Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bir ziyaret

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Caroline Karnelblood
Sanatçı
Sanatçı
Caroline Karnelblood


Mesaj Sayısı : 1515
Gerçek İsim : ceren
Sihirsel Soy : muggle doğumlu
En Belirgin Özellik : Cesaret. Fevrilik. Hayalgücü.
Rpg Puanı :
Bir ziyaret Left_bar_bleue71 / 10071 / 100Bir ziyaret Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Bir ziyaret Left_bar_bleue36 / 10036 / 100Bir ziyaret Right_bar_bleue

Bir ziyaret Empty
MesajKonu: Bir ziyaret   Bir ziyaret Icon_minitimeSalı Mayıs 04, 2010 4:04 pm

Malikanemizin çıldırtan sessizliği içinde tek başıma oturuyordum. Koskocaman ev bomboştu. Yalnız kalmak ilk gençlik zamanlarımda hep istediğim şeydi, ama böylesi… İnsanın içini acıtan kimsesizlik hissi… Ne annem vardı yanımda, ne babam… Orlando amcam ta Londra’daydı, Blair evlenmişti, Pennie Hogwarts’taydı ve Robert… İşte ondan hiç haberim yoktu. En azından diğerlerinin neyle meşgul olduğundan az çok haberim vardı. Ama Robert gitmişti… Öylesine gibi… En sevdiği şehir Paris mi uzaklaştırdı onu? Yoksa ben mi? Diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Nasıl gitmişti? Gidebilmişti? Bir mektup: Çok uzun sürmeyecek bir seyahat… Beni çok özleyeceği… Robert Albusan adı…

Kendimi salmış bir şekilde, içimi can sıkıntısı yiyip bitirerek, kanepeye yayılmış, boş gözlerle tv izliyordum. Birden kendimi bile şaşırtacak ölçüde, aklıma bir fikir geldi. Aniden yukarı, odama çıktım. Niye boş boş evde oturuyordum ki? Robert’ın yasını mı tutuyordum böylece? Ki o yanımda olsaydı böyle kös kös oturmamı istemezdi eminim. ‘Çık dışarı bak hava ne kadar güzel. Paris’in eşsiz yerlerini gezmedin sen daha…’ gibisinden bir şeyler söylerdi.
Odamda şöyle bir durdum etrafa bakındım. Bu yalnızlık zamanımda canım hiç de düzenli olmak istememişti. Bunu toplanmamış yatağımdan, bir miktar öğütülmüş ejderha ciğerinin olduğu kavanozdan; umarsızca dökülmüş külümsü şeyin bembeyaz halımda bıraktığı kasvetli gri lekeden, odamın çeşitli köşelerine fırlatılmış altın ve gümüş yıldız desenli çoraplarımdan ve can sıkıntısının son raddesine ulaştığım vakit okumaya kalktığım ‘büyücülükte son gelişmeler üzerine bir inceleme’ kitabının yerde bir ev çatısı misali durmasından açıkça anlamıştım.Çözümü kolaydı.
“Akla pakla!”
Cadı olmayı seviyorum!
Odam kendi kendini temizlerken ben de giysi odasına girdim hemen. Burası yatak odam kadar dağılmamıştı. Üzerime en kalite kotlarımdan birini ve böcek kahverengisi oldukça iddialı ve hoş bir bluz geçirdim. Tam çıkarken sandalyenin arkasına serilmiş bakırımsı yeşil renkteki ipek şalı gördüm. Robert’ın bana Paris’e ilk geldiğim zaman yoldan geçerken gördüğüm ve sadece ‘ Çok hoşmuş.’ Dememle anında aldığı şaldı bu. Şalı boynuma zarifçe taktıktan sonra Robert yanımdaymış gibi hissetmiştim.
Aşağı hızlıca indim. Öyle hızlıydım ki, merdivenlerden yuvarlanabilirdim. Buharlaşmak yerine yürümeyi tercih ettim. Uzun zamandır evden çıkmıyordum üstelik… Ne kadar yürüdüğümü güneşin kızıl ışıkları yüzümü okşadığını fark ettiğim zaman anladım. Kafamı sağa çevirdiğimde Pierre Kafe’yi fark ettim. Oldukça yürümüş olmalıydım zira burası bizim eve pek yakın sayılmazdı. Hem biraz oturup soluklanmak hem de güneşin bu günlük muhteşem vedasını bir şeyler içerek izlemek için kafe’ye girmeye karar verdim. Şansıma ki iki kişilik küçük bir masadan bir çift kalkıyordu ve başkada cam kenarında boş masa yoktu. Daha servisler toplanmadan masaya oturdum. Genç bir bayan garson tatlılıkla masamı topladı ve diğer servise hazır hale getirdi. O gittikten az sonra ise güneş sarısı sivri sakalı olan, kel, çamur rengi gözlü, tavırlarından anladığım kadar daha yetkili bir garson bana menüyü uzattı.
Menüyü şöyle bir karıştırdım.Yiyecek bölümlerini hemen es geçip içeceklere yöneldim. Bunu yaparken bir an garsonun somurttuğunu sandım ancak ben menüyü kapatıp başımı kaldırdığımda garson mümkün olduğunca gülümsüyordu.
“Que feriez-vous manqué?” (Ne alırdınız matmazel?) dedi. Bende kafamda belirdiğim içeceğin siparişini verdim. Fransızca olarak:
S'il vous plaît prendre une tasse de thé.” (Bir fincan çay lütfen.) Garson siparişimi getirmeye gidince ben de ufukta biraz daha alçalan ve gittikçe daha da kızıllaşan güneşi izlemeye koyuldum…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bir ziyaret
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ziyaret
» Ziyaret ve Asa
» Beklenmedik Ziyaret
» İade-i Ziyaret

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Dünya Şehirleri :: Paris :: Pierre Kafe-
Buraya geçin: