Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Joseph.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Joseph Audrinas
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Joseph Audrinas


Mesaj Sayısı : 13
Gerçek İsim : Baran.
Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : -
Rpg Puanı :
Joseph. Left_bar_bleue95 / 10095 / 100Joseph. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Joseph. Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Joseph. Right_bar_bleue

Joseph. Empty
MesajKonu: Joseph.   Joseph. Icon_minitimePaz Kas. 14, 2010 3:51 pm


    Ortak salonun rahat koltuklarından birinde oturuyordu genç büyücü. Oldukça düşünceli bir halde boşluğa dikmişti gözlerini. Gürültüden kendini soyutlamıştı. Boşluğu izliyor ve onun sakinleştirici tınısını dinliyordu. Göl kenarındaymış gibi, dalgaların sakinleştirici sesini duyuyordu. Yada yeşil bir ormandaki kuşların seslerini. Temiz havadaki ferahlatıcı etkiyi hissedebiliyordu. Dokunabiliyor, koklayabiliyordu. Huzurlu yerini bulmuştu işte. Omzundaki hafif dokunuşla ürperdi ve gerçek dünyanın acımasız gürültüsüne teslim etti kendini. Dokunuşun sahibine bakmak için yavaşça döndü. Buz mavisi gözlerle karşılaştığında bir an etkilenmeden edemedi. Gözlerin ardından beyaz ten, dolgun dudaklar ve güzel bir yüz ile karşılaştı. Ve o yüzü çevreleyen koyu kahve saçlar. Dalgalarının yumuşaklığı görülebiliyordu. Dokunma isteği karşısında kendini engellemek zorunda kaldı genç büyücü. Sonra yavaşça gülümsedi. "Çok düşünceli gördüm seni Blaise. İyi misin?" diye sordu mavi gözler. Büyücü, konuşmadan önce boğazını temizledi ve soruya vereceği cevabı düşünmeye başladı. "Aslında değilim." dedi gülümsemesini yüzünde büyüterek. Onun gülümsemesi ile boy ölçüşemeyeceğini bilse de devam etti. "Sanırım sadece yorgunum." derken tanıdığı bu çehreye takıldı bakışları. Hogwarts'a gelmeden önce elde edilecekler listesindeki kızlardan biriydi. Yanındaki boşluğu gösterdi oturması için. Yanına otururken kokusu dikkatini çekti genç büyücünün. Derin bir nefes aldı. Büyüleyici.Fazla ileri gitmeyece şekilde ona yaklaştı. "Sadece meraktan soruyorum, Rochelle. Bu aralar takıldığın birileri var mı? Yani boş musun?" Soru karşısında kız kızararak gülümsedi ve başını olumsuz anlamda salladı. " Konu sen olunca bütün kızlar boş olur Blaise. Sorun senin boş olup olmaman." dedi. Genç büyücü bütün odayı dolduran kuru gürültüyü bastıran bir kahkaha attı. "Ah hadi ama güzelim, beni tanımıyormuşsun gibi konuşma. Ben her zaman boşum." dedi. Bir süre sıkıcı konulardan konuştular. Genç büyücü sıkıldığını belli etmemeye çabaladıysa da pek başarılı olamamıştı. Bu rahatsız edici gürültüden kaçmanın ve harekete geçmenin tam vakti olduğunu düşünen genç büyücü; "Biraz daha sessiz bir yere gidelim mi?" diye sordu. Elinde hissettiği o hafif dokunuş, her şeyin başlangıcı olmuştu. Sessizce kalabalıkta ilerlerken kendilerine boş bir oda arıyorlardı. Kız farkında olmadan verdiği yanıtın önemini kavrıyor gibiydi. Yürürlerken sürekli genç büyücüye kaçamak bakışlar atıyordu. En sonunda depo benzeri, karanlık bir oda buldular ve hızla içeriye girdiler. Kapısı tam kapanmıyordu. Ancak genç büyücü umursamadı. Sevişirken seyredilmek onu rahatsız etmezdi. Genç kızın dudaklarını dudaklarına çekti ve kızın şaşkınlığı karşısında gülümseyerek onu öpmeye devam etti. Genç büyücü hızlı davranmak istiyordu ancak kızın her şeyi iyice anlaması için adımlarını yavaş atıyordu. Bu yüzden genç büyücü kızın üzerindekileri yavaş yavaş çıkartmaya başladı. İç çamaşırlarıyla kalana kadar soydu. Her eksilen kıyafet parçasının yerini bir öpücük alıyordu. Yavaş ve zevk dolu bir seksti istediği. Ve onun da kendisini soymasına izin verdi. Beceriksizce üzerindeki kıyafetlerin ağırlığının azalmasını izledi genç büyücü. Kızın bakire olduğundan emindi artık. Kızın narin boynuna öpücükler kondururken kalçalarını sıkıyordu. Bu arada kapının açılma sesini duyuldu. Genç büyücü arkasını dönmeden, sert bir ses tonu ile; "İşimiz var, görmüyor musun?" diye bağırdı.

    Derin bir nefes almıştı genç büyücü. Kızın kokusunu hafizasına kazımak istercesine defalarca tekrarlamıştı. Zevk ile titreyen bedeninin hızına engel olmaya çalışıyordu. Ve birileri dikkatini dağıtmıştı. Bunun bedelini ödetmeye hazırdı genç büyücü. Sinirlenmişti. “Ah, görebiliyorum. Kapı da yediğiniz haltı etrafınızdakilerin gözüne sokmak için açık öyle değil mi?” Duyduğu ses karşısında ürpermeden edemedi genç büyücü. Yakalanmıştı. Peki neden böylesine telaşlanmıştı ki? Her zaman yakalanırdı. Ve böylece başka bir kıza geçme zamanının geldiğini anlardı. Ancak bu seferki farklıydı. Hızla arkasını dönüp genç kızın keskin yüz hatlarına baktı. İfadesinden duyguları pek anlaşılmıyordu. Ama genç büyücü bu durumun çok daha kötü olduğunu biliyordu. Umursanmayacak kadar gereksiz olduğu düşüncesine kapılmadan edemedi. Yarı çıplak bir halde bahane üretemezdi. Ama onu da kaybetmek istemiyordu. Belki hatalıydı ama sonuçta kim olduğunu değiştiremezdi. “Blaise, bitti sanırım senin de farkında olduğun gibi. Hoşça kal.” Kızın sözleri üzerine genç büyücü hızla yanına gitti ve kolunu tuttu. "Sanırım benim gitme vaktim geldi Blaise. Sonra görüşürüz." dedi diğer kız ve hızla kıyafetlerini kapıp kapıdan çıkıp gitti. Lanet olsun. Ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Genç büyücü kızın gitmesini umursamamıştı. Çünkü asıl istediği kız ondan ayrılmak istiyordu. Kapıyı kapatıp kıyafetlerini toplamaya başladı. "Lütfen dur. Seni sevdiğimi biliyorsun talım. Biliyorum bu halde bunları söylemem pek etkili olmuyor ama lütfen. Açıklamama izin ver." dedi kıyafetlerini üzerine geçirirken. "Sadece moralim bozuktu. O da bana yardımcı olmaya çalışıyordu. Bütün bunlar bir anda oldu. Gerçekten." dedi ve son olarak gömleğini iliklerken ona döndü. "Çok özür dilerim tatlım. Seni seviyorum ve seni kaybetmek istemiyorum." dedi genç büyücü. Ve yavaşça sevgilisine yaklaşmaya başladı. Kaçmasını istemediği için hızlı davranmıyordu. Tam önünde durdu ve gözlerinin içine bakarak; "Sen bana aitsin, ben de sana. Sadece bazen kendime engel olamıyorum, biliyorsun. Kalbim daima senin olacak. Bunu bildiğin halde neden halen sorun çıkartıyorsun?" dedi ve gülümsedi. Genç kızın yanağını okşadı ve parmağını yavaşça yüz hatları üzerinde gezdirdi. Herhangi bir yumuşama izi görmek istiyordu. Dikkatlice gözlerine bakmaya devam etti. Vereceği cevabı merak ediyordu. Etkili konuştuğunu umuyordu. “Blaise, iyi misin? Ne demek neden sorun çıkartıyorsun?Ah lanet olsun. Bunu söylememeliydi genç büyücü. Şimdi daha da kötüye gidecekti durum. Yüzünü buruşturarak sevgilisinin iğneleyici sözlerini bekledi. “Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Evet tam tahmin ettiği gibi, başlıyordu. "Sence orda burda birileriyle sürekli öpüşüyor hatta daha da ötesi senin yaptıklarını yapıyor olsaydım bana sorun değil aşkım diyebilir miydin?” Daha önce bunu hiç düşünmemişti genç büyücü. Sevgilisinin sözlerinin ardından farkında olmadan yumruklarını sıktı. Sahi, böyle bir durumda kalsaydı ne yapardı? Daha şimdiden sinirlendiğini hissetmişti. Onu anlıyordu. Ama kızlar böyle şeyler yapmazdı ki. Erkekler kızları aldatır, kızlar da sevildiklerine şükredip ses çıkartmazlardı. En azından geldiği yerde böyleydi. Buradaki kızlar oldukça feminen ruh halleri içerisindelerdi. Bu arada sevgilisinin sinirliyken ne kadar da seksi göründüğünü yeni farketmişti. Sonra düşünmeye devam etti. Gerçekten de bunları haketmiyordu kız. Güzel ve zekiydi. Bu durumda kalamayacak kadar harikaydı. Bu yaşattıkları yüzünden utanıyordu Blaise. Hayatında ilk kez utandığını farketti. Hayatta kolay kolay hata yapmazdı. En azından öyle sanıyordu. Şimdi ise, her şeyi anlamıştı. Bütün hayatını bir porno yıldızı gibi geçirdiğini ve aslında kadınlara karşı olan nefretinin, onları üzmek istemesinin sebebini yeni yeni anlıyordu. Ancak şu anda karşısında duran kişi bunları hak etmiyordu. Babasını düşündü. Annesine karşı davranışını. Onu sürekli aşağılardı. Gözlerinin önünde onu başkalarıyla aldatırdı. Ve kendi oğlunu karısına kışkırtacak kadar ileri gitmişti. Ölümü ile sarsılan genç büyücü, o zamanlar nefret ederdi kendinden. Ancak şimdi anlıyordu, nefreti kendine değil babasınaydı.

    Yaratmış olduğu canavar onun ölümünden sonra da yaşayacaktı. Belki de kendisinin bir kopyasını yaratmak istemişti. Kendi oğlunu karanlığa hapsetmiş, hayatını bir cehenneme çevirmişti. Onun yüzünden kimseye güvenemiyordu. Kimseyle gerçek bir ilişkiye başlayamıyordu. Ve onun yüzünden annesinin ölümüne sebep olmuştu. Öz oğlunun ve kocasının acımasızlıklarına dayanamayan Mrs. Morrell intihar ederek acısına son vermişti. Şimdi anlıyordu Blaise, ne kadar aptal olduğunu. Bakışlarını kendisine nefretle bakan o ışığını kaybetmiş gözlere çevirdi yeniden genç büyücü. Kalbinin sıkıştığını hissedebiliyordu. Bütün bu kötülüğüne, kabalığına rağmen bugüne kadar sabretmişti kız. Peki ne için? Aşk olabilir miydi bu? Gerçekten de insanların gözünü kör edebilir miydi bu denli? Elleri titriyordu. Bu kadar zaman sonra bütün bunları anlamış olması, herşey için artık çok geç sözünün doğruluğundan başka bir şeyi göstermiyordu. Aynı hatayı yine yapabilir miydi? Babasının annesine davranış şeklini taklit ederek birlikte olmuştu o kızlarla. Ama her seferinde elde ettiği tek şey nefretti. Annesinin yaşadıklarını sevgilisine yaşatarak aynı hatayı yapıyor olabilir miydi? Belki de her şeyi telafi etmesi için bir şanstı karşısındaki sinirli genç kız. “Um, beni ikna etmene falan gerek yok ya da bu ilişkiyi zorla sürdürmenin de bir manası yok biliyorsun değil mi?" Hayır. Bu son şansını da kaybetmişti. Ne sanıyordu ki? Bu son yaptığı ile sınırı aşmıştı. "Eğer gideceksen burda daha fazla vaktini harcama, kız daha buralardadır. Eminim ki seni seve seve kabullenecektir. Ne de olsa sana “yardımcı olmak” onu da oldukça hoşuna gidiyordu.” Bakışlarını yere çevirdi genç büyücü. Ellerinin titremesine engel olamıyordu. Derin bir nefes aldı. Gözleri dolmuştu. "Benden ayrılmak istiyorsun. Seni anlıyorum." dedi sesinin titremesine engel olamadan. Bir adım geri çekildi ve devam etti. "Ama bilmeni isterim ki, sen farklıydın Cornelia. Sana karşı olan hislerim, ne kadar karşı çıksam da gerçekti." Biraz daha uzaklaştı. "Ben erkeklerin çok olduğu bir aileden geldim. Bizim ailede anlamadığım bir gerginlik vardı hep. Annem babam tarafından ezilir, taciz edilir ve defalarca hakarete uğrardı. Bu nefretin sebebini hiç bilemedim. Ama amcalarım da dahil olmak üzere bütün erkekleri böyleydi ailenin. Kadınlar çocuk doğuran ve zevk veren yaratıklardı onların gözlerinde. Beni de öyle yetiştirdiler. Kadınların erkekleri zevk köleleri yapan fahişeler olduklarını söylediler hep. Adem'i yoldan çıkartan Havva'yı örnek gösterdiler hep. " Farkında olmadan bir damla süzülmüştü yanaklarından. "Ve zamanla bende onlardan biri oldum. Kendi anneme eziyet ettim. Haketmediği davranışlarda bulundum. Ve en kötüsü de, babamın annemi dövmesini zevkle izledim. Her seferinde. Ve annem intihar ettiğinde, onu ailenin adını lekelemeye çalışan bir yaratık olarak gördüm. Babamın ölümü ile iyice yoldan çıkmıştım. Şimdi sen karşımda öyle konuşurken anladım. Bu hikayedeki kötü adam babam ve aptal da benim. Bu yüzden benden ayrılmak istersen anlarım. Ben seni haketmeyecek kadar iğrenç biriyim." derin bir nefes aldı. "Ama bilmeni isterim ki, seni asla diğer kızlar gibi kullanmaya çalışmadım. Sana karşı olan hislerim gerçekti." Son sözlerinde sesi oldukça sert çıkmıştı genç büyücünün. Yavaşça kapıya doğru ilerlemeye başladı. Tam yanına gelince durdu. Biraz bekledi ve bakışlarını yere indirerek yanından geçip kapıya ulaştı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cynthia Weitz
Vampir
Vampir
Cynthia Weitz


Mesaj Sayısı : 2904
Gerçek İsim : Esin.
Patronus : Kedi Sihirsel Soy : Safkan.
Özel Yetenek : Metamorfmagus
En Belirgin Özellik : İnatçı.
Rpg Puanı :
Joseph. Left_bar_bleue93 / 10093 / 100Joseph. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Joseph. Left_bar_bleue47 / 10047 / 100Joseph. Right_bar_bleue

Joseph. Empty
MesajKonu: Geri: Joseph.   Joseph. Icon_minitimePaz Kas. 14, 2010 4:56 pm

Elyssa Lizzié Raymond demiş ki:
Arkadaşlar bundan sonra rpg * lerinizin konusu okula başlamanız , gelmeniz , seçmen şapka ya da okulda yaşanmış herhangi birşey ... olmasın.
Daha ilgi çekici konular seçiniz. Şu ana kadar yazılanlar kabulümdür . Ama bundan sonrası kabul edilmeyecektir.


Godrics Hollow Admin Kadrosu ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://godricshollow.yetkin-forum.com/lejant-f75/esin-asdf-xd-t1
Joseph Audrinas
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Joseph Audrinas


Mesaj Sayısı : 13
Gerçek İsim : Baran.
Sihirsel Soy : Safkan.
En Belirgin Özellik : -
Rpg Puanı :
Joseph. Left_bar_bleue95 / 10095 / 100Joseph. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Joseph. Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Joseph. Right_bar_bleue

Joseph. Empty
MesajKonu: Geri: Joseph.   Joseph. Icon_minitimePaz Kas. 14, 2010 7:01 pm

    Karanlık bir fısıltı gibidir ruh. Anlık bir ses sonrasında havada dağılıp yok olur. Ne görünür ne de hissedilir. Hayatını bir sağır olarak yaşayanlar için bir hiçtir. Ne duyduğunu bilenleredir mutluluk. Dikkatlice dinleyebilenlere. Bazen hayat zor deriz. Yaşamak zor. Zor gelen hayatlarımızın sonuna geldiğimizde ise, zaman dileniriz. Biraz daha bu hiçlikte yaşamak için. Bazen de duyabilenler hiçliğe mahkum olurlar. Eğer duydukları o sesi bir gün kaybederlerse... Zevk ve acı kavramları karışırken, sevgiliniz ellerinizde son nefesini verirse ne hissedersiniz? Hani bazı rüyalar vardır ya, rüya olduklarından emin olsanız da o kadar gerçekçidir ki gerçeklerden şüphe etmeye başlarsınız. Onlardan birinde olduğumu hissediyordum. Ancak bu sefer çok gerçekçiydi. Sevdiğiniz birini kaybetmek üzücüdür, sevgilinizi kaybetmek çok daha üzücüdür. Ancak ölümüne sebep olmak, işte sizi asıl bitiren budur.

    Soğuk hava, iki aşığın birbirine dolanmış çıplak bedenlerine çarparak hızla ilerliyordu. Genç büyücü, bu karanlık sokakta veda etmek için buluştuğu sevgilisiyle son birkez aşkın en tutkulu halini yaşarken, hiçbir şeyi umursamıyor, sadece onu düşünüyordu. Şuan tadabildiği dudakları bir daha tadabilecek miydi? Yumuşak tenine yine dokunabilecek miydi? Kendisiyle ilgili olan gerçekleri bir gün anlatabilecek miydi? Genç kızın inlemeleri sessiz sokakta yankılanırken, farkında değildi genç büyücü hiçbir şeyin. Kendini kaybetmek üzereydi, hissedebiliyordu. Çıplak ayakları soğuk taşlara sıkıca basılıydı. Ancak soğukluğunu bile hissetmiyordu. O an ile ilgili hatırladığı son şey ise, muggle olan genç kızın narin boğazında gördüğü açık renk eller. Kırmızı-mavi renkleri karanlık sokağı aydınlatırken genç büyücü uzaktan olanları izliyordu. Sevgilisinin yavaş yavaş soğuyan bedenine sarılmış ağlarken, yalnız olmadığını farketmişti. Yaşlı bir büyücü onu olay yerinden hızla uzaklaştırmıştı. Ağlamaktan gözlerinin yandığını hissedebiliyordu. Dokunmaya kıyamadığı o narin bedenini; yumuşacık, süt beyazı olan tenine zıt, ona hakaret edermişçesine siyah kaba bir torbaya koyuşlarını izledi genç büyücü. Titriyordu. Soğuk havadan dolayı değil, vedalaşmak için buluştuğu sevgilisine sonkez veda ettiğini anladı. "Keşke..." dedi. Biliyordu hayatı keşkelerle geçecek. Ellerine tiksinerek baktı ve ağlaması şiddetlendi. Çıplak omzunda hafif bir dokunuş hissedince yavaşça başını kaldırdı. Yaşlı adam anlayışla başını salladı. "Gitmeliyiz, evlat."

    İlk cinayet her zaman için en etkili olanıdır. Korku ve pişmanlık sizi içten içe yakarken, o anki zevki ve mutluluğu hatırlayıp tekrar denemek istersiniz. İnsanlığınız ile zevkleriniz büyük bir savaşa girer. Kazanan taraf ise kararınızı belirler. Ya cenaze törenine katılır ve ailesine taziyelerinizi iletirsiniz ya da bir başka bakireye tecavüz edersiniz. Aslında sonuç başından bellidir. O içinizdeki savaş bir tür avutma gibidir. İlk cinayetin her zaman için bir tekrarı vardır. Bende de öyle oldu.


    Korku. Genç büyücü, kızın gözlerindeki korkuyu görebiliyordu. Titreyen bedeni ile sakin olmaya çalışsa da, gözleri dolarak yalvarmak üzereydi. Henüz on beş yaşında olmalıydı. Hayatta henüz göreceği çok şey vardı. Yarısına bile gelmemişti hayatının. Ancak genç büyücü umursamadı. Kızın ağzındaki bandı yavaşça çekti ve bir adım geri çekildi. Ne yapacağını merak ediyordu. Onu kimse duyamazdı. Yine de çığlık atacak kadar aptal mıydı? Belki de yalvaracak, hayatta kalmak için herşeyi yapabileceğini söyleyecekti. Belki de neden onu kaçırdıklarını soracaktı. Uzun bir süre sessizce kızı izledikten sonra zamanın geldiğini haber almıştı genç büyücü. Kızın işini bitirmesinin vakti gelmişti. "Bana ne olacağını biliyorum. Beni öldüreceksin değil mi? Başkalarının hatalarının bedeli olacağım." dedi kız mağrur bir eda ile. Genç büyücü kızın cesaretine güldü ve ona iyice yaklaştı. "Aslına bakarsan ikna edilirsem, kararımdan vazgeçebilirim." dedi ve sinsice gülümsedi. Kızın vereceği cevabı beklemeden genç büyücü konuşmasına devam etti. "Şaka yaptım. Aslında o kadar kötü biri değilimdir. Ama beni rahatsız eden bazı olaylar oldu. Senin sevimli babacığın da bunun acısını çekmeli. Ölümden korkmayan birinin canını kolay kolay yakamazsın. Ancak sen bu konuda çok işime yaradın tatlım. Şimdi bu lanet dünyaya güle güle deme vaktin. Merak etme daha değil. Önce biraz eğlenmeliyiz değil mi? Bunu ikimiz de hak ettik." dedi ve kızın kollarındaki ipi çıkartıp kolundan sıkıca tuttu ve onu diğer odaya doğru sürüklemeye başladı. Kızın çırpınmasını bekliyordu ama olmadı. Sakince ilerliyordu. Kaderine boyun eğmişti. Böylesi daha kolay olacak. Koyu renkli zemine inat beyaz duvarları olan eski bir odaya girdiler. Genç büyücü kızı tozlu yatağın yanına oturttu ve karşısındaki koltuğa oturup onu izlemeye başladı. Kız gözyaşlarını saklamak istercesine başını öne eğmişti. Zaman onlarındı. Uzun uzun burada zaman geçirebilirlerdi. Ama kız bu odadan ölü bedeniyle çıkacaktı. Bu yüzden boşu boşuna beklemelerine gerek yoktu.Genç büyücü kalktı ve kızın önünde dikilmeye başladı. "Ah, ağlama tatlım. Şanslısın, benimle birlikte olmak isteyen birçok kız var bu dünyada. Hem söz veriyorum, zevk acıdan daha fazla olacak." dedi ve pantolonunu indirmeye başladı. Kız yavaşça gözlerini sildi ve derin bir nefes aldı. Bu sırada genç büyücü çoktan soğunmuştu bile. Kızın nemli dudaklarını penisinde hissedince inlemesine engel olamadı. Sonrası kendiliğinden gelmeye başladı. Kızın gözyaşları akmaya devam ederken saatlerce seviştiler. İnleme sesleri ve hıçkırıklar birbirine karıştı. Genç büyücü kızın içine boşaldıktan bir süre sonra tekrar sevişmeye başlıyorlardı. Ertesi gün, yatakta genç kızın morarmış narin bedeni ve kumaştaki minik kan lekesi dışında hiçbir şey kalmamıştı.

    Felaketler art arda gelir derler. O sonbaharda sevgilimin ölümü ile zaten mahvolmuştum. Babamı kaybetmem üzerine artık bir ölü gibiydim. Annem zaten beni doğururken ölmüş. Tabi babam bunun için beni asla suçlamamıştır. Ona göre herkes kaderinde olanı yaşar. İlişkimiz normal bir baba-oğul ilişkisi gibi değildi. Beni her zaman bir ortağı yada işteki bir çalışanı gibi görürdü. Asla başımı okşayıp bana beni sevdiğini söylediğine şahit olmadım. Zaten onun birini sevebileceğini de düşünmüyorum. Annem ile olan evliliklerinin aşkla alakasız olduğundan eminim. Ondan bahsettiği zamanlarda bakışlarında aşka dair hiçbir şeye rastlamamıştım. Her ne kadar sevgisiz olsa da, hayatımda bir baba karakterinin olması kendimi güvende hissetmeme sebep olurdu. Ve onun ölümü ile resmen yok olmuştum.


    Deja vu. Evet genç büyücü yine bir cenaze törenindeydi. Yine sevdiği birini kaybetmenin verdiği acı ile tükenmişti. Ancak bu sefer ağlamıyordu, bağırmıyordu, isyan etmiyordu. Sessizce boşluğa dikmişti gözlerini. Yağmur tanelerinin yere düşmesini dinliyordu, yine. Artık ses çıkartacak hali kalmamıştı. Hayat, onu bu genç yaşında yormuştu. Kayıplarla dolu bir hayattı onunki. Mutluluktan korkar olmuştu. Sessizce boşluğa bakmaya devam etti. Korku ve acı vardı artık hayatında. Umutsuzluk bakışlarından da anlaşılıyordu. Ve haftalar önce hissettiği aynı dokunuşu hissetti omzunda. Karşılaştığı yüz yine aynı yüzdü.

    O yüz bundan sonraki hayatım oldu. Büyükbabam olduğunu o gece öğrendim. İngiltereye, doğduğum ülkeye gittim. Artık yeni vasiyim olan büyükbabam ile yaşamak için hayatımı ve alışkanlıklarımı değiştirmem gerekiyordu. Sevdiklerimi, zevklerimi kısaca kendimi değiştirdim. Aslında en nefret ettiğim şeyleri seviyormuşum gibi davranarak zamanla onlara alıştığımı farkettim. Geceleri senelerce uyumaktan korktum. Rüyalarımda beni suçlayan bakışlarıyla sevgilim vardı. Her seferinde onu görüyordum. Gecelerim bir kabus gibiydi. Gündüzlerim ise gecenin izlerini saklamaya çalıştığım bir kamuflajdı.


    Yasak orman her zamanki gizemi ile varlığını sürdürürken, genç büyücü sessizce ilerlemeye devam etti. Ağlayan bir kızın sesini duyduğuna yemin edebilirdi. Yavaşça ilerlemeye devam ederken, duyduğu sesin gerçekten de bir kıza ait olduğunu anladı. Arkası dönük bir şekilde kayada oturan genç bir kızdı bu. Platin sarısı saçları beline kadar uzanıyordu. Okuldan menzun olalı birkaç ay olmuştu. Kardeşine veda etmek için gelmişti Hogwartsa. Tatilde uzun bir iş gezisine çıkacağını haber vermek istemişti. Ve okuldaki kaynaklardan biriyle görüşmesi gerekiyordu. Görüşme uzun sürmüştü. Gece yarısı olmuş, yasak orman olduğundan da ürkütücü görünüyordu. Genç büyücü bu durumu umursamıyordu. Daha kötülerini de görmüştü. Ancak genç bir kızın bu saatte burada ne işi vardı onu düşünmeden edemedi. Yavaşça ilerlerken bir dal parçasına bastı. Kırılma sesi kızı korkutmuştu. Hızla ayağa kalkıp genç büyücüye bakmıştı. Bakışlarındaki korku zamanla rahatlamaya dönüşmüştü. Yanılıyorsun, tatlım. Buradaki en tehlikeli şey benim. Rahatlaman için daha çok erken. Gülümsemesi yine yüzüne yayılmıştı genç büyücünün. "Senin gibi güzel bir kızın bu tehlikeli yerde tek başına ne işi var tatlım? Hem de bu saatte." Kendi sesindeki yapmacıklığı farkettiğinde yüzünü buruşturdu büyücü. Konuşması üzerine çalışması gerekiyordu. Kızın gözlerini elinin tersi ile sildikten sonra titreyen sesine rağmen konuşmaya başladı. "Hiç. Sadece uyuyamadım. Kabuslar işte, bilirsin. Biraz nefes almam gerekiyordu." dedi ve gülümsemeye çalıştı. "Senin burada ne işin var? Hey bir dakika. Seni tanıyorum. Julien'di değil mi? Menzun olmuştun. Neden buradasın?" Büyücü gülümsedi. Kendisini tanıyor olması işine yarayabilirdi. "Kardeşimi ziyarete geldim. Görmek istediğim dostlarım vardı, onlarla görüştüm. O yüzden buradayım. Ben seni tanıyamadım ama." dedi lafı uzatmak için. "Ben Sarah. Sarah Lynex. Bu sene beşinci senem. Aynı binadaydık? Hatırlamazsın tabi. Sen kendinden küçüklerle pek konuşmazdın. Ama bütün kızlar seni tanırdı. Yeni gelenler bile. Şu ulaşılmaz beyaz atlı prenslerden biriydin." dedi ve son sözünün üzerine kızardı. Genç büyücü bu duruma gülmeden edemedi. "Senin de ulaşılmaz beyaz atlı prensin miydim Sarah?" diye sordu yavaş yavaş yaklaşırken. Sonra tam önünde durdu. Aralarındaki mesafeyi azaltmak için yavaşça ona doğru eğildi. Göz gözelerdi. Kızın git gide daha da kızardığının farkındaydı. "Şey, evet, sanırım yani bilmiyorum. Olabilir." dedi ve gözlerini kaçırmaya çalıştı. Bu iş düşündüğümden de kolay olacak. Daha da yaklaşarak bedenini kızın bedenine yasladı ve dudaklarına doğru "İstersen senin olabilirim." dedi ve ellerini kızın kalçalarına doğru kaydırdı. Kızın dili tutulmuş gibiydi. İnce ve kısa pişamaları ile oldukça çekici göründüğü için genç büyücü dayanamadı ve kız ile öpüşmeye başladı. Kız itiraz etmeden onu izledi. Hava soğuktu ancak ikisi de umursamadan öpüşmeye devam ettiler. Genç büyücü kızın kıyafetlerini çıkartmaya başladığında kız önce duraksadı ancak yine onun yolundan ilerlemeye devam etti. Soğuk hava çıplak bedenlerini yalamadan önce dudakları deydi dudaklarına. Sonra genç büyücü kızın içine girmeye başladı. Gidiş gelişleri ile kızın bedeni sarsılıyordu. Ormandaki tek ses inleme sesleriydi. Genç büyücü denemek istediği bütün pozisoynları deniyordu. Zamanla kızın canı acımaya başlamıştı ve genç büyücüye durmasını söylüyordu. Yine de genç büyücü devam ediyordu. Defalarca boşalmıştı. Ama daha fazlasını istiyordu. Kız ısrar ediyord. Yalvarıyordu. Ancak işe yaramıyordu. Çığlık atmaya çalıştı ancak genç büyücü kızın ağzını kapatıp gidiş gelişlerini hızlandırdı. Elinin nemlendiğini hissettiğinde genç kıza baktı. Ağlıyordu. Genç büyücü gülümsedi ve kızın ağzını ve burnunu da içine alacak çekilde eliyle yüzüne bastırmaya başladı. Kızın çırpınmaları onu daha da heyecanlandırıyordu. Giderek daha da hızlanmaya başladı. En sonunda kendi inlemeleri de kesilirken kızın cansız bedenine boşaldı. Nefes nefese kalmıştı. Yavaşça elini çekti ve kızın gözlerini kapattı. Son olarak dudağına bir öpücük kondurup ayağa kalktı. Giysilerini de eline alıp oradan uzaklaşmaya başladı.

    İleri, geri. İleri, geri. Hızla. Acımaksızın, hızıma hız katarak. Zevk pınarlarında yüzüyorum. Dalgalar bir Tanrı'ymışım gibi tapıyorlar bana. Genç ve güzel kızlar. Hepsi bana ait. Ben ise kimseye. Sevişmek, dünyanın en güzel hissi gibi. O an herşeyi unutuyorum. Tek düşünebildiğim zevk. Güzel bir kız bana bakıyor. Gülümsüyor. Güzel dişlerini sergilermişçesine kahkaha atıyor. İçine boşalırken inliyor ve başını geriye doğru atıyor. Yüzünü bana yeniden döndürünce o güzelliğin solduğunu görüyorum. Gözlerinden yaşlar süzülüyor. "Neden?" diye soruyor. Sürekli bu soruyu tekrarlarken git gide ten rengi değişiyor. İçinden çıkıp hızla kaçmaya çalışıyorum. Adım atamıyorum. Nefes alışım güçleşiyor. Kabuslar işte, bilirsin. Kelimeler kulaklarımı parçalayan birer melodiye dönüşüyor. Morarmış çıplak bedenler etrafımı sarmış, anlamadığım şeyler söylüyorlar. Dans edercesine bedenlerini titretiyorlar. Umutsuzluğu hissediyorum, korkuyu. Gözlerimi sıkıca kapatıyorum ve nefes alamıyorum, ölüyorum. Hayır diye bağırarak uyandığım milyonlarca kabuslardan biriydi bu. Her biri öldürdüğüm her bir masumiyet içindi, bunu biliyordum. Ancak bir şekilde pişman da değildim. Yine de bir seri katil olarak anılmamak için evlenmiştim. Sevmediğim, kesinlikle zevklerime aykırı birini seçmiştim bilerek. Sonuçta bir cinayet daha istemiyordum. Tek istediğim aptal bir evlilikti. Yine de karımı aldatmadığımı söyleyemem. Sonuçta sevmediğim birine boşalamazdım. Öldürmeden de sevişmenin nasıl olduğunu öğrendim zamanla. Yaşıtım olanları seçmeye çaba harcıyordum ancak genç fahişeler her zaman bir numaram olmuştu. Ben de mükkemmel değilim. Bu yüzden karıma yakalanmıştım. Zavallı şey, onu sevdiğimi sanıyormuş. Oldukça kayıtsız bir şekilde, yanıldığını ve onu hiç sevmediğimi söyledim. Sözlerimi bir tokat ve boşanma belgeleri ile yanıtlamıştı. Ahah, hey sonuçta ondan kurtulmuştum değil mi?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jessica Sleet Norabel
Yönetim, Uçuş Profesörü
Yönetim, Uçuş Profesörü
Jessica Sleet Norabel


Mesaj Sayısı : 150
Sihirsel Soy : Melez
En Belirgin Özellik : Saf nefreti.
Rpg Puanı :
Joseph. Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Joseph. Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Joseph. Left_bar_bleue50 / 10050 / 100Joseph. Right_bar_bleue

Joseph. Empty
MesajKonu: Geri: Joseph.   Joseph. Icon_minitimePtsi Kas. 15, 2010 6:47 am

Betimleme: 30/ 30
Renk ve Paragraf Düzeni: 10/ 10
Uzunluk: 5/ 5
İmla Düzeni: 10/ 10
Anlatım: 27/ 30
Kurgu: 13/ 15

Toplam: 95/ 100

Mükemmel diyebilirim kesinlikle. Betimlemeler, anlatım şekli harikuladeydi. Ancak bir takım yerlerdeki açık anlatımları gereksiz bulduğumu söylemeliyim. O kadar ayrıntıya girmektense yüzeysel geçilebilirdi. Ne de olsa burada yaşı küçük olan fazlasıyla üyemiz var. Hoş, yüzeysel geçilse belki de bu kadar etkileyici olmayabilirdi orası ayrı. Onun dışında kurgu ilginçti ancak sonunu beğendiğim söylenemez. Bu cinayetleri daha farklı bir şekilde bitirebilirdiniz. Başlangıçtaki anlatım karışıklığı da sonraki paragraflarda düzeltilmişti. Okurken sıkılmadığım nadiren rastlanan rp'lerdendi.

Godric's Hallow'a hoş geldiniz. Keyifli RP'ler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Joseph.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Joseph
» Joseph l l
» Joseph Brenden
» Joseph Glady
» Joseph arıyor, evet.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: