|
| | Alımlar. | |
|
+16Adrasteia Quiwen Ailsa Lotharingia Rudesser T.M. Werop Robert de Marqué Albusan Giana Stensie Maraqué Aredhel Clementé Rose Laquisha Madolen D. Orlêans Cassandra Masen Euterpe Châtillon Satellite Romolius Jazzy Oldwyn Beatricia Gallagher Alexandra Rhea Galibina Veronica K. Folchart Elais Anja Brennt 20 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Elais Anja Brennt -
Mesaj Sayısı : 841 Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 2:55 am | |
| Yetenekler; - Veela/Yarı Veela - Zihinfendar - Zihinbendar - Görücü - Animagus - Çatal Dil - Metamorfmagus
Form;
Ad-Soyad: Rp Puanı: İstenilen Yetenek: Örnek Rp:
Animagus için hayvan: Metamorfmagus için iki model:
En son Elais Anja Brennt tarafından Cuma Ağus. 19, 2011 6:22 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Veronica K. Folchart Beauxbatons V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 507 Gerçek İsim : Esin. Patronus : Eltorn Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Bina arkadaşlarından bayağı farklı. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 10:31 am | |
| Veronica K. Folchart Doksan üç. Şimdi toplam 2 ünlüm mü olacak yoksa bir asil iki meta ünlüm mü olacak? Nina Dobrev ve Kristen Bell'i istiyorum, bir ünlü daha eklemem gerekir mi?
Fransa'nın görüp görebileceğiniz en güzel şehri olan Paris'te her şey olağan durumdaydı, en azından mugglelar için. Sihir barındıran caddelerde büyücüler koşan cadıya yol vermek için kenara dağılıyor, onun peşinden koşan adamlardan ise köşe bucak saklanmaya yer arıyordu. Hızlıca bir sokağa sapıp muggle caddesine fırlarken bir adama çarpıp onu yere düşürdü. Özür dilerim anlamında bir şeyler mırıldanırken adamın onu duymadığına emindi ama fazla umursamadı. Saklanacak bir yer bulması gerekiyordu, hem de en acilinden. Koşmaktan yorulmuştu, bütün Paris'i koşarak geçtiğine emindi. Keskin bir şekilde yolunu değiştirip bir ikinci el dükkanına dalarken olabildiğince eşya kapıp deneme kabinine koştu. Şansı varsa farklı biri olduğuna inandırabilirdi onları, bir umut. Kapıyı kilitleyip aynanın olduğu duvara yaslanırken 'Lütffen,' diye düşündü sadece. 'Lütfen, lütfen, lütfen, gidin başımdan.' Adamların dükkana girip çalışanlardan birine bağırdığını duyduğunda korkundan ölecekti. Elinde duran şeyleri fark ettiğinde olabildiğince hızlı bir şekilde aynaya doğru dönüp şapkayı eline aldı ancak aynada gördüğü kendisi değildi.
Yani, gerçekten kendisi değildi. Orta yaşlı dul veya evde kalmış şu zengin kadınlara benzemişti. Kahverengiye çalan sarı saçları kıstırmalı bir toka ile topuz şeklinde toplanmıştı ve kırılacakmış gibi incecikti. Burnu küçülmüştü ve gözleri kahverengiye dönmüştü, koyu bir tane. "Neler oluy-" dedi şok içinde yüzüne dokunarak. Aynadakinin kendi yansıması olduğundan emin olmak için yavaşça eğilip yerden bir yelpaze aldı ve aynanında aynısını yapıp yapmadığını görmek için onu izledi. Ayağa kalktığında hala şaşkınlığını atamamıştı ancak kapının kırılıp onu aynaya doğru yapıştırması üzerine kendine gelebildi. "Comment osez!*" dedi aksanıyla, yelpazeyi tıpkı o kadınlar gibi sallamaya başlayarak. Adamlar onu geçip yanındaki kabine geçerken ne kadar şanslı olduğunu fark etti. Titrememeye çalışarak olabildiğince hızlı adımlarla dükkandan çıktı ve yelpazeyi dükkanın önündeki masanın üzerine fırlattı. Yeterince uzaklaştığına emin olduğunda koşmaya başladı ve evine girip kendisini odasına atana kadar durmadı. Aynanın önüne yalpalayarak ilerledi, görmeyi beklediği şeyden kendisi bile korkuyordu aslında. Aynanın tam karşısında durduğunda yine aynı kadını gördü, sarışın hanımefendi. Tam eski haline nasıl döneceğini merak ederken saçları kıvırcıklığını bırakıp dümdüz oldu ve gözleri tekrar yeşile döndü, yüz hatlarının tamamı geri geldi. "Neler oluyor?" dedi tekrar, yüzüne dokunarak.
*Ne cürret tarzı bir şey olması lazım. | |
| | | Elais Anja Brennt -
Mesaj Sayısı : 841 Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 10:33 am | |
| Bir asil ünlünün yanında başka bir ünlü olacak. Yani iki model. Onaylanmıştır. | |
| | | Alexandra Rhea Galibina Hogwarts V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 258 Gerçek İsim : aslısu l Patronus : Ejderha. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Yeşil gözleri onu çekici kılıyor. Ayrıca fazla zeki. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 11:06 am | |
| # Alexandra Rhea Galibina. # Doksan iki. Karanlığın ardında şiddetli sis, çalılıkların haricinde bir şeyi belli etmiyordu. Sadece iğneleyici bir ses ve dolunayın verdiği ışık birkaç düşünceye sebep oluyordu aklında. Yarı uykulu olmasına rağmen, gördüğü rüyanın etkisindeydi, elleri ve kolları ona göre hareket ediyordu. Hissediyordu Alexandra. Sıktığı yeşilimsi gözlerini hızlıca açarak yatağından doğrulmaya çalıştı. Yataktan doğrularak nerede olduğuna bakındıktan sonra kendini dikleştirdi ve dirseklerini, dizlerine doğru koydu. "Az önce gördüklerim hepsi bir rüyaydı. Hiçbir şey olmayacak." Böyle düşünmesinin tek sebebi, şu ana kadar gördüklerinin kısmen gerçekleşmiş olmasıydı. Sadece birkaç yıl önce babasının gideceği seyahatte öleceğini görmüş ve inanmamıştı böyle bir şeyin olacağına. Gördüklerinin bir kaç gün sonrasında herşey gördüğü gibi olmuş ve babasının ölümüne göz yummak zorunda kalmıştı. Ağlamaları, zırlamaları onun için her ne kadar rahatlatıcı bir oyuncak gibi görünse de, eksikliğini ve şimdi ne yapması gerektiğini hiçbir şekilde bilmiyordu genç kız. Ellerini yüzüne doğru getirerek önlerine gelen saç tanelerini kulaklarının arkasına doğru sıkıştırdı ve beyaz teniyle bütünleşmiş, uzun parmaklı ellerini alnına doğru götürdü. Gözlerini kapatarak aklına bir şey getirmemeyi ve öylecesine gözlerini kapamayı denedi. Tekrar, yeniden. Hepsini tekrardan görüyor, en başından. Genç kız derin bir nefes alarak gözlerini sıktı ve ellerini yumruk yaparak beyninden geçen görüntülere tanık olmaya çalıştı. Çalılık ve karanlıkların arasında görebildiği tek şey Veronica ve tüyleri parlak, ağır bir rengi olan kurtdan başka bir şey değildi. Zaman aralıklarında heyecan ve solukların sıcaklığı artıyor, kurt genç arkadaşının üzerine doğru yürüyordu. Gözlerini açtıktan sonra hızlıca düşünmeye çalıştı. Böyle bir şey olabilir mi? Veronica'nın başına böyle bir şey gelebilir miydi? Acele etmesi gerekli.
Hızlıca kalkarak odanın kapısına doğru yöneldi ve söylendi. Tanrım! Yatağına doğru tekrar yönelerek yastığının altında duran uzun, ince ve nazik asasını eliyle kavradıktan sonra hızlıca koşmaya başladı. Onu gören birçok binadaşı aceleyle bir yere yetişmesi gerektiğini farketmişler ve arkasında delicesine bağırınıyorlardı. Hepsinin beyninde bir merak oluşmuş, genç kız gözleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Koşarak yasak ormana gelmeye çalıştıktan sonra asasını karşıya doğru dikti ve yorulmasını umursamadan koşmaya devam etti. Veronica'ya önem veriyordu, çünkü beş Senedir genç kızı tanıyor, onunla anlaşıyor , sırlarını anlatıyordu. Ona güvendiği kadar şu zamana kadar kimseye güvenmemişti belki de. Ailesine bile. Bir görüntü görerek hızlıca kendine geldi. Duraksadı ve ardı ardına gelen soluklarına devam etmeye çalıştı. Hızlıca arkasından gelen bir sese tanık oldu. "Kimsin sen?" Ses Veronica'nın sesi kadar ince ve hoş çıkıyordu. Yüzünü genç kıza döndükten sonra söylemeye başladı Alexandra. "Ve-Veronica. Benim Alexandra. Yalnız durmaman gerek." Hızlıca asasını indrip tereddütle yanına yaklaşan genç kızın koluna girdi Alexandra. İlerlerken hiç sesi çıkmıyor, Veronica'dan gelen soruları cevaplamakla meşgul oluyordu sadece. Eğer herşeyi anlatsaydı sadece bir aptal ya da öylesine düşünceler düşünen birisi olarak görünebilirdi dostunun gözünde. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra karşılarına hırlayan, dolunayın parlaklığında belli olan, kırmızı gözlü bir kurt adam çıkmasına rağmen cesaretini toplamaya çalıştı. Geriye doğru uzattığı asasını, yanlarına yavaşça yaklaşan kurda doğru uzattı ve asasının ucundan çıkan parlak mavi ışığa dikti gözlerini. "Sersemlet." Yere yığılan ve kendisini afallamış hisseden kurttan uzaklaşmak için hızlıca koşmaya başlayan Alexandra ve Veronica, Alexandra'nın genç kızı çekişiyle birden yere doğru eğilmek zorunda kaldılar. Büyük bir ağacın kütüğüne oturup herşeyi anlatmak ve Veronica'dan bir fikir alması Alexandra'nın şu an yapabileceği en mantıklı şeydi. Yavaş yavaş anlatmaya çalıştı. " Veronica. Nasıl anlatmam gerektiğini bilmiyorum ama ben olacakları gördüm. Tıpkı, babamın öleceği günü gördüğüm gibi." Gözlerini faltaşı gibi açarak kekelemeye başlayan ve çalılıklara batıp kanıyan parmağını tutarak cevap vermeye çalıştı. "Na-nasıl? Anlat hemen çabuk." Bir vampir gibi elinin kanayan kısmını ağzına götürüyor, kanının donup kalabilmesi için öylece elinde gezdiriyordu dilini. "Babamı biliyorsun zaten. Seni ise, uyuklarken gördüm bir şeyler. Rüya olduğunu sandım tekrardan gördüm. Her şeyi, tıpatıp aynısını. Sanki bir şeyler biliyorum ama gelecek değişken gibi. Bize bağlı olan bir değişkenlik gibi." Elini ağzından yavaşça çeken Veronica, hayranlıkla Alexandra'yı süzdü ve kesin bir şekilde yanıt verdi. "Sen bir görücüsün Alexandra." Kısaca boğazını temizledikten sonra devam etti. "Herşeyden çok eminim ki sen bir görücüsün." Ardından güülümseyen Veronica'ya gözlerini dikerek yüzünde oluşan bir tebessüme engel olamadan Alexandra'da gülümsedi ve kalkabilmek için elini kütüğe doğru bıraktı.
| |
| | | Beatricia Gallagher Yönetim
Mesaj Sayısı : 584 Gerçek İsim : Yağmur Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez. Özel Yetenek : Görücü. En Belirgin Özellik : Ayşinsever Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 11:12 am | |
| | |
| | | Jazzy Oldwyn Hogwarts V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 81 Gerçek İsim : kim olduğumu bilirsin sen Sihirsel Soy : melez En Belirgin Özellik : çatlak ve eziliyor Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 2:01 pm | |
| Ad-Soyad: Jazzy Oldwyn Rp Puanı: Yüz Örnek Rp: Kulağını feci şekilde tırmalayan bu sesten kurtulmanın sevinciyle, trenden hızla indi. Eve bir durak daha olmasını takmıyordu. Zorunlu olmasa o eve geri dönmezdi zaten. İstasyondaki değişik tiplere aldırmadan çıkışa doğru adımlarını atmaya başladı yavaş yavaş. Ayakkabısının topuğu olmamasına rağmen çıkardığı topuk sesleri, istasyonun yılların yorgunluğunu üzerinden atmak istercesine soyulmuş duvarlarına çarparak, geri geliyordu. Ne kadar uğraşsa da gözlerini alamıyordu birkaç tane, ırkının ne olduğunu çözemediği, tipsizden. Siyah uzun saçlarıyla köşeye sinmiş, genetiklerinde bozukluk olduğunu tahmin ettiği bir gençten çok uzun süre gözlerini alamadı. Birine o kadar çok benzetiyordu ki gidip kim olduğunu bile sorabilirdi. Neyse ki kendini tutabilmişti. Siyah göz kalemiyle mavi gözlerindeki ışıltıyı ne kadar kapatmaya çalıştıysa o kadar parlamıştı sanki. Tenindeki siyah kaplamayı temizlese gerçekten etkileyici olabilirdi. Bakışlarını zor da olsa önündeki yola dikti.
Çıkışa yaklaştığında yağmur damlalarının seslerini duydu. Yavaş mı daha az ıslanırım, koşarak mı daha az ıslanırım? Bu soru beyninin yıllardır kendiyle tartıştığı ilginç ve saçma bir soruydu. Sanki birkaç hücre ayrı konularda cephe oluşturmuş ve sonu gelmeyen bir savaştaydılar. Tıpkı ruhundaki karanlık ve aydınlık savaşı gibi bir durumdu bu. Koşarsa yağmur damlalarını kendine çekerdi ve ıslanırdı; fakat koşmazsa da yağmur damlalarının istisnasız hedefi olacaktı. “Bunu tartışacağına asanla bir şemsiye yapsan, daha mantıklı olabilir.” Kendi sesini duyduğunda durdu. Soğuktan göğsünde birleştirdiği kollarını indirerek ceketinin iç cebindeki asasını eline aldı. Gözlerini etrafında gezdirdi. İç sesinin, ruhunda yaptığı yankılar delirme belirtisi olabilirdi. Burada kimse yoktu... Tanrım, lanet olsun!, diye düşünerek saçlarını dağıttı ve asasını ceketinin iç cebindeki yerine yerleştirdi. “Hey, ben buradayım.” Kafamı sallayarak lanet sesi susturmaya çalıştı. Fakat ‘Buradayım!’ şeklindeki feryatları yankılanıp duruyordu. Fark etmeden adımlarını hızlandırdı. Yağmur seslerini şimdi daha iyi duyabiliyordu. Pat, pat, pat…
Gözlerinde yaşların biriktiğini hissediyordu. Mavi gözlerini sıkarak onları engelleme çabalarına girişse de çoktan yolun sonunda olan yaşların bazıları yanaklarından süzülmüştü bile. İçinden yükselen feryatların üstesinden gelmek için çığlık dudaklarında kaldı. Ses sonunda gitmişti… Tanrıya şükür dualarını göndererek derin bir nefes aldı ve kuruyan dudaklarımı yaladı. Başını kaldırdığında çıkışı görebildiğini fark etti. Kaşlarını çatarak başını salladı hafifçe. İstasyon çıkışının neden toprak bir zeminde olduğunu anlayamıyordu. Yağmur yağdığında çamur olacağını düşünmüyorlar mıydı?
“Muggleların aklı bu kadar işte Evans. İğrenç yaratıklar.” “KAPA ÇENENİ!” “Haha, önce sen susmalısın.” “Ben-zaten-konuşmuyorum.” “Dün akşam, sarı renkli peruğuyla sürekli öksüren, bulanık meteoroloji sunucusu, bugünün güneşli olacağını söylediğinde ne kadar doğru söylüyorsa sende o kadar konuşmuyorsun, emin ol… Hem sence ben kendim mi konuşuyorum? Bunları sen söylüyorsun Linda Kathleen Evans. Başkası değil.”
Bu kendisi olamazdı. Eğer kendi konuşuyorsa televizyondaki sunucuya bulanık demezdi asla. Kendi de bir muggledı sonuçta. Kendini gerçekten böyle mi nitelendiriyordu? Bulanık… Peki annesi de okuldayken bulanık diye çağrılıyor muydu? Burnunu çekti ve yanaklarından süzülen inci tanelerini elinin tersiyle sildi. Ruhunu parçalayan sebebin saçma olduğunu bilmesi gerekirdi. Omuzlarını dikleştirdi ve dudaklarını hareket ettirdi sessizce. “Ben bulanık değilim.”
Bunları düşünürken çıkışın köşesinde öylece beklediğimi fark etti. “APTAAL… Aptal…” Etrafında yankılanan şarkıyı duyduğunda sinirle nefes aldı ve dışarı adımını attı. PAT. Yapıştığı çamurlu yerde zar zor nefes alıyordu. Üstelik nasıl başardığını bilmediği bir şekilde yüz üstü düşmüştü. Ağzına dolan çamurları tükürdü ve ayağa kalkmaya çalıştı; ancak başarılı olduğu söylenemezdi. Kolunun çekildiğini hissettiğinde yağmur damlalarının ceketinde yarattığı ses dalgalarını işitti. Her bir damla içindeki sinir kazanına misafir oluyordu. Bunun yanında kendi sesinden duyduğu ve yankılanmakta olan şarkının, aptaldan sakara geçiş yapması da ateşe körükle gitmesine neden oluyordu. Dengesini ona çarpan çocuk sayesinde bulduğunda yüzündeki çamurları, sıyırdı. Saçlarına dokunmak bile istemiyordu ki; göz ucuyla çocuğun gülümsediğini gördü ve ellerinin genç cadının gittiğini… “Bu kızıl saçlara çamurlar hiç yakışmıyor bence.” Fısıltı denilebilecek tonlamadaki seslerini işittiğinde çocuktan şaşkınlıkla uzaklaştı. Hızlıca saçlarının uçlarını kavradı ve gözünün önüne getirdi. “KIZIL MI!?” Sesi neredeyse çığlık denilebilecek gibi çıkmıştı. Saçlarını kavrıyor, gözlerinin önüne getiriyor, ağlamaklı bir şekilde mırıldanıyordu. Çocuk yanına gelip kaşlarını çatarak “Sorun nedir?” diye sorduğunda hiçbir şey söylemedi. Sadece derin derin nefesler alıyor. Bu hayalinde ne zaman bitiğini bilmediği sesler gibi uzaklaşmasını istiyordu.
“Aah, tanrıya şükür… Ben hala sarışınım.” Her zaman boşluktan geldiğini hissettiği ses bu sefer tam sağından geliyordu. Başını hızla çevirdiğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı. İşte orada duruyordu. Biraz saydam gibiydi ama bu kendisiydi ve sesin sahibiydi. Bir şeyler söylemek, kızmak ve bağırmak için dudaklarını aralıyor ama tekrar kapıyordu. Cisimleşmişti bu lanet ses! Uzun sarı saçları kızıla dönüşmüştü. Masmavi gözleri şimdi yeşildi. Karşısındaki cadı "Olamaz! Çillerin var!" dedi birden aşağılayıcı bir şekilde. Kendisine bakan bakışları şaşkınlıkla açılırken karşısındaki hayaletimsi cadı ona tiksintiyle bakıyordu. “Ne kadar da salaksın… Senin gibi birinin hayali olmaktan utanıyorum! Anlamadın mı? Sende Metamorfmagus yeteneği var.” Bir anda kendini bırakmaya yeltendi. Çamur zemine öylece düşmek istiyordu. Sadece düşmek ve içinde kaybolmak… Karşısında ona omuz silken ve kibirle ve kendini beğenmiş bir edayla gülümseyen kendisine baktı. “İyi de… Ben bir mugglelım. Metamorfmagus OLAMAM!” Sesi yükselmişti ve yanındaki çocukta neler olduğunu öğrenmeye oldukça meraklıydı. Ona ateş saçan gözlerle baktı ve sesini kontrol etmeksizin “Lanet olasıca MUGGLE. GİT BURADAN!” Ne diyordu böyle? Resmen hakaret etmişti. Kaşlarını çattı ve hayaletine –ya da her neyse- döndü. Kendisini aynaya dönüyormuş gibi hissediyordu. Bunu kendi yaratıyorsa bile iyi yaratıyordu… Düşüncelerini uzaklaştırmaya çalışıyordu k karşısındaki cadı konuştu aynı ego pompalanmış sesiyle. “Hey, sen o zaman… İğrenç bir muggle değilsin, evlat falan edinmişlerdir herhalde…” Etrafta yankılanan bir kahkaha atarak devam etti. “Veee bende iğrenç bulanık bir şizofreninin hayali olmuyorum böylece!” Metamorfmagus için iki model: Mona Johannesson | |
| | | Beatricia Gallagher Yönetim
Mesaj Sayısı : 584 Gerçek İsim : Yağmur Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez. Özel Yetenek : Görücü. En Belirgin Özellik : Ayşinsever Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 2:04 pm | |
| | |
| | | Satellite Romolius Beauxbatons VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 572 Gerçek İsim : İlkin. Patronus : Sincap. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Metamorfmagus.
En Belirgin Özellik : Söylenilenlere göre atılganlığım. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 2:17 pm | |
| Satellite Romolius. Seksen beş. Michelle Trachtenberg, Emily Browning.
Yatağınn üzerinde oturmuş, gözlerini tavana dikmişti. Ela gözleri, duvarlardaki posterleri yokluyordu. Evde kimsenin olmayışını fırsat bilmişti bu sıcak yaz gününde ve kafasını dinliyordu. Fakat kalbi hızlı bir biçimde atıyor, midesi bulanıyordu. Yanlış bir şey olabilirdi yaptığı fakat o sadece sevdiğini görmek istemişti. Ama düşünemediği olasılıklar vardı; ya babası Barcelona'dan erken dönseydi, ya annesinin toplantısı iptal olmuş olsaydı? Kapıyı açtığında karşısında sinirli şekilde duran babasını hayal edebiliyordu. Titredi ve kendine geldi. Bugün her şey çok güzel olacaktı, bunu hissedebiliyordu. Zachary, biricik aşkı. Onun için çok anlam ifade ediyordu. Bu minik örgülü kızın belki de ilk aşkıydı. Daha önce birçok kişiyle çıkmıştı fakat, ilk kez bu duyguyu tadıyordu. Daha öncekileri aşk sanması büyük bir hataymışcasına davranıyordu. Belki de öyleydi. Derin bir iç çektikten sonra yatağının üzerinden kalktı. Masasının üzerindeki parfümü sıktıktan sonra kahverengi saçlarını geriye attı. Son kez aynaya bakmak üzere adımlarını atarken birden kapı çalınca bundan vazgeçti. Dudağını ısırarak hızlı bir şekilde kapıya doğru ilerlemeye başladı. Kapıyı açtığında karşısında duran istediği kişiydi. Gülümsemeye başladı, otuz iki dişini göstererek. Fakat Zachary gülmüyordu. Normalde kızı görünce neşe dolan mavi gözleri, donuk ve anlamsızca kızın ela gözleriyle birleşmişti. Zack, baştan aşağıya süzdü kızı ve geri çekildi. Satellite, bu olanlara anlam veremiyordu. Zack'in omzuna dokundu usulca, minik ve narin elleriyle. Ama Zack yine geri çekildi ve konuşmaya başladı, nihayet. "Romoliuslar'ın evi değil mi?" diyince Satellite kahkahalara boğulmuştu. Muhtemelen Zack şaka yapıyordu. Çocuğa sarılmaya yeltendi fakat çocuk gayet ciddi bir yüz ifadesiyle kıza bakıyordu. Satellite korkmaya başlamıştı, yoksa Zack onu terk etmeye falan mı hazırlanıyordu? "Haydi Zack, şakanın sırası değil." Fakat Zack yine aynı ciddiyette durmuş kıza bakıyordu. Satellite bir adım geriye attı ve yavaşça aynaya doğru ilerlemeye başladı. Arkasında bir nefesin varlığını hissediyordu, muhtemelen Zack onun peşinden geliyordu. Satellite ela gözlerini kapadı ve aynanın karşısına geçti. Gözlerini açtığındaysa bir çığlık atarak geriye kaçtı. Bu, o değildi. Bir kere çok sevdiği ela gözleri, mat maviye dönüşmüştü. Donuk bakışlıydı, o eski sıcak bakışları yok olmuştu sanki. Ayrıca, değişim sadece gözlerinde de değildi. Saçları, yine kahverengiydi fakat dalgalıydı. Ve her zamankinden daha yumuşaktı. Ellerine baktığındaysa geçen gün özenle sürdüğü ojeler tamamıyla yok olmuştu. Dudakları da, eskisinden inceydi. Kendisine neler olduğunu bilemiyordu. Zack'e baktı, gözleri büyümüştü ve ağzı endişeyle açılmıştı. Zack kızın omzuna dokundu ve alnına bir öpücük kondurdu. Satelliteın şaşkın bakışları, Zack'inkilerle buluşmuştu. Zack hiç endişelenmiş gibi gözükmüyordu, oysa az önce kızı reddetmişti resmen. "Benim tatlım, metamorfmagusmuş." diyince kız şaşırmıştı. Bu yeteneği biliyordu, aynı yetenekten babasında da vardı. Şekil değiştirme yeteneği denebilirdi, fakat daha önce nasıl fark edemediğini anlayamıyordu. Hatta farkındalıktan ziyade, bu yaşa gelmişti ve yine de bu yeteneği ortaya çıkmamıştı. Biraz utanmıştı doğrusu. Bir an karşısında bambaşka biri vardı, fakat o kendisiydi. Kabullenmesi zor olacaktı. Zack'e sarıldı ve beraber yere çöktüler. Bu gecelik planları değişmişti, Satellite'ı metamorfmagusluğa alıştıracaklardı. Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu genç kız. Birden fiziği değişmişti. Kişiliğinin de değişmiş olmasından korkuyordu. Ayağa kalktı ve ansiklopedilere doğru yürümeye başladı. Zack, her zamanki gibi yanından ilerliyordu. Bu durumda onunla beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyordu Satellite. Çalışma odasına geldiklerinde kız, masaya çöktü. O sırada Zack de kitaplarla ilgilenmeye başlamıştı. Satellite hala düşünüyordu, o ela gözlerini geri istiyordu. Tamam, maviye her zaman özenmişti fakat değişen tek şey gözleri değildi. Yuvarlak kafasını avucunun içine aldı, o sırada masanın üzerine konan kitabın sesini duyunca okumaya başladı.Asa veya iksire ihtiyaç duyulmadan görünümü değiştirebilme yeteneğidir. Fakat Metamorfmagus öğrenilebilen bir yetenek değildir. Doğuştan gelen bir özelliktir ve çok nadir olarak görülür. Bu özelliğe sahip olan büyücüler, istedikleri gibi görünümlerini değiştirebilirler. Başını anlarcasına salladı ve tekrar gömdü. | |
| | | Beatricia Gallagher Yönetim
Mesaj Sayısı : 584 Gerçek İsim : Yağmur Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez. Özel Yetenek : Görücü. En Belirgin Özellik : Ayşinsever Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 7:15 pm | |
| | |
| | | Euterpe Châtillon Durmstrang V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 92 Gerçek İsim : Serena. Patronus : Smilodon. Sihirsel Soy : Safkan Özel Yetenek : Çatalağız. En Belirgin Özellik : Kendisi. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 18, 2011 9:57 pm | |
| # Euterpe Châtillon. # 100. #
Genç kız bakışlarını hızlıca yanındaki çocuğa çevirdi. Sarı saçları ve gri gözleri ile şimdiden farklı olduğunu biliyordu. İlk gördüğü andan beri ona hissettiği duygular farklıydı. Aynı yolda ilerlemeleri zaten büyük etkendi buna değinmiyordu bile. Her ne kadar sıkıcı bir ders olsa bile, yanında olan çocuğu görmekten fazla mutlu. Bu bile yeterdi ona. Yeşilimsi gözlerini yavaşça büyücüden çekti ve profesöre odakladı. Anlattıklarını her ne kadar dinlemese bile bu ona bir eksi sağlamıyordu. Şimdi öğrettiklerini sene başında çalışıyor ve hepsinde de başarılı oluyordu. Sıkıntılı tınısı ile bir of çekti ve cadıyı süzmeye başladı. Bina sorumluları olması harikaydı ancak cadının tipi hiç de bir Slytherin’i andırmıyordu. Daha çok melek gibiydi. Demesi zor, farkındaydı ancak gerçekler buydu. Uzun dalgalı sarı saçları beline kadar uzanıyordu. Mavi gözlerini daha da belirginleştirmek ister gibi siyah rimel sürmüştü ve itiraf edilmeliydi ki fazlasıyla güzeldi. Dudaklarına kırmızı parlak bir ruj sürülmüştü. Cüppesi ise gri tonlarındaydı. Narin vücut yapısı cüppesinin altından bile belli ediyordu kendini. Bir an kıskandığını hissetti genç yılan. Gerçekten de profesörü kıskanmıştı. Belki de yanındaki prensin ona ilgi duyacağını sanıyordu. Bu saçma düşünce ile kafasını sallarken bir ses ile irkildi. Kulaklarına ulaşan tını o kadar güzeldi ki… Yavaşça ayağa kalktı ve bir çift mavi göze bakakaldı. ‘‘Euterpe, bu dersimizde düello yapacağız ve biri sen olacaksın.’’ Ardından başını hızla çeviren profesöre baktı. Sakin olacak ve kendini gösterecekti. Düello alanına geçince derin bir nefes aldı ve asasını iki eliyle de sıktı. Bunu başarabilirdi, o mükemmel bir cadıydı. Gözlerini kapatarak anın zaferini düşündü. Evet, aynen böyle mutlu olacaktı. Belli ki profesör rakibini seçmişti. Genç kız gözlerini açar açmaz karşısında onu gördü. Saçları her zaman ki gibiydi. Gözleri ise biraz önce ki durumdan daha farklıydı. Daha açık renkteydi ve tehlikeli… Bu yüzüne buruşturup yutkunmasına neden olmuştu. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu işte. Düello hizasını alınca genç büyücünün gönderdiği büyü ile karşı karşıya geldi. Biraz şaşırmışa benziyordu. Gözlerindeki hırs o kadar gerçekti ki, Euterpe’nin dikkatini fazlasıyla dağıtıyordu.‘‘Stupefy!’’ diye fısıldarken bir yandan da kendini korumaya çalışıyordu. Büyü genç büyücüye isabet edince her yüzü buruştu. Bunu isteyerek yapmamıştı. Bu, bu olamazdı. Elini hızla anlına koyup çocuğa doğru bir adım attı ki profesörün göz uyarısını dikkate aldı. Gerilerken, genç büyücünün ayağa kalkmasını bekliyordu. Büyücünün yüzündeki ifade biraz değişikti. Kin, öfke, hırs ve kazanma aşkı… Bu Euterpe için iyi değildi. Dudaklarından çıkan büyüyü duyunca ağzı bir karış açık da kalmıştı. ‘‘Sectumsempra!’’ Bir yılanı kendisine karşı mı kullanacaktı. Güçlü asasından çıkan yeşil renklerle var olmuş yaratığa baktı. O kadar güzeldi, ona asla zarar veremezdi. Belki de pes etmeliydi ancak kaybetmek istemiyordu tersine büyücünün onun için iyi şeyler demesini istiyordu. Bu yüzden sinsi olup devam etmeliydi. Yavaşça yılana yaklaştı ve çömeldi. Herkes şaşırmış gibiydi. ‘‘Sana saldırmamanı emrediyorum.’’ Dudaklarının arasından bir fısıltı gibi çıkmıştı sözler. Profesör bile şaşırmışa benziyordu. Genç cadı çataldili ile konuşuyordu. Yılan ilk önce duraksadı sonra arkasına dönerek genç büyücüye odaklandı. Ancak profesör çoktan elini atmıştı. Yılan yanarken Euterpe sol tarafında bir acı hissetti. Bir Slytherin’liye uymuyordu. Ne gereği vardı ki, bu güzel yaratığı öldürmeye… Ancak görünen oydu ki profesör şuan bunu takmıyordu, sadece cadıya odaklanmıştı. ‘‘Bayan Châtillon! Bu yaptığınız harika bir şey… Slytherin binasına 25 puan! Ayrıca derslerden sonra sizi odama bekliyorum.’’ Genç profesör cadının yanından uzaklaşırken oldukça neşeli gibiydi. Euterpe rakibine baktı ve onun tebessüm ettiğini gördü. Galiba istediğini elde edebilecekti.
| |
| | | Elais Anja Brennt -
Mesaj Sayısı : 841 Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Cuma Ağus. 19, 2011 6:23 am | |
| | |
| | | Cassandra Masen Hogwarts IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 122 Gerçek İsim : Ceren. Patronus : Kurt. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Kurnaz. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. C.tesi Ağus. 20, 2011 12:47 am | |
| &Cassandra Masen. &Seksen dört. &Metamorfmagus. &Rachel Hurd-Wood ve Evanna Lynch.- Spoiler:
"Gerçekten zorunda mıyım?" Diye sordu kız annesine. Minik baykuşu bir avucundan öbürüne konuyor, birikmiş enerjisini harcıyordu adeta. Başkalarının yanında takınmaya çalıştığı asil duruşu, kızın ve ailesinin yanında kayboluyordu adeta. Annesi bir an için ona sert sayılabilecek bir bakış attı. Elinde tuttuğu muggle kıyafetlerini genç kıza fırlattıktan sonra, hazırlanmak için banyoya girdi ve kapısını kapattı. Cassandra, elindeki sarı elbiseyi kaldırırken yüzünde oluşmuş iğrenme ifadesini gizleyemedi. Onları izleyen banasına, yarım çağrısı sayılabilecek bir bakış atarken, söylenmeye başlamıştı bile. "Bunu giymem, beni cici kız gibi gösterecek," Başını banyoya doğru çevirirken, annesinin duyabileceği şekilde sesini yükseltti. "En azından rengi mavi ya da yeşil olabilirdi!" İtirazlarına cevap gelmeyince, omzuna konmuş Queen'e çevirdi başını. Kuşun yumuşak tüyleri çenesine değiyor, kızı gıdıklıyordu. Omzuna batan sivri tırnaklar, her ne kadar onu rahatsız etse de, beş yılın sonunda alışmıştı artık. İşaret parmağını omzunun hizasında tutarak, minik baykuşun oraya atlamasını sağladı. Böylece rahatlıkla giyinecekti. Queen, güvenli bir şekilde dolabın üstüne konduktan sonra, genç kız bir an için onun yerinde olmayı diledi. En azından ailesi onu istemediği kıyafetleri giymeye zorlamıyordu. "Kendi kıyafetimi seçecek yaşa geldim." diye düşündü. Ama çoğu zaman olduğu gibi, onun düşüncelerinin bir anlamı yoktu. Elini, beyaza yakın sarı renkli saçlarında dolaştırdı, bu çoğunlukla endişeli ya da sabırsız olduğu zaman yaptığı hareketlerden biriydi. Endişelenmesi için bir neden olmadığına göre, onu bu hareketi yapmaya iten şey, artan sabırsızlığı olmalıydı. Bu yüzden annesi banyodan hazırlanıp çıktığı zamana sakladığı nutkunu sonraya bıraktı ve hızlı bir şekilde banyoya girdi. Aynada, sarı elbiseyi üzerine tutarken hoşnutsuzluk sesleri çıkarmayı ihmal etmemişti. Otel odasında rahatına düşkün halini takındığı için giymekten çekinmediği salaş tişörtünü ve yırtık eski eşofman altını çıkardıktan sonra hızlı bir şekilde sarı kumaşı üzerine geçirdi. Çıplak tenine değen yabancı kumaş onu biraz rahatsız etse de sabırsızlığı üstün geldi ve aynanın karşısına geçip saçını düzleştirmeye başladı. Yayılan sıcaklık, onu bunaltsa da kapıyı açamazdı. Hazırlanırken birilerinin onu görmesi hoşuna gitmiyordu kızın. Düzleştirme işini bittiğinde, saçının bir tutamını aldı ve yana ayırdı, kenardaki sepette duran tarağı çıkarıp saçını taradıktan sonra, aynadaki yansımaya bakıp gülümsedi. İtiraz etmenin anlamı yoktu. Eğer bu cici ve normal kız elbisesini giyecekse, ona göre kendini düzenlemeliydi. Çoğu kişi ona doğal bırakmasını söylüyordu. Ama kızın elinde değildi. Görünüşünün bazı yerlerinin doğal halini sevemiyordu. Belki gözleri... Gözleri hoşuna gidiyordu. Sürekli renk değiştiren gözleri onu özel yapıyordu. Cassandra, özel olmayı seviyordu. Yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme oluştu yavaşça. Rimeli aldığı yere bıraktıktan sonra kilidi çevirdi ve banyodan çıktı. Babası saatine bakıyor, annesi ise yeni aldığı bir parfümü sıkıyordu. Görüntü karşısında gözlerini devirdi genç kız. Hep aynı şey olurdu, bu yüzden arabaya binmek üçünü de rahatlatırdı. Tabii bazen işi uzatan babasını saymazsak. "Bu sefer öyle olmayacak." diye düşündü otelin koridoruna adım atarken. Annesi ve babası, insanlara karşı kendilerini iyi göstermeyi severlerdi. Kavgaları kötü görünüm demekti. Bu yüzden yalnız olduklarından emin olmadıkları sürece surat asmak, kavga etmek yoktu. Bu düşünce rahatlattı Cassandra'yı. Neredeyse cici kız kıyafetini unutturacak kadar rahatlatmıştı. Paris sokaklarında yürürken, her mağazanın önünde duruyor, kendisine uyacak kıyafetler almak istiyordu. Mağazalara bakmadığı anlar, şehrin nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışıyor, babası gibi yaşayan muggle insanları inceliyordu. Sokaklarının yolları, her ne kadar kaldırıma benzese de her şey gibi etkilemişti kızı. Bazen ayakkabısının girdiği çukurlar her ne kadar onu sinir etse de, hayranlığını azaltmaya yetmiyordu. Okuldan tanıdığı birkaç kişiyi gördüğünde, ayağını girdiği aralıktan çıkarmak ile meşguldü. Şaşkın bir şekilde, kaçacak yer aramak için bakındı. Kimse onu cici kız kıyafetleri ile görmemeliydi. Annesi ve babasına bir mağazaya gireceğini söyleyerek hızlı bir şekilde insan yığının arasına karıştıktan sonra saklandı. Hiçbirinin gireceğini düşünmemişti, ama her zamanki gibi yanılıyordu kız. Bir an için vücudunda hafif bir karıncalanma hissetti. Kolunu bu histen kurtulmak istercesine kaşıdıktan sonra ayağa kalktı. Arkadaşları içeri girdiğinde nefesini tuttu. Onu görmüşlerdi! Ve bunu tüm Hogwarts'a yayacaklardı. Her zaman rahat kıyafetler giyinen Cass, normal giyinebiliyor. Gözlerini kapattı ve o anın gelmesini bekledi. Ama onlar sanki Cassandra orada yokmuş gibi bir an için bakıp geçmişlerdi. Az önce olanlara şaşıran kız, karşısındaki aynaya baktığında şaşkın bir şekilde çığlık attı. Bu o değildi! Gözleri yeşil rengini almış, saçları kısalmış ve düz, parlak bir hal almıştı. Aslında oldukça güzel görünüyordu. Çığlık attığı için ona doğru yaklaşmış muggleları boş verdi ve sokağa fırladı. Nefes alış verişi hızlanırken, annesinin ona öğrettiği şeyler zihninde dönüp duruyordu. O bir metamorfmagus olmalıydı. Bunun başka mantıklı açıklaması yoktu.
| |
| | | Madolen D. Orlêans Büyücü
Mesaj Sayısı : 148 Gerçek İsim : precioslove,devi. Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Çok güzel asdfghj.
Hım, çok sinsi görmediniz bu kadar sinsisini. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Paz Ağus. 21, 2011 6:33 am | |
| Ad-Soyad:: Madolen D. Orlêans Rp Puanı:: 98 İstenilen Yetenek:: Metamorfmagus Metamorfmagus için iki model:: Candice Swanepoel kendi ünlüm. Diğer ünlüyü henüz bulamadım, daha sonradan kaydettirebilirim sanırım?
Örnek Rp: - rpg:
Kahvesinin son yudumunu da bitirmesinin ardından derinden gelen kibar bir sesle söze başladı. "Bay Fihell. Dört saattir bardaklarca kahve içtim. Ben kafein krizine girmeden lütfen işinizi bitirin. Yirmi avukatla yeterde artar şahsi görüşüme göre." dedi ruhsuz, sahte bir gülümsemeyle. O sırada adamın oğlu olduğunu düşündüğü bir çocuk girdi içeri. "Yeter artık baba, güzel bayanı fazla sıkıyorsun." dedi kaçamak bir bakışla. Mad kendisine getirilen yeni kahveyi yudumlarken çocuğa kaçamak bir bakış fırlattı. Mad fincanı önündeki sehpaya bırakıp ayağa kalktı. "Ah size inanamıyorum! İngiltere kraliçeleri tahtlarını bundan kolay devrediyor. Acaba bir tören ister misiniz imza atmak için?" dedi alaycı bir ses tonuyla. Soğuk bakışlarını adama dikti. Pembe topuklularıyla odada gürültüyle dolaşmaya başladı. "Madam Nadeen. Anlaşmanızı yirmi üçe iki gibi ezici bir üstünlükle uygun buluyoruz. Kabul edilmiştir. Sizinle iş yapmak güzeldi." Arkasından da ona bir çek yazıp uzattı. Mad çeki alınca gürültülü bir kahkaha attı. Ardından yüz ifadesi sertleşti ve acıyarak adama baktı. "Siz beni dünkü çocuk mu sanıyorsunuz? Genç olabilirim ama bir yılanı dahi kandırabilecek zekaya ve yeteneğe sahibim dört yıl sonra teslim olacak bir çek işime yaramaz." dedi ve çeki yere atıp ayakkabısının topuklarıyla ezdi. Kollarını bağdaştırdı. Utanmış iş adamı kazasından büyük bir çanta çıkarttı. "Sizin gibisini hiç görmedim Madam Nadeen, beni şaşırtıp duruyorsunuz. İmzanızı attığınız anda çantanızı elinizde bilin." dedi pis bir tavırla. Mad onun tüm planlarını alt üst etmişti. Madolen ya da Nadeen masaya yaklaştı ve eğildi. Mini eteğinin iyice yukarı çıkmasını fırsat bilerek çocuğa dönüp gülümsedi. Evet, çok yakışıklıydı! Çocuğun eli onun belinde dolaşırken birden doğruldu "Yatırımları severim ve sizde çok iyi bir bankasınız." dedi. Anlaşmayı imzalayıp kendisine düşen imza kağıdını alıp hızla odadan çıktı, tabii paraları da alarak. "Bayan Nadeen!" Mad tam asansöre gelmiş, alt kata iniyordu ki birden asansör kapısı açıldı. Çocuk içeri girdi. "Tanışmaya fırsatımız olmadı. Ben Charles." dedi ve Mad'ın elini öptü. Mad ona gülümsedi, gene sahte bir şekilde. "İş yaptığım kişilerle birlikte olamam Charles." dedi ve bir dakika sonra asansör kata ulaştı. Mad hızlıca uzaklaşırken Charles onu kolundan tuttu ve onu öptü. Mad alaycı bir tavırla "Senin birlikte olamamam çok yazık." dedi. Charles orada kala kalmışken Mad Chanel'a dalış yapmıştı bile!
Chanel'dan çıktığında parayı da dikkat çekmemek için bir torbaya koymuştu. Elinde sekiz ayakkabı, en büyük torba makyaj malzemeleri ve onlarca elbise,bluz ve etek vardı. Torbayı karıştırarak bir no5 buldu ve şah damarının üstüne sıkmasının ardından kutuyu tekrar poşetlerin içine koydu. Bir ağaç altına gidip çantasını açtı. Büyüyle genişlettiği çantasının içine tüm poşetleri tıktı. Ve Chloé içine girdi, üstelik hemen yanında Lacoste vardı. Yani bir cennete düşmüş gibiydi. Çantasına yaklaşık yirmi torba ekleyince çanta biraz ağırlaşmaya başladı ama Mad umursamıyordu. Onlarca kıyafeti olmuştu. "Şimdi tek gereken biraz VS." diye mırıldanıp ilerledi. Tüm gerekenleri aldıktan sonra dairesine döndü. Her şeyi yerleştirmesinin ardından bir köpük banyosuna girdi. Badem kokulu saç ürünleri, narlı duş jeli ve meyve kokulu spa etkisi olan ferahlatıcı köpüklerle rahatlamayla hazırdı. Üstünü çıkartıp banyoya girdi, kendini ılık suya kaptırmışken kapısı çalındı. Mırıldandı "Lanet olsun bir bunlar eksikti.", gelenlerin polis olduğunu kapıyı çalışlarından tanıyordu. ÜStüne mini saten bir bornoz geçirdi ve kapıya yürüdü. Yavaşça kapıyı açtı "Buyurun bir şey mi vardı?" dedi sahte gülümseme ve tatlı bir sesle. Polisler birbirlerine baktı. "Nadeen Crinche?" dediler, Mad evet anlamında başını salladı. "Sizin hakkınızda dolandırıcılıkla ilgili suçlama var, bizimle gelin." dedi. Mad "Banyomu bitirmemi bekleyemez misiniz?" dedi uyuz bir sesle. Polis hayır anlamında başını salladı. Mad daha boşaltmadığı çantasını koluna taktı ve ilerledi. Polis arabasının arkasına oturunca fark ettirmeden bornozuyla oynayıp derin bir dekolte oluşturdu. Karakola geldiklerinde Charles ve babası oradaydı. Charles ona gülümsedi ve babasını kenara çekti. Mad onların konuşmalarını duyabiliyordu. "Davacı olmaya gerek yok baba!" "Kapa çeneni, evlatların yüz karası!" Mad kıkırdadı, bir aileyi birbirine düşürmüştü bile. Polis birkaç ifade aldı ve mahkeme tarihi olana kadar onu hapishaneye yollayacağını söyledi. Mad "Bakın beyefendi, beni duşumdan çıkarıp iç çamaşırım bile olmadan sadece bornozla evden aldınız ve yasalara bir şey demedim." Bunları söylerken Charles onun göğüslerini görmeye çalışıyordu. "Ama bu kadarı fazla!" dedi ve hızla koşmaya başladı. Görünenin aksine çok eğleniyordu.
Nefesini sıkıca tutarak duvarın arkasında bekledi ve polislerin ayak seslerini dinledi. Gittiklerinden emin olunca bornozunu yere fırlattı, böyle daha rahat şekil değiştiriyordu. Kahverengi saçlara, yeşil gözlere ve imrenilecek bir fiziğe odaklandı. Yavaşça diğer görünüşüne büründüğünde ellerine baktı. Biraz nemlendirme gerekiyordu. Önce siyah bir iç çamaşırı seti üstüne de asil duruşlu yakasından bele doğru yaklaşık beş santim kalınlığına katlı inen bir kurdele bulunan siyah bir Chanel giydi. Tabii keskin siyah topuklularını geçirdi. Hafif gri bir makyaj yaptı esmer tenini üstüne. Çantasından tonlarca anlaşmadan bir tane daha çıkarttı. O adamla fazla uğraşmama kararı almıştı ama emin olduğu bir şey varsa o intikamının acı olacağıydı. Aynı adımları tekrarladı, iyi bir para dolandırdı. Ardından hızlıca dairelerindeki her şeyi toparlayıp tek nefeste Fransa'ya cisimlendi. Bir günde iki iş, biraz dinlenebilirdi. Eyfel'in karşısında makaron yerken alacağı yeni şeyleri düşünüyordu.
Edit : Kodlar karışmış onu düzelttim. | |
| | | Rose Laquisha Hogwarts V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 551 Sihirsel Soy : safkan En Belirgin Özellik : akıllı,gzel ve cesur Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Paz Ağus. 21, 2011 1:38 pm | |
| Ad-Soyad: Rose Laquisha Rp Puanı: Yetmiş iki. İstenilen Yetenek: Metamorfmagus Örnek Rp:
Sevgili Günlük, Sıkıcı bir günde arkadaşlarıyla dışarı çıkmak her genç kızın hakkı. Yanılıyor muyum? Ellbette yanılmıyorum. Ya, muggle arkadaşlarımı özledim. Hayatımın tek bir günününü arkadaşlarımla bir kafeye oturup dedikodu yapmak istedim. Ama başaramadım. Neyse uzatmadan anlatıyım en iyisi;
Her zaman ki gibi geç kalktım. Elimi yüzümü yıkıyıp kendime bir tost yaptım. Yanınada limonata, ııım. Hatta doymadığımı fark etip bir tost daha yaptım. Her neyse. Sonra televizyonu açtım ve güzel bir program aradım. Tabiii, bulamadım. Yaklaşık bir saat sonra telefon çaldı. Üç kere hemde. Sonra evde benden başka kimse olmadığını hatırlayıp telefonu kendim açtım. Arayan kimdi sence? Tabiki de Nina! her zaman ki gibi şeker sesiyle bana "Selam, ben Nina! Ah Tanrım seni çok özledim!" dedi. Bende heyecanlı bir sesle "Bende seni çok özledim Nina! Nasılsın?" diye sordum. Hemen "İyi işte sen? Haa bugun her zaman ki kafeye gidelim mi?" diye sordu. Hemen atıldım ve "Evet, evet gideliiim! Saat 15.30!da orda ol." dedim. Atılmaz olaydım. Neyse. Saate baktığımda 14.45'di. Hemen odama gittim ve hazırlanmaya başladım. Yeni aldığım kısa kot şortu, üstüne de askılı mazi bluzumu giydim. Tabii bluzun üstünede siyah bi ceket. Evden çıktığımda saat 15.00' idi. Bugün en hızlı hazırlanma rekorunu kırdım, evet.
Her neyse. Her zaman ki kafeye doğru yola çıktım. Tabii mağaza vitrinlerine bakarak. Çok güzel bir elbise gördüm ve hemen vitrine yapıştım. Üstümde nasıl durucağını gözümde canlandırmak için hafifce geriye çekildiğimde tahmin et ne oldu?! Vitrin camında ki yansımamın benimle bir ilgisi yoktu! Yani yansımada ki kişi ben değildim. Bir başkasıydı. Sağıma soluma baktım ama etrafda kimse yoktu. Vitrin canıma dikkatlice baktım ve gözlerimi kırpıştırdım. Tekrar yansımama baktığımda normal haline dönmüstü. Sabah geç kalktığım için halüsinasyon gördüğümü düşündüm. Tabii halüsinasyon görmemiştim. Neyse, heyecanı kaçmasın. Hızlı adımlarla kafeye gittim. Kafenin içine girip Nina'ya nakındım. Henüz gelmemişti. Boş masalardan birine oturdum ve Nina'yı beklemeye başladım. İçimde garip bir his oluşmaya başladı. Hemen lavabaya gittim. aynaya yöneldim. Yine aynada ki kişi ben değildim! Üstelik gözlerimi kırpıştırmak bu sefer işe yamamıştı. Artık kafamda bazı parçaları birleşmeye başlamıştı. Usulca lavabonun kapısını araladım ve Nina'ya bakındım. Gelmişti! Hemen saate baktım 15.30 olmuştu. Aynaya baktığımda kendi halime dönmüştüm. Derin bir nefes aldım ve lavabodan çıktım.
Nina'ya doğru yürüdüm ve "Merhabaa! Seni çok özledim!" dedim ve boynuna atladım. Gerisini bilirsin işte. Kız muhabbeti. Dedikodu filan. Daha sonra Nina'nın gözleri saçlarıma kaydı. Ve dikkatlice baktı. "Aman Tanrım saçlarının uçlarını siyaha boyamışsın!" diye bağırdı. Tabii ne olduğunu anladım ve acil lavaboya gitmem gerektiğini söyleyerek lavaboya koştum. İçeri girdiğim gibi bam başka biri olmuştum. hazır başka biriyken eve gidip teyzeme bununla ilgili bir şeyler sorabilirdim. Kafeden çıkıp hızlıca eve gittim. Yolda Nina'yı aradım ve kuzenimin hastaneye kaldırıldığını bana ihtiyacı olduğu yalanını uyduruverdim. Sert bir şekilde dış kapıyı açtım ve eve girdim. Karşımda teyzem duruyordu. "Sende kims... Rose, sen misin?" diye sordu. Bende hızlıca kafamı salladım ve olanları anlattım. İçeri gitti ve bir kutu getirdi. Kutunun içinden iki fotoğraf çıkarttı. İlk fotoğrafda annem, Rose Teyzem ve suan bana bunları anlatan Lissa teyzem vardı. Diğer fotoğrafdaysa annem, Lissa teyzem ve başka bir kadın vardı. Tabii salak değilim neler olduğunu anladım. Meğerse Rosede metamorfmagUSMUŞ. işte böyle sevgili günlük. Ben bir metamorfmagusum. Ve bunu çok sevdim! Bakalım yarın neler olucak? Yarın görüşürüz sevgili günlüüük. Sen benim en büyük sırdaşımsın. :)
Metamorfmagus için iki model: Suan kullandığım Susan Coffey. Birde Taylor Momsen'ı istiyorum. | |
| | | Beatricia Gallagher Yönetim
Mesaj Sayısı : 584 Gerçek İsim : Yağmur Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez. Özel Yetenek : Görücü. En Belirgin Özellik : Ayşinsever Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Paz Ağus. 21, 2011 3:15 pm | |
| | |
| | | Aredhel Clementé Beauxbatons V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 366 Gerçek İsim : İlayda Patronus : Kartal. Sihirsel Soy : Üvey annesi Muggle Doğumlu, üvey babası da Melez. Öz anne babası safkan büyücüler ama o bunu bilmiyor. En Belirgin Özellik : Meraklı. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Paz Ağus. 21, 2011 3:40 pm | |
| Ad-Soyad: Clara Chandler Rp Puanı: 92 İstenilen Yetenek: Metamorfmagus Örnek Rp: Baykuş kafesinin sallandığı eşyalarını tekerlekli araba ile sürüklerken kaşlarını çatmış, ayaklarına bakıyordu sürekli. Bu çok utanç vericiydi. Hiçbir büyücü ya da cadı büyükannesiyle beraber değildi. Daha varmadan bundan emindi. Normalde Clara hep kendi binerdi Hogwarts ekspiresine. Bu sefer büyükannesi ısrar etmişti. Aslında büyükannesi değildi yaşlı kadın Rosella. Onu evlat edinen kişiydi yanlızca. Küçükken kolaydı, Clara ondan utanmazdı. Ama Hogwarts'a başlayınca, herkesin annesi ve babası olduğunu görünce her şey zorlaşmıştı. Kendi geçmişinden kimseye bahsetmemişti. Herkes onun da diğerleri gibi annesi ve babası olduğunu sanıyordu. Eğer büyükannesi onunla beraber gelirse her şey ortaya çıkardı. Clara son bir çabayla arkasını döndü. İstasyon iyice kalabalıklaşmıştı, Clara büyükannesini görmekte bile zorlanıyordu. "Büyükanne, sen yorulma. Gerçekten bak, daha önce hep kendim geldim. Bunu yapabilirim." Büyükannesi bildik gülümsemesiyle Clara'ya gülümsedi. "Seninle gelmeye hakkım var değil mi Clara? Hem arkadaşlarını görürüm." dedi büyük bir neşeyle. Clara iç çekti. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu, bu yüzden son dakikada aklına o dahice fikirlerinden birinin gelmesini diliyordu. Sonunda kalabalığın içinden tuğla duvarın önüne gelmeyi başarmışlardı. Buradan hep korkardı Clara. Ama heyecanlı da bulurdu. Bir duvarın içinden geçip sihirli bir dünyaya ulaşma fikri çok cazip geliyordu kulağa. Clara'ya Narnia Günlükleri'ni hatırlatmıştı bu duvar, onu ilk gördüğünde. Clara arkasından büyükannesinin etrafa baktığını biliyordu. Clara bu kalabalıkta kimselerin onlara dikkat edeceğini sanmıyordu, bu yüzden gözlerini yumdu ve duvara doğru hızla koştu. Konuşan çocuk seslerini duyunca ve trenin buharının getirdiği sıcaklığı hissedince gözlerini açtı. Herkes oradaydı işte, arkadaşları, düşmanları, profesörler. O kadar kalabalıktı ki, her an biri onu görebilirdi. "Ah, işte burası! Ne kadar güzel, en son buraya 50 yıl önce gelmiştim. Huffepuff'taki en çalışkan öğrenci bendim. Ah eski günler!" Clara büyükannesine baktı. Büyük bir mutlulukla etrafına bakıyordu. O sırada Clara'nın gözleri biraz uzaktaki arkadaşı Satellite'a çarptı. Aman tanrım, diye düşündü kız. Birazdan yanıma gelecek, ne yapacağım ben? Hayatında ilk defa farklı biri olmak istemişti kız. Öyle ki, kimse onu tanıyamasın. Saçı, yüzü, gözleri, burnu, dudakları, her şeyi değişsin. Tabii ki bu olmayacaktı, ama yine düşünmesi bile güzeldi. O sırada Satellite'ın ona baktığını gördü. Ama arkadaşı onun yanına gelmek yerine sanki yabancı biriymiş gibi onun yanından geçip gitti. Clara şaşırmıştı. Bir tuhaflık vardı. Büyükannesine döndü. "Büyükanne? Yüzümde bir sorun falan mı var?" Büyükannesinin gözleri kocaman olmuştu. Bir ruh emici görmüş gibi bakıyordu. "Merlin'in sakalı..." diye mırıldandı ve onun kolunu tutup bir köşeye çekti. Sonra çantasını karıştırmaya başladı. Neler oluyordu böyle? Çantasından çıkarttığı aynaya baktı kız. Karşısındaki o değildi, bu besbelliydi. Kimdi bu böyle? "Bana neler oluyor büyükanne?" Cadı ağlayacak gibiydi. "Sen bir metamorfmagussun hayatım. Bunu hiç düşünememiştim. Bu özellik bir hediye tatlım. Farklı bir insana dönüşebiliyorsun resmen." dedi büyükannesi kısık bir sesle. Kız donup kalmıştı ama başıyla onayladı. O sırada trenin sabırsız sesi duyuldu, öğrenciler içeri giriyordu. Büyükannesi Clara'ya baktı ve kısaca sarıldı. "Kendine iyi bak hayatım, yeteneğini iyi kullan. Sana inanıyorum. Hoşçakal." Clara büyükannesinin gözlerinde biriken yaşları görebilmişti. Ama o da ağlayacaktı. Şu anda, farklı görünürken büyükannesinden utanmasının ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamıştı. "Görüşürüz büyükanne. Seni seviyorum." dedi ve ağlamaya başlamadan arkasını döndü. Bütün kalbiyle eski, kendi görünüşüne dönmek istedi. İşe yaradı mı diye bakmak için zaman yoktu, hızla eksprese doğru koştu. Bir yandan da bu yeteneğine inanmaya çalışıyordu, bunu sadece en yakın arkadaşlarına söyleyecekti. Acaba onlar ne diyecekti? Yüzlerindeki şaşkınlığı görmek için sabırsızlanıyordu cadı. Metamorfmagus için iki model: Selena Gomez, bir de Katie Leung'i istiyorum.
| |
| | | Beatricia Gallagher Yönetim
Mesaj Sayısı : 584 Gerçek İsim : Yağmur Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez. Özel Yetenek : Görücü. En Belirgin Özellik : Ayşinsever Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Salı Ağus. 23, 2011 11:56 am | |
| | |
| | | Giana Stensie Maraqué Unutturma Dairesi Başkanı
Mesaj Sayısı : 8 Gerçek İsim : Selin Patronus : Leopar. Sihirsel Soy : Safkan En Belirgin Özellik : Ciddiyeti. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 25, 2011 11:20 am | |
| Ad-Soyad: Giana Stensie Maraqué Rp Puanı: 100 İstenilen Yetenek: Çatalağız Örnek Rp:
Gecenin karanlığı tenha olan ara sokakları tamamıyla ele geçirirken, sokağa tam bir sessizlik hakimdi. Yıkık dökük gözükse dahi büyücüler tarafından içleri mükemmelleştirilmiş binalar sokağı çevreliyor, sokak lambaları çalışmayı bırakalı yıllar oluyordu. Karanlık taraf müritleri aydınlıkta yaşamayacak kadar gururlu iken, sokağa hızlıca dalış yapan genç kadın ile sessizliğin yerini yere sertçe basılan topuklu ayakkabının sesi ve hızlı nefesler almıştı.
Var gücüyle koşan genç kadın, bu kadar hızlı koşabildiğini ilk kez keşfediyor, ayakları ise topuklular yüzünden baskı içerisinde ağrıyorken karanlık sokağı geçince köşeye döndü. Sırtını sertçe ve aniden duvara yaslayarak inlemesini zoraki bastırdı. Duvarın soğukluğu derisinden yayılıp her hücresine işliyordu. Birkaç saniye kıpırdamadan durduğunda, sokaktan hızlıca koşturan üç kişi önüne çıktı. Nereye gitti sesleri yankılanırken artık açığa çıkma vaktinin geldiğini anlayan Stensie, duvardan ayrılarak var gücüyle bağırdı.
"Beni mi arıyorsunuz?"
Üç kafa kendisine döndüğü anda, onları göremese de hissetti genç kadın. Planı şimdiye kadar kusursuz bir şekilde ilerlemiş, üç aydınlık yanlısı aptal kişiyi peşine takarak inine kadar getirmişti. Onlar neler olduğundan habersiz son anlarını yaşıyorken diğerlerinin anlamadığı bir dilde tısladı genç kadın. Gel...
Ardından korkunç bir çığlık koptu. Dev bir piton yılanı üç kişiyi kafasıyla ileri fırlatıp üzerilerine atladığında Stensie bir kahkaha bırakıp dişlerinin arasından dilini ustaca kullanarak çatal dilinde aferin mırıldandı. Yılan insanları tek lokmada ezip geçtiğinde, feryatlar ve inlemeler dinmişti. Karanlık sokakta kanlar her tarafa dağılmış, bu savaşın sonunu büyük yılan bitirmişti. Durumdan oldukça memnun olan genç kadın, eliyle yılanın kafasını okşayarak ona gitmesini mırıldandı. Yılan ortadan kaybolurken, kollarını kavuşturarak eserine baktı.
"İşte, beni buldunuz."
| |
| | | Beatricia Gallagher Yönetim
Mesaj Sayısı : 584 Gerçek İsim : Yağmur Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez. Özel Yetenek : Görücü. En Belirgin Özellik : Ayşinsever Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 25, 2011 11:30 am | |
| | |
| | | Robert de Marqué Albusan Hogwarts Müdürü
Mesaj Sayısı : 2741 Gerçek İsim : Robert de Marqué Albusan Patronus : Zümrüdüanka Sihirsel Soy : Safkan En Belirgin Özellik : Albus Dumbledore Hayranı Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 25, 2011 12:14 pm | |
| Robert de Marqué Albusan
87 puan
Animagus
Yeşil, yumuşak ve yer yer seyrek ilkbahar çimenleri üzerinde oturmuş, gözlerinden birbiri ardına süzülen gözyaşlarının ardından: Burnunda baharın hür havasının kokusu… Önünde dalgaların kaosu… Denize ve kıyıdaki küçük, şirin liman köyüne hakim bir tepeden… Batan güneşi izliyordu…
Nasıl da sessizce batıyor, en zayıf olduğu bu batma anında bile göğü renkten renge sokuyor, denizi ihtişamlı kılıyor ve yeri kızıllığıyla yakıyordu… O bu kadar güçlüydü, peki ya ben niye onun kadar güçlü değildim ki… Bunları düşündükçe gözyaşları daha da sık akmaya başlıyordu Robert’ in. Dakikalar geçiyordu, yılmıştı artık geçseler ne farkederdi… Olmuyordu, aylardır uğraşıyordu olmuyordu… Öyleki tüm dünya zevklerinden kendini soyutlamış, hayattaki tek amacı, tek gayesi başarmak olmuştu…
Tüm yollar kapandığında, tüm kapılara kilit vurulduğunda geriye tek bir çıkar yol kalmıştı: Ya o talihini yenecek, ya ölüm onu alacaktı. İçgüdüleri onu bu son yolun girişine, bu tepeye getirmişti… Güneş son dakikalarını yaşıyordu… Belki o da… Gözyaşlarını günlerdir giydiği gömleğinin yenine sildi ve ayağa kalktı, üstü başı pis, saçı dağınıktı… Belki de ölüme gidiyordu ve bu son yok edilecek kabiliyetli düşmanın yanına böyle gidemezdi. Geçirdiği yıllar, doldurduğu yaşlar ona bunu öğretmişti. Pantolonun cebinden asasını çıkardı ve son sihrini bıraktı fani dünyaya: “Aklapakla!” asayı az önce oturduğu nazikçe bıraktı ve hayattaki en sadık dostuna ”Güle güle dostum!” dedi. Arkasını döndü ve tepenin en ucuna doğru ilerledi, gözlerini rengarenk olan gökyüzüne, kalbini Yaratıcı’ ya döndü ve “Sen nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun? Ya al beni yanına ya da yardım et bu fani dünyada…” diye fısıldadı. Ve kendini dalgaların kaosuna, denize doğru bıraktı.
Son bir gayretle tekrar konsantre olmaya çalıştı, konsantre oldu her santimetre karesini bir anka gibi hissetmeye çalıştı, hissedecekti… İçinden bir ses başaracağını söylüyordu… Evet, oluyordu sanki, bir dakika ne oluyordu… Yükseliyordu! Evet, başarmıştı… Ulu Tanrı dualarını kabul etmişti, Bir anka olmuştu…
Gökyüzündeki harikulade anka güneşin son ışıklarında başını hafifçe öne eğdi ve adeta şükredercesine, sanki dünyaya ait olmayan bir nida koyuverdi ve artık karanlığa gömülen tepeye doğru süzülerek kayboldu…
İstenilen Hayvan: Zümrüanka | |
| | | Rudesser T.M. Werop Karanlık Lord
Mesaj Sayısı : 218 Gerçek İsim : Arman Patronus : İsveç Kısaburnu Ejdarhası. Sihirsel Soy : safkan En Belirgin Özellik : Lord Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Ağus. 25, 2011 12:20 pm | |
| [left]Ad-Soyad:Rudesser T.M. Werop Rp Puanı:88 İstenilen Yetenek: Çatalağız, Animagus(Macar Boynuzkuyruk (Ejderha) ), Zihinbend, Zihinfend
Örnek RP
-yazım aşamasında- | |
| | | Ailsa Lotharingia Biçim Değiştirme Profesörü
Mesaj Sayısı : 63 Gerçek İsim : Aslı Patronus : Panda. Sihirsel Soy : Safkan En Belirgin Özellik : Sıradanlıktan hoşlanması. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Paz Eyl. 04, 2011 10:32 am | |
| Ad-Soyad: Ailsa Lotharingia Rp Puanı: Doksan beş İstenilen Yetenek: Animagus Animagus için hayvan: Baykuş -bununla ilgili bir kurgu oluşturdum bile- Örnek Rp: 1993 yazı / Ailsa 7 yaşındayken
Ailsa oturduğu salıncakta yavaş bir şekilde hareket ediyordu. Alnını kalın ipe yaslamış, ayağını da yerdeki kuru toprağa sürtüyordu. Kalkan tozun terden ıslanmış olan bacaklarına yapıştığını hissedebiliyordu. Derin bir nefes alarak ciğerlerini temiz havayla dolduran genç cadı, bakışlarını yere odaklamıştı. Ağacın kalın bir dalına tutturulmuş olan salıncakta yavaş hareketlerle bir öne bir arkaya doğru gidiyor ve ılık esintinin yüzünü yalamasına izin veriyordu. Islak dilini çatlamış olan dudaklarına sürten Ailsa midesinden gelen garip bir ağrının etkisine girdiğini fark etti. Ellerini salıncağın ipinden çekip karnının üstüne yerleştiren genç cadı, bir anda iki büklüm olmuştu. Bakışlarını korku içerisinde kulübeye doğru çevirirken dudaklarının arasından hırıltıya benzer bir ses koptu. Evde bulunan herhangi birinin şu an yanı başında olmasını isterdi. Tam seslenmek için bütün gücünü topladığı bir anda, bütün acı kesildi. Şaşkınlık içerisinde cenin pozisyonundan çıkan Ailsa, terlemiş ellerini kuru toprağın üzerine yerleştirdi. Dizlerini büküp etrafına bakınmaya başlarken kendini neden farklı hissettiğine dair mantıklı bir açıklama üretmeye çalışıyordu kendi kendine. “Ne?” diye mırıldandı. Gözlerini kapatırken oksijenin hücrelerine dağıldığını hissediyordu. Zihnini acıdan uzak bir yere odaklamaya çalışıyor olsa da bir türlü başaramıyordu. İster istemez endişe ateşinin kıvılcımlandığını hissediyordu içinde. İki kolunu salıncağın oturağının üzerine koyarken yavaşça yerden kalkmaya çalıştı Ailsa. Gözlerinin hala kapalı olması nedeniyle ortamın bir anda değişmesinin nedenini anlayamadı. Ama göz kapaklarını araladığında tamamen tahta oturağın üstünde buldu kendini. Normalden daha küçük hissediyordu ve boynunda bir rahatlık vardı. Bakışlarını kendi üzerine kilitlediğinde bir an donup kaldı genç cadı. Kendisini tüy içerisinde ve yirmi santim boyunda beklemediğinden olacak ki şaşkınlıktan dili tutulmuştu. Baykuşa benzediğini fark etti. Koyu kahverengi tüyleri kalkmıştı, muhtemelen korktuğu için. Yardım istemek için bağırmayı denedi ama tiz bir ses dışında hiçbir şey çıkmadı ağzından.
Ailsa’nın aklına bir soru takıldı. ‘Acaba uçabilir miyim?’ Kollarını kaldırırken kendisini saçma bir şey yapıyormuş gibi hissediyordu. Ne de olsa böyle bir şey hiç duymamış ya da görmemişti. Anne ve babasında ya da hayatında bulunan hiçbir akrabasında hayvana dönüşme yeteneği olduğunu sanmıyordu. Kendisinde bir hastalık mı vardı yoksa? Gerçek olmayan şeyleri mi görüyordu? Kaldırmış olduğu kollarını, ya da kanatlarını, çok sert olmadan hareket ettirdi. Başının döndüğünü hissetti ve midesinde kusacakmışçasına bir his oluştu. Bunu yaptığına inanamıyordu çünkü, altındaki buğday tarlasının bu kadar hızlı bir şekilde gözden kaybolması da mümkün olamazdı. Bir anda bütün bedenini endişe duygusu kapladı. Eve nasıl döneceğini hiç düşünmemişti. Hayatında çok fazla da belgesel izlemiş sayılmazdı, kuşların nasıl viraj yaptıkları hakkında hiçbir fikri yoktu. Bu kadar yüksekten yere çakılmak da istemiyordu, bunun için en iyisi yere konup yürümekti. Kanatlarını rüzgâra ters bir şekilde hareket ettiren Ailsa yere doğru alçaldığını izlerken zevkten dört köşe olmuştu. Ayakları yere basınca da mutluluğunun yüzüne yansıdığını hissedebiliyordu. Buğday tarlasının tam ortasına konmuştu, onun ailesinin tarlasıydı bu. Ortasında bulunan gölün küçük bir köşesini görebiliyordu çünkü. O tarafa doğru ilerlerken büyükannesinin bu duruma nasıl bir tepki vereceğini düşünüyordu genç cadı. Geri insan formuna nasıl dönecekti ki? En son baykuş olduğunda gözleri kapalıydı, belki de bunu yeniden denemeliydi. Göz kapaklarını bir kez daha kapatırken, kendi insan görüntüsünü zihninde canlandırmaya çalışıyordu. Boyu çok uzun sayılmazdı zaten ama yedi yaşında biri için oldukça normal sayılırdı. Siyah saçları da at kuyruğu yapılmıştı, özellikle gözünün önüne düşmemeleri için. Daha sonraki saniyelerde yine ayaklarının yerden kesildiğini hissetti Ailsa. Sanki boyu uzuyordu. Yeniden gözlerini açtığında artık baykuş gibi görünmediğini fark etti. Elbisesi kirlenmişti ve teninin her yanı toza-toprağa bürünmüştü. Heyecan içerisinde kulübeye doğru koştururken olan biteni büyükannesine anlatmak için büyük bir istek duyuyordu. | |
| | | Adrasteia Quiwen Durmstrang V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 1865 Gerçek İsim : Ayşin. Sihirsel Soy : Safkan. Özel Yetenek : Çataldil. En Belirgin Özellik : Kibri ve umursamaz tavırları. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Paz Eyl. 04, 2011 12:29 pm | |
| Robert, Ailsa: Kabul edildi. Rudesser: Rp olmadan yetenek veremeyiz. | |
| | | Ailsa Lotharingia Biçim Değiştirme Profesörü
Mesaj Sayısı : 63 Gerçek İsim : Aslı Patronus : Panda. Sihirsel Soy : Safkan En Belirgin Özellik : Sıradanlıktan hoşlanması. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Eyl. 08, 2011 6:52 pm | |
| Ad-Soyad: Ailsa Lotharingia Rp Puanı: Doksan beş İstenilen Yetenek: Zihinbendar Örnek Rp:
Ailsa oturduğu sandalyeden kalkarken etraftaki baharatlı kokunun ciğerlerine yaptığı baskıyı hissediyordu. Başı dönüyor ve kalbi deli gibi atıyordu. Yine de vazgeçmek için çok erken olduğunu düşünüyordu, ne olursa olsun Hogwarts’ta profesör olarak çalışacaksa, fark edilmemesi gerekiyordu. Birinin zihninin derinliklerine girme olasılığını ortadan kaldırmalıydı. Gözlerini ahşap zeminden, içeriye ışık dolduran pencereye yöneltti. Yanındaki adamın zihnine yaptığı baskıyı içten içe hissediyordu ve yeniden kendi anılarına yönelmemek için büyük bir zorluk çekiyordu. “Kes şunu. Bir ara verelim, lütfen.” Normalde birine yalvarmak konusunda ciddi sorunlar çekse de, bu sefer tereddüt etmesine gerek kalmamıştı. Birkaç saniye içerisinde başındaki ağrının ortadan kaybolduğunu fark etti. Ağzına kan dolduğunu hissediyordu. Elini yüzüne götürdüğünde bir ıslaklık hissedince ilk başta endişelense de hemen sakinleşti. “Harika, şimdi mutlu musun? Bunu çok sayıda kişi yapamıyor bilgin olsun Jackson.” Masada duran kuru peçetelerden birini alıp burnuna götüren Ailsa, kanamayı durdurmak için diğer eliyle de baskı yapıyordu. Ağzıyla derin bir nefes aldıktan sonra bir süre kendisine gelmek için gözlerini kapattı. Kalktığı sandalyeye yeniden çökerken, kendisini izlemekte olan adamın bakışlarını hissedebiliyordu. Herhalde kendisinin tamamen bir başarısız olduğunu düşünüyordu. Ne de olsa üç haftadan daha uzun bir süredir çalışıyor sayılırlardı. Ve üstelik Ailsa keskin zekâsıyla bu işi hemencecik halledeceğini düşünmüştü ama belli ki bu işte fazla güven, hiçbir artı sağlamıyordu. Peçeteyi kontrol edip kanamanın durup durmadığına baktı, kırmızı lekenin kurumaya başlamış olduğunu görünce peçeteyi buruşturdu ve yere fırlattı. “Bu iş daha ne kadar böyle sürecek? Artık sen dâhil hiç kimsenin beynime nüfuz etmesini istemiyorum. Ama bu kadar süreden sonra… Yapamayacakmış gibi hissediyorum.” Adamın gözlerini devirmesini kızgınlıkla izleyen cadı, sağ elini alnına yerleştirdi ve tenini ovuşturmaya başladı. Şimdiye kadar adamın, kendisi hakkında ne kadar özel anılara girdiğinin haddi hesabı yoktu. Üstelik ona güvenip güvenemeyeceğini bile bilmiyordu. İç çektikten sonra dudaklarını diliyle ıslatan Ailsa, kafasını kaldırdı ve başını onaylarcasına salladı. “Bugünlük son bir kez daha deneyelim.” Jackson’ın onaylayan bakışları bir anda karardı ve gözleri, cadının üzerinde odaklandı. Ailsa ise bir kez daha beynine girmek üzere olan baş ağrısını bekliyordu. Her ne kadar kendisine olan bütün güveni kaybetmemiş olsa da içten içe bunu yapabileceğine dair inancı kaybolmuş gibiydi. Sandalyeye biraz daha yayılırken, vücudunun yorgunluktan uyuşmaya başlamış olduğunu hissediyordu. Gözlerini daha demin yere atmış olduğu peçeteye odaklamıştı, üzerinde bulunan kan lekesini görünce her an kendine olan güveni yenileniyordu. “Başardın Ailsa, beynine bir duvar örmeyi başardın. Giremiyorum içeri.” Jackson’ın sesini duyduktan ancak birkaç dakika sonra kendisine gelen cadı, ilk başta neler olduğunu algılayamadı. “Ne?” diye mırıldandı. Zihinbendarlık işini halledemese Hogwarts’a gidemeyeceğini biliyordu. “Hayır hayır, emin olmalıyız. Bir daha dene.” Bu sefer bakışlarını ona doğru yöneltti ve zihnine doğru yönelecek olan herhangi bir saldırıyı bekledi. Ama beklediği gibi bir sancı hissetmedi, aslında hiçbir şey hissetmemişti. Yüzünde oluşan kocaman gülümsemeyi saklama gereği duymadan gitti ve Jackson’ın kucağına atladı. Sevinçten ne yaptığını bilmiyordu, böyle bir yakınlık kurmak gereksizdi ne de olsa. Çabucak kendini toplayan Ailsa, yine de yüzündeki gülümsemeyi silememişti. | |
| | | Sheila Tolls Hogwarts V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 74 Gerçek İsim : Yine Yağmur Sihirsel Soy : Pureblood En Belirgin Özellik : Ukala. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Geri: Alımlar. Perş. Eyl. 08, 2011 7:02 pm | |
| | |
| | | | Alımlar. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|