Carmen sabah uyandığında yatakta kimse yoktu. Yıllarca beklediği adam sadece bir gece kadar kısa bir süre için Carmen'in olmuştu. Carmen adamdan tüm gece boyunca bir işaret beklemişti. “Seni bu hayatta kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyorum” demek istedi ama o işaret gelmedi. Düşünceler beynini kemiriyor, artık hayal bile kuramıyordu. Gecenin karanlığı üzerine çökmüş olmalıydı, toparlandı. Yatağın kenarındaki notu fark etti. Uzandı ve bakımlı güzel elleriyle avuçladı mektubu. Adam gitmeden bir mektup bırakmıştı. Carmen adını görür görmek hızla mektubu açtı ve okumaya başladı.
Carmen;
Güzel yüzün, konuşman, altın kalbinle öyle bir içime girdin ki anlatamam… Bilmiyorum bana karşı ne hissediyorsun; belki arkadaş belki abi belki de… Ne hissedersen hisset, ne dersen ne, ne yaparsan yap hep kalbimde olacaksın. Belki hayır, bir daha seni görmek istemiyorum diyeceksin şuna emin ol ki canım nasıl istersen öyle olacak mutsuzluk veren sevgi, sevgi değildir zaten yani görmek istemiyorsan görmeyeceksin, konuşmak istemiyorsan sesimi duymayacaksın. Her şeyine “evet “ama yüreğime karışma! Bil ki canım sevgim hep içimde olacak seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim seni sevdim, seviyorum hepte seveceğim…
Carmen mektubu hızla fırlattı ve yerinden fırladı. Onun yanındayken rüyada gibiydi o an ölse yüzündeki mutluluk sonsuza kadar sürecekti… Mektubu okurken gözünden gelen yaşları hızla sildi. Suratı kıpkırmızı olmuştu. Dün akşam ne olduğunu oda bilmiyordu, çok sarhoş olmalıydı. Kafasını sanki herşeyi hatırlamak istercesine birkaç kez salladı, olmuyordu. Dün akşam o adama herşeyini feda etmişti, verebileceği ne varsa vermişti hayatından...
Zaten yıllarca peşinden koşarak, kendini kabul ettirmeye çalışarak ömründen ömür vermişti. Peki ya kime? Basit, sıradan bir adam gibi görünen ama Carmen için babasından bile daha çok önem ve değer verdiği bir adama. Carmen gözyaşları arasında boğulmaya, kaybolmaya devam ediyordu. O gitmişti, birdaha asla gelmeyecekti. Carmen bunun farkındaydı fakat birkez daha aramak istedi.
Telefon defalarca çaldı ancak açan olmadı. Adam tamamiyle Carmen'den kurtulmak istiyordu, ya da Carmen öyle sanıyordu. Şuan, bu haldeyken yanında kimse yoktu. Carmen her zaman ki gibi yalnızdı. Soğuk odayı birtek kendi nefesi ısıtıyordu. Daha doğrusu ısıtmaya yetmiyordu. O adam yanında olduğu zaman oda oldukça sıcak olurdu. Ya da Carmen öyle sanardı. Babasından çok sevdiği adam, ona en çok ihtiyaç duyduğu anca yanında yoktu. Çünkü, Carmen yabancı olan o adam için sadece bir gecelik zevkti.
O günün üzerinden birkaç ay geçti. Carmen son zamanlarda ümitsizliğe kapılıp, aramayı bırakmış, içine kapanmıştı. Arkadaş çevresinden tamamen uzaklaşmış ve kurtulmuştu. Bir süre sonra sevgisinin karşılıksız olduğunu düşünmeye başladı, belki adam için sıradan biriydi.
Adam eksikti artık, içindekiler onu yiyip bitirmeye başlamıştı bir gün “ne olursa olsun” dedi ama konuşmaya cesaret edemiyordu.