Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Aurelia

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Beatricia Gallagher
Yönetim
Yönetim
Beatricia Gallagher


Mesaj Sayısı : 584
Gerçek İsim : Yağmur
Patronus : Kuğu. Sihirsel Soy : Melez.
Özel Yetenek : Görücü.
En Belirgin Özellik : Ayşinsever
Rpg Puanı :
Aurelia Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Aurelia Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Aurelia Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Aurelia Right_bar_bleue

Aurelia Empty
MesajKonu: Aurelia   Aurelia Icon_minitimePerş. Ocak 20, 2011 8:12 pm

Elinde sıkıca tuttuğu sigarayı dudaklarına doğru götürdü, gri dumanı gökyüzüne doğru üflerken o dumanla beraber yok olmak istedi genç cadı. Aslında yok olmasının çok yakında olduğunu bilse de bunu olabildiğince aklına getirmemeye çalışıyordu. İçmekten küçücük kalmış sigarasını yere atıp uzun topuklarıyla ezip sigaranın ateşini söndürdü. "Dertli görünüyorsun güzelim.”Sesi duyunca zıplayarak dengesini kaybetti. Hazırlıksız yakalanmıştı, sıcacık bir el onu dirseğinden kavrayıp düşmesini engelledi. Bu kesinlikle beklediği dokunuş değildi, daha soğuk olmalıydı beklediği kişinin teni. Rahatsızca yerinde kıpırdanıp birkaç adım geriledi ve yabancının yüzüne baktı. Muggleların ‘hoş’ diye nitelendireceği bir tipe sahipti, Celine'e göreyse ‘vasat’ bir görünüme sahipti. Uzun saçlarını at kuyruğu şeklinde toplamıştı. Bembeyaz dişlerini göstererek gülümsüyordu, koyu kestane gözlerse dikkatle ona bakıyordu. Gözlerinin altındaki kahverengi mor halkalardan uzun zamandır uyumadığı belli oluyordu. Tipik bir muggle işte. Gecenin bu saatinde burada ne yapıyordu acaba? Adam konuşmak için kalın dudaklarını araladı: "Belkide Kiliseye gitmelisin yakında bi Katolik kilisesi var, sana yolu gösterebilirim. Ayrıca ben Matt” Matt ona göz kırparken, yüzünü buruşturdu. Aklındaki düşünceler uzaklaşmıştı ve adamın sözlerinden dolayı garip bir biçimde eğleniyordu. Zümrüt yeşili gözlerini kısarak konuştu: "Ben bir Katolik bile değilim şapşal.” ‘Aslında ben bir cadıyım’ diye geçirdi içinden. Yüzündeki gülümsemeyi Matt'in yanlış algılayacağının farkındaydı ama umurunda bile değildi. Yaklaşık 3 yıldır İtalya'daydı. Ve 3 yıldır her gün korkarak başlıyordu güne. Gücünün zirvesindeki birisinden saklanmak hiçte kolay değildi. Özellikle eskiden 'onun' en yakın destekçilerinden biriyken. Adam cevap vermek için tekrar dudaklarını araladığında Claudia artık ona bakmıyordu. Çalılıkların arasından ona odaklanmış tenis topu büyüklüğündeki yeşil gözlere bakıyordu. Dengesini tekrar kaybetti ve sıcak bir el yine onu tuttu. Matt'i iterek koşmaya başladı. Aslında cisimlenmesi gerekiyordu ama dikkat çekmek istemiyordu, cin belki de onun sadece bir muggle olduğunu düşünebilirdi bu sayede. Uzun bir süre koştuktan sonra ıssız bir köşede cisimlendi. Tanıdık evin önüne geldiğinde nefes nefeseydi, yağmur başlamış ve bedenini tamamen ıslatıyordu, küçük çantasından anahtarı bulup kapıyı açmak için uğraştı fakat deli gibi titreyen eli yüzünden bu mümkün değildi. Asasını çıkardı. "Alohomora" diye mırıldandı titreyen sesiyle kapı küçük bir 'tık' sesiyle açılırken içeriye attı kendisini genç cadı. Odasına yönelip büyük dolabından bavulunu buldu. Buraya gelmesinin bile saçmalık olduğunun farkındaydı ama gitmeden önce alması gereken eşyaları vardı, şu anda her şeyden önemli olan eşyalar... Aniden çalan telefon sesi yüzünden tekrar yerinden sıçradı genç cadı. Bugün kaçıncıydı bu? Telefonun ekranına korkarak baktı: Felicia.

"Beni buldu."

***


Bağıran barakadaki ıssız odasında oturuyordu Lord. Dışarıdan gelen çığlıkları umursamıyordu bile. Kimin ölüp kimin kaldığı kimin umurundaydı ki? Ona itaat etmeyenler ölmeliydi. Tek tek… Uzun parmaklarında tuttuğu asasını döndürüyordu sürekli zaman harcamak içni. Gözleriyse karşıdaki yılanına doğru odaklanmıştı. Nagini. Şu anda sahi olduğu en önemli varlıklardan birisiydi, en iyi büyülerle mühürlenmiş bir kafesteydi, halinden hiçte hoşnut değildi yılan ama orada kalmaya zorunluydu. Kalan son 3 parçadan birisiydi çünkü o. Kapı aniden açılınca çoğu kişinin yaptığı gibi ayağa fırlamadı korkuyla. O kimden korkardı ki? Hiç kimse. Şu anda gücünün zirvesindeyken kim ona zarar vermeye çalışabilirdi ki? Hangi şapşal? Bununda cevabı hiç kimse. Şimdi ona bakarken titreyen ev cini gibiydi herkes, ondan korkup itaat ederlerdi. "Buldum efendim, sonunda buldum onu.” Kimden bahsettiğini önce anlayamadı fakat sonra hatırladı. O kadar çok kişiyi aratıyordu ki hangisinin olduğunu anlamak biraz zor oluyordu. Lordun yüzünde hain bir gülümseme vardı cin genç cadının nerede olduğunu söylerken o ayağa kalkıp hazırlanmaya başlamıştı bile. İntikam vakti.

İnsanlardan saklanıp gücünü topladığı sırada İtalyaya da uğramıştı. Güzel bir şehirdi, bir sürü büyücünün uğrak yerlerindendi. Celine'nin İtalyan olduğunu hatırladı, evet burada saklanması gayet normaldi, cinin tarif ettiği evin önüne geldiğinde durakladı. Geldiğini bilmesini istiyordu, ona ihanet etmenin ne demek olduğunu anlamalıydı. Ölümün yaklaştığını da farketmeli ve korkudan ona yalvarmalıydı. İncecik dudaklarını aralayarak birkaç kelime mırıldandı. Ama o birkaç kelime büyük bir kargaşa yarattı saniyede. Evin tüm camları yıkılırken tiz bir kahkaha patlattı. Kapıyı açıp içeriye girerken, içeriden gelen çığlıkları işitti. Güzel... Çığlıkların geldiği odaya doğru ilerlerken eve göz attı. Eski püskü bir evdi, bir cadının özellikle de bir zamanlar çok güçlü olan birisinin böyle bir evde saklanması anormaldi. Dikkat çekmemek için yaptığı çok açıkçaydı, ne yaparsa yapsın kaçamazdı. Yatak odasına geldiğinde yüzündeki gülümseme iyice büyümüştü. Dolabın önüdeki cam tamamen genç cadının üstüne düşmüş gibi gözüküyordu. Etraf kan ve cam içindeydi, çığlıkların ardı arkası kesilmiyordu. Çığlıklar rahatsız ettiği Lord'u, bitirmeliydi bir an önce bu işi. “ Merhaba Celine.” Tıslayarak söylediği kelimeler sayesinde genç cadının dikkati ona doğru yöneldi. Zümrüt yeşili gözlerindeki ifade acınasıydı. Pişmanlık, korku, öfke… Hepsini barındırıyordu bu gözler. Birazdan o gözlerin kapanacak olması dehşet vericiydi. “Avada Kedavra.” Yeşil bir ışık kapladı her tarafı, son kez tiz bir çığlık attı genç cadı. Cesetten tarafa bakmadı Lord. Sadece çıkarken bir çift kelime mırıldandı. “Güle güle Celine.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twitter.com/#!/yagmurayyildiz
J. Christopher Newell
Seherbaz
Seherbaz
J. Christopher Newell


Mesaj Sayısı : 1671
Gerçek İsim : iq T
Patronus : Smilodon Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Cesaret
Rpg Puanı :
Aurelia Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Aurelia Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Aurelia Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Aurelia Right_bar_bleue

Aurelia Empty
MesajKonu: Geri: Aurelia   Aurelia Icon_minitimeCuma Ocak 21, 2011 11:35 am

Betimleme: 3o/26
Renk ve Paragraf Düzeni: 1o/1o
Uzunluk: 5/2
İmla Düzeni: 1o/9

Anlatım: 3o/26
Kurgu: 15/15

Toplam Rol Oyunu Puanı
1oo/88


GH'ye hoşgeldiniz. İyi rp'ler ve sihirli günler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Aurelia
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sydney Aurélia Bernand

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: