Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Görü mü, Rüya mı ?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Tommy John Euryale
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Tommy John Euryale


Mesaj Sayısı : 148
Gerçek İsim : Barış
Sihirsel Soy : Melez
En Belirgin Özellik : ~
Rpg Puanı :
Görü mü, Rüya mı ? Left_bar_bleue85 / 10085 / 100Görü mü, Rüya mı ? Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Görü mü, Rüya mı ? Left_bar_bleue43 / 10043 / 100Görü mü, Rüya mı ? Right_bar_bleue

Görü mü, Rüya mı ? Empty
MesajKonu: Görü mü, Rüya mı ?   Görü mü, Rüya mı ? Icon_minitimeÇarş. Mart 17, 2010 9:57 pm

Büyülü saat çalmaya başladı, çaldı, çaldı, çaldı. En sonunda yaşlı adam sol göz kapağını araladı. Belli ki adam kalkmadan o metal yığını da susmayacaktı. Küçücük odada sanki hareket alanı yoktu. Adam hafifçe sol kolunun üzerine yaslanarak doğruldu ve saate baktı. Bugün pazardı, o zaman neden saat çalmıştı. Sonra düşündü belli ki alarm özelliği bozulmuştu. Ama sonra kendi kendine, diğer onlarca özelliği de bana yeter diye düşündü.
Ayağa kalktı, küçük ve pörsük dudaklarını gerdi ve esnedi. Ardından görünürde çalar saati cebine tıktı ve banyoya gitti. Dar koridoru beş yada altı adımda boylayıp alçak tavanlı ve karanlık bir banyoya girdi. Eli hemen musluğa gitti, kolu kaldırdı ve gözlerini kısıp musluğa baktı. Dünkü haber doğruydu. Gerçekten de geçenlerde yağan yağmurlar sayesinde pazar günü sabah 9 ile akşam 10.30 arası evlere su verilecekti. Adam eline ve susuzluktan kurumuş dudaklarına buz gibi suyu vurunca neden saatinin onu tam da dokuzda kaldırdığını anladı. Dün bakanlık herkese haber yollamıştı.. Adam soğuk suyun verdiği ferahlamayla, mutluluk umutsuzluk arası bir git gel yaşadı.. Cebindeki resim onun tek arkadaşı belki de hayat kurtarıcısıydı. Hemen dışarı çıkmak istedi. Elbette her pazar yaptığı gibi eskiden uçsuz bucaksız olan Seine'de yürüyüş yapacak ve ondan sonra da özlemini çektiği suyla yapılan yemekleri hazırlayacaktı.
Bisikletine bindi metro istasyonuna geldi ve ilk metroya bindi. Yaklaşık dört durak sonra gitmek istediği yere vardı. İstasyon çıkışının kapısını açtı, dışarı çıktı ve bir an duraksadı. Yer, altından çekiliyormuş gibi geldi ama güçsüz ve kirli kollarıyla kapıya yaslandı. Sonra nefes alışverişi düzene girince dışarı adımını attı. Ona göre adımını attığı yer dışarısı değil yeni bir boyuttu. Belki yetmiş belki seksen yıldır sabah su ile uyanıp rüzgar ve oksijene doya doya sarılmamıştı. Kendini çocukluğunda hissetti. Sanki yanından mitolojik yaratıklar geçiyordu. Bir an önünde giden adamın bir Sentor olduğuna yemin edebilirdi. Tam durduracaktı ki bir ses ile donakaldı. İlk önce sesin nereden geldiğini çıkaramadı, bir hışırtı gibiydi. Ama sonra bir hışırtı sesine bu kadar özlem duymayacağını düşündü ve arkasına döndü. Sanki yıllardır beklenen sevgili ansızın gelmişti. Bir an öldüğünü zannetti, sonra kalbinin yerinden fırlayıp geri döndüğünü ve beyninin zonkladığını hissedince hala yaşadığını anladı.
İyi ama bu nasıl olurdu? Dünyanın hiç bir yerinde artık su zerrreciği bulmak hayati önem taşırken tam karşısında Seine nehrinin engin kokusunu duyuyordu. Önce gözlerini kapattı, bir an bekledi, tekrar açtı ama yine karşısında serili duruyordu. Sonra kulağını tıkadı. O bir an yaşlı adama sevdiği kişiden ayrılmış bir insanın can çekişmesi kadar ağır geldi. Sonra buruşuk ve yaralı elleri kulaklarını serbest bıraktı. Ancak ses yine o sesti. Evet ama, evet yıllar öncesinden sesler, kareler, kokulardı bunlar. Sonra kulağına ve gözlerine inanamayacağını düşündü ve içinde o güzel sesliyi eliyle kontrol etme dürtüsü uyandı. Fakat tam oraya gitmek isterken bir şeyi farketti. Kuru otların üzerine yığılmıştı. Ses kulağına o kadar iyi geldi ki belki on dakika belki on saat orda uzandı ve dalgaların engin ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi kulağa hoş gelen sesini dinledi. İlk defa etrafa bakmadan yürüyen ve onu farketmeyen insanlara sevgi duydu. Blair ile tanıştığı ilk günden beri bu kadar umutlu olduğu başka bir an yaşayacağını sanmıyordu.
Ardından bir uzaklaşma hissetti, sanki herşeyden uzaklaşıyordu, o sanal ve kuru hayattan kurtuluyordu. Ve en son bunun ne olduğunu anladı. Blair'e kavuşacaktı, özlemini çektiği babasını ve kardeşlerini görebilecekti. Bu gelen tatlı şey ölümdü. Belki de her zaman bir kurtuluş gibi gördüğü şey ona bu kadar özlemini çektiği şeyle birlikte gelip, onu götürmek istemişti. Bu jest onu mutlu ettiği kadar şaşırtmıştı. Artık büyü bile yapamayan yaşlı Tommy son kez o güzel ama gerçekte olmayan nehir kokusunu içine çekti, sesi kulağında çınladı ve göğsünün sol kısmındaki kaslar istifa etti...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Görü mü, Rüya mı ?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Dünya Şehirleri :: Roma :: Olympos Malikhanesi-
Buraya geçin: