Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Louis McGrount

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Louis McGrount
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Muggle'sınız lütfen rütbenizi bir an önce belirleyiniz.
Louis McGrount


Mesaj Sayısı : 10
Gerçek İsim : Çağrı
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Hırslı ve kibirli...
Rpg Puanı :
Louis McGrount Left_bar_bleue72 / 10072 / 100Louis McGrount Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Louis McGrount Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Louis McGrount Right_bar_bleue

Louis McGrount Empty
MesajKonu: Louis McGrount   Louis McGrount Icon_minitimeCuma Ekim 15, 2010 3:10 pm

Etrafa bakındı Louis. Burası ona tanıdık geliyordu. Ruhundan, canından bir parça gibiydi sanki burası. Ama burayı tanımlayacak kelime bulamıyordu. Dili sanki tutulmuştu, diyecek söz bulamıyordu. Karşısındaki bu güzel bayan ona tanıdık geliyordu. Yüzü melekleri andıran bir güzelliğe sahipti ve Louis bu güzelliği daha önce görmüştü. Yoksa bu sade güzellik ona niye bu kadar çekici gelsin ki.

Etrafı ağaçlarla kaplı yeşillik bir arazi ve karşısında da dünyalar güzeli bir kız vardı. Her şey ona o kadar tanıdık geliyordu ki kelimeler boğazında tıkanmıştı. Karşısında ki güzelliğe bakarak yutkundu, derin bir nefes aldı. O anda hatırladı, buraya daha önce rüyasında gelmişti. Aynı yer, aynı kız. Bunları daha önce yaşamıştı.

Konuşmak istiyordu Louis. Ancak buna cesaret edemiyordu. Kızda ilk adımı ondan bekliyordu sanırım. Louis bir kere daha yutkundu ve ilk dediği söz şapşalca ama kendine göre mantıklı bir soru oldu;

'’Merhaba! Buraya daha önce gelmiş miydik?’’ dedi gülümseyerek.

'’Hayır, sanmıyorum.’’

‘’Öylemi! O halde sizi rüyamda gördüm. Peki, rüyalarımı süsleyen bu güzel bayan bana adını söyleyebilir mi acaba?’’

Kız gülümsedi ancak yanıt vermedi. Louis her zaman yaptığı gibi burada da tatlı dilini kullanmıştı. Ancak bu tatlı dil burada pek işe yaramamıştı anlaşılan.

Louis hala rüyadaydı sanki. Karşısında ki güzel bayan ona bakıp gülümsüyordu. Louis hoşlandığı bu bayanın adını hala öğrenememiş olmasına rağmen halinden oldukça memnundu. Aralarında garip bir bağ oluşmuştu. Ancak bu aşk değildi. Louis buna emindi. Çünkü aşk öyle basit bir şey olamazdı. İlk görüşte aşka inanan biri değildi zaten Louis. Louis’e göre aşk zamanla oluşan bir duyguydu.

Rüzgârın serinliği Louis’in ensesine hafif hafif değerken, kız kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Louis ne olduğunu sormak için kıza biraz yaklaştı ancak kızı ürkütmekten korkuyordu bu yüzden yavaşça yaklaştı ve kulağına fısıldayarak;

‘’ Bir şey mi oldu? Daha demin dediklerini duyamadım da.’’

‘’ Boş ver.’’ dedi kız dudağını bükerek.

‘’ Pekâlâ, ancak bana hala adınızı söylemediniz.’’

‘’Nasıl olsa öğreneceksin hem ben ilk önce seni tanımak isterim sen istemez misin?’’

Louis bu kızı gerçekten ilginç bulmuştu. Tuhaf olmasına rağmen kız gerçekten çok güzeldi. Kızın parlak sarı saçları omuzlarına kadar dökülüyor ve rengi güneşle uyum sağlıyordu. Parlak mavi gözleri ise belki de kızın en can alıcı noktasıydı. Onlara bakarken Louis uzaklara dalıyordu, kendini denizin uçsuz bucaksız özgürlüğünü seyrediyor gibi hissediyordu. Louis yine söyleyecek kelime bulamadı. Kızla o kadar yakınlardı ki her an kızı dudağından öpebilirdi.

Louis salyalarına hâkim olmaya çalışıyordu. Ancak bu pek de mümkün değildi. Kız öyle şaşkın şaşkın ona bakarken, tepkisiz kalamadı Louis. Bir anda kızın o masum dudağına ufak bir öpücük kondurdu, sonra kendini yavaşça geri çekti. Bunu yapmaması gerekiyordu biliyordu. Ama dayanamamıştı işte.

Louis utanarak başını kaldırdı ve kızın alev alev yanan mas mavi gözlerine baktı. Anlaşılan çok sinirlenmişti. Ama bir şey de söylemiyordu, belki de söyleyemiyordu. Kız mavi gözlerini yere devirdi ve ardından hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp gitti. Louis şaşkınlığını hala üzerinden atamamıştı. Kendini garip hissediyordu. Midesi bulanıyordu. Az önce yaptığı şeyden dolayı kendini kolay kolay affetmeyecekti.

Tanımadığı bir kızı öpmüştü! Bundan daha kötüsü olabilir miydi? Tam da Louis böyle düşünürken gerip bir ses kulağına çalındı;

‘’İmdat!’’

Bu ses az önce öptüğü güzel kızın sesiydi. Louis sesi duyar duymaz, sesin geldiği yere doğru koşarak ormandan uzaklaştı. Belki de Louis az önce sinirlendirdiği kızın kahramanı olacaktı. Kafasında dolanan saçma düşünceleri unutmaya çalışarak ormanın ortasına doğru ilerledi. Bir yandan da kızdan başka bir ses daha duymayı umarak sağa doğru, ağaçların arasından geçti. Birkaç çalı ve ot yüzüne, ayağına takılsa da onları elinin tersiyle iterek az önce duyduğu -ancak şu an yalnızca kuşların sesini duyduğu- sesin yönünü bulmaya çalışıyordu.

Nihayet kızın güzel sarı saçları ve beyaz tenini gördü. Önünde ki yeşil bitkileri çekerek yaklaştı. Ne var ki kızın korktuğu yaratığı gördüğünde gerisin geri çalıların arasına tekrar gizlendi. Kızın mavi gözleri, karşısında duran ve kızdan kat ve kat daha büyük olan devi süzüyordu. Dev ise elinde tuttuğu devasa büyüklükte ki odun parçasını bir aşağı bir yukarı sallayıp duruyordu. Niyeti belliydi aslında. Karşısına çıkan ilk insanı paramparça edip, öldürmek istiyordu. Belli ki biri veya birileri onu kızdırmıştı.

Sessiz kalıp az sonra karşılaşacağı korkunç manzarayı seyretmenin bir anlamı yoktu! Bir şeyler yapmalıydı ki buradan sağ salim çıkıp şatoya geri dönsün. Bir an düşündükten sonra birinci sınıfta öğrendiği ve şimdi işine çok yarayacağını düşündüğü bir büyü aklına geldi ve asasını çıkarmak için sağ elini cebine attı. Oda ne! Asası cebinde değildi. Öte ki cebindedir umudu ile diğer cebini yokladı Louis. Ne var ki her zaman yanına almayı unuttuğu asasını yine cebinde bulamadı! Nasıl olmuştu da her defasında bu asayı unutmayı becerebiliyordu! Tam da işine yarayacağı zaman da inadına yanına almıyordu sanki. Louis kendine lanetler okuduktan sonra Hufflepuff beynini çalıştırmaya çalıştı yeniden. Düşündü, düşündü…

O dünürken de kız telaşlı gözleriyle devi süzmeye devam ediyordu. Dev ise sağ sola tükürükler saçmaya başlamıştı. Devin koca ağzından sıçrattığı koca tükürüklerinden birisi Louis’in suratına gelince artık dayanamadığını itiraf ederek bir yol bulması gerektiğine de kesin kanaat getirdi. Alına gelen tek şey asasıydı! Ne var ki bir süre sonra onu unuttu ve aklına çok iyi olmasa da şimdilik hayatlarını kurtarabilecekleri bir fikir geldi. Devler genelde aç olurlardı ve nerede bir yemek görseler hemen yerlerdi. Louis de buraya gelmeden önce büyük salondan çaldığı minik ıslak kekleri, peynirli çörekleri ve portakallı kurabiyeleri cebinden dikkatlice çıkardı. Üstlerinde ki peçeteleri de dikkatlice çıkardıktan sonra önünde duran çubuğu(dal parçasını) aldı. Bir elinde yiyecekleri büyük bir güçlükle tutarken elinde ki çubuğu, önünde ki ağacın gövdesine dikkatle yerleştirdi. Çubuğu sabitledi ve devin görebileceği bir şekilde çevirdi. İlk önce ıslak kekleri cebinden çıkardığı iple çubuğa bağladı. Kek çubuktan sallanmaya başladı. Dev elinde ki sopayla sağı solu yıkarken, Louis’ de bir başka çubuk bulup aynı ağaca aynı düzeneği kurup, peynirli çöreği de çubuktan sarkıttı. Portakallı kurabiyeyi yerleştirmek için de son bir çubuk bulması gerekti. Onu da bulduktan sonra aynı düzenek sayesinde portakallı kurabiyeyi de aynı ağacın farklı çubuğundan sarkıttı. Geri kalan yiyecekleri de tekrar peçeteye sarıp cebine koydu.

Plan hazırdı. Geriye kalan tek şey devin ilgisini karşısında duran yiyeceklere çekmekti. Onu da düşünen Louis dikkatlice ağacın arkasına geçip ıslık çalmaya başladı. Islığı duyan dev tükürük saçmayı ve elinde ki sopayla oynamayı bırakıp karşısında duran ağaca ve ağacın üstünde üç dal parçasından sarkan nefis yiyeceklere baktı. Ağzından salyalar akıttıktan ve elinde ki büyük sopayı yere fırlattıktan sonra koca kollarını açarak önünde ki ’Cennet Ağacı’’na koşmaya başladı. Dev ağaca yaklaşıp hepsini tek lokmada midesine atarken Louis de aradan sıyrılarak, şaşkın gözleriyle olan biteni izleyen kızın yanına koştu. Bir an önce buradan çıkıp, şatoya dönmeleri gerekiyordu.

‘’Şey, şatoya, Hogwarts’a dönmeliyiz. Çabucak hem de!’’

Louis’in sesini duyan kız başını telaşla salladı ve çoktan Hogwarts’a doğru koşmaya başlayan Louis’in peşinden koştu. Bir telaş, bir korku ve bir heyecanla şatoya ulaştılar. Hogwarts’ın içine güvenle girdikten sonra kız güzel dudaklarını kıpırdatıp;

‘’Ben, ben teşekkür ederim. Beni kurtardığın için.’’ dedi.

‘’Rica ederim.’’ diyen Louis merak ettiği bir soruyu sorma cesaretinde bulunarak,’’Sormamın bir sakıncası yoksa eğer adınızı öğrenebilir miyim?’’

Kız gülümsedi, ‘’Alysha ya senin adın?’’

‘’Louis.’’

‘’Tamam, peki hangi binadasın Louis.’’

Louis bu soruyu duyunca gülümsedi ve kendinden emin bir tavırla, ‘’Hufflepuff. Adalet neredeyse biz oradayızdır!’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Diana Swennie Rosenbaum
Cadı
Cadı
Diana Swennie Rosenbaum


Mesaj Sayısı : 2028
Gerçek İsim : Ayşin.
Sihirsel Soy : Safkan
En Belirgin Özellik : Duyguları ile hareket etmesi.
Rpg Puanı :
Louis McGrount Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Louis McGrount Right_bar_bleue
Düello Gücü :
Louis McGrount Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Louis McGrount Right_bar_bleue

Louis McGrount Empty
MesajKonu: Geri: Louis McGrount   Louis McGrount Icon_minitimeC.tesi Ekim 16, 2010 7:07 am

Betimleme: 18/30
Renk ve Paragraf Düzeni: 7/10
Uzunluk: 4/5
İmla Düzeni: 8/10
Anlatım: 25/30
Kurgu: 10/15
Toplam: 72
 
Yeterli betimlemeyi bulamadım. Somut olarak biraz olsa da soyut anlamdapek yoktu. Dev için yiyecekleri hazırladığın bütün o zaman boyunca, kızınkesinlikle ölmesi gerekiyordu. Kızın ölmemesi tesadüf gibi bir şeye dönüştü.Bir de, önce kızı kurtarıyorsun, ardından kıza gitmeleri gerektiğini söyleyipönden sen koşuyorsun. Anlam yönünden bu hatalar oldukça dikkat çekiciydi. Ormananasıl geldiğini de çıkaramadım. Şu hoşlantı -mı demeliyim, bilmiyorum- olayıbir sonuca bağlanmamıştı. Renklendirmen iyiydi ancak paragraflar çok kısa vedağınıktı. Birkaç tane de klavye hatanı yakaladım.
 
“Yoksa bu sade güzellik ona niye bu kadar çekici gelsin ki.”yerine “Yoksa bu sade güzellik ona niye bu kadar çekici gelsin ki?” (Soru işareti eksiği.)
 
“Kızda ilk adımı ondan bekliyordu sanırım.” yerine “Kız da ilkadımı ondan bekliyordu sanırım.” (dahi anlamındaki de bağlacı ayrı yazılmalı.)
 
“Öylemi! O halde sizi rüyamda gördüm. Peki, rüyalarımı süsleyenbu güzel bayan bana adını söyleyebilir mi acaba?” yerine “Öyle mi? O halde sizirüyamda gördüm. Peki, rüyalarımı süsleyen bu güzel bayan bana adınısöyleyebilir mi acaba?” (mi ekin ayrı yazılması gerekir ve sonuna soru işareti konur.)
 
“Karşısında ki güzel bayan ona bakıp gülümsüyordu.” yerine “Karşısındakigüzel bayan ona bakıp gülümsüyordu.” (ki birleşik yazılmadlı.)
 
’ Bir şey mi oldu? Daha demin dediklerini duyamadım da.’’
 
‘’ Boş ver.’’ dedi kız dudağını bükerek.
 
‘’ Pekâlâ, ancak bana hala adınızı söylemediniz.’’ (Bu üç cümledenilkinde kıza ‘sen’ dedikten sonra, üçüncüsünde ‘siz’ demişsin.)
 
“Nasıl olsa öğreneceksin hem ben ilk önce seni tanımak isterimsen istemez misin?’’ yerine “Nasıl olsa öğreneceksin. Hem ben ilk önce senitanımak isterim, sen istemez misin?” (Noktalama işareti eksiklikleri.)
 
“Louis utanarak başını kaldırdı ve kızın alev alev yanan mas mavigözlerine baktı.” yerine “Louis utanarak başını kaldırdı ve kızın alev alevyanan masmavi gözlerine baktı.” (“masmavi” kelimesi yanlış yazılmış.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://godricshollow.yetkin-forum.com
 
Louis McGrount
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Louis McGrount

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Karakter İşlemleri :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: