek yaşlılar... Belirli aralıklarla Godric’s Hollow’a uğradığını biliyoruz.”

    Kimin öleceği belli olmuştu. Artık iş sadece, kısa bir takip ve karanlığın içini aydınlatacak birkaç ışığa bakıyordu. Gökyüzüne yükselecek ruh, gelecek neslin kendilerini aydınlık sanan zavallılardan uzakta yaşamasını sağlayacaktı. Adları her ne olursa olsun, sonları yavaş yavaş geliyordu. Şu an en alttan başlayacaklardı birilerini öldürmeye. Ölüm yiyenler için en alttı, bakanlıkta ise hatrı sayılır derecede adı geçen birisi olacaktı. Esrar dairesinde çalışan, seherbazlarla ilişkili olan birisi. Bizi araştırmakla yükümlü birisi... Herşey başlıyordu, yavaşça en tepeye doğru ölecekti insanlar. Korku salınacaktı içlerine, korkanlar bir şeyleri yapmaktan vazgeçecekti. Korkmayanlar ise gölgenin içine çekileceklerdi...

    Caleb, elini cübbesini içine doğru atıp ufak bir kağıt çıkartmıştı. Karşısında duran adama doğru uzatıp “1 hafta boyunca her gün saat 17.00’da bu noktada olacağım. Burası sadece büyük bir arazi, kahverengi bir baykuşun buraya uçması kimsenin ilgisini çekmeyecektir. Kahverengi baykuş, uçtuktan sonra ki akşam Godric’s hollow’da buluşalım. Yapılması gerekeni orda yapabiliriz...” bir süre sessizce bekledikten sonra “Baykuşu bekleyeceğim...” demişti Caleb. Başıyla bir kez daha selam verdikten sonra, mahzenden çıkan koridora doğru yürüyüp yıkık dökük açıklığa geldiğinde cübbesinden asasını çıkartıp havada çapraz bir sallayış yaptıktan sonra gökyüzünde hareket etmeye başlamıştı. Titrek ışığın aydınlattığı evine doğru gidiyordu. Uzanıp dinlenmesi, kendisini işleyeceği cinayet için hazırlamalıydı. Gölgeye dua etmeliydi. Ancak o bağışlayabilirdi kendisini...



Out: Rp Sona Ermiştir...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karanlıktan Öncesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Dünya Şehirleri :: Berlin :: Yıkık Kilise-
Buraya geçin: