Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Melek & Şeytan

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lucas Nedeal Pegatris
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Lucas Nedeal Pegatris


Mesaj Sayısı : 7
Gerçek İsim : Kadir
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Dengesizlik ve Hainlik
Rpg Puanı :
Melek & Şeytan Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Melek & Şeytan Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Melek & Şeytan Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Melek & Şeytan Right_bar_bleue

Melek & Şeytan Empty
MesajKonu: Melek & Şeytan   Melek & Şeytan Icon_minitimeÇarş. Ara. 15, 2010 7:57 pm

Hexalia Snayte & Lucas Nedeal Pegatris



Dinsizliğin dibine vurmuş biri olarak Elana kilisesin de ne işim olabilirdi ki? Belki de annemin o inanç safsatalarını yerinde görme merakım beni buraya kadar getirmişti. Belki de ayaklarım biraz huzura ve sessizliğe ihtiyacı olduğunu düşünüp beni buraya sürüklemişti. Kim bilir belki de herkesin aradığı İsa ile burada tanışmak ona hayatın güzelliklerini anlatıp artık daha fazla acı çekmesine gerek kalmadığını söylemek için buradaydım. Belki de her ne kadar inançsız olsam da Tanrı’ya söyleyeceklerim için gelmiştim bu sessiz kasabanın ihtişamlı kilisesine. Evet, aramız Tanrı’yla hiç iyi değildi ama ben onun beni anlayabileceğini düşünüyordum benim onu anladığım kadar. Ben onun otoritesine koşulsuz boyun eğen hakiki çocuklarından birisi olamadım hiç. Belki O’nunla konuşurken nasıl bir dil kullanacağımı da pek bilemediğimden babasının varlığından değil de kızdığında gazabından korkan bir çocuk gibi hep biraz ürktüm O’ndan. Onu herkesten farklı algıladım ben. O’nu yeterince sevmediğimiz de küsebilen kırılgan bir çocuk, günah işlediğimizde cezalandıran kibirli bir öğretmen, acı çektiğimizde üzülen bir anne, korktuğunda çocuğunu terk eden bencil bir baba, içimizdeki kötülüğü çıkarmaya muktedir bir zalim, başkasına teslimiyetimizi hissettiğinde kıskanç bir sevgili hatta bazen adalet duygusunu yitirmiş acımasız bir düşman gibi davranan, yarı insan görünümünde çok tuhaf bir varlık olduğuna inandım hep.

Pegatris aklında bu düşünceler ile Milano’un ihtişamlı mabedinin arka sıralarından birinde otuyordu. Sanki bilinmedik bir rüzgâr Pegatris’i buralara kadar savurmuştu. Hayatının anlamı aradığı bu yolculukta Frederic giderek anlamsızlığın içinde kaybolmaya başlamıştı ve günler geçtikçe oradan oraya sürüklenir olmuştu. Pegatris’in sadece hayatın iliğini emmekle ve kendisi için ayrılan anı yaşamakla meşguldü. Günlerdir devam eden bakanlıktaki işlerin arasından kaçıp birazcık huzura erebilmek için kendini Milano’ya atmıştı ve Milano’nun gürültü dolu caddelerinin içinde bir çan sesi duymak Pegatris’in ilgisini çekmişti. Belki de yıllardır özlemi duyduğu şefkat yuvasına, huzurun en bol bulunduğu topraklara kendiliğinden gelivermişti. Kim bilirdi, Tanrı’nı işine akıl sır mı ererdi?

Duomo Katedrali’ne vardığında temkinli adımlarla içeriye adımı atmıştı ne de olsa bir düşmanın evine izinsiz olarak giriyordu. Teknik olarak başkalarının evine izinsiz girmeye alıştı fakat her şeyi görüp her şeye gücü yeten biri karşısında bu iş epeyce zorlaşıyordu. Bu düşünceler arasında Pegatris’in zihninde ise pis bakışları kendisini gizlice izleyen huysuz bir ihtiyar beliriverdi. İşte dedi kendi kendine senin de ondan hiçbir farkın yok! Kilisenin arka sıralarından birine oturarak bu düşüncelerle boğuştu ve cevaplarını aradığı nice sorulara yenilerini ekledi.

Duomo Katedrali’nde klasik bir Çarşamba gecesi yaşamaktaydı. İçeride Tanrı’ya gönülden bağlı az sayıda insan tüm içtenlikleri ile çocuk saflığında dua ediyorlardı. Büyücü arada sırada öne doğru eğilmiş olan başını kaldırıp bu insanlara bakıyor ve onları anlamaya, yaptıklarını anlamlandırmaya çalışıyordu. Kimi zaman gözleri kilisenin ışıltılı gravürlerine takılıyordu; İsa ile Meryem Ana’nın gülümseyen yüzlerine bakıyor ve yüzünde alaycı bir tebessüm yayılıyordu büyücünün. Belki de içindeki sonsuz güce güvenerek kafa tutuyordu tüm bu kutsal varlıklara. Pegatris bu gücün bilincindeydi ve bu güç sayesinde anlamsız hayat yolculuğunda kimseye ihtiyaç duymadan kimseye bağlı kalmadan yaşamayı başarmıştı. Ne Tanrı’ya bağlanmıştı ne de Tanrı’nın yarattığı onlarca güzelliklerinden birine.

Bu sırada kilisenin büyük ve Rönensans dönemi desenlerile işlenmiş kahverengi kapısı hafif bir ses çıkararak açılmıştı. Pegatris kapıya çok yakın olan arka sıralardan birisinde olmasına rağmen bu gıcırtıya aldırış etmedi ama kapının açılmasıyla beraber içeriye dolan hafif bir esintinin tenini okşaması gerçekten çok hoşuna gitmişti. Esinti ile beraber güçlü bir parfüm kokusunu kilisenin içine yayılmaya başlamıştı. Pegatris bu kokuyu hissedince bir an için gözlerini kapadı ve kendisini İtalya’nın vanilya çiçekleri ile dolu bahçelerinden birindeymiş gibi hissetti. Sanki elleri ile çiçekleri okşayarak büyükçe bir vanilya bahçesinin arasında yürüyor gibiydi. Öylesine hoş bir kokuydu ki… Hissedenleri kendisine çağırıyordu adeta. Büyücü gözlerini kapattı ve birkaç dakika boyunca kokuyu hissetmeyi sürdürdü. Gözlerinin tekrar açtığında ise siyahlar içine bürünmüş zarif bir kadının hemen yakınından geçtiğini fark etti. Üzerindeki uzun siyah elbisesi ve ellerindeki siyah eldivenleri ile asil bir giyim tarzına sahipti bu gizemli kadın. Eşarbının uçlarından sarkan saçları kilisesinin loş ışığında bile parıldayacak kadar altın bir renge sahipti. Pegatris Tanrı’nın mabedinde böylesi bir güzellikle karşılaşmayı beklemiyordu ve hemen birkaç sıra ötesine oturmuş bu kadını dikkatle seyretmeye başladı. Yüzü bir melek beyazlığına sahipti, çevresine yaydığı koku ise bir türlü inanamadığı Tanrı’nın cennetdeki eşsiz kokularına benziyordu. Her şeyden öte bu kokuda ruhunu okşayan mistik bir gizem sezmişti Pegatris. Aklından bir anda Tanrı’ya karşı olan nefreti uçup gitmişti ve düşüncelerin puslu dünyasında artık sadece tek bir şeyi merak ediyordu: Kimdi bu güzeller güzeli melek yüzlü kadın?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hexalia Snayte
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Hexalia Snayte


Mesaj Sayısı : 41
Gerçek İsim : Cansu
Sihirsel Soy : Muggle Doğumlu
En Belirgin Özellik : Eğlenceli
Rpg Puanı :
Melek & Şeytan Left_bar_bleue89 / 10089 / 100Melek & Şeytan Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Melek & Şeytan Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Melek & Şeytan Right_bar_bleue

Melek & Şeytan Empty
MesajKonu: Geri: Melek & Şeytan   Melek & Şeytan Icon_minitimeÇarş. Ara. 15, 2010 9:10 pm

Bir çift mavi göz resitali veren küçük kızın üzerine dikilmişti. Kız son notaları çaldı ve ellerini fil dişi tuşların üzerinden çekti ancak o zaman öğretmeni Hexalia Snayte derin bir nefes aldı. Kız Eloise Moiner – İtalya’nın en soylu ailelerinden birine mensuptu kendisi 12 yaşındaydı ve kesinlikle müziksel bir yeteneğe sahip değildi. Üç yıldır Hexalia’dan ders alıyordu ama üç yılda öğrendiği tek şey Do Majör Gam çalmaktı. Bu konseri ailesinin zoruyla hazırlamışlardı, zaten kız her şeyi ailesinin zoruyla yapıyordu. Krieger’in La Minör Sonatını şaşırmadan çalmasına Hexalia’nın duaları sebep olmuştu belki de. Salon asillerle doluydu. Ailesi ve Hexalia protokolde oturuyordu. Ailesi Hexalia’ya çok değer veriyor ve çok saygı gösteriyordu. Onun için kırmızı kadifeden bir koltuk getirilmişti. Hexalia ona oturmayı red etmişti defalarca ama Eloise’in babası Juri yalvarmaya başlayınca oturmak zorunda kalmıştı. Salondakilerle birlikte kızı alkışlamaya başladı, Eloise kibarca onları selamlıyor Hexalia ve tüm salon virtüözlüğünü kazanmış bir piyanisti alkışlarcasına beceriksiz kızı alkışlıyordu.Konser salonunun sahibi tıknaz , şişman Levarence Mofrange zıplaya hoplaya hızla sanki kendi alkışlanıyormuş gibi omuzları dik Hexalia’nın yanına geldi ve kulağına doğru yaklaştı ‘ah ah bilimezsiniz neler oldu güzel hanımım bilemezsiniz’ Hexalia merakla adama doğru eğildi ‘ Mofrange , neler oldu anlat ?’ adam içindekilerin hepsini döker gibi hızlı hızlı hararetle anlatmaya başladı ‘çiçek verecek kız düşmüş güzel hanımım, kırmış kız kolunu. Yok şimdi çiçek verecek biri, biz düşündük siz verin ve Bayan Moiner’in gelişimi hakkında konuşun’ Hexalia kıkırdadı ‘ Hadi ama Mofrange ikimiz de kızın bir kurbağa kadar yetenekli olduğunu biliyoruz’ bu sırada alkışlar kesilmiş huzursuz bir sessizlik salonu kaplamıştı. Hexalia içini çekti ve adamın bir şey demesine fırsat vermeden devasa sahneye doğru ilerlemeye başladı, alkışlar büyük bir gürültüyle kendini gösterdi.Saçlarını salık bırakmıştı, kızıla çalan bukleleri yürüdükçe ihtişamla sallanıyordu. Giydiği siyah gece elbisesi yerleri süpürüyor, ince askıları narin omuzlarında muntazam duruyordu. Dirseklerine kadar uzanan siyah kadife eldivenleri ince bileklerini sarıyor ve incecik gösteriyordu ve bir o kadar da kırılgan.Ayağında siyah rugan ayakkabılar vardı ve Channel parfümü kilometrelerce öteden duyulabiliyordu.İnce boynunu süsleyen inci gerdanlık kibar bir zerafet katıyordu Hexalia’ya bu gece. Sahneye çıktı ve alkışlara ufak bir reveransla selam verdi. Sonra sahneye çıkarken eline tutuşturulan çiçeği Eloise uzattı kızı yanaklarından öptü. Bu kadarı yeterli değildi, kalabalık daha fazlasını bekliyordu , Eloise dudağını ısırdı ve tamamen palavralardan oluşan konuşmasına başladı ‘ Eloise tam bir pırlanta … ‘

Sahneden indiğinde Mofrange’in yardımıyla salonun arka kapısından sessiz sedasız çıktı. Sessizlik evet kesinlikte tek istediği buydu. Binanın soğuk duvarına dayandı ve derin bir soluk aldı. Mofrange yanında sigarasını yakmakla uğraşıyordu ‘ biliyor musun Morfrange , sigara sağlığa zararlı ‘ Morfrange sigarasından derin bir nefes aldı ve gülmeye başladı, adam güldükçe dumanlar ağzının kenarlarından taşıyor karanlık geceye karışıyordu, gülmeyi kestiğinde Hexalia’ya döndü, ‘ güzel hanımım , yakında öleceğim. Sigaradan olsun fark etmez. Hem hanımım bunu yıllar var içiyorum. Cadı karımdan kurtulmanın tek yolu sigara içmek için dışarı çıkmak ‘ Hexalia gülümsedi, cadı karısı ha, ‘ Cadılar çokta kötü değildir Molfgrange’ diye mırıldandı ve konuyu dağıtmak için hemen ekledi ‘ Katedrale gidelim ‘ yaşlı adam gözlerini patlata patlata karşısında duran güzel kadına baktı, gecenin bu saati ? Katedral ? ‘ niye güzel hanımım ?’ Hexalia güldü, sesli bir şekilde. ‘ Bu konserin başarılı geçmesine yardım ederse, Katedral’e gidip ona dua edeceğime Meryem’e söz verdim ‘ dedi. Kız önde adam arkada konser salonunun otoparkına doğru ilerlediler. Hexalia içinden mırıldanıyordu ‘ Hallelujah… Hallelujah !’ Beyaz Mercedesin arka kapısını açtı adam ve Hexalia binince kapadı. Hızla yola koyulan arabanın içinde yolculuk sessizlikle geçti. İndiklerinde çevredekilerin Hexalia'ya bakmakta olduğunu fark eden Mofrange güzel hanımına döndü ve ' kılıklarımız biraz abartılı sanki ha ? ' diye mırıldandı. Hexalia kendi haline bakınca kahkahalarla gülmemek için eldivenli eliyle ağzını kapadı ' ah çok kötü ' diye inildedi utanç içinde. Bu halde temsilden çıkmış tiyatro oyuncuları gibiydi. Mofrange bir dakika beklemesini söyleyip ortadan kayboldu , Hexalia'yı meraklı bakışların ortasında yapayalnız bıraktı.Döndüğünde elinde siyah kaşmir bir eşarp vardı. 'Örtün hanımım ' dedi ve ekledi ' daha uygun olur ' Hexalia örtüyü aldı gevşekçe başına taktı örtünün kenarlarından saçları çıkmıştı. Katedralin kapısını yavaşça açtı. Parlak, ihtişamlı mabet göz alıcıydı. İçeride çok insan yoktu , olanlarda dönüp Hexalia'nın kıyafetlerine bakıyorlardı garip garip.Hexalia bakışlara aldırmadı ses çıkarmamaya özen göstererek sessiz sedasız Meryem Ana'nın büstünün önüne gitti ve diz çöktü. Duasına başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Melek & Şeytan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Dünya Şehirleri :: Madrid :: Duomo Katedrali-
Buraya geçin: