Darchelle Dyand Cadı
Mesaj Sayısı : 15 Sihirsel Soy : Safkan. En Belirgin Özellik : Soğukkanlılığını koruması. Rpg Puanı : Düello Gücü :
| Konu: Kader. Perş. Mart 17, 2011 4:09 pm | |
| Oturduğum tek kişilik küçük evin beni boğmaya başlayan havasından olacak, ufak(!) bir gezintiye ihtiyacım vardı. Nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu aslında en başta. Bilgisayar denen doğru düzgün kullanamadığım ve sıkça bozulan muggle aletinde muggle dünyasındaki gelişmelere bakmaktan sıkılmıştım. Hep aynı şeyler; ünlüler, cinayetler, tecavüz haberleri… Zamanın geçmesi adına başına oturduğum şey canımı daha çok sıkmıştı. Eğlence adına bir şey yoktu. Ne yapabilirdim ki? Odama gidip üzerinde mor ve koyu pembe çiçeklerin bulunduğu beyaz, göğüs bölgesi dar, katlanarak aşağıya inen ve dizin bir karış üzerinde biten bir elbise geçirdim. Seçmem zor olmamıştı. Elbiselerimin sayısı bir hayli fazlaydı ve kendime yakıştırırdım giydiklerimi. Aynaya yaklaşıp dudaklarıma şeftali tonunda bir parlatıcı sürüp göz kapağımın altına kalem çektim. Gözlerim sulanmıştı. Kırparak akmamalarını sağlayıp gülümsedim. Göz bebeklerim cam gibi berraklaşmıştı. Zincirden bir kulpu olan içi genişletilmiş beyaz çantayı boynuma attım.
Dudaklarımı büküp nereye gidebileceğimi düşünürken aklıma doğduğum yer olan Fransa’nın başkenti Paris geldi. Oraya gidip bir otelde kalabilir, birkaç gün Paris’in aşk koktuğunun iddia edildiği sokaklarda dolaşabilirdim. Hıh! Aşk kokan sokaklarmış. Bir şehir için ne kadar saçma bir yakıştırma… Elime asamı alıp Eiffel kulesini düşünerek gözlerimi kapattım. Eiffel kulesinin çevresi daima kalabalık olduğundan birden ortaya çıkan bir insan fark edilemezdi. Cisimlenmenin etkilerini hissederken inatla açmadığım gözlerimi açtım etkilerin bitiminde. Tuhaf tuhaf bana bakıp parmağıyla gösteren bir çocuğa saçmalamaması için bağırarak çekiştiren anneyi görünce kahkaha attım. Kendimi tutamamıştım. Önemsemem yersizdi. Beni cisimlenirken gören küçük bir çocuğa kim inanırdı ki zaten?
Yürümeye başladım. Bildiğim bir otel vardı. Bir taksi çevirip şoföre Cœur Oteli’ne gitmesini söyledim. Kısa bir süre sonra otele vardığımızda şoförün eline söylediği miktarda parayı sıkıştırıp taksiden çıktım. Tarihi bir havası olan otele baktım. Hızlı adımlarla otelin merdivenlerini tırmanıp içeri girdim. Şansıma boş oda bulmuştum. Ne aptalım! Rezervasyon yaptırmayı unutmuştum. Bulduğum için çok mutlu olduğum odaya girip çantamı bir kenara bıraktım. Uzandığım yatakta daldığımı fark etmemiştim bile. Uyandığımda hava kararmıştı. Odanın lambasını açıp makyajımı tazeleyip çantamı da aldıktan sonra otelin yemek salonuna indim. En az iki sandalyeli masalar vardı. Sandalyelerin rengi mora çalan açık bir renkti. Köşedeki iki sandalyeli masalardan birine oturup garsonun gelmesini bekledim. Arkam salonun geri kalan kısmına dönüktü. İnsanlarla göz temasım bile olmasını istemiyordum şimdilik. Şu an tek istediğim şey dinlenmekti.
| |
|