Bir çift mavi göz resitali veren küçük kızın üzerine dikilmişti. Kız son notaları çaldı ve ellerini fil dişi tuşların üzerinden çekti ancak o zaman öğretmeni Hexalia Snayte derin bir nefes aldı. Kız Eloise Moiner – İtalya’nın en soylu ailelerinden birine mensuptu kendisi 12 yaşındaydı ve kesinlikle müziksel bir yeteneğe sahip değildi. Üç yıldır Hexalia’dan ders alıyordu ama üç yılda öğrendiği tek şey Do Majör Gam çalmaktı. Bu konseri ailesinin zoruyla hazırlamışlardı, zaten kız her şeyi ailesinin zoruyla yapıyordu. Krieger’in La Minör Sonatını şaşırmadan çalmasına Hexalia’nın duaları sebep olmuştu belki de. Salon asillerle doluydu. Ailesi ve Hexalia protokolde oturuyordu. Ailesi Hexalia’ya çok değer veriyor ve çok saygı gösteriyordu. Onun için kırmızı kadifeden bir koltuk getirilmişti. Hexalia ona oturmayı red etmişti defalarca ama Eloise’in babası Juri yalvarmaya başlayınca oturmak zorunda kalmıştı. Salondakilerle birlikte kızı alkışlamaya başladı, Eloise kibarca onları selamlıyor Hexalia ve tüm salon virtüözlüğünü kazanmış bir piyanisti alkışlarcasına beceriksiz kızı alkışlıyordu.Konser salonunun sahibi tıknaz , şişman Levarence Mofrange zıplaya hoplaya hızla sanki kendi alkışlanıyormuş gibi omuzları dik Hexalia’nın yanına geldi ve kulağına doğru yaklaştı ‘ah ah bilimezsiniz neler oldu güzel hanımım bilemezsiniz’ Hexalia merakla adama doğru eğildi ‘ Mofrange , neler oldu anlat ?’ adam içindekilerin hepsini döker gibi hızlı hızlı hararetle anlatmaya başladı ‘çiçek verecek kız düşmüş güzel hanımım, kırmış kız kolunu. Yok şimdi çiçek verecek biri, biz düşündük siz verin ve Bayan Moiner’in gelişimi hakkında konuşun’ Hexalia kıkırdadı ‘ Hadi ama Mofrange ikimiz de kızın bir kurbağa kadar yetenekli olduğunu biliyoruz’ bu sırada alkışlar kesilmiş huzursuz bir sessizlik salonu kaplamıştı. Hexalia içini çekti ve adamın bir şey demesine fırsat vermeden devasa sahneye doğru ilerlemeye başladı, alkışlar büyük bir gürültüyle kendini gösterdi.Saçlarını salık bırakmıştı, kızıla çalan bukleleri yürüdükçe ihtişamla sallanıyordu. Giydiği siyah gece elbisesi yerleri süpürüyor, ince askıları narin omuzlarında muntazam duruyordu. Dirseklerine kadar uzanan siyah kadife eldivenleri ince bileklerini sarıyor ve incecik gösteriyordu ve bir o kadar da kırılgan.Ayağında siyah rugan ayakkabılar vardı ve Channel parfümü kilometrelerce öteden duyulabiliyordu.İnce boynunu süsleyen inci gerdanlık kibar bir zerafet katıyordu Hexalia’ya bu gece. Sahneye çıktı ve alkışlara ufak bir reveransla selam verdi. Sonra sahneye çıkarken eline tutuşturulan çiçeği Eloise uzattı kızı yanaklarından öptü. Bu kadarı yeterli değildi, kalabalık daha fazlasını bekliyordu , Eloise dudağını ısırdı ve tamamen palavralardan oluşan konuşmasına başladı ‘ Eloise tam bir pırlanta … ‘
Sahneden indiğinde Mofrange’in yardımıyla salonun arka kapısından sessiz sedasız çıktı. Sessizlik evet kesinlikte tek istediği buydu. Binanın soğuk duvarına dayandı ve derin bir soluk aldı. Mofrange yanında sigarasını yakmakla uğraşıyordu ‘ biliyor musun Morfrange , sigara sağlığa zararlı ‘ Morfrange sigarasından derin bir nefes aldı ve gülmeye başladı, adam güldükçe dumanlar ağzının kenarlarından taşıyor karanlık geceye karışıyordu, gülmeyi kestiğinde Hexalia’ya döndü, ‘ güzel hanımım , yakında öleceğim. Sigaradan olsun fark etmez. Hem hanımım bunu yıllar var içiyorum. Cadı karımdan kurtulmanın tek yolu sigara içmek için dışarı çıkmak ‘ Hexalia gülümsedi, cadı karısı ha, ‘ Cadılar çokta kötü değildir Molfgrange’ diye mırıldandı ve konuyu dağıtmak için hemen ekledi ‘ Katedrale gidelim ‘ yaşlı adam gözlerini patlata patlata karşısında duran güzel kadına baktı, gecenin bu saati ? Katedral ? ‘ niye güzel hanımım ?’ Hexalia güldü, sesli bir şekilde. ‘ Bu konserin başarılı geçmesine yardım ederse, Katedral’e gidip ona dua edeceğime Meryem’e söz verdim ‘ dedi. Kız önde adam arkada konser salonunun otoparkına doğru ilerlediler. Hexalia içinden mırıldanıyordu ‘ Hallelujah… Hallelujah !’ Beyaz Mercedesin arka kapısını açtı adam ve Hexalia binince kapadı. Hızla yola koyulan arabanın içinde yolculuk sessizlikle geçti. İndiklerinde çevredekilerin Hexalia'ya bakmakta olduğunu fark eden Mofrange güzel hanımına döndü ve ' kılıklarımız biraz abartılı sanki ha ? ' diye mırıldandı. Hexalia kendi haline bakınca kahkahalarla gülmemek için eldivenli eliyle ağzını kapadı ' ah çok kötü ' diye inildedi utanç içinde. Bu halde temsilden çıkmış tiyatro oyuncuları gibiydi. Mofrange bir dakika beklemesini söyleyip ortadan kayboldu , Hexalia'yı meraklı bakışların ortasında yapayalnız bıraktı.Döndüğünde elinde siyah kaşmir bir eşarp vardı. 'Örtün hanımım ' dedi ve ekledi ' daha uygun olur ' Hexalia örtüyü aldı gevşekçe başına taktı örtünün kenarlarından saçları çıkmıştı. Katedralin kapısını yavaşça açtı. Parlak, ihtişamlı mabet göz alıcıydı. İçeride çok insan yoktu , olanlarda dönüp Hexalia'nın kıyafetlerine bakıyorlardı garip garip.Hexalia bakışlara aldırmadı ses çıkarmamaya özen göstererek sessiz sedasız Meryem Ana'nın büstünün önüne gitti ve diz çöktü. Duasına başladı.