Kendini kibir ve saflıkla kaplamak, huzura bürümek ve sessizlikle harmanlamak isterdi; ama hayatında hiç istediklerini elde edebilmiş biri olmadı. Evrenin düzenine yenik düştüğünü çoktan kabullendi, fazlasıyla kaderci bir yapıya sahip olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Aykırı kız olmayı, göze çarpmayı ve spotların üzerinde olmasını sevmez Ida. Pasif kız olmak onu rahatsız etmez, aksine işine gelir. Yoklukla varlık arasındaki ince çizgi onun yaşadığı yerdir. Bir kelebektir, kısa aralıklı doğuşlarıyla hafızası tazelenir. Bazen şizofren olduğunu bile düşünür; ama sorun şudur ki: Şizofrenler asla şizofren olduklarını kabullenmezler. Çamurla kaplı evrenin yıldızlarını görmek ister, tıpkı soluk şehrin sokaklarını rengarenk boyamak istediği gibi. Onu hiçbir zaman çözemezsiniz, kendini bile o çözemez. Bazı insanlar farklı olmak için doğar, iyi ya da kötü, Ida da bunlardan biridir.
İnsanlardan farklı olmayı sevmiyor da değildir. Olmadığı biri gibi davranmaktan haz alır, ona çift kişilikli denmesinin sebebi de budur. Kendi hakkında bir şeylerin –özellikle de zaaflarının– bilinmesinden ve acizlikten nefret eder. Gizemli olmakla, ucube olmak arasında tonlarca fark bulabilir. Mistik şeyleri ve yersiz olmadıkça merakı sever. Histerik sayılabilir. Çoğu zaman, ani ve gereksiz olarak nitelendirilebilecek tepkiler verir. İnsanların değişmesinde bir sakınca görmez, dolayısıyla da asla bir şeye bağlanmaz. İhanetten hoşlanır; zira bir şeye bağlanmaktan son anda vazgeçiren tek şey odur. Kendini suçlamayı sever, vicdan azabı çekmeyi de. Mazoşist bir yapıya sahiptir; ama ruhsal açıdan. Ne fazla cesur, ne fazla adil, ne fazla bencil ne de fazla çalışkandır. Benliğinde her şeyden biraz olması, onu gururlandıracak sayılı nedenlerden biridir.
Algılama kuvveti üstün derecede olsa da, her dakika yeni sorular üretir. Bilgi konusunda hiçbir zaman tatmin olamayacağını bilmektedir. Fazlasıyla realist bir yapıya sahiptir. Tanrı’nın olduğuna inanmak ister, ne ateizmi benimsemiştir ne de agnostizmi. Aklına en çok yatan deizm olmuştur. Katolik kilisesinde büyümemiştir; ama merakı, ona, İncil’i çoğu kez incelettirmiştir. Günahkarları kabul etmemesi gerektiğine inandığı Tanrı, belki de bu yüzden onu hiç kabul etmeyecektir. Zekasının yarısını dahi kullanamıyor oluşu onu üzse de, fazlasıyla keskin düşüncelere sahiptir. Dobradır, fikirlerini dillendirmekte bir sakınca görmez. Dersler ve ödevlere pek kafa yormasa da, muggle kültürüne olan aşırı ilgisi, evrenin –neredeyse– tüm kitaplarını okumasını sağlamıştır. Kıskançlığın faşizmi onu hiçbir zaman ele geçirmemiştir. Bundan memnun olmakla birlikte, merak etmiyor da değildir.
Aslında bu başka bir karakterimin kurgusu; çaktırmayın. Eö. Her türlü kurgu kabulümdür. ^^