Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bir Sayfa Aşk.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Matthew L. Kingston
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Matthew L. Kingston


Mesaj Sayısı : 194
Gerçek İsim : Esin.
Patronus : Baykuş Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Gitarist.
Rpg Puanı :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue93 / 10093 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue47 / 10047 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue

Bir Sayfa Aşk. Empty
MesajKonu: Bir Sayfa Aşk.   Bir Sayfa Aşk. Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 9:53 pm

Bir Sayfa Aşk. -3-behati-prinsloo-21372339-100-56
Bir Sayfa Aşk. -3-behati-prinsloo-21372343-100-56
Bir Sayfa Aşk. 339kj75 Alexandra & Matthew
xxxxxxxxxxxxxxxx Galibina x Kingston
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Rhea Galibina
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Alexandra Rhea Galibina


Mesaj Sayısı : 258
Gerçek İsim : aslısu l
Patronus : Ejderha. Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Yeşil gözleri onu çekici kılıyor. Ayrıca fazla zeki.
Rpg Puanı :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue92 / 10092 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue46 / 10046 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue

Bir Sayfa Aşk. Empty
MesajKonu: Geri: Bir Sayfa Aşk.   Bir Sayfa Aşk. Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 10:48 pm

Sıkıcı ama başarılı bir ders daha sonunu buluyordu. İlk defa dersli dinlememiş, gizlice elindeki notu anlamaya çalışıyordu Alexandra. Bir taraftan merak bir taraftan da çaresizlik içindeydi.Çaresizliği hemen okuyamamasındandı aslında.Gözlerini kısarak elindeki perşomen kağıdındaki küçük yazıları inceledi. Farklı dillerle yazılan küçük birer nottu bunlar. Sihir Tarihi kitabının arasına bırakılan o küçük notu okumak için rahat bir ortam arıyordu. Kimsenin olmadığı, sakin ve gölgelik bir yer. Dersten yeni çıkmış ve başı ağrıdığı için kalabalıkla bütünleşmiş olan güneşi çekemezdi. Hızlıca ellerini kitabının kapaklarında birleştirerek notun içinden düşmemesi için elinden geldiğince zorlayarak sıktı. Elleriyle kitabı öyle kavramıştı ki, bembeyaz ve narin cildi birden kıpkırmızı bir hali alıvermişti. Elini hafifleterek, salladıktan sonra dedin bir soluk çekti ve boş olan ağacın gölge kısmına çekildi. Ayağında eteği olduğu aklına geldikten sonra ağacın kütüğüne yavaşta oturdu ve kitabı bacaklarına koydu. Uzun kirpikleriyle bezenmiş olan yeşil gözlerini hızlıca etrafına döndü. Yakınında ona sataşacak ya da elindeki notu okuduğunu görüp yanlış anlayacak kimse olmadığını görerek iç çektibirkaç defa hızlıca. Derin bir nefes aldıktan sonra perşomen kağıdını tekrar incelemeye koyuldu. Gözlerini kısmış, uzaktan bakınca tam bir japona benziyordu adeta. İçinden küçük bir yazı olacağına dair bir şeyler bekliyordu. En azından kendi dillerinde. Dikkatlice incelerken gözü kendi dilindeki en ufak yazıya takıldı. Yazılar pek okunmuyordu. Perşomeni gözüne daha da yaklaştırarak okumaya çalıştı.
    Bugün ders için seni kütüphanede bekliyor olacağım Alexandra. İmza: Matthew Kingston
İmzayı birkaç defa okudu. Derin derin soluklar almaya devam etti. Aslında sebebini bilmiyordu. Perşomendeki küçük notu tekrar okuduktan sonra hemen katladı. Yüzündeki tebessüme hakim olamadan başını öne eğdi ve kitabını aralamaya koyuldu. Kumral saçlarından birkaç tutam saç, gözlerinin önüne gelmişti. Heyecanına hakim olamıyordu. Bilmiyordu. Bu çocukta kimsede bulamadığı bir samimiyeti ve çekiciliği buluyordu. Onu gördüğü her an bir sürtükmüş gibi onu arzuluyordu genç kız. Açtığı kitabın arasına notu koyarken önüne gelen saçları geriye doğru atmayı düşündü Alexandra. Hızlıca manikürlü ellerini saçlarına götürerek onları düzeltti ve derin bir soluk aldı. Kitabın soluk renkli kapağını gülümseyerek kapattıktan sonra kısaca boğazını temizledi ve elini ağacın kalın gövdesine götürdü. Kendisini ittirerek ağaç kütüğünden kalktı ve gülümsemesini dindirmeye çalıştı. Onu bu sarmaşık halde kimsenin görmesini istemiyordu kız. Notu okuduktan sonra afallaması, belki de derin duygular içine girmesindendi. Matthew bir müzisyendi ve ona fazlasıyla hayrandı. Alexandra, genç çocuğu hayranlıktan çok bir aşk duygusu içinde görse de, düşündüğü şey çocuğun onu sadece bir hayran rütbesinde görmesiydi. Bunu düşündükten sonra tüm sevinci yok olan genç kız, hızlı adımlarla kütüphaneye doğru ilerledi. Rüzgar eteğini ve kumral saçlarını savuruyor, üzerindeki dar ve siyah hırkası onu daha da çekici gösteriyordu. Ayağındaki botlar ve mini eteğine aldırmadan ilerlerken önüne yapılı bir Slytherin erkeği çıktı. Çocuk, kırmızıya yakın kahverengi gözleriyle kızı süzerken, genç kız çocuğun sözünü kesti. "Bebegim, bu ge-" Hızlıca atıldı genç kız. İnce işaret parmağını çocuğa göstererek nazikçe uyardı. "Bu teklifi yapmamanı öneririm." Çocuğun yanından hızlıca geçtikten sonra saçlarını düzeltti ve aynı hızda ilerlemeye devam etti. Birkaç dakika sonra kütüphaneye vardığında ise kalbinin delicesine atmasına engel olamadı. Doğal ve samimi halini alarak içeriye girdi ve etrafa bakındı. Ve işte o. Tüm yakışıklılığı ve gözdeliği ile ahşap sandalyede oturuyor, önündeki kitabı inceliyordu. Sağ elini sol yanına götürdükten sonra derin bir nefes aldı ve elini aşağıya indirdi. Yavaşça ilerlemeye başladı ve birden sesini çıkardı genç kız. Daha iyi bir şey söyleyebilirdi ama heyecandan kelimeleri anlamsız kalmıştı. "Selam." Arkasına dönen bir çift mavi göze en içtenliğiyle gülümsedi.


En son Alexandra Rhea Galibina tarafından Paz Ağus. 07, 2011 2:11 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew L. Kingston
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Matthew L. Kingston


Mesaj Sayısı : 194
Gerçek İsim : Esin.
Patronus : Baykuş Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Gitarist.
Rpg Puanı :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue93 / 10093 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue47 / 10047 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue

Bir Sayfa Aşk. Empty
MesajKonu: Geri: Bir Sayfa Aşk.   Bir Sayfa Aşk. Icon_minitimePaz Ağus. 07, 2011 11:43 am

GEÇEN YAZ
LONDRA, İNGİLTERE


Telefonunun çalması ile irkildi büyücü. Uzun zamandır ilk defa kendini bestelere kaptırabilmişti, onu da bölüyorlardı. "Jared." dedi arayan numarasına bakarak. "Matt, sonunda. Dinle, bir iş ayarladım. Bar Music Hall isimli bir yerde, bu akşam. Senden önce gelecek olan herif tüymüş, meğer aranıyormuş. Her neyse, birini önermemi istediler, bende seni önerdim. Nasıl? Harikayım değil mi kanka? Her neyse, şu Çin sokağının köşesinde oturan adam var ya, hani bizim Mark, bunak. Ona adresi bırakıyorum, bi' ara uğra al. Seni bulmaya çok üşeniyorum." Uzun bir süre boyunca elindeki kalemi döndürerek konuşmayı dinledi Matt. Jared ilk kez ona bir yer bulmuyordu, aslında gitar çalmak onun için para meselesi değil bir hobiydi ama yine de bir kafe ya da stüdyoda çalmak üzere olduğu zaman şikayette etmiyordu. Jared'in son cümlesini dinlerken derin bir nefes aldı. "Pekala, teşekkürler." dedi telefonu hızlıca kapatarak. Sesine olabildiğince rahatsız edilmiş biri havası vermişti, yüzüne kapatmasının sebebinin bu olduğunu anlayacak kadar zekası vardı onun. Masanın üzerindekileri hızlıca toplayıp sırt çantasına tıkarken ayağa kalktı. Küçük ama temiz olan kafeden uzaklaşıp caddeye çıktı. Şu adres işini halletmesi gerekiyordu, saat kaçta çıkacağını da öğrenmeliydi zaten. Şansına Çin Sokağı'ndan fazla uzakta değildi, bir taksi tutmak için yolun kenarına doğru ilerlerken şansına bir tanesi durdu. Hızlıca kendini içeri atıp yolu tarif etmeye çalışırken motordan gelen homurtu yolda ilerlemeye başladıklarını söyledi sessizce.

Bir saat sonra sinirden ve koşmaktan kıpkırmızı olmuş bir şekilde Bar Music Hall'a varmıştı. İhtiyar Mark'ı bulmuş, adresi almış, ancak üzerinde saat yazmayınca işler karışmıştı. Mark'ın az çok hatırladığı şekilde sahneye çıkmasına yarım saat vardı, hızlıca tekrar bir taksi bulmaya çalışırken üzerinde '134-146 Curtain Rd Shoreditch' yazılı bir kağıtla dolanıyordu etrafta. On dakika boyunca hiçbir taksi durmayınca adrese kadar koşmaya başladı, ya çok fazla uzakta değildi ya da şans ona ikinci kez gülüyordu, on beş dakika içinde varmıştı mekana. Koyu kırmızı ve siyahlarla döşenmiş, özenle bakılmış gibi duruyordu bar. Müşteriler orada burada sohbet edip içkileriyle mutlu bir hayat yaşıyorken Matt ne yapması gerektiğini bilmediğini fark etti. Uzakta bir masada oturan Jared'i bir grup kıza bakarken yakalayınca ilk defa sevindi. Büyük ihtimalle kızlardan birisini nasıl tavlarım diye düşünüyordu ancak buna zaman yoktu. Hızlı adımlarla Jared'a doğru yaklaşırken kızların ona baktığını fark etti ancak başını çevirmedi. "Hey, gelebilmişsin." dedi Jared en sonunda onu fark ettiğinde. Matt'in konuşmasına izin vermeden onu barın yanında duvarla aynı renge boyandığı için neredeyse görülmeyecek bir kapıya götürdü onu. Ufak bir odaydı bu, en fazla altı ya da yedi kişinin ayakta durabileceği kadar bir alan vardı, kalanında ise depo olarak kullanıldığı belli olan bira ve votka şişeleri vardı. Kenara bir yere çantasını fırlatırken gitarını çıkarttı kılıfından. Notalarının bulunduğu defteri alırken mikrafonun başına geçmiş bir adamın kendi adını duyurduğunu duydu. Jared'in saçma sapan sözlerine aldırmadan odadan çıkarken sahneye doğru ilerledi ve sandalyesine oturdu. İyi akşamlar gibi bir şeyler söylerken Gitarını eline aldı ve ilk şarkıyı çalmaya başladı. Gerçekten iyi gidiyordu, neredeyse dört şarkı çaldıktan sonra alkışlara gülümsedi. Son şarkısını kullanmaya karar vermişti, bu sabah bitirdiği şarkısını. Bunu tek başına yapabileceğini düşünmüyordu, daha önce ilk provasını yapmadığı bir şarkıyı çalmamıştı. Derin bir nefes alıp ne yapacağına karar vermeye çalışırken gözüne bir kız ilişti. Kumral saçlı, neredeyse kendisi yaşında bir kızdı bu. Pembe bir parlatıcı sürmüştü ve kesinlikle makyajsız hiçbir yere gitmeyeceği belli oluyordu. Dar siyah bir kot pantolon ve Matt'in nasıl tarif edildiğini bilmediği askılı bol bir badi vardı üzerinde. Fiziğine güvenen bir kız olduğu belli oluyordu duruşundan. Yanındaki kızlarla konuşurken ufak bir kahkaha attı, aynı anda Matt'te sırıttı. "Pekala, bir konuk alabilir miyim? Aday var mı?" İki saniye kadar bir sürede bunları söyleyip elini gözüne takılan kıza doğruldu. "Bana eşlik etmek ister misiniz, bayan?" dedi Matt muzip bir gülümseme takınarak. Bunun ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu bilmiyordu, sahnede birine sulanacak hali yoktu ya. Kızın kendisini işaret ettiğini anlaması üzerine yanındakilere birkaç şey söyleyip alkışlar eşliğinde yanına geldi. Nereden geldiği belli olmayan bir çocuk kızın oturması için yanına bir sandalye koyarken yanında durduğunu gördü. "Matthew Kingston." dedi elini uzatarak. "Alexandra. Memnun oldum." dedi çekici bir gülümseme ile. Matthew sandalyeye oturması için işaret ederken çalmayı planladığı şarkıyı aradı. Closer'dı şarkının adı, kendisi yazıp bestelemişti. Kıza doğaçlama yapıp yapamayacağı hakkında bir şeyler sorarken onay gelince gülümsedi. "Başlayalım." dedi seyircilere dönerek. Şarkı gayet iyi başlamıştı, nasıl olduysa Matt'in duraklamaya karar verdiği yerlerde Alexandra devreye giriyordu, o durduğundaysa Matt alıyordu işi eline. Aralarındaki uyum sanki defalarca çalışılmış gibiydi, büyük ihtimal sahneye bilerek onu çağırdığını düşünecek kadar yüzsüzler bile vardı ortada. Son sözlere geldiğinde bitmemesini diledi ilk defa içten bir şekilde. Hiç bitmesin. "And when I see you then i know you will be next to me." dedi sözlere eşlik ederek. Alexandra Matt'e baktı. "And when I need you then I know you will be there with me." dedi kusursuz sesiyle. Daha önce şarkı söylemiş miydi acaba? "I'll never leave you." diye bitirdi Matt. Dinleyenler alkışlamaya başlamışken Matt ve Alexandra hala birbirlerine bakıyorlardı. Alexandra sandalyesinden kalkıp önceden arkadaşlarının oturduğu masaya doğru ilerlerken Matt biraz mola vermek istediğini duyurdu. Gerçekten biraz hava alması gerekiyordu, belki şu sigara dumanından biraz uzaklaşabilirdi.

Arka kapıdan çıkıp çöp tenekeleri ve duvara sinmiş ne yaptıkları bariz olan bir çifti geçip sokağa çıktı. Sokak lambalarının yanına dizilmiş bir dizi bank görünce bir tanesine oturup başını yukarı doğru kaldırdı. Serin hava yüzüne çarparken kalbinin sakinleşip yavaşladığını hissetti. Topuklu ayakkabı sesi duyunca başını çevirip sesin geldiği yöne baktı. Köşeden dönmesi ile gelenin kim olduğu belli oldu, Alexandra'ydı bu. Bir gün içinde üç şans, birileri onu gerçekten seviyordu. Alexandra'nın onu görmesi ile gülümsemesi bir oldu. Matt'in yanına doğru yaklaşıp oturup oturamayacağını sorarken Matt sahnede yaptığı gibi yanına oturması için işaret etti.

Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu, onu tanımıyordu bile. Gözü kızın bileğine takılınca yavaşça kolunu tuttu ve ışığın daha fazla gelmesi için biraz yukarı kaldırdı. Bu dövmeyi biliyordu, az rastlamamıştı evdeyken. Babası köklü safkan ailelerini araştırmayı kendine hobi edinmişti ve Matt canı sıkıldıkça çalışmalarını kurcalamıştı. Dövmeyi nereden tanıdığını şimdi anlamıştı, ancak ailenin adını hatırlamıyordu. "Galibi-na?" dedi son heceyi soru sorarcasına çıkartarak. Fazla emin değildi ama en yakın bu gelmişti aklına. "Sen nereden biliyorsun?" dedi Alexandra bileğini kurtarak. Ancak o zaman Matt ne kadar odun davrandığını fark etmişti, Alexandra'nın sinirli sesi onu geçmişte okuduğu kitaplardan alıp tekrar dünyaya döndürmüştü. Derin bir nefes alıp açıklama yapmaya girişirken neredeyse yirmi dakika boyunca anlattı. Babasının araştırmalarını, aileler hakkındaki bilgileri, soyağaçlarını. Alexandra'nın bir cadı olduğunu bildiği için endişe etmiyordu ancak bir büyücü olduğunu belirten şeyler söylediğinde sesini kısıyordu, bir sokakta bunları konuşmak doğru olmayabilirdi. Alexandra'nın onu neden Hogwarts'ta görmediğini sorunca kısaca ondan da bahsetti, okula gitmediğinden ve bir büyücü olmak için yeterli olmadığından. Asası bile olmayan bir büyücü olmak kesinlikle sinir bozucuydu. "Sana yardım edebilirim." dedi Alexandra, Matt hikayeyi anlatmayı bitirdiğinde. Matt tek kaşını kaldırıp Alexandra'ya doğru gözlerini sabitledi. "Seni çalıştırabilirim, bir asa alırsın ve büyü yapmana yardımcı olurum. Hogwarts'a bile gelebilirsin hatta." dedi Alexandra son cümlesi ile gözleri parlayarak. Matt'te aynı şekilde ona bakarken neler olduğunu idrak etmeye çalıştı.


GÜNÜMÜZ
KÜTÜPHANE, HOGWARTS


Sessiz adımlarla ilk defa ayak bastığı koridorda yürürken etrafını incelemekten kendini alamamıştı Matt. Şansına -gerçekten, bu kadar şanslı olabileceğini hiç düşünmemişti- son sınıfların kendisi yaşlarında olduğunu fark etti. Yaklaşık olarak on yedi yaşındaydı son sınıflar ve haftasonu olduğu için herkes muggle kıyafetleri giymişti, birkaç kişi dışında. Diğer öğrencilere benzediği için aralarına daha rahat kaynayabiliyordu, bu kesinlikle derin bir nefes almasına neden olmuştu. Kütüphaneyi bulduğunda kısa bir an kapıda duraksadı, ardından içeri girdi. Kütüphane İngiltere'de gördüklerinin birkaç yüz katı gibi görünüyordu, sanki dünyada yapılmış bütün kitapları buraya tıkmışlardı. İlerleyip boş bir masaya otururken çantasını ayaklarının altına attı. Eski Yazıtlar adında bir kitabı eline alırken içindeki sözlüğe baktı. Alexandra'a bu yazı ile bir mesaj gönderebilirdi, çözebileceğine emindi cadının. Alexandra'nın almasına yardım ettiği bir parça parşömeni ve tüy kalemini önüne çekerken kalemi mürekkebe bandırdı ve kitaba odaklandı. Birkaç dakika içinde mesajı hazırlamıştı, sadece mesajın ona ulaşması kalmıştı. Masasına konmuş olan ufak bir baykuşu görünce geriye doğru kaydı. Doğru, bunlar mektup taşıyorlardı, tıpkı güvercinler gibi. Parşömeni hayvanın bacağına bağlarken ödünç almasının sorun olmayacağını umdu. "Bunu Alexandra'ya götür, hatta bir kitabın arasına atabilirsen çok daha iyi olur." dedi baykuşun onu anlayıp anlamadığını bilemeyerek. Yinede havalanıp gitmesine izin verirken yaptığı planın işe yarayacağına emindi. Eski Yazıtlar kitabını tekrar önüne çekip incelerken Alexandra'nın gelmesini bekledi. Ne kadar zaman geçtiğini anlamadığı bir süre sonra, Alexandra yanında bitivermişti. Onu en son zaman gördüğü kadar hoş görünüyordu ve aynı zamand- Tanrım, ne saçmalıyordu. Kız sadece ona yardım edecekti, işin suyunu çıkartmasının anlamı yoktu. "Selam." dedi Alexandra yanındaki sandalyeyi çekerek. "Ne zaman geleceksin diye merak etmeye başlamıştım." dedi Matt çarpık bir gülümseme ile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Rhea Galibina
Hogwarts V. Sınıf
Hogwarts V. Sınıf
Alexandra Rhea Galibina


Mesaj Sayısı : 258
Gerçek İsim : aslısu l
Patronus : Ejderha. Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : Yeşil gözleri onu çekici kılıyor. Ayrıca fazla zeki.
Rpg Puanı :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue92 / 10092 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Bir Sayfa Aşk. Left_bar_bleue46 / 10046 / 100Bir Sayfa Aşk. Right_bar_bleue

Bir Sayfa Aşk. Empty
MesajKonu: Geri: Bir Sayfa Aşk.   Bir Sayfa Aşk. Icon_minitimePaz Ağus. 07, 2011 2:10 pm

Mavi gözlerinin yanında çarpık bir gülümseme takındı dudaklarına Matthew. Tıpkı geçen yaz barda yaşadıkları ve tanıştıklarında oluşan tebessüm gibi. "Ne zaman geleceksin diye merak etmeye başlamıştım." Gülümsedikten sonra yanındaki ahşap sandalyeyi bembeyaz teniyle kavradıktan sonra kendisine doğru çekti. Botunun kenarındaki küçük toka tarzı demir, ahşap sandalyeye takıldığından birkaç saniye afalladı genç kız. Sonra derin bir nefes alarak botunu düzeltti ve ahşap sandalyeye yavaşça oturdu. Derin bir nefes alarak çocuğun az önce kendisine söylediğini hatırladı. Cevap vermeye çalıştı gülümseyerek. Yemyeşil gözlerini, çocuğun deniz mavisi gözlerinden kaçırıyor, utanıyordu. Kitabın sayfalarını titremesini öneleyerek hızlıca karıştırmaya başladı Alexandra. Bir an önce, ağazından bir şey kaçırmadan ya da duygularını belli etmeden dersi anlatıp bitirmek istiyordu. Bugün Matthew'e anlatacağı şey sihrin kökeni olacaktı. Kitabın karmakarışık ve sert kapağını çevirdikten sonra nazik eliyle konuyu aramaya başladı. Sihrin Kökeni. Sayfa 46 ikinci başlıktan itibaren başlıyordu konu. Hızlıca sayfayı çevirirken cevap verdi. "Gönderdiğin mesajı sanırım biraz geç okudum. Ama geldim işte. Merak etme kimseyi yarı yolda bırakmam." Küçük bir kahkayla karışık tebessüm ettikten sonra sayfayı açtıktan sonra muhabbet etmeye koyuldu. Nasılsın, görüşmeyeli ne yaptın gibi bir çok soru bittikten sonra derse başlamak istedi Alexandra. Şeker bir gülümseme tanıkarak "O zaman derse başlayalım." dedi. Bacaklarını birleştirerek dik durdu ve kenarda duran kalemini eline aldı. Kitabı, genç çocukla aralarına doğru çekti ve ikisininde görebileceği bir hizaya getirdi. Kalemle anlattığının resmini gösteriyor ve birkaç kelimenin altını çiziyordu. " Modern sihrin başlangıcı MS.500 yılı kabul edilmektedir. Bu tarihte birçok usta büyücü toplanmış ve geçmişte farklı dallara ayrılmış büyü tekniklerini tek bir dalda toplamışlardır.Tabi bunun bir sonucu olarak bir çok büyü işe yaramadığı gerekçesiyle unutulmaya mahkum edilmişlerdir." Arada bir göz ucuyla Matthew'e bakıyor, gülümsüyordu. "Bundan önceki 2000, yıl büyü tarihi açısından bir gelişme ve modern sihir dönemi için, bir geçiş süreci olarak kabul edilmektedir. Bu çağda büyücüler doğa sihirlerini bırakmış ve kavram büyülerine yönelmişlerdir. Ve MÖ.5000 yılından itibaren gelişme dönemine kadar büyücüler doğanın sırların çözmeye çalışmışlardır. Element büyüleri, biçim dğiştirmenin başlangıcı gibi alanlar bu dönemde ortaya çıkmışlardır." Boğazını temizledikten sonra başını kaldırdı ve öne gelen birkaç tutam saçını geriye doğru fırlattı. Ne lanet saçtı bunlar böyle. Dersi anlatmaya başlar başlamaz, tekrar öne düşmüşlerdi. "Bundan önceki dönemlerde büyü tarihi açısından somut verilere rastlama pek mümkün olmamıştır. Ancak araştırmacılar büyü tarihinin 10.000 yıldan daha eski olduğunu savunmaktadırlar." Derin bir soluk aldıktan sonra beklenmediği bir hareket, beklenmedik bir an kalp atışlarını doğaçlamaya bırakmıştı genç kız.

Bembeyaz ellerini genç kızın öne doğru dökülen saçlarına doğru götürdü Matthew. Saçlarını nazikçe tuttu ve geriye doğru götürdü. Alexandra ise, kalbinin heyecanına engel tanımıyor, derin soluklar alamayacak şekilde tıkanmıştı. Göz ucuyla Matthew'e bakıyor, arada bir gözlerini kaçırıyor ama tekrar mavi gözlerde derinlemesine kaybolmak istiyordu. Aralarındaki mesafe gittikçe kapanıyor genç kızın solukları kayboluyor gibiydi. Sessizce fısıldayabiliyordu sadece. "Matthew." Elindeki kalem, ellerinden kayarak yavaşça yere düştü. Çocuğun elleri, halen kızı saçlarındaydı. Geriye doğru fırlatıyorlardı onları. Aralarındaki mesafe kapandıkça solukları birbirine karışıyordu. Matthew'in soluğundaki koku, Alexandra'nın on yaşlarında noel balolarında içtiği çilekli şampanyalara benziyordu tıpkı. Parfüm kokusu ise, beyninde tutkulu düşüncelere yol açacak kadar çekiciydi. Yaklaştıkça kokusunu burnunda daha da hissediyor, beynindeki tutkuyu kalbine taşıyor, hissettiği duygular mantığına ağır basarak kalbine doğru iniyordu. Genç kız şimdi Matthew'i arzulamanın yanında ona sadece ders verdiğini unutuyor, ona aşık olduğunu düşünüyor ve kalbinde yaşatıyordu. Nefesini her hissettiğinde nefesi kesiliyor, kalbi atmamaya başlıyordu sanki. Genç kızın masada duran elleri, Matthew'in ellerine doğru ilerliyordu yavaşça. Parmak uçları birbirine değer değmez ellerini geriye doğru çekti ve derin bir şekilde çocuğun masmavi gözlerinde dalmaya başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bir Sayfa Aşk.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: Düşünseli :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: