Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Peace Ball || Açılış.

Aşağa gitmek 
+2
Alexander Matthew Morgan
Percival Chester
6 posters
YazarMesaj
Percival Chester
İksir Profesörü
İksir Profesörü
Percival Chester


Mesaj Sayısı : 18
Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Gıcık.
Rpg Puanı :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue

Peace Ball || Açılış. Empty
MesajKonu: Peace Ball || Açılış.   Peace Ball || Açılış. Icon_minitimeCuma Ağus. 12, 2011 9:27 pm

Peace Ball || Açılış. 356f57d8

. Alexander Matthew Morgan . Brayden Chester . Sheila Tolls . Euterpe Châtillon
. Clarisa Chambers . Joella Mathieu . Matthew Kingston . Maurice McFarland



    İçeri giren silueti fark ettiğinde masasından doğrularak gözlerini kısmıştı. “Elais, sen misin?” Her şey çok çabuk oluvermişti. Profesörün ona görevini devretmek istemesi üzerine seve seve kabul etti. İşin ucunda kazanacağı bir ödül vardı. Kendince… Bunu kimse bilmiyordu. Profesör Brennt’in odasına gelip bu balo önerisinde bulunması ona ilk başta cazip gelmese de, Profesörlüğü de balo işini de seve seve kabul etmişti. Dirseğini masasına dayayıp eliyle çenesini sıvazlayarak Elais’ın dudak ve göz hareketlerini sinsi bir edayla takip ediyordu. “..Yani ben diyorum ki gerçekten bu balo Slytherin ve Gryffindor öğrencileri için bir dönüm noktası olacaktır. Hem böylelikle artık bir an önce aralarında barış yapmaları gerektiğini de anlamış olurlar. Bu Hogwarts’ın geleceği için çok önemli biliyorsun Percival! Müdür de onay verdikten sonra artık bunu yapmamamız için bir sebep yok. Senin yardımın benim için önemli.” Percival elini hafifçe masaya vurduktan sonra geniş odada bir tur atmak üzere ayağa kalktı. Sırtı Elais’a dönük bir şekilde ilerlerken bir yandan da sesli bir şekilde düşünmeye başladı. “Bu iyi bir fikir olabilir Elais! Sen her şeyi bana bırak, ben bütün organizasyonu ayarlarım. Balo akşamı diğer iki binanın ortak salonlarına kilit vurmanı istiyorum senden. Ne de olsa bu iki özel binanın gecesi olacak.”

    Çenesini sıvazlarken bir yandan sinsi bir ifade ile gülümsedi Chester. Profesör Elais ise onun beyninde ne hinlikler döndüğünü anlamamıştı. Fakat bir şey yolundaydı, bu balo işi olacaktı. Brayden’ı gözlerinin önüne getirdi Percival. Bir tuzak hazırlayacak olmanın verdiği zevkle gülümsemesini sürdürürken, Elais’ın teşekkür eden sesi ile anında ona yöneldi tekrar. Profesörü kapıdan uğurlarken aklında tek bir soru vardı. Planını en iyi nasıl uygulayabilirdi. Gerekli uyarıların sadece Slytherin ve Gryffindor öğrencilerinin görebileceği şekilde asılmasının ardından nihayet o gün gelip çattığında Chester Profesör Elais’ın da yardımıyla tılsımladığı salonu büyüleyici bir şekilde hazırlamıştı sonunda. Öğrenciler saat dokuz sularında yarı şaşkın ama hazır bir halde salona doluşurken Profesörlerin masası önünde bulunan dört ayrı fanusun önünde dikilmiş bir şeyler mırıldanıyordu. Çok geçmeden Slytherin erkekler fanusu ile Gryffindor kızlar fanusundan küçük bir buhar yükseliverdi. Brayden Chester ve Clarisa Chambers’ın isimleri çoktan tılsımlanmış olmalıydı. Chester umutla tek kaşını kaldırırken kimsenin durumu anlamadığına kanaat getirdikten sonra Elais’a yöneltti bakışlarını. “Eşleştirmeyi bana bırak, ben o işi hallederim.” Elais’ın onay veren bakışlarının ardından gözlerini tekrar içeriye doluşan silüetlere kaydırdı. Kızlar ve erkekler çift halinde değil, ayrı guruplar halinde içeriye giriyorlardı.

    Profesör Percival salonda yükselen fısıltılara aldırış etmeden onların salonu doldurmasını bekledi sadece. O beklerken bu işin aslında ne kadar sıkıcı olduğunun da farkındaydı. Bir şekilde burada olması gerekiyordu ama. Sabrının sonucunda güzel bir ödül onu bekliyor olacaktı nasılsa. Kurban kendi ayaklarıyla önüne gelecekti. O da çok yakında olacaktı, fakat bu işin başında da sabretmesi gerektiğini çok iyi biliyordu. Sadece Gryffindor ve Slytherin öğrencilerine görünen ilanı okumuş olan öğrenciler fısırdaşmalarını artırdığı anda, artık salonun dolmuş olduğunu anlayan Chester Profesör masasından ayrılarak öğrencilerin daha rahat onu görebilecekleri bir alana dikildi. Genzini temizledi öğrencilerin dikkatini çekmek için. Şaşkın bakışlara aldırmadan konuşmaya başladı. “Siz öğrencilerin bütün duyurulardan haberiniz olduğunu bildiğim için kuralları yenilemiyorum. Sadece farklı binalardan eşleştirileceğinizi bilmiş olmanız gerekiyor ve bu yüzden..” Profesör dört büyük fanusun olduğu masanın yanına yaklaşarak konuşmasını sürdürdü bu sefer. “..tek tek kura seçimi ile eşleştirileceksiniz. Lafı fazla uzatmadan başlıyorum.” Percival yaptığı küçük bir asa hareketi ve fısıldadığı büyülü sözleri ardından dört fanustan ikisinden aynı anda havaya uçuşan iki kağıt ellerine konuvermişti. Kağıtlara iyice göz gezdirdikten sonra okumak için tekrar genzini temizledi. Tahmin ettiği gibi ilk gelen kağıtlar önceden tılsımlamış olduklarıydı. “Gryffindor’dan Clarisa Chambers ile Slytherin’den Brayden Chester! İlk seçilen çift!” Göz ucuyla Brayden’ı süzdü. Onun yarı şaşkın haline aldırmadan geri kalan kağıtların hızla eline uçması için birkaç büyü daha yaptı. Bu sayede isimleri daha hızlı okumaya başladı. “ Alexander Matthew Morgan ve Joella Mathieu.” Alkış ve ıslık seslerine aldırmadan kalın bir öksürük sesiyle eşleştirmelere devam eti, bir yandan ise okuduğu kağıt parçaları eşleştiği kişileri görmeleri açısından partnerlerinin eline uçarak konuyordu. “Sheila Tolls ile Maurice McFarland.” Bu Gryffindor’lu oğlanı okur okumaz suratının ekşidiğini fark ettiği anda yeniden toparlanarak hızla eline gelen diğer iki çift kağıttaki isimleri okumaya koyuldu. “Euterpe Châtillon ile Bay Matthew Kingston”

    Diğer iki çift kağıdın eline ulaşması için asasını sallarken bayan Euterpe’a acıdığını fark etti birden. Diğer isimleri de aynı çabuklukta okumuş ve partnerlerinin sahiplerine ulaşmadan önce onların eline karşı cinslerin isimlerinin yazılı olduğu kağıtların da uçarak konmasını sağlamıştı. Artık saat tam dokuzu göstermeye başladığında balo halkına doğru dönerek bir Problem çıkarmamaları konusunda onları uyaracak birkaç şey mırıldandı. Profesörler masası zaten öğrencilerin görebileceği kadar yakındı. Baloyu başlatması için Profesör Brennt’e bir baş işareti yaptı. Elais ise almış olduğu bir kaşığı elindeki kadehe vurarak öğrencilere balonun başladığını belirten bir konuşma yaptı. Koro hazırlanmış ve Profesör Brennt’in onayıyla ilk dans için çalacağı parçaya başlamışlardı bile. Piyanistin parmakları tuşlara dokundu nazikçe, Maksim Mrvica’dan Cubana parçasını çalmaya başladığında, önceden bu konuda bilgilendirilmiş öğrenciler hünerlerini sergilemek için kendilerini hazırlama telaşı içine girmişlerdi bile. Şaşkın bir sürü göz arasında eşler birleşmişken Profesör Percival Chester bu işin daha da eğlenceli olacağını düşünerek gizlice gülümsedi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexander Matthew Morgan
Durmstrang V. Sınıf
Durmstrang V. Sınıf
Alexander Matthew Morgan


Mesaj Sayısı : 72
Gerçek İsim : İlk.
Patronus : Hidra. Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Umursamaz.
Rpg Puanı :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue90 / 10090 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue45 / 10045 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue

Peace Ball || Açılış. Empty
MesajKonu: Geri: Peace Ball || Açılış.   Peace Ball || Açılış. Icon_minitimeSalı Ağus. 16, 2011 10:49 am


    Alex her zamankinden farklı olarak Shell ve Brad'dan ayrı yürüyordu. Biraz geç kalmıştı, bu yüzden ikisine yetişememişti. Belki ikisi de baloya ayrı ayrı gitmişlerdi. Bunun hakkında en ufak bir fikir sahibi değildi. Tuvalette saçını başını düzeltme adına grubundan ayrılmıştı. Koridorda ilerlerken herkeste ayrı bir heyecanın olduğunu fark etti. Bazı kızlar süslenmişlerdi, bazıları ise normal halinden farksızdı. Normalde bu baloyu kimsenin istememesi gerekiyordu, Slytherin ve Gryffindor'du söz konusu olan. Yıllardır düşmanlıklarıyla Hogwarts'ı inleten bu iki bina, birbirlerinden apayrı mizaçlara sahiplerdi. Şimdiyse iki binanın barışması isteniyordu. Bu bir gelenekti oysa ki, saygı duyulması gereken bir gelenek. Profesörlerse bunu kabullenmeyip kaderleri düşman olarak yazılan bu iki binayı birleştirmeye çalışıyorlardı. Bu yaptıkları boşa giden bir çabadan başka bir şey değildi. Bir günlük barışı sağlamanın hiçbir anlamı olmadığını düşünüyordu. Birkaç sevgili edinmek isteyen sürtükler veya çaresizler dışında da balodaki eşlerin birbirinden memnun olacağını sanmıyordu.

    Balo salonuna sağ ayağıyla adımını atmıştı. Birtakım batıl inançların getirisiydi bu da, annesinin ölümünden sonra her türlü uğura, şere inanırdı. Yeşil gözlerini dört açmıştı, çevresine bakınıyordu. Ardından saatine baktı, dokuzu bir iki dakika geçmişti. Katı Hogwarts'ın birkaç dakikaya bile izin vermediğini biliyordu, bu yüzden yetişebildiği için minettardı. Çevresini biraz daha incelemeye başladı, herkes gerçekten de hazırdı. Okul kurallarına karşı gelemeyen karşısındaki sütler, balo için en güzel kıyafetlerini giymişlerdi. Kızlarda kıkırdaşmalar, bakış atmalar varken, bazı erkeklerde de kızları kesme durumları söz konusuydu. Belki de binadaşlarıyla bakışıyorlardı, Alex pek sosyal bir çocuk olmadığı için çevresindekileri çok da iyi tanımıyordu. Birkaç Slytherin mensubu dostu, bir iki tanecik de Gryffindor'dan düşmanı vardı. Onun dışında hiçbir alakası olmadığı bu kızlardan biriyle dans edecekti. İşin diğer kötü tarafı da, zaten onun bir sevgilisinin olmasıydı. Çok sevdiği, annesinden sonra bağlandığı tek kızdı o. Clara, onun minik kız arkadaşı. Yaşı küçük olmasına rağmen o veletten gerçekten hoşlanıyordu ve elde etmesi de hiç kolay olmamıştı. Şimdiyse gidip başka bir kızla dans etmesi isteniyordu. Bu baloda olay çıkmayacağı baştaki profesörlerden dolayı kesindi ama bu balodan sonra neler olacağını da hiç kimse bilemezdi.

    Gözleriyle çevreyi incelerken yanyana durup sohbet eden Shell ve Brad'i fark etti. Koşar adımlarla yanlarına doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada saçını düzeltiyordu, üzerinde normal bir beyaz gömlek vardı, altında da kot pantolon. Yine de çekici olması için süse gerek yoktu, saçlarının ve gözlerinin rengi bu iş için yeterliydi. Ayrıca kendine has bir karizması da vardı. Arkadaşlarının yanına geldiğinde gülümsemeye çalıştı fakat bu durumdan pek de memnun olmadığından oflamakla yetindi. "Bunun ne gereği vardı yani şimdi." dedikten sonra gözlerini profesöre döndürdü. İksir profesörü Percival Chester, dikkatleri kendine çekecek birkaç hareket yaptıktan sonra konuşmaya başladı. Profesör konuşmasını devam ettirdikçe Alex'in zümrüt yeşili gözleri kocaman bir hal almıştı. Kura ha? Tanrım Gryffindorlu bir kızla dans etmek yeterince kötüyken şimdi de işi şansa kalmıştı. Burada en azından güzel bir kız belleyip onunla sadece bir geceliğine dans edebilirdi. Şimdiyse belki de çok çirkin bir cesur karşısına çıkacaktı ve o da donup kalacaktı. Bir gece, Gryffindorlular'la geçirmek için çok uzun bir süreydi. Derin bir nefes aldıktan sonra kura sonuçları okunmaya başlandı. “Gryffindor’dan Clarisa Chambers ile Slytherin’den Brayden Chester! İlk seçilen çift!” Alex hafifçe güldü ve arkadaşının sırtına vurarak onu öne doğru itti. Brad'in bu seçim karşısında biraz şaşkın bir hali vardı. Clarisa'yla Brad buluşunca, Alex Clarisa'yı süzmeye başladı. Güzel bir kız sayılırdı, hatta çok güzel. Kendisini sadece ismen tanıyordu, daha önce aralarında bir diyalog veya bir tanışma faslı yaşanmadığından kişiliği hakkında pek bir kifir yürütemiyordu fakat bir gece için insanların kişiliğini çözmeye de gereksinim duymuyordu. Tekrar profesörün sesini duyunca bakışlarını ona yöneltti. “Alexander Matthew Morgan ve Joella Mathieu.” Alex ıslıklar ve alkışlar eşliğinde partnerini ararken bu sefer Shell ona aynısını yapıp Alex'i öne itmişti. Kızı tanımıyordu, adını bile daha önce duymamıştı. Gerçi bu adının ahenkli olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Adından bile ısınmıştı kıza fakat kendine bir söz vermişti. Alex'in bir kız arkadaşı vardı ve onu çok seviyordu. Kız ne kadar güzel olursa olsun Gryffindorlu bir pislikti. Alex birden eline konan kağıda baktı, tekrar fısıldadı. "Joella Mathieu." Eşler biraz daha hızlı okunmaya başlamıştı, Shell'le Maurice'in eşleştiğini duyunca ayrı bir sevinmişti, kahkaha atarak Shell'e baktı. Ardından bu baloda sadece eğleneceğini düşündü, ne barış ne de bir sevgili. Bu yüzden baloyla olan derdini bir kenara bırakmaya karar vermişti ve silkinerek kendine gelmişti.

    Alex, partnerini arıyordu. Az önce aynı anda eline kağıt giden diğer kızı pek inceleme fırsatını bulamamıştı. Sadece canlı siyah saçlarını görmüştü. Yürürken o saçları tekrar gördüğünü fark etti ve arkası dönük olan kızın yanına giderek sırtına hafifçe dokundu. Kız arkasını döndüğünde, Alex'in gözleri tekrar büyümüştü. Tanrım, karşısındaki kız tam bir afetti. Alex'in gözüyle Clara'yla boy ölçüşemeyecek bile olsa, yine de gerçekten güzeldi. Bir kere gözleri, içinde kaybolunası bir derinliğe sahipti üstelik de maviydi. Mavi, annesinden dolayı Alex'in en sevdiği renkken, partnerinin de bu renk gözlere sahip olması onu biraz daha ılımlılaştırmıştı. Ayrıca kızın kalın dudakları da etkilenilmeyecek gibi değildi. Saçları ve gözlerinin uyumu ise Alex'i iyice aptallaştırmıştı. Üstüne üstlük, kızın vücudu da harikaydı. Uzun boyluydu, inceydi ve... Alex bir süre sonra kendine verdiği sözü hatırladı. Hayır, o pis bir Gryffindorlu. Kendine geldikten sonra elini ensesine götürdü, umursamaz bir tavır takınmaya çalışsa da başarabildiği söylenemezdi. "Evet Joella, ben de Alex falan. Dans ediyormuşuz. Pekala o zaman." dedi ve ensesindeki eli, müziğin çalmasıyla beraber kıza uzattı. Bir Gryffindorlu'ya yenilmeyi istemiyordu, fakat sadece bir gecelikti bu. Fazla uzun sürmeyecekti ve Claraya ihanet etmeden bitecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joella Mathieu
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Joella Mathieu


Mesaj Sayısı : 20
Gerçek İsim : Yağmur
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Ukala.
Rpg Puanı :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue

Peace Ball || Açılış. Empty
MesajKonu: Geri: Peace Ball || Açılış.   Peace Ball || Açılış. Icon_minitimePerş. Ağus. 18, 2011 2:01 pm

    Eğer zorunlu bir balo olmasaydı şu 'barış balosu' denilen organizasyona adım bile atmazdı. Gryffindor binası ve Slytherin binasının barışması gibi bir düşünce bile saçmaydı, özellikle bu düşüncenin Profesör Chester'dan çıkması daha da ilginçti. Profesör ne zamandan beri barışı bu kadar önemsiyordu ki? Yine de çabalarının boşuna olduğunu balo sırasında görecekti, eğer bir barış olsaydı yüz yıllar önce olurdu. Küçük bir balonun içlerindeki tüm nefreti yok edeceğini düşünmek saçmaydı. Aynadaki yansımasına bakarken mimiklerine olabildiğince hakim olmaya çalıştı. Tüm yüzü iğrenmeyle gerilmişken baloya gitmek pek hoş olmazdı, büyük ihtimalle Profesör Elais onu kapı dışarı ederdi. Gerçi bunun epey işine geleceği de bir gerçekti. Üzerindeki kısa siyah elbiseyi biraz daha çekiştirerek bedenine oturacak şekle getirdi. Neden siyah giyinmeyi seçmişti sahi? Belki de bir cenaze havası vermek içindi, bir de siyah saçlarıyla bütünleştiğinde aynen bu havaya uygun oluyordu. Dalgalar halinde göğsüne kadar uzanan saçlarını kaptığı tarakla bir kez daha taradı. Saçlarının kabarıklığının biraz sonra ineceğini umuyordu, tavus kuşu gibi saçlarla baloya gideceğini düşünmek bile iğrençti. Gerçi belki bu bir işe yarardı, dans için seçilen eşini başından kolayca savabilirdi. Saçlarını geriye savurarak aynadaki yansımasına son bir bakış attı. Adımlarını balonun olacağı salona doğru çevirdi. Cidden, Slytherin'lilerle balo yapmaya meraklı ne kadarda çok kişi varmış. Koridorda dedikodu yapan bir grup kızın arasından geçerken gözlerini devirmemek için uğraştı. Şansı varsa Eva'yı bulurdu, ona bir süre söver sonrasında salona kadar kendisine eşlik etmesini sağlardı. Keşke yanında Jazzy olabilseydi, onu ciddi anlamda özlemişti ve şimdi desteğine ihtiyacı vardı. En yakın arkadaşlar bunun için yok muydu hem?

    Ama şansı bu gece hiç yüzüne gülmeyecekti anlaşılan. Eva'yı bulduğunda salona girmiş bir grup homurdanıp duran Slytherin'linin meraklı bakışlarıyla karşılaşmıştı. Onlara dil çıkarma dürtüsünü bastırdı, bu kadar dar bir elbisenin içindeyken tekme atmak epey zor olurdu. Oturabileceği ilk yere çömelip yüzünü ellerinin arasına aldı. Gecesini iyi kılacak tek şey Profesörlerin Acayip Kızkardeşleri gece için getirtmiş olmaları olurdu. Gerçi bu Falmouth Şahinleri'nin ligi kazanması kadar düşük bir ihtimaldi ama moralinin düzelmesini sağlıyordu. Tek yaptığı bir süre daha etrafı incelemek oldu, ta ki sıcak bir eli omuzunda hissedene kadar. Oturduğu yerden kalkıp gelene bakmak için arkasını döndüğünde Glad'ın otuz iki diş sırıtan çehresiyle karşılaştığında kaşı istemsizce havaya kalktı. Onun burada olacağını beklememişti açıkçası, kalabalık ortamlara oldukça uyumlu olmasına rağmen yalnız kalmayı tercih ediyordu şu sıralar büyücü. Glad'ı yaklaşık yedi yaşından beri tanıyordu, şimdi kendisine gülünç gelse de çocukluk aşkıydı. 'Aşk' olarak adlandırmayı yanlış bulsa da en uygun sıfat buydu sanırım. Şimdiyse kuşkusuz en yakın arkadaşlarından biri. Çocuğun koluna girip onu diğer Gryffindor'luların olduğu alana doğru sürüklerken söylenmeye başlamıştı bile. "Saçmalık, ciddiyim. İğrenç." Çehresindeki tiksinti ifadesi iyice netleşmiş hatta birkaç kişinin dikkatini bile çekmişti. Önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırıp söylenmeye devam edecekken tanıdık bir sesin odada yankılanmasıyla dudaklarını kapadı. Sadece farklı binalardan eşleştirileceğinizi bilmiş olmanız gerekiyor ve bu yüzden. Kelimelerin kulağında çınlamasına engel olamadı. Gözlerini devirmeme için uğraşarak tırnaklarını avucuna batırmakla yetindi. Birkaç saat dayanabilirdi değil mi? Tek yapacağı tanımadığı bir çocukla dans etmek olacaktı, hatta sık sık ayağına basıp ona acı çektirmekte oldukça zevkli olurdu.

    Profesörün sözleri bittiğinde dört fanusa takıldı gözleri, kura sistemi olacağı oldukça açıktı. Profesör ilk çifti çekerken istemsizce nefesini tuttu, Clarisa ve Brayden. Clarisa'nın suratındaki ifadeyi görmek için arkasına dönse de aynı anda kendi adını duyduğunda tepkisi yarım kaldı. Kendisine doğru gelen küçük bir kağıdı kavrayıp içindeki isme göz attı. Alexander Matthew Morgan. Tanıdık bir isim değildi, belki birkaç derste filan duymuştu sadece. Üçüncü çift ilan edilirken kağıda son bir kez daha baktı. Kağıdı küçük parçalara ayırıp yere fırlattıktan sonra adımlarını Alexander denilen çocuğa doğru çevirdi. Sarışındı, kusursuz bir tene, uzun bir boya sahipti. Kuşkusuz çoğu kızın hayalini kurduğu erkeklerden birisiydi, ama Joella için sadece sersem bir Slytherin'liydi. Yüzüne olabildiğince donuk bir ifade kondurup çocuğun önünde durduğunda kusuyor taklidi yapmayı bile düşündü. Hatta çocuğunda bunu düşündüğüne emindi, ama bundan vazgeçerek derin bir iç çekti. Cidden, çocuk konuşmayı düşünüyor muydu? Ya da onlara Slytherin binasında konuşmayı öğretmemişler miydi? Bunu sormak için dudaklarını aralasa da çocuğun sözlerini ardından vazgeçti. Evet, istediğinde kendisi de kibar olabilirdi. Belki bir ara bunu denerdi. Çocuğun az önce saçlarında gezdirdiği elini kavrarken konuştu. "Peki Alexander. Memnun filan olmadım bu arada." Kendini beğenmiş bir ifade yapıştırdı yüzüne, şu çocuğu sinir etme ilgi alanına girebilirdi. Daha doğrusu tüm Slytherin'lileri sinir etmek ilgi alanına girerdi. "Cidden barış balosu da ne? Sanki barışabilecekmişiz gibi." Sesindeki alaycı tını istemsizce artmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brayden Chester
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Brayden Chester


Mesaj Sayısı : 150
Gerçek İsim : H&D.
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Sinsi, şimarık, haylaz.
Rpg Puanı :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue91 / 10091 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue46 / 10046 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue

Peace Ball || Açılış. Empty
MesajKonu: Geri: Peace Ball || Açılış.   Peace Ball || Açılış. Icon_minitimeSalı Ağus. 23, 2011 12:30 pm

    Farklı bir duygunun ruhunu bu şekilde kaplamış olacağını hiç düşünmezdi. Oysa ki daha geçen gün sinir küpüne dönmüştü. Şimdi oldukça rahat hissediyordu. Özellikle aynanın karşısında böylesine kendine bakarken.. Bencilliğinin doruklarında olduğu an.. Üzerindeki pahalı smokinle gecenin en şıkkı olacağına emindi. Bu işi artık bir gurur meselesi haline getirdiğini belki fark etmiyordu içten içe. Ama varlığını hissettirmek istiyordu bu gece. Chester’ın kim olduğunu göstermek istiyordu. Her ne kadar karşı taraf Gryffindor olsa bile. İçinden bir ses nedense Profesör Percival Chester’ın bu işte bir planı olduğunu söylüyor gibiydi. Ama o ne yapabilirdi ki? Müdür emriyle partide hizmet etmek zorunda kalan zavallı bir Profesördü sadece. Amcası olduğu için onu bu şekilde kolay eleştirebiliyordu. Ama yüzüne karşı pek bir şey söylemesi mümkün olmuyordu genelde. Yine de Percival hep aynıydı ve aynı kalacaktı. Her ne kadar bunu ummasa da. Son bir kez aynaya gurur veren bir ifade ile baktı. Papyonunu düzenledikten sonra yatağının üzerine bıraktığı asasını almaya yöneldi, asasyı iç cebine yerleştirirken Alex’in hala horladığını fark eder gibi oldu. Başını çevirdiği anda yatakta uyuyanın Alex’den başkası olmadığını görmüştü. Hızla onu sarsarak uyandırdı. “Sen hala uyuyor musun? Parti neredeyse yarım saate başlar. Acele et!” Alex homurdanarak başını kaldırdığında neye uğradığını şaşırmış gibiydi. Bazen Brayden Alex’in ondan daha da tembel olduğunu düşünmeden edemiyordu. Tabi iş onun cakasını satmaya geldiğinde her zaman aceleci davranırdı, tıpkı şimdi olduğu gibi. Alex de bunu iyi biliyordu. Brayden alaylı bir şekilde dudak bükerek baktı arkadaşına. “Ben Sheila’yı aramaya iniyorum. Sen de arkamızdan bir şekilde yetişirsin artık.” Brayden hıhılayan arkadaşını yatakhanede yalnız bıraktıktan sonra Sheila’yı aramak üzere ortak salona varmıştı bile. Ortak salona vardığında ise sanki Slytherin değil farklı bir binanın ortak salonunda olduğunu hissetmemesi için cansız olması gerektiğini düşündü. Bina resmen Hufflepuff kadar telaşlı, Ravenclaw kadar bilmiş ve Gryffindor kadar cesurdu bu parti için. Ya da Brayden’a öyle geliyordu. İçeride bulunan erkek öğrencilerin çoğunda asık suratlar fark ettiğinde bu düşüncesinden de hemen vazgeçti. Gözleri Sheila’yı aramaya koyulmuşken, güzel bir abiye kıyafet ilişti gözüne uzaklardan. Kahverengi saçları ışıltıyla parıldayan genç cadının gözlerini fark ettiğinde adeta şok olmuştu. ’ Bu, bu Sheila mı ? ‘ Yine içindeki ses ona yanılmadığını söylüyordu. Küçük kız Sheila, büyümüş genç bir kadın olmuştu sanki. Büyülenmiş gözlerini ondan ayırmadan kolunu ona doğru uzattı. Kendisine verilen dirseğe kolunu geçiren cadının ilk sorduğu ise Alex’in nerde olduğu olmuştu. Brayden tipik Alex’den bahsettiği anda kıkırdamalar sonrası ortak salondan nihayet uzaklaşmış, bir üst kata çıkmaya koyulmuşlardı bile.

    Brayden canından çok sevdiği dostuyla salona varmişken kendilerine uygun bir yer bularak Sheila’ya orayı işaret etmişti çok geç olmadan. Süslü Gryffindor öğrencilerini takmamaya çalışıyordu. Profesör Percival Chester’ın gözlerinin kendisini aradığına emindi. Boş bir masa bulduklarında Brayden kolunu Sheila’dan uzaklaştırıp centilmenlik gereği ona bir sandalye çekti. Sheila gülmemek için kendini zor tutarken manalı bir ses tonuyla teşekkür etmişti de. Brayden başı dik bir şekilde papyonunu düzeltirken, o sırada salona ayak basan Alex’i fark etmişti. “Bu Alex mi? Neden üzerinde bu kıyafet var?” Brayden ise tek kaşını kaldırarak cevap vermişti. ”Cevabı çok basit değil mi ? Çünkü o Alex!” Bir kez daha genç cadıyı güldürmeyi başarak Brayden usulca kızın yanına sandalyesini çekip oturduğunda Alex’in yanlarına gelmesini beklemişti sadece. On beş dakika kadar sonra balo salonu tamamen dolmuş görünüyordu. Bu dakikalarda ellerine aldıkları kadehlerle masalarında koyu bir sohbete dalmış olan üçlü, Profesör Percival Chester’ın dikat toplayan ses tonuyla başlarını Profesörler masasına çevirmişlerdi hemen. Konuşmalarını oldukça nötr tutmaya çalışan Profesör, Brayden’ın kafasında bin bir türlü soru işaretinin yanmasına yol açıyordu. Hiçbir zaman Percival’ın bu tür bir balo için konuşma yapacağını düşünmezdi doğrusu. Organize etmesi bir yana açılış konuşmasını da kendisi yapıyordu üstelik, onun tanıdığı Percival Chester en azından bu konuşmada yer almayı bile ummayan bir tipti. Şimdi ne olmuştu da yüz seksen derece dönüvermişti, işte bunu anlamak oldukça güçtü doğrusu. Brayden’ın şüpheleri iyice artmışken kura lafı ile suratını buruşturup ne gereği var diyen bir ifade ile Alex ve Sheila’ya kaydırdı bakışlarını.

    Bu sırada Percival’ın fanuslardan ikisine bir tılsım gönderdiğini gösteren dudak hareketlerini fark etmesi mümkün olmayacaktı da. Başını tekrar çevirip Profesör’e baktığında, onun eline gelen iki kağıt parçasına odaklandı ve okunan isimlerle adeta şoke oldu. ’ Brayden ve Clarisa ? ‘ Etrafta dedikodular fısıltı halinde yükselmeye başladığı anda, Profesör kurasını sürdürerek sesi bastırmayı başarmıştı. Ama Brayden’ın beynindeki sesleri kim susturacaktı. Bray şaşkın bir halde arkadaşlarına bakakalmışken Sheila’nın ve Alex’in kıkırdamaları karşısında sinirinin daha da bozulduğunu fark etti. Bu bir kabus olmalıydı. Eline konan parşömene bir kez daha baktı, isim doğruydu. ‘ Clarisa Chambers. ’ Ayağa kalkmış öylece kala kalmışken ardından gelen itikleme hissiyle bir adım öne atıldı. Kendini iten Alex’e ” Sonra hesaplaşacağız ‘ dercesine bir bakış attıktan sonra adımlarını Clarisa’nın bulunduğu masaya yönlendirdi. Her zamanki gibi Maurice ve Matthev da onun yanındaydı. Surat büktü onları gördüğü anda. Elindeki kağıdı hızla masaya yapıştırırken Clarisa’ya bakmak için gözlerini devirdiğinde. İkinci büyük şokunu yaşamıştı adeta. Bu kez çok farklıydı ama. Gerçekten bir Gryffindor Prensesi ile karşılaştığını anlar gibiydi. Clarisa’nın elinden tutup onu ayağa kaldırırken o an başka hiçbir şey düşünmüyordu. Öyle ki, Maurice ve Matthew’un eşleştikleri kişilerin anonsunu dahi duymamış ve onların masalarından oflar bir halde ayrıldıklarını dahi fark edememişti. Önünde duran afet karşısında başka hiçbir şeye odaklanması mümkün değildi çünkü. Clarisa vücuduna oturan ince abiye kıyafeti, güzelliğini daha bir ortaya çıkaran makyajı ve gözlerinin önüne düşen bukle halindeki perçemi ile adeta Brayden’ın gözlerini kamaştırmıştı. Bi an silkinerek kendine geldi Brayden. Onun bir düşman olduğunu unutmamalıydı. Bu gece de diğer sıradan gecelerinden biri olmalıydı. Kolunu bükerek kıza doğru tuttu. Clarisa onun koluna girdiği anda dans pistine ilerlemeye başlamışlardı diğerleri gibi.

    Daha dans seremonisi başlamamışken Clarisa’nın anlamsız yüz ifadesi Brayden’ın ilgisini çekmişti. Daha sonra birden aklına Bahis Oyuncağı geldi. Bu yüz ifadesine bakılırsa Clarisa çoktan dedikoduyu yaymış olmalıydı. Zaten bunu yanlarına yaklaşan Maurice ve partnerinden de kolaylıkla fark etmesi mümkün olmuştu. Maurice kekeleyerek Clarisa’ya bunun doğru olup olmadığını soruyordu. Brayden gülmemek için kendini zor tuttu. Bazı kişilerin daha durumdan habersizmiş gibi olması, gerçekten dedikodunun daha tam anlamıyla yayılmamış olduğunu gösteriyordu. Anlaşılan Clarisa şimdilik sadece yakın arkadaşlarına bu haberi yaymış olmalıydı. Herkes çiftiyle pistte konumunu aldıktan sonra orkestraya çalmak için bir komut verildi. Dans konusunda küçüklükten beri iyi bir eğitim almış olan Brayden, kendisi ile partner olarak seçilmiş olduğu için Clarisa’nın ne kadar şanslı olduğunu fark etti. Bunun yanında onunla eşleşmiş olmaktan ve onu bu haliyle görmekten ötürü kendisinin de ne kadar büyülendiğini hissediyordu. Ama açıkçası bunu kendine yediremiyordu bir türlü. Eliyle Clraisa’nın belini kavradığı anda müzik başlamış ve çok iyi bildiği Cubana klasik müziği eşliğinde dans figürlerine başlamışlardı. Diğer eliyle kızın elini kavrayıp onu döndürdü ve kızın belini tutan eliyle onu yatırma pozisyonuna getirmişken sinsi bir ifade takınmaya çalışarak kıza gülümsedi. Halbuki yüzleri bir birlerine o kadar yakındı ki, Brayden bu sinsi gülüşünü sadece bir kurtarma aracı olarak kullanıyordu. Yoksa, bu posizyonda duran ve böylesi çekici olan bir bayanı hangi erkek öpmek istemezdi ki? “Dedikoduyu yaydığını hisseder gibiyim genç bayan.” Ağzından ona karşı çıkan cümlenin ilk bu olması onun işine gelirdi doğrusu. Böylelikle onun çekiciliğini düşünmek yerine konuyu farklı bir boyuta çekmiş oluyordu. Kızı dikleştirip karşısına aldığında ise dansları devam ederken kızın ona vereceği cevaba odaklandı sadece.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clarisa Chambers
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Clarisa Chambers


Mesaj Sayısı : 311
Gerçek İsim : Serena.
Patronus : .Su Samuru. Sihirsel Soy : Safkan olarak biliyor ama Muggle Doğumlu.
En Belirgin Özellik : Cesur, mantıklı ve inatçı.
Rpg Puanı :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue

Peace Ball || Açılış. Empty
MesajKonu: Geri: Peace Ball || Açılış.   Peace Ball || Açılış. Icon_minitimeSalı Ağus. 23, 2011 1:57 pm

    Kızlar yatakhanesinin sıkıcı olduğunun farkındaydı. Elindeki kalın kahverengi kapaklı kitabın hissi onu ancak rahatlatıyordu. Eski sararmış sayfaların tozlu kokusunu içine çekerken kahverengi gözlerini yavaşça kitaptan ayırdı. Kızların bu kadar heyecanlı olduğunu görmemişti aslında. Tamam, Slytherinli çocuk fena değildi ancak Gryffindorlu kızlar onlara neden ilgi duysun ki? Clar’a göre düşmanla aşk yaşamak doğru değildi ya da flört etmek… Ah haydi ama? Bu konuda haklıydı her zaman ki gibi. Ancak nedense hep hikâyelerde böyle olurdu. İmkansız aşk, sonunda ise genç oğlan kızla evlenir ve artık iyi bir çocuk olurdu. Hepsi palavraydı. Kimse göründüğü gibi değildi. Başını dalgayla sallarken kendisini izleyen bir çift mavi gözü hissetti. Kendisine doğru yaklaşan genç kız fazlasıyla öfkeli gibiydi. Kahverengi dalgaları her hareketinde daha da sallanıyor ve kendisine bir hava katılıyordu. Mavi gözleri ise gri bir ton ile vurgulanmıştı. Üstelik makyajı ve siyah mini elbisesi fazla cesurcaydı, bir aslanın ki gibi. Bunu düşününce ister istemeden gülümsemişti Clarisa. Yatağının üzerinde bulunan küçük ayracı kitabın arasına koyduktan sonra gülümsemesini daha da genişletti. Kendinden iki yaş küçük kız onu öldürecek gibi baktı halde… ‘‘Clarisa, neden hala kitap okuyorsun? Herkes hazırlandı bile.’’ Dudaklarını bükerken elleri ile koşturan kızları gösterdi. Gerçekten de doğru söylüyordu. Gryffindor kızlar takımı neredeyse renk cümbüşü içindeydi. Kırmızılar, siyahlar, turuncular… Tek eksik renk yeşildi ve emin olun onlar bu rengi sevmezlerdi. Ancak yinede anlam veremiyordu. Neydi bu Slytherinli erkek merakı? Clarisa yavaşça arkadaşının elini tuttu ve buruk bir ifade ile konuşmaya başladı. ‘‘Jo, Slytherinlerden nefret ediyorum. Gerekirse bir kopyamı gönderirim ama yinede oraya adım atmam.’’ Sesinden kararlı olduğu anlaşılıyordu. İçinden bir kez daha lanet etti. Özellikle de bu baloyu organize edenlere… Ne kadar saçma bir şeydi. Gryffindor ve Slytherin barış balosu? Bunu akıllarından geçirmeleri bile yanlıştı. O bina ile asla dost olamazlardı. Üstelik Clarisa bu binadayken. Sinirli bakışlarını pencereye çevirince ofladı. Üstelik son günlerde yaşadıkları da normal değildi. O anda hızla ayağa kalktı ve kafasına dank eden sorunu hatırladı. Şaka olmasını dilerken heyecanla yerine oturdu tekrardan. Bütün dünya durmuş gibiydi. ‘‘Şey Jo sen git, ben geleceğim.’’ Jo ısrar edecek gibiydi ancak saatine bakınca geç kaldığını anladı. Hızla kapıdan çıkarken Clar’ın da durumunu merak etmiyor değildi.

    ‘‘Clar haydi ama seni bekliyoruz!’’ Saatlerdir ortak salonda oturuyorlardı. İki genç çocuk da kızı görmeye pek meraklıydı. Aslına bakarsanız onu formayla görmeyi düşünüyorlardı çünkü Clarisa hiçbir zaman elbise giymemişti. Kendi aralarında bunu konuşurlarken merdivenden gelen öksürme sesi ile karşılaştılar. Gördükleri karşısında bayılmamak zor olsa gerek… Pembemsi tül elbise tüm hatlarını ortaya çıkarmıştı sanki. Elbiseye destek olup omuzlarına inen pembe tül fazla belirgin olmuyor sanki askısız olduğunu gösteriyordu. Beline hafifçe bağlanmış olan açık pembe kurdele ise ona daha da sevimli bir hava katıyordu. Makyajı elbisesi gibi hafifti ve oldukça uyumluydu. Sanki Clarisa değildi. Maurice ne diyeceğini bilemiyordu ilk söz başlayan ise Matt olmuştu. ‘‘Çok güzelsin Clar.’’ Bu sözün karşısında Mau’da kafasını sallayınca genç cadı gülümsedi. Bir tebessüm bile yeterdi onlar için. Hızla eteklerini kaldırdı ve merdivenlerden indi. İki genç büyücü kapıdan çıkarken genç kız düşünmeye fırsatı olduğu için sevindi. Ne diyecekti ki onlara? Bu kadar kolay değildi. Sadece doğru kelimeleri bulmalıydı.

    Kapıya yaklaştıklarını fark edince genç cadı, ikisinin de kolundan tutup kendisine çevirdi. Neye uğradıklarını şaşırmıştı. Derin nefes alarak sağ yumruğunu dudaklarına götürerek öksürdü. Bakışlarını yerden kaldırarak ikisine baktı. Bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Cesaretli olmalıydı ancak bu kadar güçlü olduğuna da emin değildi.
    ‘‘Çocuklar size söylemem gereken bir şey var.’’ Sesindeki çaresizlik Matt’inde yüzüne vurmuştu. Şaşırmış gibiydi. Çünkü genç kızı hiç bu kadar çaresiz görmemişti. Gerçekten de çaresizdi. Chester’ın tuzağına mı düşmüştü yoksa? ‘‘Şey bakın, sizden gizledim ancak elimde değildi. Ben ne yapacağımı bilmiyordum.’’ İyi bir oyuncu olduğunu itiraf etmek gerekirdi. Bakışlarını sağ tarafa çevirince gözleri doldu. Bilerek yapmıyordu, yalan söylediği için üzgündü. Kardeşim dediği insanlara yalan söylemek o kadar kolay mıydı? Maurice, sakince genç kızın elini tuttu ve boşta kalan eliyle de yüzünü okşadı. ‘‘Clar, biz senin dostunuz. Her şeyi söyleyebilirsin.’’ Bu cesaret dolu davranış yüzünden gözlerini kırpıştırdı. Hayır, ağlamayacaktı. Gerçek değildi, nasıl olsa minik tatlı bir yalandı. Genç cadı inandırıcı olmak ister gibi sol elini yavaşça karnına koydu ve hızlı bir şekilde gözlerini kapatarak söyledi. ‘‘Ben hamileyim.’’ Rahatladığını hissederken gözlerini açtı. Genç büyücüler şoka uğramış da taşlaşmıştılar sanki. Elini hızla karnından çekerek anlına koydu. Haydi bakalım, felaket şimdi başlıyordu. Balo kapısından içeri girerken genç büyücülerin sorularına tutulmuştu sanki. ‘‘Ne, nasıl, kimden?’’, ‘‘Sana inanmıyorum Clar, bu kadar sorumsuz olamazsın!’’, ‘‘Ah haydi canım, hayatta inanmam.’’ Clarisa etrafındakilerin ona baktığını hissederken iki dostuna da susması gerektiğini belli eden bakışlar savurdu. Neyse ki ne erken gelmişlerdi ne de geç. Boş masaya otururken Clarisa hala düşünüyordu. Yanına doğru yaklaşan Matt’i fark etmemişti bile. Maurice ise diğer tarafta oturarak sakince onları dinliyordu. ‘‘Bu çocuk kimden Clar?’’ Can alıcı soru buydu işte. ‘Ah sevgili dostum, düşmanından hamileyim.’ diyecek hali yoktu ya. Fakat Chester bunu şart koşmuştu. Onun çocuğunu taşıyormuş gibi yapacaktı. ‘‘Ben… Ben… Chester’dan.’’ Sözler büyücülerin yüzüne ikinci tokadı savurmuştu sanki. Tam bu sırada yanına doğru hareket eden ayak seslerini duymuştu cadı. Masaya sertçe yapıştırılan kağıdı okuyunca derin bir nefes aldı. Yüzüne bile bakamıyordu düşmanının. Gözlerini kendine uzatılan ele çevirdiğinde sağ eli ile karşılık verdi. Ayağa kalkarken iki dostunun da uzaklaştığını hissediyordu. Tam o sırada ne yazık ki yüzünü çevirmişti. Saçları her zaman ki gibiydi. Pamuk gibi görünüyordu acaba gerçekten de öylemiydi? Her ne kadar o sarı saçları dokunmak istese de kendine engel olmuştu. Neden istediği şeyleri yapamıyordu ki ve o gözler… Özlem duyduğu denizleri andıran ve bakıldığında sanki tuzlu kokuyu içine çekiyormuşçasına his veren o bakışlar. Kızdığında ise daha çok yağmur bulutlarını andırıyordu. Burnuna toprak kokusu gelmişti bir anlığına sanki. Büyülenmiş gibiydi. En sonunda ise dudakları… Birkaç hafta öncesine kadar bağımlılık yapan ve özlemle yandığı dudaklar. Bakışlarını zemine kaydırırken düşündüklerine şaşırıyordu. Bunu yapmamalıydı. Hayır, imkânsızdı çünkü.

    Slytherin prensi, onu dans pistine doğru sürüklerken sakin olması gerektiğini hatırlatıyordu kendine. Mesela başka şeyleri düşünebilirdi. Geçen yaz tanıştığı çocuk olabilirdi. Evet, evet. Chester’ı anımsamaktansa onu anımsamak daha iyiydi. Maurice’ın yüz ifadesini gördüğü anda yine Chester’dan başkasını düşünememişti. Kekeleyerek gerçek olup olmadığını soruyordu. ‘Hayır, bu sadece bir bahis oyunu!’ demek için her şeyini verebilirdi cadı. Dans başladığı sırada ne yapacağını bilmiyordu ancak belli ki Chester bu işte uzmandı. Gerçek şuydu ki, Clarisa dans da berbattı. Ama onun kollarındayken kendini farklı hissediyordu. Minik elini saran ve belinden destek çıkan sıcak elleri… O kadar rahatlatıcıydı ki bir anlığına gerçekten bayılacağını hissediyordu. Her şey bir anda olmuştu. Bedenini hafifçe yan yatışmıştı Chester. Sakince fısıldarken onu öpmemek için zor tutuyordu kendini.
    “Dedikoduyu yaydığını hisseder gibiyim genç bayan.” Chester narin bedeni doğrulturken eski pozisyonlarına geri dönmüştü. Boynuna attığı kolunu daha da sıkılaştırırken sakince genç büyücünün kulağına doğru konuştu. Onunda etkilendiğini biliyordu sanki. ‘‘Şuan düşmanların öğrendi Chester, merak etme bu balodaki herkes de duracak. Planım var.’’ Planlar, planlar ve planlar… Yüzünü uzaklaştırırken gözleri, tekrar gözlerine kenetlendi. İşte bu anda gerçekten anlamaya başlıyordu. Aralarındaki her ne ise bir bağdı ve ne yapıp edip bu bağı bozacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sheila Tolls
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Sheila Tolls


Mesaj Sayısı : 74
Gerçek İsim : Yine Yağmur
Sihirsel Soy : Pureblood
En Belirgin Özellik : Ukala.
Rpg Puanı :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Peace Ball || Açılış. Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Peace Ball || Açılış. Right_bar_bleue

Peace Ball || Açılış. Empty
MesajKonu: Geri: Peace Ball || Açılış.   Peace Ball || Açılış. Icon_minitimeSalı Ağus. 23, 2011 7:09 pm

    Pensieve hala saçlarıyla uğraşıp onları biraz daha düzene sokmak için uğraşıyordu. Shell aynaya arkasını dönmüş biri şekilde kendisini kızın maharetli ellerine bırakmıştı, onun ince parmakları saçlarıyla uğraşırken ayağıyla yerde ritim tutuyordu. Kendine bakmak konusunda bir beceriye sahip olabilirdi, ama aynı şeyi özel günlere hazırlanırken uygulayamıyordu. En azından Pens onu biraz da olsa düzeltebiliyordu. Kız yatağın üzerindeki makyaj malzemelerinden birkaç tanesini kaptı, gözlerini kapatıp kalemin göz kapaklarında dolaşmasına izin verirken kuşkularını bir kenara itmek için çabalıyordu. Slytherin ve Gryffindor balosu baştan beri bir çok kişiye ilgi çekici gelmişti. Bu iki binanın en başından beri düşman olmasının yanında, düşmanlarını iyi tanıma istediği de bir çok kişiyi cezp ediyordu anlaşılan. Aynı şey kendisi içinde de mevcuttu aslında, her ne kadar panoda yazıyı her gördüğünde iğrenmiş taklidi yapsa da birkaç gündür bu geceyi beklediği de bir gerçekti. Özellikle, baloyu düzenleyenin Profesör Chester olması ilgisini çekmişti. Brayden'in amcasını birinci sınıftan beri tanıyordu, her ne kadar profesörler bina ayrıma yapmasalar da onun bariz bir biçimde Slytherin'e yatkın olduğunu düşünüyordu. Ki bu en doğru seçimdi ona göre, eğer bir profesör olsaydı onun davrandığından çok daha taraflı davranırdı. Pensieve'nin elleri saçlarında gezinmeyi bıraktığında alt dudağını ısırdı istemsizce, aynadaki yansımasına bakmaktan korkuyordu. Gözlerini hala kapalı tutarak Pensieve'nin onu aynaya taraf döndürmesine izin verdi. Gözlerini açmamayı düşündü bir kaç saniyeliğine, ama Pens kolunu çimdiklediği için istemsizce aralandı gözleri. Aynı anda aynadan kendisine bakan bir cadıyla karşılaştığında kaşları çatıldı, koyu renk saçların bir kısmı dağınık bir biçimde toplanmıştı. Diğer kısmıysa dalgalar halinde göğsünden aşağıya kadar iniyordu, Pens kahküllerini dalgalar halinde çenesine kadar indirmişti. Koyu yeşil gözleri makyajla iyice ortaya çıkmıştı. Üzerindeki kısa, siyah elbiseyse bedenine tam oturuyordu. Aynadaki yansımasına bakmayı kestiğinde minnet dolu bakışları Pensieve'e doğru döndü. Kız ise birkaç saniye kendisini inceledikten sonra elbisesini bel kısmını düzeltip onu tekrar omuzlarından tutup döndürmüştü. Pens onu kapıya doğru iteklediğinde teşekkür etmek için dudaklarını aralasa da kız önemli olmadığı hakkında bir dolu şey mırıldanmaya başlamıştı. İçten içe onun neden gelmediğini merak etse de bu sorusunu sonraya ertelemeye karar verdi. Büyük ihtimalle çete olarak ortak salonun boşluğundan faydalanacaklardı.

    Adımlarını ortak salona çevirirken kalabalık onu şaşkına çevirmişti, balonun bina tarafından bu kadar hevesle beklenildiğini tahmin etmiyordu. Genelde tek yaptıkları derslerde uyumak olan bir grup çocuk smokinleriyle üzerine doğru gelirken resmen duvara yapışarak geçmelerine izin verdi. Profesör Chester en azından düzgün kişileri seçerek bir balo düzenliyordu. Ha, bir de şu kura ile eş seçimi vardı tabi. Kiminle eşleşeceği hakkında bir dolu teori oluşturmuştu, ki bunlar cidden mide bulandırıcı teorilerdi. Bir Gryffindor'lu ile eşleşecek olması can sıkıcıydı, hatta mide bulandırıcı. Düşüncelerini bir kenara iterek ortak salona doğru ilerledi. Hala hazırlıklarını bitirmemiş olanlar etrafta koşuşturup duruyorlardı, onlara bakarken kaşlarının çatıldığını hissetti. Gryffindor binasından böyle bir şey bekleyebilirdi belki, ama Slytherin'den hayır. Bulduğu ilk koltuğa oturup etrafına bakınmaya başladı. Alex ve Bray'ın nerede olduklarını merak ediyordu, eğer baloya kendi gitmek zorunda kalırsa onları öldürürdü. Alex belki, ama Bray'ın ekme olasılığı oldukça azdı, sonuçta baloyu amcası düzenliyordu, gelmemesi garip olurdu. Bir süre daha bekledikten sonra erkekler yatakhanesine gitmek için oturduğu yerden kalktı. En azından kapından onlara bağırabilirdi, eğer gelmezlerse içeriye de dalardı, sorun değildi. Tam kapıya ulaştığı sırada orada beliren sarışın bir büyücü dikkatini çekti. Okul cübbesini giyinmeyince oldukça çekici göründüğü bir gerçekti, büyük ihtimalle bir çok kızı kendisine hayran bırakacaktı yine. Çocuğun papyonunu düzeltirken gülmemek için alt dudağını ısırdı. Alex neredeydi sahi? Yine geç kalacaktı büyük ihtimalle, tipik Alex işte. Brayden'ın uzattığı kola girip balo salonuna doğru ilerlerken Alex'in uyuduğunu öğrenince kaşları çatıldı. Belki de şu yatakhaneye dalıp bağırma düşüncesi çok daha iyi olurdu.

    En sonunda balonun olacağı kısma ulaştıklarında gözlerini kalabalık salonda gezdirmekten kendini alıkoyamadı. Salon şimdiden çok doluydu, özellikle kızlar bu gece hüküm sürüyordu anlaşılan. Kıkırdayan bir grup kızın arasından sıyrılıp Brayden'in gösterdiği yere ilerlerken gözleri hala kapıdaydı. Brayden'in kendisine uzattığı sandalyeye otururken gülmemek için alt dudağını ısırmak zorunda kaldı. Sesindeki alaycı tonu örtbas etmeye çalışarak çocuğa teşekkür etti. En azından Brayden düşünceliydi, Alex olsa büyük ihtimalle ayakta dikiliyor olurdu. Gözleri bir kez daha kapıya kilitlendiği sırada sarışın bir büyücü içeriye giriyordu. Üzerindeki günlük kıyafetlerle balodan çok bir Hogmeade gezisine hazır gibiydi. Gözlerinin büyümesini engelleyemedi. “Bu Alex mi? Neden üzerinde bu kıyafet var?” Çocuk kendilerini fark ettiğinde adımlarını onlara taraf çevirmişti. Gözlerini kırpıştırarak düzgün bir ifade takınmak için çabaladı, ne olursa olsun çocuğun moralini bozmamalıydı. ”Cevabı çok basit değil mi ? Çünkü o Alex!” Brayden'in söylediği cümlenin ardından kıkırdamasını engelleyemedi. Alex'in surat asmasına aldırmadan bir süre gülmeye devam etti. Yanına oturan çocuğun dağınık saçlarını biraz olsun düzene sokmak için çabalasa da başaramayınca bu girişiminden vazgeçti. Profesör Chester'ın sesi tüm salonda yankılanırken kızlar bile kıkırdamayı kesmişlerdi, duruşunu biraz daha dikleştirirken ciddi bir ifade takınmak için çabaladı. Ah, evet kura seçimi asıl endişelendiren konuydu. Gidip de nefret ettiği biriyle eşleşmek en büyük korkularından birisiydi. Profesör eşleştirmeye başlarken soluk alışverişi istemsizce hızlandı. İlk çift açıklandığında kıkırdamamak için kendisini o kadar zorladı ki yanaklarının kızardığını hisseder gibiydi. Clarisa'yı kalabalığın içinde seçebiliyordu. Mükemmel görünüyordu, Brayden'in yüzündeki ifadeye şaşırmamak gerekirdi.

    İkinci çift açıklandığında tıpkı Alex'in Brayden'e yaptığı gibi çocuğu arkasından iteledi. Joella'yı isim olarak biliyordu sadece, aynı dönemde okumalarına rağmen bir bilgisi de yoktu. Kendi adını duyduğu anda kaşları çatıldı ve eşini duyduğu anda şaşkınlık dolu bir nida ağzından fırladı. Maurice McFarland. Gryffindor'lu kızıl çocuk, Clarisa'nın en yakın arkadaşlarından birisi. Ha, bir de Brayden'in kuzeni. Brayden'in ondan pek iyi bahsettiği bir gerçekti ve tabi o ve arkadaşı Matthew'e kurdukları planlar vardı. Genelde bu planlara katılmamak için çabalıyordu Shell. En azından Clarisa'nın zarar görmemesi için, arkadaşının zarar görmesi isteyeceği en son şeydi. Ayağa kalkıp eline konan kağıda bir kez daha baktı, hayır doğru duymuştu eşi Maurice'ydi. Olduğu yerde dururken çocuğun onu bulamamasını diliyordu, şu kapıdan sıvışamaz mıydı cidden? Yanında öksüren birini görene kadar bu teorisini sürdürmeye devam etti. Başını kaldırdığında kendisine bakan Maurice ile karşılaştığında gözlerini devirmemek için kendisini zorladı. En azından Alex gibi günlük bir kıyafet giyinmemişti çocuk. Profesör Chester'ın kalabalığı yaran sesi bir kez daha yankılandığında istememesine rağmen çocuğun elini kavrayıp olabildiğince uzak bir dans pozisyonu edindi. Şarkı arka fondan çalmaya başlarken çocuğun yüzündeki dehşet ifadesinin nedenini merak etti. Yani, tamam o da bir Gryffindor'lu ile dans etmekten memnun değildi ama yüzüne dehşet ifadesi de takınmamıştı. Çocuk dikkatsizce ayağına basınca alt dudağını sinirle ısırdı, tepki vermemek için uğraşsa da kısa süre sonra aynı hareketi tekrarlayınca dudaklarını araladı. "Ayağıma basmayı kessen diyorum?" Bakışları bir kez daha çocuğa odaklandığında onun nereye baktığını görmek için başını çevirdi. Brayden'in zafer kazanmış ifadesini görünce kaşları çatıldı. Yine de yüzünde memnun bir ifadeyle önüne döndü. "Çok şekerler ve senin tiksinti ifadeni hak etmiyorlar bence." Bakışları bu kez Alex ve Joella'nın dans ettiği kısma takıldı. Alex ile göz göze gelince ona göz kırpmayı ihmal etmedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Peace Ball || Açılış.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Açılış

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: Düşünseli :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: