Baloya Hazırlık ~ A & A

Konu: Baloya Hazırlık ~ A & A Ptsi Kas. 22, 2010 4:24 pm

"Artık şu k.çını yataktan kaldırsan diyorum Aphrodite." dedim bıkkın bir sesle.

Hayatımın en güzel tatilinin son günüydü. Yaz başında Aphrodite ve ben ailelerimizi aynı ülkeye gitmeleri için ikna etmiştik ve işte, Paris'teydik! (: Tam bir ay boyunca bu muhteşem şehrin her yerini gezmiştik. Paris için 'Moda Şehri' derler, bilirsiniz. Gerçekten de öyleydi. Onlarca, hatta yüzlerce mağaza gezmiş ve bol bol alışveriş yapmıştık. Ama son günümüz gelmişti ve toparlanmak zorundaydık.

"Lanet olsun Ann, bırak da annelerimiz hallediversinler. Bir bilek haraketlerine bakar yani." diye cevap verdi Aphrodite, kuştüyü yastıklardan birini başının üzerine bastırırken.

"Sanırım unuttun hayatım, onlar bizden önce çıkacaklardı." dedim askıdan yeni, Chanel marka beyaz elbisemi alırken. İçimden bir ses Aphrodite'in yanına kıvrılıp uyumamı söylüyordu ama baloya geç kalmamak için bavulumu toparlamam gerektiğini biliyordum. Aphrodite abartılı bir şok nidası koyuverdi. Yastığı hala kafasına bastırıyordu. Gülümsedim. Nate'in geçen Noel'de bana hediye ettiği pırlantalı saatime baktım ve :

"Hatta çıkmak üzereler."
"Ne?! Ah, lanet olsun." diye söylendi Aphrodite, uyuşuk uyuşuk yataktan kalkarken. Gidip yanına oturdum ve uykulu gözlerinin huysuzca etrafı süzmesini seyrettim.

"Başım çatlamak üzere." dedi gözünü ovuştururken. Çenesinden tutup kafasını kendime çevirdim. "Ne?" der gibi baktı yüzüme.

"Ah Tanrım, sana barda fazla takılmamanı söylemiştim Aphrodite. Gözlerinin altı mosmor."

Konu: Geri: Baloya Hazırlık ~ A & A Ptsi Kas. 22, 2010 4:56 pm

Sarışın bir melek, oradan oraya ışıltılar saçarak koşuşturan güzelliğin doruklarındaki bir melek. Tam net seçemiyordum ama masmavi gözlerinin ışıltısı arasıra bana attığı bakışlarla zihnimi delip geçiyordu. Rüya görüyor olmalıydım, aksi taktirde böyle bir güzellik dünyada görülecek türden bir şey değildi. Ancak bir tanrıça olabilirdi, belki de adımı aldığım Aphrodite beni rüyamda ziyarete gelmişti. Bulanık da olsa meleği ya da tanrıçayı izlemey devam ettim, sarı buklelerini oradan oraya savurarak aceleyle hareket ediyordu. "Artık şu k.çını yataktan kaldırsan diyorum Aphrodite." eğer dudaklarının kıpırdadığını görmeseydim, bunu meleğin söylemediğine yemin edebilirdim. Lakin onun söylediği her halinden belliydi. Ama bir dakika bir melek küfür eder miydi? Rüya görmediğimi anlamam sadece yarım saniye sürdü. Gözlerimi sonuna kadar açtım ve oradan oraya koşmakta olan sarışın meleğin benim asıl meleğim olan Annabel olduğunu yüzmde büyük bir sevgi dalgasıyla fark ettim. Bir melek, bir tanrıça kadar güzeldi, onu rüya sanmam gayet normal karşılanabilirdi. Aniden başımı bir acı dalgası sardı, ağrı da olabilirdi. Tek istediğim ağrı kesici bir iksir ve sınırsız uykuydu. Ama imkansızdı, Annabel'in amacını hatırladığımda ancak iksirle idare etmem gerekeceğini anladım, uyku biraz fazla lüks kaçacaktı. Balo, beynime dolan düşüncelerin arasıında büyük bir yer kaplıyordu. Biz balo denen şeyleri severdik, maskeli, kostümlü veya resmi nasıl olursa olsun. Sınırsız içki ve dans, daha eğlenceli bir şey olabilir miydi? Alışveriş dışında kalan şeylerden bahsediyorum tabii ki. Düşüncelere dalmış giderken gereğinden fazla sessiz kaldığımı Annabel'in sıkkın ve hafif sinirlenmiş bakışlarını görünce anladım. "Lanet olsun Ann, bırak da annelerimiz hallediversinler. Bir bilek haraketlerine bakar yani." dedim yanmdaki kuştüyü yumuşak yastıklardan birini başımın üzerine çekerek. Aslında bu harika yastığı başımın altına koymayı her şeyden çok istiyordum, of kader. Belki de dün gece o kadar içim, sarhoş olmamalıydı. Belki de o son kadeh fazla gelmişti. Ta da son üç kadeh, her hangi biri işte, fazla kaçırdığım su götürmez bir gerçekti. Annabel'e başımın durumundan söz edip endişelendirmek istemiyordum, ama yerimden kalkmayı hiç istemiyordum. Derken Annabel'in beni hayl kırıklığına uğratan cevabı geçikmedi. "Sanırım unuttun hayatım, onlar bizden önce çıkacaklardı.". Hala toparlanıyordu. Bir an durup kolundaki saate baktı ve "Hatta çıkmak üzereler." diye ekledi. Yerimden hafifçe doğruldum. "Ne?! Ah, lanet olsun." bir elim başıma giderken beynim kesinlike baloya gitmememi hatta Hogwarts'a bile gitmemei söylüyordu. Biraz daha ileri giderek okulu da bırakabiliridm, evet bunlar kulağa harika geliyordu. "Başım çatlamak üzere." Daha fazla içimde tutamamıştım, endişeli gözleri beni delip geçerken ellerimin içine aldığım başımı tutup kendine çevirdi. Gözlerinin açılmasıyla kötü bir şey olduğunu anladım. Ah lanet olsun, günümü rezil edecek bir şey daha! Yüzümde ona soru işaretleriyle baktığımda sözsüz soruma yanıtı da çok geçikmedi. "Ah Tanrım, sana barda fazla takılmamanı söylemiştim Aphrodite. Gözlerinin altı mosmor." Lanet olsun! İşre bu kesinlikle günümü mahvedecek bir şeydi. Yataktan ani bir hareketle fırladım ve aynaya varana kadar tökezledim durdum, başım çok fena dönmeye başlamıştı. Aynaya vardığımda ise asıl sorunumun baş dönmesi olmaması gerektiğini anladım. Aynada bir kız durmuş yüzündeki şok ifadesiyle karşı tarafı inceliyordu. Darmadağınık kahverengi saçları, solgun teni ve mosmor göz kapaklarıyla tam bir orman kaçkını gibiydi. Ve aynadaki kız bir çığlık kopardı. Karşısında korkunç bir şey vardı geliba. Lanet olsun lanet olsun lanet olsun lanet olsun.

''Merlin aşkına Ann, ne yapacağım!?''

Konu: Geri: Baloya Hazırlık ~ A & A Ptsi Kas. 22, 2010 5:32 pm

Aphrodite'in, deniz mavisi, berrak gözlerinin kocaman olmasını ve ani bir hareketle yataktan kalkmasını izledim. Sallana sallana ve tökezleyerek, karşı duvardaki devasa bir çerçevesi olan aynaya doğru yürüdü ve yaklaşarak yüzüne baktı. Gözlerimi kapattım ve tepkisini bekledim. Tıpkı tahmin ettiğim gibi en iyi arkadaşımın ağzından panik dolu bir çığlık çıktı. Yataktan kalktım ve ona doğru yürümeye başladım. Hafiften kabarmış ve karışmış saçları, kocaman açılmış, panik dolu gözleri ve o muhteşem bir maviliğe sahip gözlerinin altındaki uykusuzluk ve fazla alkolün birleşmesiyle oluşan mor halkalarıyla tam bir deliye benziyordu.

"Merlin aşkına Ann, ne yapacağım?!" dedi tekrar aynadaki yansımasına dönerek. Sonunda yataktan kalkması ve akşamki maskeli balo için endişelenmesi hoşuma gitmişti. Gülümseyerek yanına gittim ve yansımasını inceledim.

"Bence hala gayet taşsın." dedim gülerek.
"Ann, dalga geçme." dedi Aphrodite de, ama gülmesine engel olamıyordu. Omuzlarından tuttum ve onu kendime çevirdim.

"Hmmm bakalım.. Biraz kapatıcı, göz altı kremi ve pudrayla hiçbir şeyciğin kalmaz bi'tanem. Vee eğer biraz acele edersen, uçakta 10 dakika kestirmene izin verebilirim." dedim otoriter bir tavırla, ancak hala gülüyordum. O da güldü ve beni kendine çekerek boynuma sarıldı. Daha dün aldığımız Burberry marka parfümünün kokusu burun deliklerimi doldururken ben de ona sarıldım.

"İyi ki varsın Annabel Anderson, sen olmasan n'apardım ben?" diye fısıldadı Aphrodite. Gülümsedim.

"Ben sensiz ne yapıyor olursam onu. Yani hiçbir şey." dedim incecik vücudunu tüm gücümle sıkarken. O da beni sıkmaya başladı. İlk önce kimin pes edeceğini test ediyorduk. Birkaç saniye sonra ikimiz de kahkahayla gülmeye başladık ve Aphrodite başı döndüğü için sendeleyerek kafasını giysi dolabının kapağına çarparak daha fazla gülmeme neden oldu. Sonunda kahkahalarımız kesildi ve ben her zamanki kontrol manyağı tavrımla :

"Hadi artık doldurmaya başla şunu." dedim kırmızı ekoseli büyük bavulunu ona atarak.

Konu: Geri: Baloya Hazırlık ~ A & A Ptsi Kas. 22, 2010 6:44 pm

"Hmmm bakalım.. Biraz kapatıcı, göz altı kremi ve pudrayla hiçbir şeyciğin kalmaz bi'tanem. Vee eğer biraz acele edersen, uçakta 10 dakika kestirmene izin verebilirim." O muhteşem dudaklarını aralamış gülerken benim de ona katılmamam imkansızdı. Bana sunduğu önerileri büyk bir keyifle ve rahatlmayla benimsedim. Her insanın yanıda bir Annabel olmalıydı. O her şeye koşardı, hep zekice fikirleri olurdu, her çılgınlığı yapardı ve gerektiği zaman da dururdu. Özellikle benim gibi durmasını bilmeyen biri için Annabel gerçekten de bir melekti. Tabii ki benim için bir melek. Onun diğerleri için nasıl görünüdüğünü biliyordum. Seksi ve ateşli erkekler için o ulaşılamaycak bir şeydi, onu her hücreleriyle arzuluyorlardı, o bir seks tanrıçasıydı. Popülaritesi yüksek, asil kızlar için tam bir arkadaştı, onu çok kıskanıyorlardı ama yine de onunla kötü olmak en son istedikleri şeydi, onlar için o bir idoldü. Ondan düşük insanlar için, bir işkence aletiydi. Varlığı onlara azap çektirmeye yetiyordu. Onu çılgıncasına kıskanıyorlardı, onun gibi olabilmek için her şeylerini verirlerdi ve onun gibi olamayanlar da canlarını verebilirdi. Bu gibi insanlar için o bir intihar sebebiydi. Bir de en yakın arkadaşları vardı. Ben.. Artık her şeyimin içinde olan bu tanrıça olmadan ben de olmazdım. Bu vurdumduymaz, neşeli ve de çatlak kız olmazdı. Sanki kurak bir yaz gününde kumsalın ortasında yalnız bir çiçek gibi olurdum, her esişinde acımasızca daha da susatan sert ve kumlu rüzgara maruz kalmış oradan oraya savrulan, bir damla su için köklerini topraktan ayırmak isteyen bir çiçek gibi.Boynunu çoktan bükmüş, solmuş ve ölmeye yakın bir çiçek gibi. Elimden sıkıca sarılmaktan başka bir şey gelmedi. Hakkını nasıl ödeyeceğimi bimiyordum ama şunu biliyordum; hayatım boyunca ne olursa olsun yanından ayrılmayacaktım. "İyi ki varsın Annabel Anderson, sen olmasan n'apardım ben?" içindekiler başka türlü anlatması mümkün değildi. Ona olan sevgimi anlatmaya kelimeler yetmezdi. Sadece sıkı sıkı sarılabilirdim, ona yapabileceğim tek iyilik sarılırken kaburgalarına zarar vermemeye dikkat etmekti. "Ben sensiz ne yapıyor olursam onu. Yani hiçbir şey." daha iyi ifade edemezdim. Hiç bir şeyi ondan daha iyi yapamazdım. Kuralları çiğnemek ve aşırı agrasiflik taslamak dışında. Bunlar da keinlikle iyi şeyler değildi. Onun gibi olmak ister miydim? Hayır. İsterdim ama istemeye hakkım yoktu. O tek olmalıydı ve olacaktı. Hep olduğu gibi.

"Hadi artık doldurmaya başla şunu." ve işte duygu dolu anlar sona ermişti. Hiç Annabel'in çok büyük otorite sahibi olduğundan bahsetmişmiydim? Eh, kesinlikle dediğim dedikti ve insanlara sanki ğzerlerinde ikna gücü kullanıyormuş gibi ekti ederdi. Her yönüyle mükemmel insan diye buna derdim ben.
Bavul toplamak hele ki bu kafayla tam bir eziyetti ben de elime geçeni katlamadan dağınık bir şekilde bavula atıyordum. Nasıl olsa Hogwart'a vardığımızda bu iştleri halledecek bir dünya cincüce bulacaktım. Bavulumu toparlamam çok uzun süre almadı, ne de olsa felaket dağınık çalışmıştım. Baloda giyeceğim elbisemi yatağımın üzerine dikkatlice serdim ve makyaj masasına oturdum. Oda da toplanmayan tek şey makyaj malzemeleri ve yatak örtüleriydi. Mobilyaları saymazsak tabii.
''Hadi beni adam et, Ann.''

Konu: Geri: Baloya Hazırlık ~ A & A Ptsi Kas. 22, 2010 7:21 pm

Tanıştığımız andan beri hayatımın en önemli parçası olan Aphrodite, ismiyle mükemmel bir uyum oluşturan insanüstü güzelliği ve muhteşem vücuduyla, tıpkı bir taş bebek gibi dikiliyordu odanın ortasında. Ona attığım bavulu aldı, yere koydu. Bir yandan o yumuşak, melodik sesiyle şarkı mırıldanırken bir yandan da giysi dolabından aldığı her şeyi bavuluna atıyordu. Hafifçe gülümsedim ve yolda ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Sonunda beyaz, kısa eteğimle koyu pembe, dar bluzumu seçtim ve ikisini de hemen üzerime geçirdim. Aphrodite de, giysilerini bavuluna tıkma işini bitirmişti. Kostümünü ve maskesini yatağın üzerine serdi ve adeta uçarsına makyaj masamıza gitti. Toplamadığımız tek şey onlardı. Yanına gittim. O tapılası gözlerini bana çevirdi ve :

"Hadi beni adam et, Ann." dedi en sevdiği koyu kırmızı rujun kapağını açarken. Arkasına geçtim ve elimi o ipeksi saçların arasında gezdirdim.

"Emredersiniz, bayan." dedim dalga geçerek. Güldü ve gözlerini kapatarak oturduğu yüksek arkalıklı koltuğa iyice yerleşti. Masadan meşe saplı tarağı aldım ve hiç gerek olmamasına rağmen Aphrodite'in beline kadar uzanan koyu kumral dalgalarının arasından geçirdim. Mayıştığını hissedebiliyordum. Koltukta sızmasını engellemek için hızlı hareket ettim. İlk önce, güneşten hafifçe bronzlaşmış ve pembeleşmiş yumuşacık cildine likit kapatıcılardan çok az sürdüm. Bir meleğinkini andıran yüzünün güzelliğinin kaybolmasını istemiyordum. İki gün önce Bendels'tan aldığımız göz altı kremi de sürdüm. Allık fırçasını çıkık elmacık kemiklerinin üzerinde biraz dolaştırdım. Yanakları zaten doğal bir pembeliğe sahipti ve bu onda en taptığım özelliklerdendi. Kapağını açmış olduğu kırmızı ruju da jelibon dudaklarının üzerinden geçirdim ve işte, hazırdı.

"Tamamdır." dedim rujun kapağını kapatırken. Aphrodite gözlerini açmaya çalışırken bende allık ve pembe bir rujla hafif makyajımı tamamladım. Zaten birkaç saat sonra yüzümde yeterince makyaj olacaktı. Yatağa doğru ilerledim ve makyaj malzemelerimi de bavulumun içine koydum. Her şeyimi koyduğumdan emin olduktan sonra fermuarını kapattım. Bu sırada Aphrodite saçlarına bir şekil vermeye çalışıyordu.

"Aphrodite, hadi artık. Uçak yirmi dakika içinde kalkacak. Ve sen bozulacağını bile bile saçınla uğraşıyorsun." dedim gülerek.